Uzun zamandır yazmak istediğim bir konu var. Bu yazıyı özel bir ana saklamak istedim. Dünkü yazımla 200 yazı bitmiş ve bu 201. yazı.
Resmi dün akşamüstü eve dönerken çektim. Pazar günü yüzünü gösteren güneş bizi kandırdı. İki gündür yine yağmur yağıyor.
Eğitim dünyasının az çok içinde olduğum için, gözlemleyecek ve üzerinde düşünecek fırsatımız oluyor. Şimdi yazacaklarım daha çok eşimin görüşleri olsa da ben de katılıyor ve uyguluyorum.
Son yıllarda liseden mezun olup üniversiteye gelen öğrencilerin büyük çoğunluğunda, anlama, algılama, birleştirme, kavrama güçlüğü çektiklerini farkediyoruz. Bana göre özellikle 85 doğumlulardan sonrasında bu fark belirginleşiyor. Sınav kağıdındaki bir soruyu okuduklarında, çoğunlukla soruda ne istendiğini anlamıyorlar, açıklama bekliyorlar. Yani sözel bir bilgiyi kavrama güçlüğü var.
Bunun birçok sebebi olabilir, sebepler kişisel de olabilir elbet. Ancak bize göre en büyük sebep tv lerin yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla, birden bire 180 derece değişen yaşam tarzı.
Yeni nesil doğduğundan itibaren tüm öğrendiklerini görsel olarak öğreniyor. Televizyon büyük etken tabi ancak ilk çocukluk döneminde de anne babasından görerek öğrenmekte.
Görsel eğitim bana göre hiç de kötü değil. Gerçekten kısa sürede amacına ulaştıran, hızlı ve kalıcı öğreten bir yöntem. Mesela bir çocuk bir hata yaptığında, sonucunu görürse o hatadan kaçınması daha kesindir.
Okullardaki başarısızlık ise şundan kaynaklanıyor. Görsel öğrenmeye alışmış, bunu kullanmaya meyilli çocukları başka yöntemlerle öğrenmeye zorluyor okullar. Başlıcası kara tahta, oku oku bitmeyen kitaplar vs..
Son yıllarda özellikle ilk okulda görsel eğitim daha yaygınlaştı, bilgisayarda oluşturulmuş animasyonlar, filmler seyrettiriliyor, resimlerle anlatılıyor. Ancak orta kısım ve lise de durum değişmedi.
Bir düşünün eskiden gençler daha başarılıydı. Ancak onlar radyo dinliyor ve kitap , gazete okuyorlardı. Tv nadirdi. Radyo dinlemek ve okumak insanda şu yönü güçlendiriyor. Okurken yada dinlerken, hayal kurmayı yani imgelemeyi. Kaçımız okuduğumuz kitabın kahramanlarını zihnimizde çizdik. Olayın geçtiği yerleri hayal ettik. Bu zorunlu olarak öğrendiğimiz bir yoldu ve okulda da benzer şeyler istendiğinden daha da başarılıydık. Çünkü bir dersi anlamak tam olarak olayı kafanda canlandırabildiğin sürece mümkündür. Kim ne derse desin bu böyledir. Eğer birisi bir konuyu anlamamışsa ya zihninde bir imgeleme oluşturamamış ya da imgeler arası bağlantıyı kuramamıştır. Bunu yapabildiği takdirde ezberlemeye de gerek kalmaz.
Şimdiki öğrencilerin başarısız olması durumuda öğrencilere kızamıyorum ben. Çünkü ne onlar ne yapması gerektiğini biliyor, ne de kimse bunları öğretmeye çalışıyor. Tamamen rasgele. Bazı çocuklar okul öncesinde buna yönlendirilmiş ise anne baba tarafından, bu alışkanlığı devam ediyor ve başarılı oluyor, bazıları ise ne yapacağını bilmez halde kalakalıyor. Ancak bu başarısız öğrenciler bir klibi seyrettiklerinde şarkıyı bir kerede ezberliyor, ya da dansı hemen yapabiliyor. Bir dizideki olayı hiç atlamadan anlatabiliyor.
Düşünün ve karşılaştırın. Siz de benzer örnekler göreceksiniz. Bu çocuklar tembel, akılsız değil sadece yaşam şartları ile eğitim sistemindeki farklılığın kurbanları. İlerde eğitim sistemi tamamen değişecek ki yurt dışında çoktan başladı. En zor derslerin bile o kadar çok animasyonu var ki anlatamam.
