30 Ocak 2013 Çarşamba

Bebeğime Yaptığım Masajlar

Ocak 30, 2013 14 Comments
Önce hemen belirtmeliyim. Ne masaj uzmanıyım ne de sağlık personeli. Fakat yıllardır önce babama, sonra ailenin diğer fertlerine, ardından bol bol eşime, arada sırada arkadaşlarıma yaptığım masajlardan sonra biraz tecrübem oluştu. Bu tecrübem genelde kişilerin tepkilerine dayanıyor. Bu iyi geldi, bu acıttı gibi beni yönlendirerek doğru hareket ve noktaları bulmaya çalışıyordum ve az çok bilgi sahibi oldum. Bebeğime yaptığımda ise pek tabi ki bana sözel olarak ifade edemiyor ancak tepkilerinden hoşuna gidi gitmediğini anlıyorum. Kaçmaya çalışmıyor, bakışları yumuşuyor, hoşuna gidiyor ve rahatlıyorsa, uykudan önce yaptığımda uykuya dalıyorsa doğru yaptığıma kanaat getiriyorum.

Bu yazıda bebeğime hangi durumlarda ne tür masajlar yaptığımı paylaşacağım. Yazı oldukça uzun olacak devamını okumak için tıklayın

28 Ocak 2013 Pazartesi

Bebekler Yarışıyor (!)

Ocak 28, 2013 2 Comments
Çevrenizde başka bebekli kişiler varsa veya benim gibi anne-bebek bloglarını takip ediyorsanız, bebeğinizi kıyaslamadan durabilmeniz neredeyse imkansız. Sürekli o bebek şu ayda bunu yaptı, emekledi, konuştu.. benimki böyle oldu vs gibi düşünceler kafanızdan geçer. Ben de sanıyorum 5-6. aylara kadar bu düşüncelerin esiriydim.

Hep, her bebek özeldir, kıyaslamayınız derler ama bu ifadeyi açmazlar. Ben de hepimizin bildiği ama annelik endişelerinden dolayı sık sık anımsamadığımız bu hususu açmaya (açıkça ifade etmeye) karar verdim.


