14 Ekim 2008 Salı

# Gezi # mısır

SHARM EL SHEIKH (2)




Eveet, nerde kalmıştım. Ya da en baştan başlayayım.

Havaalanına gittik, uçağımız Mısır havayollarına ait bir uçaktı. Uçağın yolcularının tamamının Türk olmasına şaşırdım. Daha önceden Sharm'ın sualtı zenginliğinin meşhur olduğunu duymuştum ama bu kadar popüler olduğunu tahmin etmemiştim. Uçakta birkaç dalış grubu vardı. Gruplar içinde genç kızlar, genç erkekler, orta yaşlı kadınlar, yaşlı ama ruhu genç adamlar gördüm. Şaşırdım biraz. Eğlenmeyi bilen kişiler gibi görünüyorlardı. Öyle ki bir grup daha uçağa binmeden kafayı bulmuştu. Henüz daha arife günü olması sebebiyle biraz içimden kızmadım da değil. Neyse uçakta koltuklar iki sıra halinde üçerliydi ve haliyle yanımızda biri vardı. 40'lı yaşlarda şu kafayı bulmuş gruba ait bir kadın. Yol boyunca yüksek sesle birkaç ön sıradaki insanlarla konuştular, kahkahalar attılar, uçak mağazasından alışveriş yaparken, karar veremeyip hostesleri çileden çıkardılar. Daha neler neler. Sanki uçakta bir anaokulu sınıfı varmış gibiydi. Sinir oldum sinir. Bu kadar duyarsız insanlar olmasına böyle davranmalarına dayanamıyorum.

Neyse inince gruplar dağıldı herkes farklı oteldeydi. Biz otelimize gittik. Hafif kahvaltılık yiyecekler ikram ettiler, sonra yattık. Geç varmıştık otele. Ertesi sabah, gece karanlıkta farkedemediğimiz güzellikleri, güneşin parlak ışıklarıyla keşfe daldık.

Hemen hemen aynı boylamda olmamıza rağmen saatler bizden bir saat geriydi. Bizde 7 de hava kararırken orda 6 da kararıyordu ki bunun sonradan bizim yaz saati uygulamasına geçmiş olmamızdan dolayı olduğunu farkettik. Onlarda böyle birşey yoktu sanırım. Biz havalar sıcak olduğu ve denize girdiğimiz dönemlerde havanın 9 larda kararmasına alışmışız. Burda 6 da kararınca insan bir tuhaf oluyor. Sonrasında uzun gecelerde yapılacak birşey olmuyor. Mesela Maldivler'de de gece gündüz uzunlukları hep sabit ve 12 saatti. 7 de güneş doğuyor, 7 de batıyordu. Bu değişmezlik bana biraz sıkıcı geliyor. Herhalde en şanslı kişiler Türkiye'de tatil yapan yabancılar. Denizin tadını çıkarmak için upuzun bir günleri oluyor.

Deniz gerçekten çok temiz, berrak ve tuzluydu. Dalış yapmadığımız için zenginliklerini pek göremedik ama yüzdüğümüz yerde de bazı cins balıklara, yengeçlere ve daha önce gösterdiğim deniz yıldızlarına rastladık. İlginç şekilde yüzebilmek için en azından bir bel seviyesindeki suya ulaşmak çok zordu. Kıyıdan 60-70 mt kadar yürüdükten sonra yavaş yavaş derinleşiyordu su. Hatta yolun yarısında tekrar su seviyesi alçalıp kıyı şeridi boyunca bir yol oluşmuştu. Yüzmek için bu kadar yol yürümekten olsa gerek yüzen insan sayısı fazla değil. Genelde kıyılarda suyun içinde yatıp güneşlenmeyi tercih ediyorlardı. Plajın bir özelliği ise bana göre ilginç şemsiyelerdi. Sanki bir ev gibi oldukça sağlam şekilde yapılmış ve her bir şezlongun yanına bir paravan konulmuştu. Bence iyi bişey olmuş çünkü gereksiz kişileri görmüyorsun, diğer yandan bu paravanlar tüm plaj boyunca uzanmakta ve hepsi aynı yönde olduğundan, çok rüzgarlı bir günde anladık ki, rüzgarı kesmek için yapılmış. Genelde rüzgar hep o yönden esti ve birgün öyle rüzgarlıydı ki kumlar iğne gibi deliyordu insana çarptıkça.

