5 Ekim 2014 Pazar

# Helo ile geziyoruz # Helodunya

Doğasever Kızım

Aslında doğayı, toprağı, börtü böceği sevmeyen çocuk yoktur zannedersem. Fakat ne yazık ki her çocuk doğayı doyasıya yaşama şansı bulamıyor. Hollanda genel olarak ciddi derecede yeşil olmasına rağmen, bizim evin konumunun, buradaki diğer yerleşimlere göre bu açıdan biraz daha avantajlı olduğunu gördük yaşadıkça. Bu yüzden kızım, çok ufaklıktan itibaren doğayla içiçe büyüyor.

Tabi bu doğa tamamen vahşi el değmemiş bir doğa değil. Nispeten bakımlı alanlar. Ancak hem merkezde yer alan Amsterdam Ormanı'na hem de evin hemen yakınında bulunan küçük ormana sık sık gidiyor ve insanların ayak basmadığı kısımları da inceliyoruz. Uzun zamandır doğada vakit geçirme şansına sahip olduğundan herhalde, dikkati çok iyi. Geçen gün mesela bu güne kadar ikimizin de hiç görmediği türde turuncu kabuksuz bir salyangozu gördü yaprakların arasında. Bana gösterdiğinde farketmekte epey zorlandım çünkü hem yaprakla aynı renkti hem de hareketsizdi. Bu güne kadar çok sayıda sürüngen, böcek, kuş çeşidini, farklı ağaçları ve yemişlerini görüp öğrendi. Bunların büyük bir kısmını ben de onunla birlikte ilk defa görüp öğrendim.

Evimize çok yakın ve içinde ayrıca bir çiftlik ve koşturmak için geniş çim bir alan olan bir orman ve  var. Eve uzaklığı yürüyerek 5-10 dk. 

Canımız her istediğinde çiftliğe veya ormanda yürüyüşe gidiyoruz. Bu yaz böğürtlen çalılıklarını farkedip böğürtlen topladık bol bol. Ayrıca bir sürü fındık ağacı farkettik. O sırada yeni oluşmakta olan fındıkları da tatilden sonra toplarız diye sadece çok az fındık toplamıştık.

Geçenlerde ise fındıklara bakmaya gittik birlikte ama bulamadık. Hepsi yere dökülmüş, yerden toplanıp yeniyor mu bilemedim. Yine de biraz topladım ama daha tadına bakma fırsatım olmadı. Fındıkları ararken bir de ne görelim, kocamaaan bir kestane ağacı. Yanımıza birkaç numune alarak eve geldik.

Bendeniz at kestanesi dışında kestane ağacı görmüş değildim. Araştırınca bu topladıklarımızın yenilen kestaneler olduğunu öğrenmiş oldum. Bu durumda bize yine orman yolu gözüktü, kovamızı aldık toplamaya gittik.


Kestaneler dikenli kabuklarıyla yere düşüp patlamış oluyor. Dikenler çok acıtıyor ve her yerde var. Helocum dikkatle hareket ediyor.


Kimi kestaneler buruşuk veya zarar görmüş, hangilerini toplaması gerektiğini öğreniyor. Eğer delikse içine kurt ve böcekler girdiğini biliyor.


Daha çok kestane var ama yeter anne diyor, kova çok ağır oldu sonra taşıyamam. Başka zaman yine geliriz. O gün 1 kilodan fazla kestane topladık.


Biraz ormanda yürüyoruz. Suya dalıp yiyecek arayan su tavuğunu, ördekleri, balıkçılları izliyoruz. Arada köpeğini dolaştıranlar geçiyor yanımızdan, her köpek Helo'yu bir kez kokluyor :) Çiftliğe gitmek istiyor ama ben çok yoruldum, eve gidip öğle yemeği yememiz lazım, sonra geliriz deyip ayrılıyoruz.


Bir yaşlı amca koşmuş ormanda, köprünün üzerinde biraz durup bacaklarını kollarını esnetiyor. Helo'da ona bakarak aynısını yapıyor ama çoğu hareketi zaten biliyordu çünkü babası evde her yemekten önce biraz spor yaparken ona eşlik eder.


Dönüşte çalıların arkasındaki bu gizli bölüme uğruyoruz. Ağaç suyun üzerine doğru eğilmiş, bu alanın üzeri diğer ağaçlardan kapanmış, arkası da kapalı yoldan gözükmüyor, gizli bir odacık gibi. Burda biraz oturup etrafı seyrediyoruz her gidişimizde. Uzun bir dal ile balık tutmaca oynuyoruz, suya vuruyoruz. Bazen de totoroyu çağırıyoruz.

Genelde çoğu yere giderken yanımıza kitap ve oyuncak alırız ama ormana giderken asla. O kadar çok oynayacak keşdedecek şey var ki. Dallar, yapraklar, sesler, çiçekler... Ormandayken ona hiç şunu yapalım, buraya bakalım vs demeden kendini oyalayabiliyor, hoplaya zıplaya yürüyor ve şarkılar söylüyor.

Doğa ne büyük bir hediye...

7 yorum:

  1. Ah ne kadar şanslısınız.
    Aslında sadece şanslı değilsiniz, bu güzelliklerin farkına varabilmek de çok önemli bence. Kimi insanlar yanıbaşında biten çiçekleri bile görmezken siz bunları tanıyıp tadını çıkarıyorsunuz.
    Doğaya hasret kalmış biri olarak çok imrendim şimdi >_<
    Kucaklıyorum seni ve HeloDünya'yı <3

    YanıtlaSil
  2. :D Süpeeeeer, yalnız birşey soracağım, o kestanelerden burda da var ve Maya da bir kiloya yakın topladı geçen gün ama ben taaa hamileyken onlara göz diktiğimde bana "onlar yenmez" demişlerdi, yabani falanmış ama ben normal kestaneden ayıramamıştım, yoksa yeniyor mu yahu??? Yeniyorsa çünkü ikişer çizik atıp 1 saat ılık şekerli suda beklettikten sonra fırına verirsen muhteşem ötesi oluyor kestane kebap, çok özledim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeniyor yeniyor toplayın :) hem internetten hem de daha önce yiyenlerden soruşturdum. Ve biz de topladıklarımızı yedik şu anda sağ olduğumuza göre sorun yok :p

      Sil
    2. Gececim yaktın beni :) Cırcır oldum sayende! O kadınlar haklıymış, bunlar yenen kestane değilmiş, valla aynı normal kestane gibi duruyor ve dediğim gibi pişirdim, 1 tanesini ağzıma attım ki zehir gibi Gece. Tabi hemen çıkardım ama olan olmuş benim bağırsaklar biraz hassas. Bu anladığım kadarıyla yabani kestane, pek yenen bişey değil. Ama sanırım siz çok şanslısınız, sizinki sanırım ehli kestane :D Afiyet olsun, bizim için de yiyin.

      Sil
    3. Aaa :( önceden tadına bakmadın mı ben çiğken ısırmıştım ve tadı normaldi aynı alıp yediklerimiz gibi pişirince de öyle oldu

      Sil
    4. Yok ayol, kaya gibi sert nasıl bakayım?! Maya topladı sepete, ben de eve gelip direkt pişirdim üstelik akşam yemek de yemedim nasılsa bol kalorili kestane yiycem oley falan diye :D Anladığım kadarıyla bunlar kestane değil, kestane süsü verilmiş taş. Böğrüme taş basıyor ve kapıyorum bu hezimeti..

      Sil
  3. Muhteşem bir doğa. Böğürtlen, fındık , kestane.
    Ayrıca ne kadar kanaatkar Helo kız. maşallah ona.

    YanıtlaSil