  • Bebeğin anne karnından çıkıp yepyeni bir dünyaya adapte olmasını onun açısından bir travma olarak nitelendirebiliriz. Bu travmanın şiddeti doğum şekline ve bebeğin karakterine göre değişecektir. Bebeğiniz doğumunu takip eden ilk haftalarda bu travmayı atmaya, dış dünyaya adapte olmaya çalışır. Bu adaptasyon süresi pek tabi ki bebekten bebeğe değişecektir.
  • Bazı bebekler emme refleksi gelişmiş halde bazıları da zayıf emme refleksi ile doğar. Zayıf emme refleksine sahip bebeklerin öğrenecekleri çok daha fazla şey var. Bu da bebeğin gelişiminde bir sonraki aşamaya geçmesini geciktirebilir. Ama unutmayın bebeğiniz hiç boş durmuyor zaten çok meşgul.
  • Yine bazı bebekler daha sakin ve az sayıda kişinin bulunduğu bir aileye, bazıları da kalabalık aileler içine gelir. Kalabalık bir ailede bebeğin ayırt etmesi gereken sesler, kokular, görüntüler daha fazladır. Bunları öğrenmek için çaba gösterecektir. Yine evin civarındaki gürültüler vs de bebeğe artı iş getirir. 
  • Karnının ne kadar iyi doyduğu, kusup kusmadığı, gaz sancısı çekip çekmediği, kolik olup olmadığı gibi bir çok farklı durumda bebeğin üstesinden gelmesi gereken ne çok sorun olduğunu, bunlarla baş etmek için ciddi bir emek gerektiğini hatırlayın.
  • İlk dönemler geçince (ilk 3 ay diyebiliriz) bebek sırasıyla elini, ayaklarını keşfetmeye, tutma becerilerini geliştirmeye, sonra sürünmeye ve emeklemeye, ardından tutunup kalkmaya, sıralamaya ve yürümeye başlar. Bu adımlar neredeyse her bebekte aynıdır ama zamanlaması farklı olabilir. Bu zamanlama ilk maddelerde yazdığım süreci ne kadar çabuk atlattığına ve sonraki zamanlarda diş çıkarma, çeşitli hastalıklar vs gibi süreçlerden ne kadar etkilendiğine, kolay atlatıp atlatamadığına da bağlı olarak değişecektir.
  • Bebeğin gelişiminde bir diğer etken bebeğinizin karakteridir. Bazı bebekler atak, korkusuz, keşfetmeye meraklı olabilir, bazıları ise yeni aşamalara daha temkinli geçmek isteyebilir. Bebeğiniz emeklemek, yürümek vs için kas gelişimini tamamlamış olabilir ama bunun bir de duygusal boyutu var. Aynı zamanda cesaretinin de gelmesi gerekir. O cesaret geldiğinde bebek yeni aşamaya hazır olacaktır.
  • Bazen de bu gelişim sürecindeki oynamalar bebeklerin ilgi alanlarının farklılığından kaynaklanıyor olabilir. Kimi bebekler oyuncakları, nesneleri, kitapları daha uzun inceler, ayrıntılara odaklanır. Kimi bebekler bunlara daha az özen gösterir, yeni hareketler yapmaya, bedensel sınırlarını genişletmeye odaklanır. Yani bebekler her an yeni bir şeyler öğrenmekle meşguller. Sadece bedenlerini değil, iç dünyalarını, zekalarını da geliştiriyorlar. Motor becerilerinin gözle takibini yapıyoruz ama diğerlerini bu kadar açık şekilde farkedemiyoruz. Bu yüzden duygusal ve zihinse gelişimlerini de takip etmeye, kıyaslama yapacaksanız bunları da göz önünde bulundurmaya (ki bunu ölçmenin ne kadar zor olduğunu tahmin edersiniz) ihtiyaç var.
  • Ve bunun gibi benim aklıma gelmeyen daha bir sürü ayrıntı.
Bebeğinizi diğer bebekler ile yarıştırırken tüm bunları gözden geçirmenizde fayda var. Elbette hem çevresel faktörlerden hem de karakterinden ötürü her bebek birbirinden farklıdır ve farklı zamanlarda gelişimini sürdürecektir. Ancak benim bebeğim şöyledir böyledir diyerek, bebeğin motor becerilerinin takibini de ihmal etmemek lazım. Her bebek tüm aşamaları aşağı yukarı aynı sıralamada geçer ve bu gelişimler için maksimum zamanlar vardır. Mesela her bebeğin en geç 18. ayda yürümesi beklenir gibi. İstisnalar olabilir ama genel istatistiklere uymayan durumlar ortaya çıkarsa doktorunuza danışmakta fayda var.


26 Ocak 2013 Cumartesi

3 tema

Ocak 26, 2013 3 Comments

Geçtiğimiz günlerde biten yeni temalara burada yer vermekte geciktim. İlki bir yemek blogu. Vintage ağırlıklı çalıştım bu tasarımda. Özel bir logo ile headerı sade tuttum. Dantel kenarlar ise çok şık bir görünüm verdi. Buradan tamamına bakabilirsiniz.


İkincisi ise özel tasarım ürünlerin tanıtılıp satılacağı bir blog. Tanımına bakılırsa içinde şahane şeyler olacak. Henüz pek içerik yok ama gümbür gümbür geliyor. Blogun görselleri hazırdı, daha önce bir çizer ile çalışılmıştı. Ben sadece bunu kodlayıp şablon haline getirdim ama biraz değişiklik de yaptım elbette. Bu blogda aynı wp sitelerinde olduğu gibi aşağı doğru açılır menü kullandım. Evet bloggerda da böyle menuler yapılabiliyor. Buradan tamamına bakabilirsiniz.


Çok beğendiğim tasarımlardan biri de bu oldu, My'da Pasta. Yine özel bir logo tasarladım, headerda fazla unsur kullanmadım. Minik dantel görünümlü kenarlar ve kurdele ayrıntılarıyla zarif bir tema oldu. Buradan inceleyebilirsiniz.

Sırada şahane başka temalar da var, biter bitmez onları da paylaşacağım.

