Anne-Baba Olmaya Manevi Hazırlık
GeCe
Ekim 31, 2011
6 Comments
Evlenirken yapılan hazırlıklar dahilinde eşimle hemfikir olduğumuz bir konu vardı, çiftler evliliğe hazırlığın ev eşyaları almak ve düğün hazırlıklarını tamamlamaktan ibaret olduğunu sanarlar ancak en önemli hazırlık aslında manevi yönden yapılmalıdır. İki kişiyle yaşam, ailelerle dengeli ilişki kurmak, fedakarlık vs gibi konular üzerine. Buna kendini hazırlamayan ya da konuşmayan çiftler için büyük değişime uyum sağlamak daha zor olabiliyor.
Anne-baba olurken de durum buna benziyor. Çift bebeği ne kadar çok istiyor olursa olsun, istemek buna hazır olduğunuz anlamına gelmiyor. Yine bebeğin sevinciyle, giysiler eşyalar alınıyor, çocuk yetiştirme ile ilgili kitaplar hatmediliyor ama anne ve baba iç dünyalarına yolculuk yapıp manevi olarak hayatlarını tamamen değiştirecek olan yeni duruma hazırlanmayı ihmal ediyor ya da yeteri kadar önem vermiyor. Tabi bunu yapanlar da olabilir, benim amacım biraz bu hususa dikkat çekmek.
Hamile kalmadan önceleri dışardan baktığımda bu dokuz aylık dönemi çoook uzun bulurdum. Keşke daha kısa olsa bebek hemen doğsa derdim, ama şimdi bu sürecin hazırlanmak için gerekli olduğuna inanıyorum. Birçok gebelik günlüğünü okuduğumda genelde annelerin, bebeğin fiziksel gelişimlerinden, hamilelikte kendilerinde oluşan fiziksel değişimlerden, aldıklarından yaptıklarından bahsettiğine şahit oluyorum. Elbette bunlar harika değişimler, ben de yaşıyorum ve yazıyorum. Ancak duygusal dünyasını paylaşan pek olmuyor. Bunların olmadığını söylemek imkansız, belki de toplum olarak iç dünyamızı fazla konuşan kişiler olmadığımızdan. Düşünsenize birkaç kişi bir araya geldiğinde ne konuşuyoruz, duygusal yönlerimizi ancak ve ancak depresif durumlarımızda bir arkadaşımızla paylaşıyoruz. Demek istediğim duygularımızdan kaçtığımız için belki, bloglara da pek fazla yansımıyor bu dönemdeki duygusal gelişmeler. Fakat her anne ilk hamile kaldığı andan itibaren böyle bir sürece de giriyor. Sanırım bazı kişiler bu sese kulak kabartırken, bazıları da çevresindeki oyalayıcı faktörler yüzünden pek fark edemiyor.
Anneler için bu hazırlık hormonlarla da destekleniyor, karnındaki minik bebek bunu tetikliyor ama babalar için durum daha zor. Onlar da ne kadar sürece dahil olursa olsun, anne kadar farkında olamıyorlar. Bu yüzden bana kalırsa babayı manevi olarak hazırlamak anneye düşüyor, konuşarak, sürece dahil ederek, veya kendisine has yöntemler ile.
Bu konuda hamileliğimin başlarında Dr. Hakan Çoker'in sitesinde Anneliğe Doğmak isimli bir makale okumuştum. Bu yazı tamamen benim düşündüklerimi yansıtıyordu. Şu satırlar bana o kadar çok şey ifade ediyor ki;
Doğrusu benim için hamilelik sürecinin en hoşuma giden yanı bu, içimde hissettiğim bu değişim beni öyle memnun ediyor ki, sürekli pozitif olmayı, duraksamayı, davranışlarımı gözden geçirmeyi, nasıl davranmam gerektiğini hayal etmeyi, şükretmeyi yeniden keşfediyorum. Dönüştüğüm bu yeni insan beni büyülüyor. Ve evet yazıdaki gibi bu dönüşümde bebeğimin yönlendirmesi büyük, benim hareketlerimi duruşumu tepkilerimi o kontrol ediyor sanki ve bana diyor "anne böyle olmanı istiyorum".
