14 Aralık 2013 Cumartesi

Sosyalci Kafası X Fenci Kafası

Başlığa fenci kafası yazdım ama her fen bilimi böyle değil tabi, ben kendim ve tanıdığım fizikçileri örnek vererek yazıyorum bu yazıyı.

Az biraz fizik okuduysanız eminim "bu formülleri nasıl ezberleyeceğiz yaaa" demişsinizdir. Ben liseyi kredili sistemde okumuş biri olarak sadece bir dönem fizik okudum, dersanede öğrenmeye çalışıp en az neti fizikten çıkardım ve kaderin bir cilvesi olarak fiziği kazandım. Doğru düzgün fizik bilmediğim için, başta biraz paniklemiştim ama gördüm ki üniversiteye başladığınızda önceki fizik bilgileri hiç işe yaramıyor, sıfırdan öğreniyorsunuz ve bu yüzden hiç bilmemem belki benim için artı oldu çünkü en baştan doğrusunu öğrenerek başladım. 

Üniversitede fizik okurken lisedeki ezberleme olayı, yerini sebebini anlamaya bırakıyor, neredeyse hiç (ufak tefek şeyler hariç) ezberlemenize gerek kalmıyor, her şeyi mantık yürüterek açıklayabiliyorsunuz. En azından böyle olmalı, eğer aksi oluyorsa öğretim üyelerinin öğretme yöntemlerinde sorun var demektir. Bunu da fiziğin en önemli derslerini üniversitede yıllarca (10 yıl) anlatmış biri olarak söylüyorum.

Böyle bir alışkanlık edinince sosyal bilimlerde okuyanlar ile aramızda bir fark oluşuyor. Kafa yapısı mı dersin, düşünme şekli mi yoksa artık hayatına yansıyan olaylara bakış açın mı tam olarak ifade etmesi zor, sosyalcilerin yanında kendimi garip hissederim. Herhalde onlar bize göre daha fazla ezbere yatkın olmalılar. Her ne kadar onlarda da neden sonuç ilişkisi kurulabiliyorsa da, yöntemlerin tarihsel gelişimleri, geliştirici adları, akımlar vs (artık konu her ne ise) bir yere kadar ezber gerektiriyor. Gerçi ben de biliyorum, bir konu hakkında defalarca farklı yerden okuyunca ister istemez aklında kalıyor, ezberlemek için çaba sarfetmek gerekmiyor. Yine de bu durum bile bize uzak çünkü fizikte genelde yazıları değil formülleri okuyoruz biz.

Aslında hayatım boyunca çok kitap okudum, sadece fizik değil. Çalışırken yoldaki taşıtlarda okuyarak (yol 45 dk sürerdi, gidiş geliş 1,5 saat) haftada üç kitap bitirirdim. Yıllarca hem satın aldığım hem de ödünç aldığım yüzlerce (hatta binlerce) kitap okudum. Çoğunu elimde tutmadım okumak üzere verdiğim kişilerden almadım, ya da bağışladım. Bir ara okuduğum kitapları liste yapıyordum kayboldu gitti. Hamilelik ve ardından bebekli dönemde hızım düştü ama hala okumaya devam ediyorum (okuduğum blog/site vs saymıyorum bile). Kindle da 100e yakın kitap var hepsi okunmuş, her tr ye gidişimde 5-6 kitap okuyup bıraktım, internetten bulup okuduğum kitaplarınsa sayısını bilmiyorum artık.