25 Ocak 2013 Cuma

Keçeden Bebek

Ocak 25, 2013 3 Comments
Geçen gün twitterda Helo ile aynı zamanlarda doğanların şimdiden (daha 2 ay var) doğum günü hazırlıklarına başladıklarını okuyunca beni bir telaş aldı. Meğer süslemeler, pastalar falan önceden sipariş verilmeliymiş. Kısmet olursa yaş günü için tekrar İstanbul'a gitmek istiyoruz ama daha bilet bile almadık, her şey belirsiz iken yine de bir gece uyumadım araştırma yaptım, kafamda doğum günü için bir plan hazırladım, listeler yaptım.

O gün herkese el yapımı bir hediye vermek istiyorum ne yapsam diye düşünürken, elimde de bir miktar keçe olduğunu hatırlayarak (burda her çeşit malzeme bulamıyorum malesef) keçeler ile ne yapsam diye araştırdım. Daha  önce farklı zamanlarda karşıma çıkan keçe bebeklerin hediye olarak hoş olabileceğini düşündüm ama bunun için önce deneme yapmam gerekiyordu.

Ben bilgisayara Etsy'den kaydettiğim resimlere bakarken, kızım onları tutmak isteyince o uyurken hızlıca bir tane hazırladım, uyandığında çok sevindi ve hapur hupur yedi :) Hatta o zaman gözlerini bile dikememiştim ve daha bitmeden gazi oldu bebeğimiz. Şimdi severek oynuyor ve gülerek bana gösteriyor anne bak bebeeek dercesine.

Etsy'de şablon dökümanlardan satın alıp muntazam şekilde yapmak mümkün, Ben kendim kağıda çizdim ve pek tabi ki simetrik olmadı, keserken düzeltmeye çalıştım ama galiba düzgün bir kesim için özel bir makas gerekli, o da pek düzgün değildi. Bir de yüzde ve kollarda kullandığım keçe sentetik değil gerçekmiş, tülerdi ve dikiş yerlerinden ayrılmaya başladı kızımın elinde :)

İndirdiğim resimlerdeki kadar mükemmel olmadı ama düzgün bir şablonla başka bir tane daha deneyeceğim ve eğer hoşuma giderse hediye olarak yapacağım. 2 gecede bir tane yapsam 2 ayda 20-30 tane yapabilirim diye umuyorum.

23 Ocak 2013 Çarşamba

10. Ay ♥

Ocak 23, 2013 11 Comments

Bu yazıya eklemek için saatlerdir resim arıyorum. Artık vücudunun herhangi bir yerinin ışık hızında çıkmadığı bir fotoğraf yok. Yukarıdaki nadir resimlerden ve onda da gördüğün gibi kameranın kapağını tutuyorsun, illa ki kamerayı eline alacaksın, kapağını açıp kapayacaksın.

Bu ayın 10 günü Türkiye'de geçti. Geldiğimizde bir hafta kadar sudan çıkmış balığa döndük. Kalabalıkta ne güzel oyalanıyormuşsun bütün gün. Gitmeden önce emeklemiyordun (Hollanda gezisinde otelde başladın emeklemeye) geldiğimizde bu evde mobil bir bebeğe hazırlıklı olmadığımızı ve artık seni oyalayacak yeni şeyler bulmam gerektiğini farkettim. Şimdi biraz daha alıştık bu yeniliğe hatta emeklemeden önceki dönemini unuttuk bile :)

Emeklemede artık uzman olmana rağmen önceliğin ayakta durmak, yürümek, sıralamak, tırmanmak gibi aktiviteler. Yürütece artık hiç binmek istemiyorsun ve anne yürütecini tercih ediyorsun. Bol bol yürüyoruz gün içinde ama benim de belim kopuyor.

Bu ay kitap sayfalarını çevirmeyi öğrendin ve sürekli kitapları inceliyoruz. Bunun dışında her türlü kavanoz, krem kapakları gibi kapakları açma ve kapamayı, kutuları açıp boşaltmayı (yerine koymayı sevmiyorsun ama) öğrendin ve oldukça egzersiz yapıyorsun bu konuda. Hatta döndürmeli kapakları bile açıyorsun.

