31 Aralık 2018 Pazartesi

Hoşgel 2019

Aralık 31, 2018 7 Comments

Uzun uzun bir hesaplaşma /iç dökme/ hayallerimi bir bir listeleme hevesim var ama yine son güne kaldım ve malesef kafamı toplayacak zamanım yok. Bir sonraki yazımda inşallah. Bir kaç gün önce Depoları Boşaltıyoruz blogunda son kapanış postumu yazmıştım tabi, onu okumak isterseniz burada. Gerçi blogdaki tüm diğer yazılar öyle güzel ki şahsen ben okur olarak da çok faydalandım.

Hollanda’da son bir aydır devam eden festivaller dönemi bu yıl erken bezdirdi beni ve bitse de normale dönsek kıvamındayım şu an. Fakat biliyorum ki akşama doğru içim yine kıpırdanmaya başlayacak, yeni olan herşey çok heyecan verici çünkü.

Dün Depoları Boşaltıyoruz blogunun son yazısına yazdığım bir yorum ile veda edeyim.

Çok güzel yazıydı her cümlesini uzun uzun yorumlayabilirim ama bu gün bir an için bana vay be dedirten bir şeyi yazacağım. Gayet miskin, heyecansız, yorgun geçen birkaç saatin ardından hiç birşey yapmak istemediğim halde misafir gelme ihtimali ile (gelmedi) jet gibi hayata dönüp çarçabuk yemekler yaptım sofralar hazırladım ve “vay be” dedim. Nerden geliyor bu enerji, hani ben bitiktim, nasıl oluyor. Demek ki içimizde doğru düğmeyi bulduğumuzda patlamaya hazır bir enerji her daim var. Müthiş bir gücümüz var belki hiç farketmediğimiz. İşte bu yeni yılda bu gücümüzü keşfetmeyi, kullanmayı, yararlı şeylere dönüştürmeyi diliyorum herkese. Tüm yazarlara ve okuyuculara kocaman sevgiler mutlu seneler dilerim.

30 Aralık 2018 Pazar

Goodreads 2018 Reading Challenge 

Aralık 30, 2018 6 Comments
Goodreads sitesini ve uygulamasını yıllardır biliyor ama nedense kullanmayı gereksiz görüyordum. Kitaplarımı kaydetmek için kendimce yöntemlerim vardı, ayrıca oraya girip işaretlemek ekstra işti vs. 2018 yılı başında, bu uygulamayı indirip denemeye karar verdim ve reading challengedan haberdar oldum. Biraz da çıtayı yükselterek hedefime 50 kitap koydum (herkes istediği sayıyı yazıyor). An itibariyle 2 tanesi goodreads’ta kayıtlı olmadığı için görülmeyen 42 kitap bitirdim, 14 kitabı okumaya devam ediyorum. 50 kitap hedefimi tamamlamam söz konusu değil ama bence fena iş çıkarmadım. Aslında son bir ay hastalıklardan oldukça verimsiz geçti, yarımları okusaydım belki bitirirdim. Neyse önemli olan sayılar değil, bir hedef koymuş olmak ve ona yaklaşmak. Bunu yaparken de goodreads’tan etkin şekilde faydalanmak.

Çoğunlukla ordan burdan duyduğum merak ettiğim kitapları, önce Google’da aratır, yorumlara bakar öyle seçerdim. Şimdi sadece goodreads’de aratıyor ve yorumları okuyorum. Eğer okumaya karar verirsem "okumak istenenler" klasörüme kaydediyorum. Böylece alışveriş listem orada birikmiş oluyor. İçlerinden okuduklarımın durumunu güncelleyince hoop okunanlar klasörüne geliyor ve reading challenge’da bir sayı artıyor. Okunmuş kitaplar da güzel bir arşiv oluşturuyor.

Şimdi bu challange’da okuduğum kitaplara kabaca bakıp, en çok etkilendiklerimi ve kısa kısa tavsiyelerimi sunmak istiyorum.


