Ne Zaman Doğacağına Bebek mi Karar Vermeli Anne mi?
GeCe
Şubat 29, 2012
15 Comments
Elbette ki bebek dediğinizi duyar gibiyim, ben de öyle düşünüyorum aslında ama şunları da düşünüyorum.
- Bazı durumlar oluyor, bebek çok erken tarihte gelmek istiyor. Yirmili haftalarda sancılar başlıyor, bu durumda ya prematüre olarak doğuyor ya da doktor müdahale edebilirse, daha erken deyip sancıları önleyici ilaçlarla, doğumu mümkün olduğunca geciktirmeye çalışıyor bebek daha da gelişsin diye. Burda karar kimin?
- Bazı durumlarda kırklı haftalara kadar bekleniyor, doğum bir türlü başlamıyor, en sonunda suni sancı ile (ya da sezeryan ile) doğum başlatılıyor ve bebek alınıyor, peki burda karar kimin?
- Bazı durumlarda amnios sıvısı oranı düşüyor, daha sancılar başlamadığı halde, bebeğin sağlığı için doğum suni sancı yada sezeryan ile gerçekleşiyor, bu durumda karar kimin?
- Bazı durumlarda ise, herşey normal seyrinde devam ederken, yeterli açılma gerçekleşmiyor ya da bir sorun oluşuyor, onca zaman sancı çektikten sonra sezeryana dönüş yapmak zorunda kalınıyor. Böyle durumlara maruz kalan annenin yorgunluğunu ve psikolojisinin nasıl etkilendiğini tahmin etmek çok zor değil.
- Bazı durumlarda ise planlı sezeryan oluyor, anne hiç bir psikolojik yıpranma yaşamadan doğuma girip çıkıyor ve süreci atlatıyor.
Buraya kadar yazdıklarımdan sezeryana eğimli gibi görünmüş olabilirim ama değil. Daha önce de belirttiğim gibi iki seçeneğe de eşit uzaklıktayım ve ikisinden de korkmuyorum (ya da eşit derecede korkuyorum diyelim fakat korkum doğum şeklinden değil, benim için her iki durumunda yaşamadığım değişik bir şey olmasından kaynaklanıyor)
Yukarıda verdiğim örnekler için ama bunlar anormal durumlar denilebilir ama bunun bir önemi yok. Çünkü durum anormal olsun ya da olmasın o bebeklerin de seçim yapma hakkı var. Bütün bu olasılıkları düşündüğümde aslında görüyorum ki tüm seçeneklerde karar bebeğe ait. Planlı sezeryan da olsa, normal de olsa, bebek demek ki öyle doğmayı seçmiş diyorum.
Hangi şekilde doğum yapacağına karar verirken annenin hisleri çok önemli. Ben bir şeyin hayırlısı olması için dua edip de, Allah'ın beni ona yönlendirmesine iman ediyorsam, içime doğan seçeneğin, Allah'ın bizim için hayırlı olanı işaret ettiğine inanıyorum. Bu durumda insan, verilen karara güvenmeli, diğer seçenek nasıl olurdu diye düşünmemeli.
Anne eğer sezeryan mı normal doğum mu diye kararsız kalıp da seçme aşamasında, Takdir-i İlahi'ye güvenip, kararını ona göre vermişse, aslında bu yine bebeğin seçimi oluyor. Demek ki bebek o şekilde doğmayı, o süreci yaşamayı/diğerini yaşamamayı seçmiştir.
Bütün bunları düşününce bebeğin ne zaman geleceğine karar vermesinin işaretinin sadece sancılar olamayacağını, içses yada anne-bebek arasındaki telepatik bağ ya da güdü denilen şeyin referans alınması gerektiği sonucuna varıyorum ben.
Henüz bizim doğumumuz için böyle bir sorgulamaya girişmedim. İki hafta sonraki doktor kontrolümüzden sonra bunu düşüneceğim. Ben de çok merak ediyorum hangisi olacağını.
- Bazı durumlar oluyor, bebek çok erken tarihte gelmek istiyor. Yirmili haftalarda sancılar başlıyor, bu durumda ya prematüre olarak doğuyor ya da doktor müdahale edebilirse, daha erken deyip sancıları önleyici ilaçlarla, doğumu mümkün olduğunca geciktirmeye çalışıyor bebek daha da gelişsin diye. Burda karar kimin?
- Bazı durumlarda kırklı haftalara kadar bekleniyor, doğum bir türlü başlamıyor, en sonunda suni sancı ile (ya da sezeryan ile) doğum başlatılıyor ve bebek alınıyor, peki burda karar kimin?
- Bazı durumlarda amnios sıvısı oranı düşüyor, daha sancılar başlamadığı halde, bebeğin sağlığı için doğum suni sancı yada sezeryan ile gerçekleşiyor, bu durumda karar kimin?
- Bazı durumlarda ise, herşey normal seyrinde devam ederken, yeterli açılma gerçekleşmiyor ya da bir sorun oluşuyor, onca zaman sancı çektikten sonra sezeryana dönüş yapmak zorunda kalınıyor. Böyle durumlara maruz kalan annenin yorgunluğunu ve psikolojisinin nasıl etkilendiğini tahmin etmek çok zor değil.
- Bazı durumlarda ise planlı sezeryan oluyor, anne hiç bir psikolojik yıpranma yaşamadan doğuma girip çıkıyor ve süreci atlatıyor.
Buraya kadar yazdıklarımdan sezeryana eğimli gibi görünmüş olabilirim ama değil. Daha önce de belirttiğim gibi iki seçeneğe de eşit uzaklıktayım ve ikisinden de korkmuyorum (ya da eşit derecede korkuyorum diyelim fakat korkum doğum şeklinden değil, benim için her iki durumunda yaşamadığım değişik bir şey olmasından kaynaklanıyor)
Yukarıda verdiğim örnekler için ama bunlar anormal durumlar denilebilir ama bunun bir önemi yok. Çünkü durum anormal olsun ya da olmasın o bebeklerin de seçim yapma hakkı var. Bütün bu olasılıkları düşündüğümde aslında görüyorum ki tüm seçeneklerde karar bebeğe ait. Planlı sezeryan da olsa, normal de olsa, bebek demek ki öyle doğmayı seçmiş diyorum.
Hangi şekilde doğum yapacağına karar verirken annenin hisleri çok önemli. Ben bir şeyin hayırlısı olması için dua edip de, Allah'ın beni ona yönlendirmesine iman ediyorsam, içime doğan seçeneğin, Allah'ın bizim için hayırlı olanı işaret ettiğine inanıyorum. Bu durumda insan, verilen karara güvenmeli, diğer seçenek nasıl olurdu diye düşünmemeli.
Anne eğer sezeryan mı normal doğum mu diye kararsız kalıp da seçme aşamasında, Takdir-i İlahi'ye güvenip, kararını ona göre vermişse, aslında bu yine bebeğin seçimi oluyor. Demek ki bebek o şekilde doğmayı, o süreci yaşamayı/diğerini yaşamamayı seçmiştir.
Bütün bunları düşününce bebeğin ne zaman geleceğine karar vermesinin işaretinin sadece sancılar olamayacağını, içses yada anne-bebek arasındaki telepatik bağ ya da güdü denilen şeyin referans alınması gerektiği sonucuna varıyorum ben.
Henüz bizim doğumumuz için böyle bir sorgulamaya girişmedim. İki hafta sonraki doktor kontrolümüzden sonra bunu düşüneceğim. Ben de çok merak ediyorum hangisi olacağını.