Artık altını almam imkansız. Önceden de mutlaka eline bir şeyler vermem gerekiyordu dikkatini dağıtmak için fakat artık yetmiyor. Kaçıp ayağa kalkmak istiyorsun. Öyle acayip şekillerde bez bağlıyoruz ki ter içinde kalıyorum işim bitene kadar. Keşke hiç bez derdi olmasa :)

Bu ayın benim için en heyecan verici gelişmelerinden beri artık çoğu dediğimizi anlaman ve cevap vermeye çalışman. Mama vereyim mi diye sorduğumda aç isen meh,veh gibi bir ses çıkarıyorsun. Bu soruyu sık sık sormama rağmen her zaman cevap vermiyorsun. Babanla da oyuncağı al ver oyunu oynarken istediğinde ver diyorsun. Öyle tatlı söylüyorsun ki her dediğinde ısırasım geliyor.

Türkiye'den geldikten sonra tam iki hafta burun tıkanıklığı yaşadık. Her gün temizlemekten ben de sen de yoruldun. Hiç hoşlanmıyorsun ama nefes alamayınca da çok rahatsız oluyorsun. Bu yüzden ağlatarak da olsa temizlemek zorunda kaldım. En son cold-mix kullandık 3 gün 3 gece ve tamamen geçti. Keşke daha önce kullanabilseydik.

Bu ay içinde bir de dr kontrolümüz oldu. 9,5 aylık kilon 8800gr. Bu kilo az gibi görünse de 2400gr ile hastaneden çıkan ve bu zamana kadar 6 dişi çıkaran ve son bir aydır azı dişleri gelecek diye neredeyse hiç yemeyen bir bebek için iyi sayılır. Maşallah kızıma :)

Dans etmeyi çok seviyorsun. En ufak bir müzikte sallanmaya başlıyorsun. Beraber her gün dans ediyoruz hala. O zaman ise çılgınlar gibi dans ediyoruz birlikte. Baban da bize eşlik ediyor çok ama çok eğleniyoruz.

Şu an yine tıkandım neler yazacaktım diye. Neler yaptığını takip etmek çok zor artık, sürekli defterine yazıyorum ama aklımda tutamıyorum. Her gün becerilerin gelişiyor, her gün o kadar büyüyorsun ki şaşıyorum. Üstelik ben 24 saat seni görüyorum, görmeyenler farkı daha iyi anlarlar ya öyle olmuyor, görsem de büyüdüğünü farkediyorum. Öyle güzel geçiyor ki senle günlerimiz, hiç doyamıyorum, sürekli şükrediyorum seni gönderene.

Seni çok seviyorum meleğim.

Yazıyı okuyan tüm arkadaşlarımın kandilini kutluyorum. Allah dualarımızı kabul etsin.

21 Ocak 2013 Pazartesi

19 Ocak 2013 Cumartesi

Koşma Düşersin Değil Düşebilirsin

Ocak 19, 2013 6 Comments
Anne olmadan önce yolda koşma çocuğum düşersin diye seslenen anneleri elestirirdim içimden. Çocuk bir davranış sergileyecek, henüz sonuçlarını kendi bile göremeden, deneyim yaşamadan, annesi olumsuz sonucu zihnine kazıyor. Oysa koşmak gibi bazı olayların birden fazla sonucu vardır (düşebilirsin ama düşmemek de gayet olası) ve aslında düşmenin sebebi koşmak değil koşarken takılmak, dikkat etmemek vs. dir.

Anne olunca insan daha evhamlı oluyor çocuklarına karşı. Bir de panik anında pek düşünemiyor. Mesela teyzem biz gayet büyük çocuklar iken bile (10-12 yaş) oğlu denizde biraz uzaklaştığında ardından bağırırdı: "Faruuuuk açılma boğulursun hemen buraya gel". Oysa hepimiz birden açılıyoruz "teyzeee, bizi neden çağırmıyorsun" :) Teyzem hep panik bir insandı ama böyle bir cümlenin sürekli tekrar edilmesi insanın cesaretini kırıyordu.