Sondan başa doğru gidiyor liste ve bazı kitapların konularını bile unuttum desem... Fakat düşününce bazılarını ise ilk an kadar iyi hatırlıyorum. Demek ki bazı kitaplar o anda beni etkilemiş kalıcı izler bırakmış. Yukarıdaki son 4 kitaptan Nohut Oda, en yakın zamanda okuduğum için değil, her zaman asla unutmayacağım kitaplardan. Heba, Hasan Ali Toptaş’ın okuduğum 4. kitabı. Kuşlar Yasına Gider hariç diğerlerini sevmedim. Bu kitap hakkında görüşümü soran arkadaşıma şöyle demiştim. Hasan Ali Toptaş’ın kalemi güçlü, dili bol tasvirli, betimlemeleri çok detaylı ama hikaye zayıf olduğunda bu güçlü kalem insanı bunaltıyor. Heba’da bence hikaye zayıftı. Kuşlar Yasına Gider’de ise hikaye de güçlü olunca, ağır tasvirler insanı baymıyordu (ikimizde bu kitabı okumuş beğenmiştik). Olağanüstü Bir Gece, başından sonuna kadar dinlediğim ilk sesli kitap oldu (listede başka yok) ve seslendirenin sesi ve öykü beni gerçekten etkiledi. Ölüyordum Geçerken Uğradım, instagramda da takibe aldığım ve her geçen gün hayran olduğum bir yazarı olan kitap. Sanırım bu kitabı bir daha okuyacağım.



Önce blogdan, sonra Twitter ve sosyal medyadan (hatta birkaç kez de görüştüğüm) arkadaşım olan Tüten’in Bunların Hepsi Hikaye kitabını ilk çıktığı andan beri okumak istiyordum. Ancak fırsat oldu. Kişisel gelişim konusundaki kitaplar hakkında fazla kültürüm yok bu yüzden kıyaslama yapmam zor ancak, ego ve zihin parçalarını tanımlayışını, örnek hikayelerle konuları irdeleyişini çok başarılı buldum. Hatta birçok kişiye de tavsiye ettim. Yukarıdaki listede bir diğer vurgulamak istediğim kitap da Kabuk. Konu hala aklımda, kurgu çok güzel, duygusu çok yoğun. Şiddetle tavsiye.



Bu görselde yer alan kitaplardan ise Köpek Kalbi en çarpıcı kitap oldu benim için.


Gömülü Dev yukarıdaki listenin en etkilendiğim kitabı. Artık neredeyse her konuda kitap yazıldığı için ilginç hikayeler bulmak zorlaşıyor. Yine aşağıdaki listede Kobe Abe’nin Kumların  kitabı ise, detayları ve okurken duyduğum hisler ile hala aklımda. Bu kitap karnımı ağrıtmıştı okurken. Öyle sinir oluyorsunuz ki aynı zamanda Kahramanın çaresizlik hissini yaşıyorsunuz. Yine de böyle ilginç konu bulmasına helal olsun denir. (Yazarın okuduğum Kutu Adam isimli bir kitabı da oldukça ilginç konuya sahipti). Yine aşağıdaki listede mutlaka okunması gereken Ananem kitabı. Katya’nın Yazı’da unutulması zor kitaplardan.



Aşağıdaki listeden Bir Garip Aşk öyküsü, bir ucubenin dünya güzeli bir kızla olan sıradışı aşkını konu alıyordu ve çok çok güzeldi. İyi ki okumuşum dediklerimden. Babam Beni Şahdamarımdan Öptü ise aynı Ölüyordum Geçerken Uğradım kitabı gibi kimseye veremeyip tekrar tekrar okumak isteyeceklerimden. Duygusal olarak bağlandım.



Sarmaşık kitabını bitirdiğimde ağzım açık kaldı diyebilirim. Konu biraz can yakıyor ama zekice planlanmış kurgu insanı hayrete düşürüyor. Bravo dedim yazara bolca. Kuşlar Yasına Gider, yukarda da bahsettiğim okunacak kitaplardan biri ve son olarak da Küçük Ağacın Eğitimi, daha önce bir yazı yazarak belirttiğim gibi şiddetle tavsiyedir.