Malesef öğretmenlerimizin de bazıları farkında değil ya da uğraşmak istemiyorlar. Çünkü mevcut ders techizatlarına çok fazla ilave yapmaları gerekiyor. Bunu farketmiş ve uygulamaya çalışan öğretmenlerimiz varsa tebrik ediyorum kendilerini.
Şu durumda yapılabilecek en iyi şey, bu görsel uyarıcılarla dolu dünyada biraz dinlemeyle, okumayla öğrenmeyi öğretmek. Hayal kurmasını bunu size anlatmasını sağlamak. Okuyacağı eğitim bu şekilde ise biraz buna alışmalılar, görsel eğitimi zaten biliyorlar.
Çocuğunuza kitap okuma alışkanlığını kazandırın. Artık kitaplar da resimli ama yavaş yavaş resimleri azaltın. Ona kurgu yapması için fırsatlar tanıyın. Okulda öğrendiklerini size anlatsın, zincirin eksik kısmlarını farketmesini sağlayın onları birleştirmeyi öğretin. Hayal dünyasını canlandırın. Bu sistemde malesef ancak bu şekilde başarılı olabilir.
Sevgiler
3 Mart 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ben bu bağlamda öğretmenlerden çok şikayetçiyim üç çocuğu da okula gidip çok sayıda öğretmen tanıyan ve çevresinde çok sayıda öğretmen olan bir veli ve anneyim.. algıda seçicilik okuduğunu anlama omuzlarının üzerindeki saksıyı çalıştırma öğretilmiyor.. oyh çok dertliyim çooook
YanıtlaSilGERÇEKTENDE KATILIYORUM BENİM KÜÇÜK KIZIM ÇARPIM TABLOSUNU EZBERLEYEMEDİ ... BEN ONA ŞARKI ŞEKLİNDE OKUMASINI ÖĞRETTİM ŞİMDİ BİLE ŞARKISINI BİLİYOR ....
YanıtlaSilSorunu o kadar güzel belirtmişsin ki , daha diyecek söz bulması zor.
YanıtlaSilAncak eğitim sistemimizin en kötü yanı ( yani bana göre ) bir öğrenci başarısız bile olsa , sadece yetenekleri göz önünde bulundurularak bir üst sınıfa geçmesine izin veriliyor. Buna karşı değilim ama iyi bir örnek ouşturmuyorlar. Onların rahatça sınıf geçtiği gören diğer bir kesim oldukça kötü etkileniyor ve bir sonraki sene o da yelkenleri suya indiriyor. Biliyor ki çalışmasada sınıfını geçecek. Bu yetenekleri daha küçük yaşlarda keşfedip ona göre yönlendirme yapılması gerektiğini düşünüyorum. Kimseye zorla bir şeyler öğretmek çabasına gidilmez ve herkes igi duyduğu alanda gelişir.
Fen dersini hiç sevmeyen birine dersi sevdirmek için ne kadar dil döktüğümüzü anlatamam. (ki bana çok ters gelir çünkü fen , hayatın ta kendisidir) Bu konu daha çok uzarda ben bunu yazı halinde dile getiririm bir ara .
Eğitimdeki diğer sorunlarsa dediğin gibi aile, Tv (olumsuz her dizi ) , pc oyunları ( hayatlarıyla özdeşleşip kimlik değiştiriyorlar) ve en büyük düşman maalesef okumama alışkanlığı ...
Gece'cim kesinlikle katıldığım bir yazı olmuş. Öyle açıklayıcı ve kısa anlatmışsın ki... Biz belli yayın aralıkları olan 1 tv kanalı ve en çok da radyoyla büyüdük. Orta okul ve lise yıllarımda eve geldiğimde yatığım ilk iş radyoyu açmak olurdu. O dünyaya kendimi kaptırır, ders çalışır, akşam saatlerinde resim yapardım. O dönemlerde yaptığım resimlerin yaratıcılığına hayretle bakıyorum. Şimdiki çocuklar ise resimlerinde çizgi film kahramanlarını, gördüklerini çiziyorlar. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren kitap okutmak ve hatta zihin gelişimine katkıda bulunacak bir el becerisi edindirmeli aileler. Bu resim, oyun hamuru, bir müzik aleti vs olabilir. Hiç unutmadığım kocaman bir masal kitabım vardı, sonra benden küçük kuzenlerime verdim. Her gece okurdum. O masallarla zihnimde kahramanları canlandırır ve öyle uykuya dalardım. Aslında şuna da kızıyorum. Çocukların uyku saati problemi var. Gece yarısına kadar anne ve babalarıyla birlikte tüm dizileri izliyorlar... Böyle bir konuyu yazdığın için teşekkürler.