Şimdilerde Helo'nun en hareketli ve merak duygusunun maksimumda olduğu dönemlerdeyiz. Sürekli karıştırıyor, sınırlarını zorluyor, tırmanmak, zıplamak istiyor falan. Kendime durmadan hatırlatıyorum ve artık dilim de alıştı. Tutunup yürümeye çalışırken, kızım dikkat et iyi tutun, dikkat etmezsen düşebilirsin diyorum. Ama bunun daima olasılık olduğunu hatırlatıyorum. Ve beni anlıyor olmalı ki daha dikkatli davranıyor.

Yatağın üzerinde emeklerken, Dila dikkat et sınıra geliyorsun, düşebilirsin diyorum, eğer görüyorsa mutlaka duruyor. (bazen arkası geliyor göremeyip düşüyor ama) Birkaç kez denemesine de izin verdim. Tek elini attığında boşluğa gelip düşecek gibi olduğunda açıklama yaptım.

Günlük hayatta deneyimlediği çoğu olay çoklu sonuçlara yani olasılıklara sahipken bazıları da tek sonuca sahip. Mesela elini ateşe tuttuğunda yanacak olması. Bıçağın eline batacak olması gibi. Bunları artık olasılık değil de kesin olarak belirtiyorum. Elini ateşe tutma, elin yanar şeklinde.

Yani kesin sonuçların ve olasılık dahilinde olanları ayrı şekilde çocuğa açıklanması gerektiğine inanıyorum ben. Daha şimdiden zihinlerine işliyor çünkü her bilgi. Cesaretini kırmamak adına yapma, etme, koşma, zıplama gibi olumsuz ünlemleri değil, olasılıklı cümleleri kullanmalı ve (kontrol altında tutarak) kendi deneyip görmesine izin vermeli. Hatırlarsınız Matrix filmine göre kaşığı bükemememiz, havada uçamamamız hep zihnimizin bunu yapamayacağımıza inanmış olmasından kaynaklanıyor. Belki yeni nesil çocuklar bunun gibi şeyler yapabilecekler ama anneler, büyük anneler, dedeler onların zihinlerini özgür bırakmaya  biraz dikkat etmeliler :)

Sevgiler

18 Ocak 2013 Cuma

Yazsam Yazsam Ne Yazsam

Ocak 18, 2013 20 Comments
Gece Helo'yu emzirmek için uyanıp, tekrar uykuya dalamadığım zamanlarda aklıma bissürü yazacak şey geliyor ama sabah olunca günün telaşesinden unutup gidiyorum. Her gün yeni bir şey oluyor hayatımızda, günler öyle dopdolu geçiyor ki, eski bebeksiz zamanlarımı hatırlamıyorum bile.

Blogunda sürekli bebekten bahseden insanlardan olmak istemiyordum ama hayatımda kızımdan başka bişey yok. Dolayısıyla anlatacaklarım sadece ona ait şeyler oluyor.
Türkiye'den dönüşte trende uykudan uyandıktan sonra. Uykudan sonra gözleri daha bir iri oluyor, ifadesi değişiyor. Bu halini hiç yakalayamıyordum bu fotoğrafta şans eseri yakalamışım.

Gündüz uykuları doğduğundan beri yarım saat ve günde 4-5 kere oluyordu. Aralık ayı başlarında bazı seanslarının süresi biraz uzamış ve sayısı 3 e düşmüştü. Türkiye'de iken ise 2 ye düştü ve süreleri uzadı. İki uyku arası maksimum 4 saat (bazen 5 de oluyor) uyanık kalıyor. Gündüz uykuları da toplamda 2,5-3 saati buluyor. Gece uykuları maşallah ilk günden beri aynen kesintisiz devam ediyor. Akşam yatış saati 8-9 arası değişiyor ama gece 11 saat uyuyor ve neredeyse hiç uyanmıyor (bu sıralar burun tıkanıklığı yüzünden uyanıyor ama uykusu açılmıyor pek). Gece hala 2 kere emziriyorum fakat saat kaç oluyor bakmıyorum artık. İlki sanırım uyuduktan sonra 6-7 saat sonra oluyor, ikincisi de sabaha karşı. Genelde kıpırtılarından anlıyorum acıktığını, uyanmadan emiyor, emdikten sonra sakinleşip uykuya devam ediyor.