Tabi ben de bebek için diğer hazırlıkları yapıyorum, nasıl tutacağım, nasıl emzireceğim, nasıl doğum olacağı gibi konular kafamı meşgul ediyor. Bu konularda da bolca okuyup araştırıyorum ama kendimde yıllardır çalıştığını bildiğim bir yöntem var. Genelde okuyarak, görerek ve yaşayarak edindiğim tecrübeleri & bilgileri kolay hatırlamam, bilinç altıma atarım. Vakti zamanı geldiğinde o bilinçaltımdaki tüm bilgiler harmanlanarak kendime has bir hale gelir ve zihnim onu tam gerektiği anda çağırır. Bu bilinçaltı & güdü karışımı davranışım (yada tepkim) tam benim ihtiyacım olan, bana özgü sonuçtur. Bu yüzden neyi nasıl yapacağımla ilgili şüphe duymuyorum ve zamanı geldiğinde gereğini yapabileceğime inanıyorum. Dolayısıyla bu tip şeyler için endişelenmekten çoktan vazgeçtim.
Maddi hazırlıklara gelince, gerektiği kadar, abartmadan bir alışveriş yapacağım. Öyle her şeyi alayım hissi nedense beni sarmıyor. Çünkü bebek doğduktan sonra onun da karakterine göre olması gerektiğini düşündüğüm şeyleri her an alabiliriz zaten, ıssız adada yaşamıyoruz sonuçta. Dolayısıyla, alacaklar konusunda da oldukça rahatım.
Hamilelikte pozitif düşünceyi destekleyen en önemli davranışlardan biri de şükretmek. Şükrettiğin zaman için huzur doluyor ve olumlu düşünce olumluyu çeker inanışına göre olumlu sonuçlar alınıyor. Ben şükretmeyi unutmamak sık sık yapabilmek için kendime bir hatırlatma objesi aldım. Bu bir emzik, oyuncak yada benim yaptığım gibi giysi olabilir (aşağıda resimde görülüyor, üsttekileri ilk öğrendiğimde almıştım, alttakiler daha sonra alındı ama onu da yanına astım, bunlar sürekli bulunduğumuz odada salonun orta yerinde asılı, gördükçe şükrediyorum). Bence böyle bir obje seçip, onu bir davranışla ilişkilendirmek, tetikleyici bir unsur olarak çok etkili oluyor.
Kısaca özetlersem;
Bu liste böyle uzar gider, neyi nasıl yapmak gerektiğini anneler içseslerini dinleyerek bulacaklardır, çünkü her bebek isteklerini daha doğmadan dile getiriyor.
Anne-baba olurken de durum buna benziyor. Çift bebeği ne kadar çok istiyor olursa olsun, istemek buna hazır olduğunuz anlamına gelmiyor. Yine bebeğin sevinciyle, giysiler eşyalar alınıyor, çocuk yetiştirme ile ilgili kitaplar hatmediliyor ama anne ve baba iç dünyalarına yolculuk yapıp manevi olarak hayatlarını tamamen değiştirecek olan yeni duruma hazırlanmayı ihmal ediyor ya da yeteri kadar önem vermiyor. Tabi bunu yapanlar da olabilir, benim amacım biraz bu hususa dikkat çekmek.