YanıtlaSilGeCecim, görüşlerinin hepsine katılıyorum ve tamamen haklısın.Oğlumdan biliyorum, ona ders anlatırken benim anlatış tarzımı beğenmiyor biz böyle öğrenmiyoruz diyor mesela...görsel hafızaları dediğin gibi müthiş kuvvetli.ebeveynlere o kadar çok iş düşüyor ki bu konuda,ne yazık ki öğretmenler kadar onlar da işi akışına bırakmış durumda...
YanıtlaSilbu konuyu gündeme getirmen çok iyi oldu, indigo çocuklar hakkında anlatacak çok şey var...
sevgiler...
canım indigo çocukları bende okumuştum bir ara onu da konuşuruz
YanıtlaSilKesinlikle doğru bir tespit ama üzücü..
YanıtlaSilŞimdi çocukların önüne herşey görsel olarak fazlasıyla sunuluyor. Daha doğar doğmaz fotoğraf makinasıyla tanışıyorlar misalen..
2yaşında ki yiğenim tüm reklamları ezbere biliyor. Bez reklamları çıkınca kalkıp reklamda ki gibi dans ediyor.
O kadar görsellik ön planda ki. Çocuklar kitaplarını bile pc de animasyonlu kitaplardan okuyor. Hayal kurmak diye birşey yok malesef.
Anne babalara çok iş düşüyor bu konuda. Her akşam tv kapatatılıp kitap okuma saatleri yapılabilir..
Çocuklarımız da algılama ve düşüncelerini anlatma eksikligi var.Buda kitap okuma alışkanlıklarının olmamasından kaynaklanıyor.Biz anne baba olarak okuyon bir aileyiz fakat çocuklarda yok.Buda etraflarındaki tuzaklardan (bilgisayar,tv,pc oyunları vs)kaynaklanıyor
YanıtlaSilMerhaba, sizin ve eşinizin görüşlerine katılıyorum, bizzat kendim bunları yaşadım.86 doğumluyum,aslında ben her iki eğitim arasında sıkışmış olarak hissediyorum.Çevremde ki yaşıtlarımda da, arkadaşlarımda da aynı durumu görüyorum.Her zaman dile getiriyordum.Fakat yazınızla emin oldum.Teşekkürler bilgilendirdiğiniz için.Sevgiler..
YanıtlaSilgerçekten de çok doğru anlattıkların keşke dediğin gibi olabilse. ben şimdi hatırlıyorum da birlikte duaları ezberlediğimiz günleri. onları değişik bir melodide ezberlemiştik.hala da aynı şekilde okurum ezbere. din dersinden geçmemi sağladı ve şimdide kitaba bağlı kalmadan hala okuyabilmemi. sevgiler...
YanıtlaSilbu arada bugün bu blogta sorun yaşamadım. birşeyler yaptın mı acaba???
YanıtlaSilyok yapmadım yine senden kaynaklandı herhalde
YanıtlaSilTamemen katılıyorum. Ve üstelik her sene gelen öğrencilerin durumu biraz daha kötüleşiyor, gelen gideni aratıyor resmen. Az önce dersten çıktım mesela, sadece yazılara boğmayayım dedim, konuyla ilgili anekdotlar anlattım, notların arasına konuyla ilgili karikatürler sıkıştırdım, resimler koyarak görselleştirmeye çalıştım. Umarım faydalı olmuştur. Ayrıca bunun okul çağından öncesi de var bence. Geçenlerde bir yerde Fransa'da 0-3 yaş arası çocukların televizyon izlemesinin yasaklandığını okumuştum. Bebekler için yayın yapan kanallar dahil. Bebekler tv karşısında resmen transa geçiyor ya, öğrenme süreçlerini baltalıyormuş. Bebekler tv karşısında sadece görme ve işitme duyularını geliştirebiliyorlarmış, diğer duyular ve dolayısıyla öğrenimleri eksik oluyormuş. Bizde çocuklar bu şekilde başlıyor öğrenim hayatlarına, sonra eğitim hayatının kısıtlılığı geliyor.
YanıtlaSilYazdıklarının hepsine ben de katılıyorum,bu yazıyı bütün annelerin okumasını isterdim.Sevgiler
YanıtlaSilGece;ne güzel özetlemişsiniz.
YanıtlaSilÖğrenmenin ,öğretmenin pek çok ayağı var.