Neyse ben ne diyecektim nereye geldi mevzu. Onca kitap okudum, çok azının ismini ve yazarını hatırlarım. Genelde akılda tutamam. Bu ise toplum içinde ahmak gibi görünmeme sebep olur çünkü kitap ve yazar ismi verilen, içeriğindeki karakterleri kullanan konuşmalarda bön bön bakarım. Muhtemelen okuduğum bir kitaptır ama kitaptan bahsedilene kadar hatırlayamam. Mesela geçenlerde bakıyorum tüm bloglar 1984 kitabını okumuş ondan bahsediyor (bak bu kitabın yazarını ve adını asla unutmam ama), ben o kitabı ilk kez orta okula giderken okumuşum ( büyük ablam üniversiteye gidiyordu onun kitabıydı evde vardı), ondan sonra da belki en az beş kere daha okudum. İnsanların yeni keşfetmiş olmasına şaşırmıştım. Sonra neredeyse tüm dünya klasiklerini okudum ama yazarlar kitaplar karakterler karman çorman mesela şu an kafamda. Genelde fizikçi diğer arkadaşlarım da böyledir ve hatta bir öğrencim vardı, entellektüel görünme konusunda pek bir çaba sarfediyordu. Ciddi ciddi kitapları karakterleri hafızasında tutmaya, kitaplardan replikler ezberlemeye çalışıyordu ve yapıyordu da. Konuşurken cümlelerine kitap adları ve replikleri atıf yaptığında daha saygın görünüyorum derdi ve gerçekten de öyledir, dinleyici daha da etkilenir.

Şimdi ben böyle olunca, gerek buraya yazdığım yazılarda olsun, gerek konuşmalarında olsun atıflardan ziyade kendi sözlerimi dile getiriyorum ve sosyalci kişilerin zengin atıflı yazılarının yanında pek de cılız kalıyorum. Fakat şundan eminim ki, okuduklarım aynen yaşadıklarım gibi bana birşeyler kattı, ben onları özümsedim, fenci kafasıyla sorguladım, harmanladım ve hayata (veyahut kaleme) geçirdim. Kısacası okuduğunuz bu yazıların hikayesi böyle. Eğer fizikle ilgili bir yazı yazsaydım yeteri kadar atıf/kaynak olurdu ama insan hayatındaki çoğu şey sosyal bilimler kategorisine giriyor ve dolayısıyla bilimsel bir ağız içermiyor.


15 yorum:

  1. Tam da bu yüzden yazılarınızı okumayı seviyorum.sonuna kadar hiç sıkılmadan okuduğum nadir bloggerlerdensiniz. Sade ,net ,sonuç odaklı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok memnun oldum zaman zaman edebiyat yapmak hevesim de depreşiyor ama çok yakın değilim henüz bu aşamaya

      Sil
  2. Sayısalcılar maddeci sözelciler maneviyatçı olur demişti bir arkadaşım.Beni eleştirmişti aslında hem İşletme okuduğum için hem de matematik yönüm ağır bastığı için.Yorumlarımız,algılayışımız,tarzımız maddeciymiş :)
    Bu da başka bir yorum.
    Onun bu yorumu yüzünden bazı kararlarımda yoklarım kendimi ve çoğu zamanda doğru olduğunu tesbit etmişimdir.
    Hoşçakalınnnn

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bu tam bilim ile ilgilenenler için doğru değil. İktisat gibi yarı sayısal yarı sözel bilimler için farklı. Bilim insanı doğanın işleyişindeki kusursuzluğu daha ince ayrıntısıyla farkeder, dolayısıyla bu onu maneviyata yakınlaştırır. Maddeci geçinen bir çok bilim adamı ise sorularının yanıtlarını bulmak için felsefeye, doğu dinlerine falan yönelir fakat arayışta olması bile aslında manevi yönünün dürtüldüğünün işaretidir.

      Sil
  3. sen verdiğin bilgilerle bana neler aşıladığını bir bilsen. Ben senin aklını seviyorum canım. O kitap kahramanları isimlerini hatta kitabın adını akılda tutamamak bende de var. Demek meslekten ötürü.