Son 20 gündür azı dişlerimizle başımız dertte. Hala çıkmadılar, doktor geliyor demişti ama çok zorluyor. Yediği miktarlar çok azaldı. Bu yüzden ben de günde en fazla bir kere verdiğim devam sütünü arttırmak zorunda kaldım. Her uykusundan önce emer ve sakinleşip uykuya dalardı. Fakat son zamanlarda bazılarında bir türlü dalamıyor emziğini cok cok emiyordu. Aç olduğuna kanaat getirip biberonla mama getirdiğimde adeta yapışıyor sonuna kadar içiyordu böyle zamanlarda. Ben de artık öğrendim, aç olduğunu anlar anlamaz  veriyorum. Gece uykusuna dalmadan önce de hem meme emiyor hem de biberonla içiyor. Devam sütünün artması biraz içimi burksa da artık çok hareketli olduğu için sütümün yetmediğini kabullenmem lazım. Zaten nedense eskisi kadar dolmuyorlar artık, dolmaya da fırsat kalmıyor tabi. uzun zamandır sağmadım ne kadar var yok kestiremiyorum ama elimle sağdığımda rahatça çıkıyor. Herhalde çok az değil diye düşünüyorum hala.

Bu sıralar bol bol yürüme egzersizi yapıyoruz. Kızım maşallah fazlasıyla hareketli. Neredeyse hiç net resmi yok artık. Bütüüün gün eğilip kollarının altından tutarak onu gezdiriyorum. Buna biraz da ben alıştırmış olabilirim. Daha 5 aylıkken onu tutup pıtı pıtı yürütüyordum eğlenmesi için. Yani yaklaşık beş aydır iki büklümüm artık siz tahmin edin :) Emekliyor ama benimle gezmekten daha memnun. Kendi başına koltuk ve sehpaya tutunup sıralıyor ama henüz çok atak değil, çekine çekine ilerliyor. Gerçi bebeklerde bu aylarda beceriler öyle çabuk gelişiyor ki. İki üç günde herşey değişebiliyor.

Kitaplar başlıca favorilerinden. Sayfalarını çevirmeyi, uzun uzun incelemeyi seviyor. Biraz nefes alıyorum kitaplara bakarken. Fonda müzik çalarsam saldıranlığı azalıyor. Normalde bir o yana bir bu yana saldırıp daha agresif oluyor. Müzikle arası çok iyi şimdilik. İstanbul'da ziyaret ettiğimiz evlerden birinde piyano vardı. Kırk yıllık piyanist gibi oturdu, nota sayfalarını düzeltti, çevirdi falan, ardından çalmaya başladı. İki el ve çok parmak kullanarak. Herkes çok şaşırdı :)

Oynadığımız oyunların çoğunu Bebekler için Oyunlar bloguna yazıyorum oyuncaklarını da ayrıca bir post olarak ekleyeceğim. Daha önce oyuncaklarının bazılarını buraya yazmıştım. Ordaki kitaplarımız hala ilgisini çekiyor.

Yazıya saatlerce ara verince ne yazdığımı ne yazacağımı unuttum yine. Zaten çok da uzamış yazımız burda kessem iyi olacak. Yan tarafa instagram fotolarını ekledim. Onlara tıklayınca bilgisayardan bakıp görülebilir. Normalde instagramda fazla zaman geçirmiyorum (kendi telf değil eşimin telf) bu yüzden kaçırdığım kişiler olabilir. Beni takip edenleri ben de takibe alıyorum. Kullanıcı adım gecedesign (aslında hep gece nickini almak istiyorum ama geç kalıyorum ve alamıyorum)

Sevgiler.




13 Ocak 2013 Pazar

Bebek Kıyafetlerini Nasıl Yıkıyorum?