Otelimiz 4* lı idi ve öğle yemekleri ve akşam yemeklerinin içecekleri dahil değildi. Fakat ilk defa Türk Lirasının değerli olduğu bir yere gittiğimizden şaşırarak gördük ki, gerçekten çok ucuz. Öğle yemekleri ve içecekler için fazla bişey ödemedik. Öğle yemeklerimizi çoğunlukla plajın büfesinden yedik ve iki tabak yiyecek iki içecek için ortalama 8-9 ytl ödedik. 1 Mısır Paund'u yaklaşık bizim 20 kuruşumuza karşılık geliyor. Diğer yandan orada çalışanların maaşları düşükmüş ve çoğunlukla bahşiş ile geçindiklerinden, her şeye bahşiş istiyorlardı. Gerçi Ce de pek istemek zorunda bırakmadan bol bol verdi. Bizim paramızla 1-2 ytl bahşiş onların yüzlerini güldürüyordu. Tabi daha çok verdiğimiz de oldu.

Kaldığımız yer turistik bir şehir ve yerel halk burada yaşamadığından, çalışan personel dışında Mısırlı pek görmedim. Otelde çalışanların hepsi erkekti ve varolan birkaç kadın personel de yabancıydı. Hosteslerden ve yerel kanallardan edindiğim izlenime göre Mısır'lı bayanlar kapalı değiller, ya da zorunda değiller. Çok bakımlılar ve özellikle tv de oldukça dekolte görmek mümkün.

Yalnız İngilizce şiveleri berbattı. Sanırım bazı harflere dilleri dönmüyor ben neyse Ce bile anlamakta zorlandı. Dönüşte havalanından bir içecek alacağım adama thirty diyemiyor. Thirty'i anlayana kadar seventy, fifty hepsini denedim. Yani bunların hepsi manasına gelecek şekilde telaffuz ediyorlar. Sonradan acaba bu kasıtlı yapılan birşey mi diye düşünmeye başladım. Çünkü gitmeden önce birkaç kere şöyle deneyimlerimiz oldu. Hediyelik eşya alacağımız dükkanda birşey beğendik adam eighteen (18) paund dedi fiyatını. Biz de hemen YTL ye çeviriyoruz 18*0.2=3,6 ytl diye. Onları ayırdık, başka şey baktık. Ödeme yaparken adam eighty dedi (yani seksen) e mecbur kaldık ödedik. Aldığımız şey 80*0.2=16 ytl etmezdi ama almak zorunda kaldık. Benzer birşey yukarda resimlerde gördüğünüz deve macerasında yaşandı.

Hergün plajda deve oluyor ve adam da gelip soruyor binmek ister misiniz diye. Ne kadar dedik. Süreye göre değişir dedi, anlaşmaya bağlıymış. Birkaç gün sonra binmek istedim. Ce konuştu fifteen dedi (15). Eh iyi ucuzmuş bineyim dedim. Bindim gezdim ödeme yaparken fifteen fifty (50) oldu. Allah allah, diyoruz sen böyle dedin, yok kabul etmiyor. Bir de beni dolaştıran ayrı biri, bir çocuk, ona da bahşiş istiyor. Verdik tabi napalım. Yani biraz tuhaflık vardı.

Deveye ilk defa bindim. Güzel bir deveydi adı "Kazanova" imiş. O kadar yüksekti ki (bir de ogün çok rüzgarlıydı) kendimi uçuyorum sandım. Sallana sallana gittik. Bir ara çocuk kontrolü bana verdi ama ne yapacağımı bilemedim, denizin içine doğru koşmaya başladı. Ama çok güzel bir histi kalbim pırpır etti. İnerken yalnız biraz zordu. Önce ön ayaklarını kırıp çömeliyor ve bu eğik duruş sırasında kaymamak için çok tutunmak gerekiyor. Ama hayvanları seviyorum ben, küçüklükten beri bir atım olması hayali bilmem gerçek olur mu?

Bu arada rüzgar sebebiyle rüzgar sörfü yapmaya uygun bir mekan. Biz yapmadık ama çok yapan vardı. Denizin sığ bölümünün oldukça geniş olması nedeniyle düşsen bile zaten su dizlerine geliyor , çok uygun bence acemiler için ve bazen öyle güzel kayıyorlar ki yerden 7-8 mt havalanıyorlar. Seyretmek bile çok güzeldi. Daha önce teknenin arkasına takılı paraşütlere binmiştik Ce ile, bir tek şu sörf kaldı onu da yapmak istiyorum.