Gelecek yıl için yine 50 kitaplık bir hedef koymak istiyorum, bakalım bu sefer başarabilecek miyim?



17 Aralık 2018 Pazartesi

Sevdiğine İyi Bak

Aralık 17, 2018 10 Comments
Tam iki haftadır yazamıyorum. En son oğlumun  hastalandığını ve iyileştiğini yazmıştım. O hafta sonu iyiydik fakat sonraki Pazartesi’den itibaren yine hastalandık. Bu sefer oğlumla ben. Bir hafta öyle nasıl geçti anlamadık.

Bu haftaya güzel başlamıştı aslında. Tekrar iyileşmiş, haftasonu keyifli vakitler geçirmiştik. Fakat ben nedense biraz duygusaldım. Hastalığın melankolisi hala üzerimde olmalı ki, beynim eskiden yaşadığımız zorlukları hatırlatıyor ve beni olur olmadık zamanlarda ağlatıyordu.

~ara not: bu yaziya gunler oncesi baslayip, cumartesi sabahi tamamlayip yayinlamistim. Fakat malesef yazdigim onca sey kayboldu, sadece ilk iki paragraf kaldi. Ve ben de yeniden taslaga dondurdum ki sonra tamamlayip yayinlayabileyim. Iste simdi o an geldi. Bu sefer bilgisayardan yaziyorum (daha hizli ama turkce kararkter yok malesef, duzeltmekle de ugrasamayacagim, kusura bakmayin.~

Cogunlukla yalnizliktan kaynaklanan bu zorluklari, Allah'in yardimiyla esimle beraber atlattik ama diger ailelere verilen destekleri gorunce icim sizlamiyor degil. Bu konu herhalde icimde ukde olarak hep kalacak. Fakat iyi yaptigimizi dussundugum birsey var ki, birbirimize iyi baktik, bakiyoruz. Sagolsun esim her zaman cocuklariyla ilgilenen, ev islerine yardim eden, beni mutlu etmeye calisan bir insan oldu. Tabi ben de ayni sekilde ona ve cocuklara iyi baktim. Boylece sevgimiz hic eksilmedi. Hatta bu ara cocuklarin oynamayi sevdigi bir oyun var. Anne seni doksan dokuz seviyorum diyor oglum. k harflerine vurgu yaparak. Ardindan kizim ben yuz seviyorum diyor, oglum ben bin seviyorum. Hayir ben on bin. yuz bin. milyon. trilyon, katrilyon, ve akillilik edip ben sonsuz seviyorum diyor kizim. Ardindan da ekliyor 'he heee ben en cok sen sonsuzdan daha buyuk sayi soyleyemezsin' ..

Ben de diyorum ki iki tane sonsuz var, bir eksi sonsuz biri arti sonsuz. Biriniz onu digeriniz onu sevin boylece kavga bitiyor sarmas dolas oluyoruz. Iyi ki Eren benim kardesim anne diyor Dila, Eren de gidip gidip ona sariliyor. Cok sukur birbirlerini cok seviyorlar.

Gecenlerde arkadasimla ev islerini konusurken esimin her sabah bizden once kalkip kahvaltiyi hazirladigini, yumurtalari pisridigini, suyu kaynattigini, bulasik makinesi dolu ise bosalttigini falan soyleyince sasirdi. Sen mi soyledin de yapiyor kendiliginden mi diye sordu. Hayir dedim hic istemedim, nasil basladi bilmiyorum ama o bunlari yaparken ben cocuklarin wc banyo isleriyle ilgilenirim, sonra kahvalti ederlerken cantalarini hazirlarim, sonra saclar, giyinme fasli bende. Boyle aramizda bir isbolumu olustu kendiliginden. Sonucta ikimiz de ailemiz icin cabaliyoruz, kimin hangi isi yaptigi farketmiyor.