Ocak 13, 2013 18 Comments
evimizde balkon olmadığı için antrede kuruttuğum çamaşırlar. ev oldukça sıcak olduğu için ve yüksek devirde kuruttuğum için çabuk kuruyor ve elbette bizim kıyafetlerimizde de kokusu bebeği rahatsız edecek deterjanlar kullanmıyorum

Bu aralar bebek kıyafetlerine kafayı takmış gibi görünüyor olabilirim. Evet kafayı taktım ama derdim onca para verip de aldığımız kıyafetler hem çabuk büyümeleri hem de lekelenmeleri nedeniyle azıcık giyilip bir kenara atılmasını önlemek. Herşey Türkiye'ye gitmeden önce kızımın küçülen kıyafetlerini elden geçirmemle başladı. Bir yakınıma verecektim ama hepsi o zamanlar çok kustuğu için lekelenmişti ve dolapta bekleyince (yıkanmış konduğu halde) sapsarı olmuş yüzüne bakılamayacak hale gelmişti. O döneme kadar hali hazırda giydiği kıyafetlere de fazla özen göstermiyor sadece makinede yıkıyordum ve bazı kıyafetlerde lekeler çıkmadan kalıyor öylece giydiriyordum.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da ne  yapacağımı ablama sordum İstanbul'a gidince. O da suya basmamı söyledi. Diyeceksiniz ki bilmiyor musun bunu. Biliyorum ama hem onca işimin arasında üşeniyor hem de çıkmayacağını düşünüyordum.

Şimdi çamaşırlarını lekeli de olsa biriktiriyorum. Yıkamadan bir gün önce sabun tozu (ya da sabun parçalarını) attığım kovada bekletiyorum (çeşmeden sıcak su koyuyorum, ekstra su ısıtmıyorum). Ertesi gün makineye atmadan önce gözden geçiriyorum. Neredeyse çoğu leke kendiliğinden çıkmış oluyor. Birkaç tanesini biraz elimde çitiliyorum ve sonra makineye. Makinede ise artık temizlendikleri için kısa programda ve 40 derecede yıkıyorum. Hepsi tertemiz oluyor. Hatta yukarda bahsettiğim lekeli giydiriyorum dediğim kıyafetlerin lekeleri bile çıktı :) Mama önlükleri ise hep lekeliydi şimdi bembeyazlar.

Bu iş tahmin ettiğim kadar zahmetli değilmiş, tavsiye ederim. Yalnız suda bekletirken çok koyu renklileri açık renklilerle aynı kapta bekletmemek lazım. Makineye atarken de eğer koyu renklilerin sayısı çok değilse çeşmenin altında şöyle bir yıkayıp asıyorum, ayrıca makinede yıkamıyorum.

Burda türkiyedeki deterjanlar yok ama makinede de bir göze sabun tozu, bir göze de çok az miktarda sıvı leke çıkarıcı bir bebek deterjanı var onu koyuyorum. Sizin yıkama yöntemleriniz nasıl, sonuçlardan memnun musunuz?

Kızımın bir fotosu ile veda edeyim. Sevgiler

9 Ocak 2013 Çarşamba

Madem Tekstil Cennetisin Peki Neden Pahalısın

Ocak 09, 2013 15 Comments
Geçen yaz gidişimde de bu yılbaşındaki gidişimde de kızıma Türkiye'den kıyafetler alayım diyorum, hani tekstil cenneti ya ucuzdur diye. Her iki seferde de elim boş geri döndüm, girdiğim her mağazada dudaklarım uçukladı, ne kadar pahalı bebek kıyafetleri öyle. Slovakya'da ekonomik düzey sebebiyle her çok şey diğer avrupa ülkelerine göre daha ucuz, hele indirime denk geldiğinde ise kıyafetler oldukça hesaplı oluyor.

Burada sadece bebek giyim üzerine mağazalar yok ya da henüz ben görmedim. Bazı avm lerde butik gibi dükkanlar var ama bebekle ilgili diğer eşyaları daha çok bulundurduklarından kıyafet çeşitliği az oluyor. Biz de herkes gibi F&F, H&M, C&A ve M&S nin çocuk bölümlerinden alışveriş yapıyoruz. Hatta burda insanlar giyime öyle düşkün ki bebek reyonları bile (özellikle kızlarınki) hemen tükeniyor :)

Bu zamana kadar hep sezon başı almak zorunda kaldık kıyafetlerini. İlk defa kış sezon indirimlerini kaçırmayıp, önümüzdeki yıl için alışveriş yapmaya karar verdim ve bir kısmını aldım. Önümüzdeki kış sezonu kızımın 18-24 aylık dönemine denk gelecek. Bu döneme ait kıyafetlerin indirimde olanlarından aldım geçen hafta sonu F&F'den. Diğer mağazalara da bakıp birkaç şey daha alacağım.