Eğitim sisteminin;izlenen politikalar gereği merak etmeyen,merak etmediği için sorgulamayan,sorgulamadığı içinde ezbere yaşayan nesiller oluşturduğunu görüyorum
Ve üzülerek bu nesillerin kayıp nesiller olduğunu düşünüyorum
En iyi öğretme yöntemlerinden birinin ise yaşayarak olduğunu düşünüyorum.Kitap okumasını istiyorsak biz de okumalıyız..tv de daha seçici olmalıyız..hayvanlara,doğaya saygılı davranmalıyız...insanlarla ilişkiye giriş şekillerimiz bile önemli.O yüzden önce kendimizden başlamalıyız.
Ama şu da bir gerçek ki;çocuklarımız bizim arka bahçemiz değil.Onlar sadece almak istediklerini alacak.
Canım yüreğinize sağlık.çok güzel bir konuya değinmişsin.Aslında senin bu yazın herkes tarafından okunması mümkün olsa keşke.Öğretmenler ve aileler.Ben bu yazdıklarının farkındayım ama önüne geçilemiyor.Biz ne yaparsak yapalım zamane çocuklarına okumayı sevdiremedik.Maalesef işimiz çok zor.Ama elimizden geleni yapıyoruz.Akşamları okuma saati kuralı koyduk, televizyon fazla açmıyoruz, anne baba olarak okuyarak örnek olmaya çalışıyoruz,şu an için fazla işe yaramıyor ama pes etmek istemiyoruz inşaallah zamanla işe yarar diye düşünüyorum.Mücadele ediyoruz bu konuda.Tv. yüzünden okuduklarını algılayamamaları,kurgu kuramamaları,hayal güçlerini kullanamamaları doğru bir tespit.sevgiler.
YanıtlaSilçok güzel belirtmişsin herşeyi detay detay .ve yerden göğe kadar haklısın.
YanıtlaSilsöylediklerini dikkate alıcam.teşekkürler...
çok güzel bir konuya değinmişsin gerçekten.. Bende ciddi anlamda çocuklarda bir anlama problemi gözlemliyorum. Şu tv probleminin bir türlü üstesinden gelemiyorum. Nerde gereksiz programlar var hepsi çocuklar için. Velilerle konuşuyorum çocuğum beni dinlemiyor izliyor diyorlar. Velilerle ortak tutum içerisinde olamadığımız için benim söylediklerim çocuklar tarafından ciddiye alınmıyor. Tabi duyarlı velilerinde hakkını yememek lazım.
YanıtlaSilBu arada bizde okulda hergün okuma saati yapyoruz.Bende hergün kitabımı götürüyorum ve 10 dakika kadar çocuklarla beraber kitap okuyoruz. Onlar resimlere bakarak hikayeler kuruyorlar.Veliler bununlada resmen dalga geçiyorlar. Hocam bunlar daha 6 yaşında ne kitabı okuyacak bunlar diyorlar böyle diyen bir annenin çocuğu kitapları niye sevsinki..
herkes tv ye karşıyım sanmış ben tv ye karşı değilim ve tv doğru kullanıldığında hızlı bir öğretici sadece mevcut eğitim sistemini çocuklarımıza bağdaştırmak amacıyla kitap diyorum gün gelecek belki okula gidilmeyecek evden bilgisayarla dersler görülecek hepsi de animasyonlu müzikli oyunlu belki ancak şimdiki sisteme uyum sağlamak açısından sözel düşünme güçlendirilmeli
YanıtlaSilBen tv'ye karşısınız demedim :) Bebeklerdeki etkisinden de bahsedelim, sonrasında eğitimdeki kalitesizlikle birleşince kötü oluyor dedim :)
YanıtlaSilsevgili ferulago sözüm size değildi söyledikleriniz de çok doğru sanırım herşeyde denge en önemli unsur hem tv hem okuma hem dinleme vs..
YanıtlaSil:) (diğerini de aldım)
YanıtlaSilOrtaokulda aldığım hatıra defterimin kenarında yazan "We grow great by dreams. All big men are dreamers" yazısını o dönemki yarım yamalak ecnebicemle anlamaya çalışıp, "Bak ülen, hayal kurmak ne güzelmiş" diye düşünmüştüm. Yukarıdaki yorumların hepsini okuyamadım bir solukta okuduğum yazının aksine. İnsanı düşünmekten alıkoyan ve moronlaştıran programların izlediği bir kutuya sonuna kadar karşıyım ancak görsel doyuma ulaştırma ve doğru kullanıldığında bilgi kaynağı olması açısından bilgisayar ile birlikte hala günümüzün büyük nimetlerinden.
