8 Eylül 2008 Pazartesi

# Gezi # Maldives

Maldivler/Maldives

Yaz bitti biz Ce ile hala tatil yapamadık. Ben bir ara iş icabı da olsa İtalya'ya gittim, değişilik oldu ama Ce hiç ara vermedi. Kısmetse bayram tatilinde biryerlere gideceğiz ama en azından avunduğumuz bir şey var. Geçtiğimiz kış ortasında sıcacık bir yere gitmiştik, dolayısıyla tatilden ayrı kalışımız çok da uzak değil. İkimiz de Maldivlerin resimlerine hayranlıkla bakıyorduk ve gitmeye karar verdik, şartlar da denk gelmişti. Şimdi ömür boyunca unutamayacağım bir yer olarak hafızamda.

Kaldığımız ada Sun Island adası. Adanın büyüklüğü 1.5 km ye 400 mt. Otel adanın tamamına yayılmış. Adanın etrafına aralıklarla bungalowlar dizilmiş ve merkezi bir yerde de restoranlar barlar falan var. Her yönde plajı harika manzaralara eşlik ediyor. Gün doğuşu batışı hepsi izlenebilir.Aşağıdaki resim bizim odamızın önünü gösteriyor.

Biraz yürüdükten sonra yeşilliğin hemen sonunda plajımız. Plaj çok geniş olduğu için herkese bolca yer var.


Deniz berrak, kumlar bembeyaz. Mavinin ve yeşilin en güzel tonları bir arada. Söylemeden edemeyeceğim bu geniş plaj ve evlerin önündeki yeşil alan her sabah yerel halk tarafından çalı süpürgeleriyle süpürülüyor. Ekvator şeridindeki bir ülkenin ne kadar yeşil olduğunu ve dökülen yaprakları görseniz büyük sabır gerektiren bir iş. Ancak buna rağmen ordaki insanların yerinde olmayı çok istedim. Böyle harika bir yerde , öyle mutlu yüzler vardı ki. Doğal çevre insanın iç dünyasını çok etkiliyor.


Adanın civarında küçük başka adalar var. Bu arada Maldivlerin yüzlerce küçük adadan oluşan bir ülke olduğunu, en büyük adanın, ülkenin başkenti olan Male olduğunu ve halkın %100 ünün Müslüman olduğunu da söylemeliyim.

Fiyatları daha pahalı olan water bungalowlar. Doğrudan denize iniliyor, deniz derinliği bel civarında. Bu evlerin arasından kanoyla geçmiştik.


Köprüyle adaya bağlanmış olan küçük ada karşılama adası. Vapur ve motorlar adaya doğrudan yanaşmıyor. Biz önce bu küçük adada indik. Akşam vardığımız için ışıklandırma büyüleyiciydi. Köprünün başında bizi bir rehber karşıladı. Köprüden yürürken kendimi prenses gibi hissetmiştim. Köprünün ortasında bize gül kokulu ıslak havlular verdiler, terimizi silmek için. Sonuna dğru lobiye girmeden önce içlerine bir parça hindistan cevizi atılmış buz gibi su. Kayıt işlemlerimizi yaparken serinledik ve sonra akşam yemeği için restorana gittik.



Adanın içi çok güzel dizayn edilmiş. Bu yol odamızdan restorana giden yol. Kanunlara göre adaya yapılan yerleşimlerde yeşil alanın %80 i muhafaza edilmeliymiş. Bitki örtüsü alıştığımızın dışında çok farklı. Devasa ağaçlar çiçekler ve yapraklar var. Bu yol da yine hergün süpürülüyor ve bir keresinde kenarınaki beyaz taşların fırçalandığını gördüm sabunlu suyla. Bu yolların her yerde ve çok sayıda olduğunu tahmin edersiniz.


Yukarıdaki resim de golf sahasından bir görüntü.


Adada deniz ürünlerinin her çeşidinin bulunduğunu söylememe gerek yok herhalde. Bizim burada büyük dediğimiz balıklar orda daha yavru. Olmuş balıklar 5kg falandır, çok büyükler. Aşağıdaki resimde görülen balıklar adanın her yerinde diz hizasında fıkır fıkır dolanıyorlar. Yüzlerce bir arada görülüyor. Ama avlamak yasak tabi. Onlar hangisini avlanacağını biliyorlar.

Aşağıdaki resim de Sting Ray tabelası. Akşam belli saatler arasında bunları besleme etkinliği yapıyorlardı. Galiba bizim bildiğimiz vatoz ama bunlar çok büyükler.
Saati geldiğinde herkes adanın belli bölümünde toplandı. Ortada hiç birşey yoktu. Bir adam eline yem olarak balıklar alarak çeşitli sesler çıkarıp bacaklarını hareket ettirerek çağırmaya başlaadı. Sonra birer birer geldiler. isteyen eliyle sevip yem veriyordu ama ben cesaret edemedim. Aşağıda birisi severken görülüyor, büyüklüğü de anlaşılıyordur.

Çok sayıda çektiğimiz için, koyacak resim o kadar çok var ki. Hepsini koysam blog kapasitesini aşarım. Gelirken deniz otobüsüyle gelmiştik havalanından, 3 saat sürmüştü. Biz de dönüşte 45 dk süren deniz uçağını tercih ettik. Ferhan Şensoy'un "Şans Kapıyı Kırınca" filmindeki uçak gibiydi. İşte uçağımız.

Bu da uçaktan bir görüntü. Küçük adalar daha iyi anlaşılıyor.

Resim eklemiştim ama silinmiş bunca resmi düzenlerken. Orada yapılan etkinliklerden biri de dünyanın sayılı sualtı zenginliğine sahip bir yer olarak, dalışlar yaptırmak ve dibi camdan olan bir deniz botuyla geziler düzenlemek. Su altı dalışı yapmadık çünkü her yüzdüğümüzde zaten hepsini görüyorduk. Akvaryum balıklarından da güzel balıklar ve mercanlar gördüm. Biz de botla gezintiye çıktık. Daha uzaktaki yerlerde zengin sualtı yaşamını görüp fotoğrafladık ve video çektik. Yukarıdaki resimde dalganın ötesinde sığ yerler görülüyor. Oralardaki kahverengi lekeler mercanlar ve balıkların yaşadığı yerler. Adaların etrafında genelde geniş bir bölge sığ ve oradan sonra uçurum gibi okyanus kendini gösteriyor. İşte dalga derin yer ile sığ yerin ayrımında oluşuyor.

Böyle güzel biryeri gezme fırsatına sahip olduğum için ne kadar şükretsem azdır.

6 yorum:

  1. Ne güzel yerlermis öyle yaa, hele o bembeyaz kuma ve denizin berrakligina bayildim, orada olmak istiyor insan hemen:) Cok sanslisin:)

    Yardim önerin icinde cok sagol, ihtiyacim olursa sorarim bak:P
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar şanslısınız bu güzellikleri gördüğünüz için. Bu tatilinzde de güzel yerler görmenizi dileriz.

    YanıtlaSil
  3. resimlere bakarken bile insan kendinden geçiyor. daha önceleri de netten resimlerine bakardım sanırım uzunca bir süre yine resimlere bakarak avunacağım. gidip görenlere ne mutlu...

    YanıtlaSil
  4. oy oy diyorum başa bişi demiyorum:)

    YanıtlaSil
  5. Ruhun kalmış orada belli ben de Mercan Adasına aşık olmuştum.Hep gezecek gücün ve sağlığın olsun arkadaşım.

    YanıtlaSil
  6. bakip bakip hayaller kurdum..

    YanıtlaSil