Hamile kalmadan önceleri dışardan baktığımda bu dokuz aylık dönemi çoook uzun bulurdum. Keşke daha kısa olsa bebek hemen doğsa derdim, ama şimdi bu sürecin hazırlanmak için gerekli olduğuna inanıyorum. Birçok gebelik günlüğünü okuduğumda genelde annelerin, bebeğin fiziksel gelişimlerinden, hamilelikte kendilerinde oluşan fiziksel değişimlerden, aldıklarından yaptıklarından bahsettiğine şahit oluyorum. Elbette bunlar harika değişimler, ben de yaşıyorum ve yazıyorum. Ancak duygusal dünyasını paylaşan pek olmuyor. Bunların olmadığını söylemek imkansız, belki de toplum olarak iç dünyamızı fazla konuşan kişiler olmadığımızdan. Düşünsenize birkaç kişi bir araya geldiğinde ne konuşuyoruz, duygusal yönlerimizi ancak ve ancak depresif durumlarımızda bir arkadaşımızla paylaşıyoruz. Demek istediğim duygularımızdan kaçtığımız için belki, bloglara da pek fazla yansımıyor bu dönemdeki duygusal gelişmeler. Fakat her anne ilk hamile kaldığı andan itibaren böyle bir sürece de giriyor. Sanırım bazı kişiler bu sese kulak kabartırken, bazıları da çevresindeki oyalayıcı faktörler yüzünden pek fark edemiyor.
Anneler için bu hazırlık hormonlarla da destekleniyor, karnındaki minik bebek bunu tetikliyor ama babalar için durum daha zor. Onlar da ne kadar sürece dahil olursa olsun, anne kadar farkında olamıyorlar. Bu yüzden bana kalırsa babayı manevi olarak hazırlamak anneye düşüyor, konuşarak, sürece dahil ederek, veya kendisine has yöntemler ile.
Bu konuda hamileliğimin başlarında Dr. Hakan Çoker'in sitesinde Anneliğe Doğmak isimli bir makale okumuştum. Bu yazı tamamen benim düşündüklerimi yansıtıyordu. Şu satırlar bana o kadar çok şey ifade ediyor ki;
Doğuma kadar geçen sürenin, bebeğinin büyüyerek dışarıda yaşayacak gelişimi göstermesi için gerekli olduğunu bildiği halde, zihnindeki saat hep çalışır ve bir an önce bebeğinin doğmasını ister. Ama bu arada unuttuğu bir şey vardır. İçindeki annenin de kendini doğumuna hazırlaması gerekir. Bebek doğumda, dünyaya mucizevi bir adım atarken, kadın da artık bir anne olacaktır.
Bunun farkında olmayan kadınlar doğuma kadar geçen bu hazırlanma sürecinde hep bebeklerine odaklanırlar. Onun için yaşamlarına dikkat ederler, onun için para harcarlar, onun için doğum hazırlığı yaparlar. Onun doğumunda her şeyin en iyisi mümkün olduğunca hazır olmalıdır.
Ancak bu arada kendilerini unuturlar ve içlerinde filizlenen anneye de yatırım yapmazlar. Bebek için yapılan hazırlıklara harcanan emeğin bir bölümü, belki de daha fazlası içlerindeki anneye harcanmalıdır.
Bazı Afrika kabilelerinde daha bebek dünyaya gelmeden annelik için hazırlık yapılır. Orada bebeklerin annelerini seçtiklerine inanılır ve bebek isteyen kadın daha doğmamış bebeğine "Beni annen olarak kabul ediyor musun?"diye sorar. Bu dönemde kadın kendini de sorgular ve "İyi bir anne olmak için uygun muyum? Geçmişimden gelen ve bebeğime aktaracağım negatif duygularım var mı?" sorularının yanıtını aramak için kendi içine döner.
Doğrusu benim için hamilelik sürecinin en hoşuma giden yanı bu, içimde hissettiğim bu değişim beni öyle memnun ediyor ki, sürekli pozitif olmayı, duraksamayı, davranışlarımı gözden geçirmeyi, nasıl davranmam gerektiğini hayal etmeyi, şükretmeyi yeniden keşfediyorum. Dönüştüğüm bu yeni insan beni büyülüyor. Ve evet yazıdaki gibi bu dönüşümde bebeğimin yönlendirmesi büyük, benim hareketlerimi duruşumu tepkilerimi o kontrol ediyor sanki ve bana diyor "anne böyle olmanı istiyorum".