Yazarken anılarımı hatırlamak iyi geldi zira iki gecedir kabuslarla dolu uykusuzlukla boğuşuyorum. Tatili sadece yaşamak değil insanı dinlendiren, aynı zamanda hafızamıza yerleşen güzel anılar da iyi hissettiriyormuş, onu anladım şimdi. Biz tatilimiz çok lüks, yada çok pahalı yerlerde olsun diye saplantılı olmadık hiç bir zaman. Pansiyonlarda kaldığımız peynir ekmek yiyerek tatil yaptığımız da oldu. Yine de her çeşit tatil, keyif aldığın sürece güzeldir. Umarım herkes güzel tatillere, unutulmaz anılara kavuşur.

10 yorum:

  1. resimler çok güzel deve ye binmenizde çok güzel bizim görmeye alışık olmadığımız bir hayvan çok ta sevimli anılarla yaşamak ta güzel tabiki güzel anılarla......

    YanıtlaSil
  2. Çok haklısın yurdışında bende aynı fikirdeyim hattayanımızdaki arkadaşlarda mekan kaprisi yapınca yada uzun uzun yürümek istemeyince sinir oluyorum ya niye geldin o zaman kal ülkende değil mi canım? Güzel tatil olmuş daha güzellerine de gitmeniz dileğiyle arkadaşım.

    YanıtlaSil
  3. ne güzel anlatmışsın gece, keyifle okudum. turistik yerlerde yabancılara farklı fiyat uygulamaları her ülkede yapılıyor demek ki. yakın zamanda almanlarda, bir türk ve bir almanı antalyaya getirip, alışveriş yaptırıp farkı çıkarmışlar ve kandırıkçıya çıkarmışlardı ya adımızı rezil olmuştuk . küçükkken ben de ne kedi, ne köpek, ne kuş, sadece beyaz bir atım olsun isterdim, hatta ağlamıştım bile bunun için :) çocukluk işte. :) resimler yine çok güzel.uykusuzluklarından, kabuslarından en kısa zamanda kurtulmanı dilerim, yatarken ayet-el kürsü okumak yardımcı olabilir bu konuda. sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. Benim de hayalim beyaz bir at, hatta bir çizgi film vardı tek kanallı yıllarda boynuzlu atların olduğu. Kendimi beyaz boynuzlu bir at üzerinde hayal ederdim hep. Şimdi ise rengi farketmez ama at gördüğüm zaman gerçekten derinden etkileniyorum.

    YanıtlaSil
  5. RESİMLERİ GÖRMÜŞTÜM DAHA ÖNCE DE ÇOK BEĞENMİŞTİM HELE DEVEDEKİ RESMİN ŞAHANE BİLİYORSUN.TATİL DEDİĞİN GİBİ DİNLENDİRİCİ OLDUKTAN SONRA HERYER TATİLDİR BUNA KATILIYORUM.YA BENDE DEVEYE BİNMEK İSTİYORUMMMMM....

    YanıtlaSil
  6. Deveye binmeyi bende isterdim ne güzel manzaralar yaaa.
    Kabuslar bende görüyorum ve sonrasinda bende mutlaka birseylere cikiyor yani. Umarim sende öyle degildir ve daha görmezsin.
    Güzel bir tatil olmus, daha nice böyle tatiller yasarsin ins.

    YanıtlaSil
  7. Yine en sona kalmışım yorum yazma da :) Neyse... Valla harika resimler de anlattıkların da. Sonunda senin resmini de burada görebildik. Çok hoş olmuş develi resimlerin. Kimbilir daha niceleri vardır. Onları da görmek isterim :)

    YanıtlaSil
  8. Benim at binmişliğim var.Hem de tam hayalindeki gibi beyaz bir ata inanılmaz güzel bir duygu..:))

    YanıtlaSil
  9. resimler de anlatimin da bir harika..keyifle okudum, heyecanla buyutup buyutup baktim fotograflara...tatiliniz cok guzrl gecmis, olur ya bir gun gidersek bizler icin de onemli bilgileri aktarmissin, tesekkurler...

    Bizim memlekette(kapadokya) uchisar da birkac deve var, bizim cocuklar binmisti gecen yil, yanina merdiven kurup oyle cikiyordu insanlar, devenin sallana sallana attigi agir adimlariyla ve yukseklerden gezinti yapmak cok hos olmali ;)

    YanıtlaSil
  10. Uçaktan itibaren çok detaylı ve güzel anlatmışsın tatilinş, iyi ki uçaktaki grupla aynı otele düşmemişsiniz. Deveye binmek ayrıca çok hoş bir tecrübe olmuş, parada klasik doğulu gibi davranmışlar ama olsun her zaman böyle bir alternatifi yok insanın

    YanıtlaSil