Kafamda bir ihtiyaç listesi oluşturdum. 
Çıtçıtlı badi ya da atletler (5-10 adet),
birkaç takım pijama yada tulum, 
günlük evde giymesi için ince penye uzun kollu tişörtler (ev sıcak oluyor kalın kazak giydirmiyorum, soğuk olursa üzerine yelek yada hırka mont gibi şeyler daha iyi)
Evde giymesi için eşofman altları (3-4 adet)
Dışarda giymesi için biraz süslü bişeyler, alt üst takımlar (3-4 çeşit, etek bluz olabilir, tunik olabilir vs)
Dışarda giymesi için pantalonlar (2-3 çeşit)
Bir iki adet hırka, eşofman üstü gibi montlar.
Dışarsı için kalın mont ya da tulum.
Şapka eldiven (denk gelirsem alırım ama ben de örüyorum)
Çorap, kilotlu çorap
Ayakkabı (önceden almayacağım, henüz yürümediği ve o zaman yürüyeceği için bunu şimdiden almak uygun olmayabilir)
Ev patikleri (2 adet kadar)

Bu listenin hepsini şimdiden almayabilirim elbet ama sınırlarımı belirlemek gördüğüm her sevimli kıyafete saldırmamı engelleyecek. Aşağıdaki resimde aldıklarımla bu listeden bazıları elenmiş oldu. 

1 paket (5 li) çıtçıtlı badi -18-24 ay arası
1 paket (3 lü) çıtçıtlı badi -12-18 ay arası (evde 2 tane bu ay aralığı için var)
2 tane kadife pantalon, pembe ve lacivert içi penyeli
1 tane eşofman altı, lacivert, yumuşacık bir kumaşı var.
2 tane ince penye uzun kollu üst
1 tane penye tayt-uzun kollu üst takım 
1 takım fırfırlı etek penye üst takım
1 adet polar kapşonlu hırka
Polar şapka eldiven takımı
Kedili ev patikleri


Bütün bu kıyafetler yaklaşık 50 euro tuttu ki Türkiye'de girdiğim mağazalara bakınca oldukça hesaplı. Chicco, mothercare gibi mağazaları geçtim, Yumurcak, Miniço gibi yerel markalar bile çok pahalı geldi bana. Siz kıyafet işini nasıl çözüyorsunuz merak ediyorum.

6 Ocak 2013 Pazar

Biz Döndük

Ocak 06, 2013 8 Comments
Aslında Türkiye'deyken bloglarıma ve tasarıma aynen devam ederim sanmıştım, planlar yapmıştım. Benden cevap bekleyen herkesten çok özür diliyorum öncelikle.

Fakat hem zamanım olmadı hem de içimden bile gelmedi doğrusu. Öyle çok özlemişim ki 15 gün yetmedi bile, boğazımda koca bir yumru ile döndüm yine. Bedenim burda ama aklım kalbim hala orda... Dilimde ise bitmeyen dualar geleceğimize dair...

Kızım bu arada iyice hareketlendi, artık hiç durmuyor, gün sonunda pilimiz bitiyor. Yarın babası işe başlayınca bütün günü nasıl geçireceğiz diye korkuyorum. Yeniden oyalamak için oyun araştırmalarına başladık, bulduğum birkaç ingilizce siteden Bebekler İçin Oyunlar sitesine bir sürü yazı gelecek yakında bu sayede.

Yeni yılı ailemle kutladık, çok oynadık, eğlendik. Sağlık huzur barış dışında bir beklentim yok zaten. Geç olsa da yeni yılınızı kutluyorum, herkesin gönlünden geçeni versin inşallah Allah.

Sevgiler.

p.s. Mailler ve yorumlara en kısa zamanda geri döneceğim.