Tabi ben de bebek için diğer hazırlıkları yapıyorum, nasıl tutacağım, nasıl emzireceğim, nasıl doğum olacağı gibi konular kafamı meşgul ediyor. Bu konularda da bolca okuyup araştırıyorum ama kendimde yıllardır çalıştığını bildiğim bir yöntem var. Genelde okuyarak, görerek ve yaşayarak edindiğim tecrübeleri & bilgileri kolay hatırlamam, bilinç altıma atarım. Vakti zamanı geldiğinde o bilinçaltımdaki tüm bilgiler harmanlanarak kendime has bir hale gelir ve zihnim onu tam gerektiği anda çağırır. Bu bilinçaltı & güdü karışımı davranışım (yada tepkim) tam benim ihtiyacım olan, bana özgü sonuçtur. Bu yüzden neyi nasıl yapacağımla ilgili şüphe duymuyorum ve zamanı geldiğinde gereğini yapabileceğime inanıyorum. Dolayısıyla bu tip şeyler için endişelenmekten çoktan vazgeçtim.
Maddi hazırlıklara gelince, gerektiği kadar, abartmadan bir alışveriş yapacağım. Öyle her şeyi alayım hissi nedense beni sarmıyor. Çünkü bebek doğduktan sonra onun da karakterine göre olması gerektiğini düşündüğüm şeyleri her an alabiliriz zaten, ıssız adada yaşamıyoruz sonuçta. Dolayısıyla, alacaklar konusunda da oldukça rahatım.
Hamilelikte pozitif düşünceyi destekleyen en önemli davranışlardan biri de şükretmek. Şükrettiğin zaman için huzur doluyor ve olumlu düşünce olumluyu çeker inanışına göre olumlu sonuçlar alınıyor. Ben şükretmeyi unutmamak sık sık yapabilmek için kendime bir hatırlatma objesi aldım. Bu bir emzik, oyuncak yada benim yaptığım gibi giysi olabilir (aşağıda resimde görülüyor, üsttekileri ilk öğrendiğimde almıştım, alttakiler daha sonra alındı ama onu da yanına astım, bunlar sürekli bulunduğumuz odada salonun orta yerinde asılı, gördükçe şükrediyorum). Bence böyle bir obje seçip, onu bir davranışla ilişkilendirmek, tetikleyici bir unsur olarak çok etkili oluyor.
Kısaca özetlersem;
- Hem anne hem baba bebeğin doğumuyla tamamen değişecek olan yeni hayata hazırlanmalı, ne gibi değişiklikler olacağını düşünüp, bu değişikliklerde birbirine destek olmayı, sakin kalmayı, kavramları karıştırmamayı, sevgi ve ilgiyi çocuğa hissettirmeyi, duraksamayı... nasıl yapabileceğini düşünmeli.
- Hem anne hem baba olaylar karşısındaki alışılagelmiş tepkilerinin (sinirlenme, endişelenme, panik .. vs), bebek doğduktan sonra ona iyi mi kötü mü örnek olacağını düşünmeli, hangi davranışlarının değişmesi gerektiğine karar vermeli. Davranış değiştirmek uzun süren bir süreç olduğu için bence dokuz ay bunun için gayet uygun.
- Anne ve baba ev içinde birbirlerine karşı olan tavırlarının bebeğe etkilerini düşünmeli, yeteri kadar ilgileniyorlar mı, birbirlerine sık sık sinirleniyorlar mı, biri tüm işi üstlenmişken diğer oturuyor mu... gibi. Yani bebeğin doğacağı ev onun ihtiyacı olan huzuru ve sevgiyi içeriyor mu?, örnek olmak istediği anne baba modelini yansıtıyor mu?
- Ev içindeki huzur sadece anne babaya bağlı değil elbette, ananeler, babanneler, diğer akrabalar gibi unsurlar da göz önüne alınmalı, onların müdahalelerini kontrol altına almak için önceden düşünülmeli, konuşulmalı.
Bu liste böyle uzar gider, neyi nasıl yapmak gerektiğini anneler içseslerini dinleyerek bulacaklardır, çünkü her bebek isteklerini daha doğmadan dile getiriyor.