YanıtlaSilJules Verne okurken ilkokulda, içimde canlandırdığım Bering Boğazı hala gözümde o şekilde canlanır, üzeri buzlarla kaplı ve bizim boğazdan hayli büyükçe. Acaba Jules Verne kitabına gerçekten Bering'in fotoğrafını koymalı mıydı yoksa beni ayakta tutan güçlerden birisi midir bu hayaller?
Yazın çok güzel olmuş GeCe, çok uzun yazdım kusura bakma. Dediklerinin her harfine katılıyorum.
Yerden göğe haklısınız. Ben bir kitabın ismini duyduğumda derhal zihnimde o kitabı okurken canlandırdığım karakter beliriyor. Oğlum'a okuması için çok yalvarıyor, özellikle kendi okuduğum, içeriğini bildiğim kitapları okuması için teşvik ediyordum ama sanırım yaşı gereği ilgilenmiyordu. Birkaç aydır (yaklaşık 10 yaş olduk) her gece yatmadan okumak, özellikle de "ben daha önce bu kitabı okudum annem sen de çok beğeneceksin" dediklerimi okumak istiyor. Bu durumda ailede kitap okuyan anne ya da baba hatta her ikisinin de örnek olması büyük önem taşıyor. Görsel algının önemi ilköğretim kitaplarında daha çok öne çıkııyor. Bizim zamanımızın Ana okulu kitapları gibi. Renkli, resimli, cıvıl cıvıl. belki ortaöğretim ve lisede aynısının yapılması beklenemez ama görsel doneler ile pekiştirilmiş dersin çok daha kalıcı ve etkili olacağı konusunda gerçek bence de su götürmez...
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil"Uykudan önce yarım saat kitap" kampanyası başlatsak ve birileri öncü olsa güzel olmazmı sizce..
YanıtlaSilNe kadar güzel bir konuya deyinmişsin okurken her satırına hak verdim. Gerçekten bizim çocukluğumuzda fazla televizyon izleme şansımız yoktu, kitap okur, dergi okur, annemiz izin verdiği ölçüde televizyon seyrederdik. Bilgisayar mı nerde, liseden mezun olunca tanıştım bilgisayarla ben, pişman değilim aslında benim için ne kadar geç o kadar iyi oldu. Şimdi istesemde kalkamıyorum başından bilgisayarın. Annelerde çocuklarını kaldıramıyor bilgisayar ve televizyon başından. Çocuklara saat sınırlaması getirmek gerekli diye düşünüyorum. Benim nacizane düşüncem bu.
YanıtlaSilöğretmen gözüyle söylüyorum bu maalesef eğitim sistemimizin büyük bir sorunu bloom'un taksonomisine göre çoğu öğrenci kavrama basamağından uygulama ve analiz basamağına geçemiyor sentez ise zaten bir rüya olmuştur ancak yenilenen yapılandırmacı müfredatla beraber bu sorunların bir miktar azalacağını düşünüyorum en azından umut ediyorum.
YanıtlaSilAynı tespiti ben de yeğenlerim özelinde görüp üzülüyorum GeCe cim. Çok güzel bir konuyu irdelemişsin, kitap okumuyorlar diyecektim ki zaten sen de çözüm olarak yazmışsın. Ağzına sağlık
YanıtlaSilÇok güzel tahlil yapmışsınız eşinle. Bu benim de adını koyamadığım ama eksikliğini hissettiğim bir olgu. Hayal gücüe yer açan, besleyen ve farkettirmeden yönlendiren eğitim sistemi evde de uygulanmalı bence. Şimdiki çocuklar aslında çok ta alıcı. 3 yaşındaki yeğenim bile tv. izlerken ona söylenmediği halde kendince tekrarlar yapıyor. Öğrenmeye eğilimi öyle fazla ki şaşıp kalıyorum. Geçen gün wipeoutu izliyorduk. "Tramplen" kelimesi geçti yayında. O da kendi kendine "traplen, traplen, kayınıp atlanıyooo" diye sessizce tekrar yaptı, resmen beynine kazıdı kelimeyi ve anlamını. Dilimi yutacaktım neredeyse. Ben onun da indigo olduğundan şüpheliyim. Bebekliğinden beri çok farklı çünkü...
