8 Ağustos 2015 Cumartesi

Paylaşacak Bir Şey Yok mu?

Blog yazmayı, twittera notlar atmayı, instagramda ve (daha nadir de olsa) kişisel facebook hesabımda fotoğraf paylaşmayı seviyorum. Paylaştıklarım genelde günlük yaşamımıza dair anlar, not almak istediklerim ve kafamdan geçen fikirlerden ibaret. Öyle çok fazla mekan veya yeme içme konuları yok. Çoğu evde geçen çocukların halleri işte.

Özellikle instagramda bazı hesaplara bakınca sanki herkes sürekli geziyor, sürekli dışarda yiyiyor, sürekli alışveriş yapıyor, çocuğuyla sürekli aktivitelere gidiyor gibi algılanıyor. Bunları gördükçe insan paylaşacak birşeyi olmadığı hissine kapılıyor. Hiç değişik bir yere gitmiyorum, hiç özel cafelerde yemiyorum, hayatımda fotoğraf çekip paylaşmaya değecek hiç birşey yok. Biliyorum böyle hisseden ve bloglarını yazmayı, ig hesaplarını güncellemeyi bırakan çok kişi var. Tabi kendince haklı sebeplerden ötürü paylaşmayı bırakmış olanlar da olabilir, birazdan yazacaklarım hayatında paylaşmaya değer ayrıntı bulamayanlara, daha doğrusu böyle hissedenlere.

Eminim sizin de hayatınızda herkesinki kadar önemli anlar oluyor. Bunu kimi zaman farkediyor, kimi zaman farketmiyor olabilirsiniz. Şunu söyleyebilirim ki, farkettiğiniz anda es geçmeye başlarsanız, sonraki günlerde farkındalıklar azalıyor. Gitgide daha az farkeder oluyorsunuz ve bunun anlamı da anı kaçırmak, anın tadını çıkaramamak ve uzun vadeli düşünürsek de sürekli bir sıkıntı, hayattan memnuniyetsizlik olabilir. Bu his hergün hergün başkalarının paylaşımlarına bakarken günden güne sizi esir almış olabilir.

İlla paylaşın diyemem ( paylaşmak geribildirime neden olduğu için insanı ayrıca motive ettiği bir gerçek ) ama en azından o anın fotoğrafını çekmek (video veya ses de olur) insanda bir çeşit "küçük mutlulukları yakalama sensörü" geliştirmesine sebep oluyor. Gün içinde daha sık bu anları farkediyor ve o anın tadını çıkarma eylemini daha çok yapıyorsun. Sonradan bu  kayıtları izlemek insana müthiş bir haz veriyor o da ayrı.

İşin paylaşma kısmı da, benim için yine başkalarından çok kendim için yaptığım birşey. Tüm o yazıları, fotoğrafları topluca görmek, geçmişte neler yaptığım(ız)a topluca bakabilmek hoşuma gidiyor. Böyle bir kayıt olmadığında çoğu unutulup gidiyor ve bir anımsatıcı olmadığı  sürece hatırlanmıyor. Oysa mesela kızımın iki yıl öncesine ait koyduğum bir fotoğrafı, bana sadece o fotoğrafın çekildiği anı değil, onunla ilişkili birçok şeyi hatırlatıyor. Mesela üzerindeki kıyafeti, fondaki bir oyuncağı... gibi detaylar başka anıları tetikliyor. Dolayısıyla çok sayıda paylaşım değil, düzenli aralıklarla az da olsa yeterli oluyor.

9 yorum:

  1. Yazıyı sanki ben yazmışım başka da bişi diyemiyorum.seviyorum yazılarını okumayı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tesekkürler aklıma geldikçe yazıyorum işte :)

      Sil
  2. hislerime tercüman :) ben de doktora tezi yazma sürecimde bayağı boşlamıştım bloğumu, sonrada kapatmayı düşündüm. yazacak bişey yokmuş gibi geldi bi ara.. sonra eski yazılarıma baktım, iyiki notlar tutmuşum dedim, unuttuklarımı hatırlattı bana ve yeniden yazmaya başladım, çok sık olmasa da ara ara işte.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ara ara da olsa o bile çok farkediyor, zaman çok hızlı çünkü

      Sil
  3. Sana aynen katılıyorum :) Ve sen de iyi ki yazıyorsun :)

    YanıtlaSil
  4. unutmamak adına ben de oğluma blog açtım, yazıyorum... belki bakmışsındır... ;) önemli şeyler bunlar... eskiden günlük tutardık. şimdilerde internet hayatımızın her alanında... inan bazen yazı yazmak gerektiğinde zorlanıyorum, el yazısı yazmaya :D

    YanıtlaSil
  5. Ben artık el yazımı tanıyamıyırum. Evet blogu biliyorum okuyorum arada

    YanıtlaSil
  6. http://erenerdal.blogspot.com.tr/ Kendi blogum herkesi beklerim bol keyifli yazılar var :)

    YanıtlaSil