    YanıtlaSil
  4. yine de genelleme yapmak doğru değil, karakterimiz hayat tecrübesi ile oluşuyor ve üniversite hayatı bunun sadece ufak bir kısmını kapsıyor herkes için farklı olabilir

    YanıtlaSil
  5. Bunca yillik sosyalciyim daha birsey ezberlemisligim yok. Gerci benimki yabanci dil alaniydi belki de o yuzdendir:) Ortaya karışık birsey oluyor ister istemez. Cok kitap okumak konusunda cok haklisiniz. Ben de butun klasikleri ortaokul döneminde okumus ama suan hicbirsey hatirlamayan biriyim. Emin olun herkes böyle. Belli bir kitaptan birseyler hatirlamaniz icin onu okumaktan ziyade biraz daha hasir nesir olmaniz, üzerine dusunmeniz gerekiyor. Bir ingiliz edebiyati öğrencisi olarak benim tecrubelerim bu yönde:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa şaşırdım şimdi yabancı dilde asıl ezber olmuyor mu ilk başlarda özellikle kelime ezberi

      Sil
  6. Ben de 15 yıllık sosyalciyim, göbeğinden hem de siyaset bilimi. Ama TMden girdim ve nicel araştırma yapıyorum. İyi sosyalci olmak için matematik felsefesi bilmenin önemine inanıyorum. Yeterlilik sınavları döneminde bile ezber yapmadım. Aslında herşey matematiktir ve bahsettiğiniz akımları vs. gelişimine, mantığına göre çalışırsınız. Tabii ki fen bilimlerindeki kadar formül çıkarımları yapılamaz, ama ezber de gereksizdir. Çalışacağınız konuya göre açar okur, literatürü tarar, hatırlarsınız. Bahsettiğiniz isimlerden bahsetme veya ''name dropping'' durumu sosyalci veya fenci olmaktan çok imaja verilen önemden kaynaklanıyor bence ve özellikle yapılıyor. O tarzı seven de olabilir ama ben sıkılırım şahsen.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. matematiğin her yerde olduğuna ben de inanıyorum ama senin gibi olmayan sosyalciler, yani sadece bir bölüm okuyup bırakmış ve alakasız bir işe soyunmuş kişiler genelde o kadar derine inmiyorar, dolayısıyla onların ezberleme konusunda bir yetenek geliştiriyorlar gibi geliyor bana

      Sil
  7. ben sayısalcıyım (biyokimya da doktora öğrencisiyim şuanda), eşim de arkeoloji mezunu (kendi işini yapmasada ezelden beri sosyalci:)) İkimiz de çok kitap okuduk bugüne kadar, gerçi eşim benden biraz daha fazla okumuş olabilir :)
    Ben de okuduğum kitapların isimlerini ve yazarlarını nadir hatırlayanlardanım. Okuduklarım muhakkak ki bana birşeyler katmıştır ama bunları cümlelerime yerleştiremedim hiçbir zaman.. Oysa eşim, ne okuduğunu ne zaman okuduğunu öyle iyi hatırlıyor ki, sohbetlerinde okuduğu cümleleri hatta bazen şiirleri bir hatip edasıyla konuşmasına öyle bir yerleştiriyor ki, galiba beni bu yönü çok etkilemişti :)
    Şimdi sosyalci kafası, sayısalcı kafası mı desem, bunun bir zeka ürünü olduğunu mu söylesem, yetenek mi desem, önemsemek mi desem.. ne desem bilemedim. Ama sanırım bu en çok Allah vergisi. Sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orası muhakkak :) ben çevremde fenci ve sosyalcilerde böyle bir fark gördüğüm için eğitim sebebiyle kazanılan öğrenme yaklaşımlarının buna bağlı olduğuna kanaat getirmiştim

      Sil
  8. Ben de kitapları, isimlerini, karakterlerini veya repliklerini ezberleyemem. Yani hatırlayamam. Ama özünde şöyle diyordu diyebilirim. Ve ben de mühendisim :))) Sayısalcılaın bu yönlerinin zayıf olduğunu biliyorum. Ama şöyle bir durum gözlemliyorum. Birşeyi ne kadar çok anlatırsan o kadar hafızanda kalıyor. Sanırım sözelcilerin bu yanı da ağır bastığı için unutmuyorlar. Yani benim gözlemim bu yönde :)

    YanıtlaSil
  9. Hahahaha sosyalci kafa ben.memnun oldum:)

    YanıtlaSil