YanıtlaSilEk olarak kitap okumak ya da pc, tv kullanmak (ben kullanmak diyorum buna, boş boş izlemek yerine) öğretilmez, örnek olunur diye düşünüyorum ve uyguluyorum. Ailelerin yaşam tarzı birçok öğretmenden, okuldan daha etkili eğitim hayatında bence. İyi örnek teşkil etmek gerek ebeveynler olarak.
Gece gerçekten güzel bir konu bu. Çocukların çok fazla görsel uyarıcılarla büyümeleri yüzünden, 40 dakikalık bir ders süresinde öğretmeni bile dinleyemediklerini düşünüyorum. Çocuğun dikkatini toplaması için öğretmenin nerdeyse takla atması gerekiyor:( Ekranda hızla geçen görüntüler yüzünden, gerçek hayatta dikkat eksikliği yaşayan bir sürü öğrenci var. Kitap baş ilacı gerçekten. Ama bir yandan (hangi üniversitede çalışıyorsun bilmiyorum ama)bizim üniversitelerde de tamamen teorik eğitim dolu. Biyoloji bölüm mezunuyum ama laboratuarlar olmasa halimiz harap, normal derslerimiz çok ağır geçiyordu. Yüksekokullarda da kavramayı kolaylaştıran görsel destek şart bence. Sana öğrencilerinle kolaylıklar diliyorum. Zor bir iş yüklenmişsin. Ayrıca onlarla ilgili dertlenmenizde çok güzel :)
YanıtlaSilGe-ce iyi geceler.. Mimi yaptım.Sevgiler...
YanıtlaSilKesinlikle cok dogru bir tespit ve ben de bu durumda kalan ogrencilere kizamiyorum... Evet devir degisti teknoloji gelisti ve cocuklarin ogrenme sekilleri de degisti... Bence cocuklari basarisiz diye nitelendirmek yerine ogretim gorevlileri kendilerini yenilemeli ve degisen sartlara uyarlamali ogretme metodlarini...
YanıtlaSilGece, cok onemli bir konuya ve soruna deginmissin. Bizimkiler henuz kucukler ama bu endiseleri bende yasiyorum...Senin ve arkadaslarin soylediklerine ilave edecek birsey bulamiyorum; hepsi harikaydi ve kendime dusen sorumluluklari ve duyarli olmam gereken konulari bana hatirlatti..Simdilik hersey yolunda gibi ama ya sonra!!
YanıtlaSilAma sevgili gece ciğim son yıllarda tv.ler eğitici olmaktan çıktı.hatta eğitmekten daha ziyade çocukların olumsuz gelişimlerine yönelik yayınlar yapıldığını düşünüyorum.Bu nedenle tv.yerine dvd veya cdlerle çocukların görsel açısından da eğitilmesi sağlanabilir.Tv.olayı okumalarına daha çok engel çocuklarımızın.çünkü zamanlarını boşa harcatan, çocukları büyüleyen gün boyu programlar var.Maalesef ebebeynler olarak bu sorunlarla karşı karşıyayız.sevgiler.
YanıtlaSilBen beşinci sınıfı Amerika'da okudum 95-96 yılları arasında. Okuldan, derslerden, ödevlerden nefret eden ben orada okula gideceğim diye sevinçle uyanıyordum. Bunun başlıca sebebi oradaki derslerdeki çeşitlilik ve bazı şeyleri birinin sana monoton bir sesle anlatıp durması yerine bizzat deneyimlemek, uygulamaktı. Uygulama yapmak animasyonunu izlemekten de faydalı!
YanıtlaSil5. sınıfta gittiğim için ayrıca şanslıydım çünkü orta okulun ilk yılı olan 5. sınıfta matematik, fen, dil, sosyal vb derslerin yanı sıra birkaç haftada bir değişen ek yabancı dil, sanat, yüzme, marangozluk, metal atölyesi, dikiş, yemek pişirme gibi derslerimiz vardı. Hatta mesela tek bir spor dersi yoktu, yüzme/gym/fitness diye ayrılıyordu. 5. sınıfın sonunda herkes sevdiği ve yetenekli olduğu alanları seçip normal eğitiminin yanında onlara da devam ediyordu. Örneğin ben marangozlukta herkesten başarılıydım ve muhtemelen bu bugünkü mesleğim olan tasarımcılığa yeteneğim olduğuna dair bir ipucuydu.
Maalesef o yılın ardından Türkiye'ye dönmek zorunda kaldım, sanata olan yeteneğim hep ikinci plana itildi, bense OKULA RAĞMEN tasarımcı olabildim!