5 Ocak 2012 Perşembe

# Düşünce Yazıları # GeBelik Günlüğüm

Hormonlar ah Hormonlar

Hamilelik döneminde ne okursak okuyalım karşımıza bir hormon lafı çıkıyor daha ilk yazıda. Bu süreçte o kadar çok hormon mevzusu okudum, o kadar çok hormon öğrendim ki daha önce hiç farkında değilmişim. Şu haftalarda bu hormonlar artar, şu haftalarda azalır, mutluluk yapan hormon, ağlatan hormon, delirten hormon, küstüren hormon, eşleri soğutan hormon, o hormon, bu hormon .... böyle gidiyor.

Hormonların varlığını ve bizi etkilediklerini kesinlikle inkar edemem. Ne de olsa bilimsel olarak gerçekliği kanıtlanmış. Hatta son zamanlarda bu hormonların etkilerine sırtımı dayayıp da, yok canım bu hallerim hormonlardan, yoksa böyle olmazdım diye içten içe sığınma noktası bile yaptığımı farkediyorum kendime.

Sonra düşündüm, hatta bu yazıyı iki gecedir uyandığımda aklımdan yazıyorum. Tabi bu düşüncelere varmamın sebebi, zamanın hızla geçerken benim hormonlara suçu atarak kendimi tembelliğe vurmam. Zaman daralıyor icraat yok, yeter bu miskinlik deyip silkinmem lazım.

Gerçekten düşünüce herkes bu hormonlardan aynı derece etkilenmiyor. E tabi onun da açıklaması var, onun hormon seviyesi düşük olabilir. Ama bence başka bir mesele daha olabilir. İnsan sadece biyolojik bir canlı değil aynı zamanda "düşünce & beyin gücüne" de sahip. Deney yapılan fareler tavşanlar için durum farklı, hormonların etkisiyle tamamen güdüsel hareket ediyorlar, ama insanda irade gücü var ki bizi farklı yapan bu.

Mesela düşünce gücüyle hislerimizi etkileyebileceğimizi biliyoruz. İki insan aynı olaya aynı tepkiyi vermeyebilir, aynı hissi duymayabilir. Bunun sebebi o olayın kişide ne düşündürdüğüdür. İki kişi de farklı şeyler düşünür, farklı şekilde empati yapar ve sonuçları farklıdır. Belki işte bu düşünceye bağlı olarak hormonların seviyesi ayarlanıyor ve ona göre hislerimizin coşkusu belirleniyor ama sonuçta tamamen düşünce gücünden bağımsız değil.

İyi niyetli hormonlara sözüm yok, ama ne bileyim üzen,ağlatan, alıngan yapan, miskinleştiren, küstüren, soğutan hormonlara karşıyım. Bunları irade gücümle azaltmaya, yapabilirsem yok etmeye karar verdim. Yapacağım ilk iş de böyle hissettiğimde en azından suçu hormonlara atıp kaçmayı seçmemek, meseleyi irdelemek, gerekirse kocayla konuşmak olacak. Dışardan bakanların değerlendirmesi daha doğru olabilir. Diğer yandan hormonların etkisinde ve yönetiminde olmak benim doğama ters, vücuduma, nefsime hükmedemiyorsam yakınlarıma ve topluma ne hayrım dokunur?

5 yorum:

  1. benim hamileyken en çok ağlama hormonum çalıştı galiba.. ota b..ka ağlıyordum.. çok sulu gözdüm çok..

    YanıtlaSil
  2. ama merak etmeyin dogumdan hemen sonra saglikla yavrunuzu kucaginiza aldiginizda öyle bir mutluluk hormonu geliyor ki, adeta ayaklariniz yerden kesiliyor

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Gülçin, Sen sanma ki doğumdan sonra o destansı hormonlar gidiyor canım, bebekliği, çocukluğu, gençliği derken senle birlikte çoğalıyor bu hormon amcalar. Hala üstümde "deliresi hormonlar" mevcut:)

    Şakası bile sıkıcı ama geçer inşallah, sağlıklı yavruyu aldınmı eline hepsi unutulur.

    Mutlu pazarlar.

    YanıtlaSil
  4. tatlı yemek mutluluk hormonunu arttırıyor ya bol bol ye diyeceğim ama sende pek tatlı yemiyorsun ki belkide hormonları düzenlemek de bizim elimizdedir.

    YanıtlaSil
  5. Hamileliğin erken döneminde kanda ve idrarda yükselerek belirgin bir değere ulaşır ve yapılan gebelik testinde pozitif sonuç verir. HCG hormonuna bu nedenden dolayı gebelik hormonu da denilebilir.

    YanıtlaSil