Can kızım,
Bu ay yine geç yazıyorum mektubunu. Günlerin yorgunluğu içinde yazı yazacak havaya giremedim bir türlü. Okulun tatil olduğu için tüm ay boyunca evde beraberdik. Tabi bu daha fazla can sıkıntısı çektiğin anlamına geliyor. Havanın güzel olduğu hergün dışarı çıktık, gezmeye gittik ama artık gittiğimiz parklar, birlikte yaptığımız aktivitelerden de sıkıldığını hissediyorum. Yine oynuyorsun, eğleniyorsun ama dilinde sürekli arkadaşların var. Onları her gün görmek, onlarla oynamak istiyorsun.
Bu ay yeni Türk arkadaşlar edindik, bol bol da görüştük. Fakat ne yazık ki uzak oturuyorlar ve sadece hafta sonları falan görüşebiliyoruz. Şimdi de çoğu tatile gidecek,bir süre görüşemeyeceğiz ama hergün o arkadaşlarınla bir daha ne zaman görüşeceğimizden, neler yapacağından falan bahsediyorsun. Bu kış birlikte bol vakit geçirirsiniz umarım.
Beraber gayet güzel oynadığınızı, çok eğlendiğinizi ve hiç ayrılmak istemediğinizi söylememe gerek yok sanırım. Yaşlarınız yakın, dilleriniz ortak, kimbilir ilerde çok uzun sürecek dostluklarımızın başlangıç günleri bu zamanlar. Yine İstanbul'daki arkadaşlarını da özlediğini, sık sık Ege'yle oynamak istediğini söylüyorsun. Biliyorum gerçekten özlüyorsun ama kendimi suçlamaya başlamadan önce bunları daha çok canın sıkıldığı zamanlarda tekrarladığını, burada da mutlu olduğunu kendime hatırlatmalıyım.
Tabi bu sürecin bir getirisi de var şimdilik, okulun açılmasını dört gözle bekliyorsun. Ağustos'un 16'sında yeniden başlayacak. Korkarım en iyi arkadaşın Marcus, artık büyük okulunda olacağı için (basis school un senin lügatındaki adı büyük okulu), biraz zor günler bizi bekliyor olabilir :/ Sen de zaten "yavaş yavaş büyümek istemediğini, hemen büyük olmak istediğini" bolca tekrarlıyorsun. Doğum gününden sonra basis school'a başlayacağın için, doğum gününe ne kadar kaldığının hesabını yapıyoruz sık sık tabi...
Benim de arkadaşım yok dediğim zaman, senin arkadaşın var ya babam diyorsun. Eren'in de senin arkadaşın olduğunu kabul ediyorsun ama Eren, çok yavaş büyüyormuş, çabucaktan büyü Eren diyorsun ona :) Ancak tabi ki Zeynet (zeynep) in yeri ayrı, hala onu anıyor, İstanbul'a gidince onu görmek istediğini söylüyorsun.
Karşına hep iyi arkadaşlar çıksın bitanem, ve sen arkadaşlıklarını doyasıya yaşa inşallah.
Annen
Amsterdam
Ne güzel yazıyorsun bu mektuplarını, hayranım.. Bu arada bizim ablamız da kardeşinin çok yavaş büyüdüğünden şikayetçi. Olur mu bak ne kadar hızlı büyüyor, doğduğunda emekliyormuydu, gülüyormuydu, dişi var mıydı diye soruyorum. Gülüyor, evet hızlı büyüyormuş diyor.. Çok tatlı bu çocuklar ya.. Hepsi..
YanıtlaSilBilgiç'in hiç arkadaşı yok neredeyse ve o da biz de çok zorlanıyoruz.
YanıtlaSilHep iyi insanlarla karşılaşsınlar ve güzellikler paylaşsınlar..
Ay canım benim, ne tatlı arkadaşları vardır kim bilir.. "çocuğa çocuk gerek" sen demiştin, ben de altını çizeyim :)
YanıtlaSilsonuna ''annen'' demişsin ya, nedense boğazım düğümlendi :) herşeye de ağlanır mı be arkadaş... bu annelik çok yıpratıcı bişeymiş...
YanıtlaSil