Gectigimiz hafta tam tekrar iyi olduk derken,  Carsamba gunu kizimin binicilik dersinde talihsiz bir kaza yasadik. Normalde dersi izliyorum ama o gun oglum cok usumus cafede oturmak istemisti. Arkadasimla tam cocuklari almaya giidiyorken, Dila'nin ogretmeniyle bize dogru geldigini gorduk. Agliyor ve titriyordu. Attan dusmus, cafeye gitip sakinlestirmemizi onerdi. Medikal yardim sordum, cafede calisanlar ilk yardim bilgisine sahipmis onlardan iste dedi.

Nasil oldugunu sordugumda, hic hatirlamiyordu. Ne dusus anini, ne de neden oldugunu. Cok korkmus ve bir nevi sok icindeydi. (zaten kizimda boyle anlarda normalin ustunde bir panik hali oluyor, ki bunu hep soylerdim ama tabi insanlar anlamazdi. O gun arkadasim da gorunce hak verdi, bu konuda ayrica birseyler yapmaliyiz) Basinda kask ve sirtinda koruyucu yelek olmasina ragmen nasil dustuyse, kafasini ve sirtini incitmis. Sonradan ogretmenle detayli konustugumuzda az cok ogrendik. Derste baska bir ati suren kiz, kosturma asamasinda ne olduysa korkmus ve ciglik atmis. O ciglik atinca butun atlar urkmus ve hizlanmis. Dila, arkadasimin kizi ve bir cocuk daha (emin degilim ama) attan dusmusler. Arkadasimin kizi popo ustu dusmus yine binmis. Dila'yi ogretmeni gormemis ama herhalde yere sirtustu dusmus kafasini carpmis ama ogretmen yanina gittiginde, oturur pozisyondaymi (hemen kalkmis) ve o da onu almis zaten. Dilanin durumunu gorunce hemen acile gitmemizi tavsiye etti kiz, oncesinde yardim talep ettigim calisanlar sadece otursun su falan verin demislerdi :/

Acilde konrollerde birsey cikmadi, agrisi icin agri kesici verildi, olay anini hatirlamayisi (hala kopuk kopuk) soktan diye soylendi. Cok sukur daha hastanede iyi olmustu, jimnastikte yaptigi hareketleri yapmaya baslamisti.

Tabi ki gozlem altinda tutun dediler, hep takip ettik birsey olmadi.

O gece bir de oglum mide gribi oldu, uc kere yataga kustu, resmen sabahladik. Zaten kalbim okuz oturmuscasina agirdi hic uyuyamazdim.

Takip eden birkac gunde cocuklar normale hemen donduler ama ben donemedim. 40 yildir hayatta bir cok aci tatli seyi tecrube edip, o duygularla nasil basedecegimi ogrenmis olsam da, 7 yillik anneligimde cocuklarla ilgili kaygilarimla hala nasil basedecegim konusunda cok yol almam lazim. Ya bir sey olsaydi dusuncesiyle kavgalar edip, tekrar cocuklari ciktiklari yere sokup herseylerden sakinma hisleriyle dolup tastim.

Fakat tabi ki kabullenmek gerekiyor. Cunku her an yanlarinda da olsak (3-4 aylikken nasil gozunun onunde yataktan dustugunu hatirla diyorum kendime) ve bazen okulda, parkta, hatta evde bile cesitli kazalara maruz kalabilirler ve her an kollayamazsin. Tek yapabilecegim (ta bi ki alinmasi gereken onlemler disinda), onlara da hep soyledigim gibi 'hic merak etme annecim, ben hep dua ediyorum, melekler sizi koruyacak'

Gunlerce bu olayi cok yakinlarim disinda kimseye soylemedim. Cts gunu sosyal medyada bir kelime oyunu gordum ve instagram uzerinden paylastim. Bu minik oyun bir anda benim ruhuma iyi gelen bir ilaca donustu (ki baslangicta planlamamistim). Ne cok guzel dilek aldim, o zaman da bu kazayi ve sayelerinde sifalandigimi paylastim. Sagolsin bir cok kisi dualarini sevgilerini gonderdi. Ve aslinda bu yazinin en basinda yazdigim ' desteksizlik sikayetinin' ne kadar yanlis oldugunu anladim. Cunku sanal dostlarim bugun benim gercek insanlarimdan daha yakin.

Minnettarim.