8 Ekim 2015 Perşembe

Blog Yazmak Tecrübe İşidir

Başlık çok iddialı oldu değil mi, ama ilk okunduğunda anlaşılan anlamından farklı söylemek istediğim şey. Blog yazmak, "yazar olarak tecrübe gerektirir" demek değil; şayet kopyala yapıştır blog değilse, tüm bloglar tecrübeyle yazılır demek istedim.

Kimi mutfağındaki tatları tecrübe eder yazar, kimi gezip gördüğü yerleri. Kimi denediği makyaj ürünlerini, kimi annelik tecrübelerini... Sonuçta hangi türde blog olursa olsun özünde tecrübe var. Dolayısıyla blog yazmak tecrübe ister, yani önce yaşarsın sonra yazarsın. Tabi hayal gücü ile roman tadında yazılan bloglar da var. Ve onlar da gerçekten yazarlık tecrübesi isteyenler.

Neyse. Asıl konuya geleyim. En son yazıma gelen yorumların çoğu olumlu, biri olumsuzdu. Yorum yazmayanlar olsa bile okuyanların en az yüzde ellisinin o olumsuz yorum gibi düşündüğünden eminim. Doğa kanunu bu Gaussien dağılıma uymak zorunda. Bir topluluktaki insan davranışlarında olumlu ve olumsuz özellikler aşağı yukarı eşittir.

O yazımda ben de hayat tecrübemi yazmıştım. Çocuklarımla geçirdiğim yüzlerce günün ardından deneyimlediklerimi. Olduğumdan farklı şeyler yazmadım ki bunu yapmam için hiç bir nedenim yok. Ne kimseye yaranmaya çalışıyorum ne de hava atmaya. Zaten bizi tanıyanların hemfikir olduğu bir konu var, çok sakin bir çiftiz ve sakin bir hayatımız var.

Asıl düşünülmesi gereken nedir biliyor musunuz? Yukarıda bahsettiğim diğer tecrübelerle ilgili yazıları okurken de böyle diyor musunuz? Hangi konulardaki yazıları okurken abartı ve samimiyetsiz buluyorsunuz? Böyle bulduklarınız sizin tecrübe etmeniz uzak gözüken şeyler mi?  Bunları okuyunca sizi asıl rahatsız eden ne? 

Diyeceklerim bu kadar hakim bey.

Kalın sağlıcakla.



8 yorum:

  1. Geçen gün Engin oğlum ne kadar sinirlisin deyince orada dur işte dedim , benim kadar aceleci bir anne bir o kadar sabırsız baba ile ne bekliyoruz çocuktan hatta konuşmalarımız dahi o kadar hızlı ki çocukta bizim gibi konuşuyor . Yavaşlamak lazım hakikaten , belki pembe bulutlarda hepimiz aynı mevkilerde gezinemeyiz ama azıcık sakinlik her ruha iyi gelir eminim . Baktım bu acele haller öyle kendiliğinden gitmiyor yardım istemek en güzeli , şimdi usul usul normale yaklaşmanın tadını çıkartıyor ve herkese tavsiye ediyorum ;)

    YanıtlaSil
  2. Sammiyet bütün cümlelerden bize c yapıyor...yıllardır okuduğum blogundan., yazıya dökülen hayat özetinden insan biribirini çok iyi tanıyor bence.

    YanıtlaSil
  3. Film yorumu yazmıştım geçen hafta, birisi ''Bir daha yorum filan yazma'' demiş..Ey Allahım. Olumlu yazanlar kadar olumsuzlar da olacak. Can sıkıcı olan üslup benim için. Yoksa olabilir elbette, beğenmeyebilir insan yazıyı.

    Neyse..Ben samimiyetsiz bulduğum yazıya yorum yapmıyorum genellikle. Özellikle annelik bir günde dört mevsimi yaşamak gibi değil mi? Biri demişti ki ''anne olduğuma pişman olarak uyanıp, şükrederek uyuyorum her gün'' . Sabah saatlerinde uykusuz oluyoruz, bir sürü iş bizi bekliyor, çocuklar ayak altında dolanıyor, insanız sonuçta, anne olduk diye sinirlerimiz çelikten değil, kötü hisssedebiliyoruz.

    Bak bana sahici gelmeyen şu kataloglardan fırlamış gibi duran çocuk odaları, bir de hiç abur cubur yedirmiyorum diyenler. Yazarken aklıma geldi. Onları da takip etmiyorum zaten.

    YanıtlaSil
  4. okumuştum o yazını, hatta şimdi tekrar okudum.
    insan nasıl bakarsa öyle görüyor.
    annelikle ilgili şöyle bir tespitim var. Bence bazı kadınlar daha anne doğuyor.
    Mesela benim elti var (uzaktan kuzen eltisiyiz:) ) çocuklarına yaklaşımı o kadar sakin, o kadar sabırlı ki... Ama içten geliyor. çocukları da bir o kadar harika, bayılıyorum. Arcadaki üzüldüğüm hiçbir davranış o yeğenlerde yok. Harika çocuklar! Sanırım bu annelik yaklaşımı ile ilgili, ben kendi adıma hep bende annelik kumaşı yok derim, okuyarak gözlemleyerek hatta artık biraz da oluruna bırakarak öğrenmeye çalışıyorum, çabalıyorum, bazı insanlar ise o kumaşla doğmuş.
    sevgilerim seninle

    YanıtlaSil
  5. Fark etmemiştim o yorumu.
    Yazını da okuyup senin iç huzuruna senden daha çok sevinmiştim.
    Ne ilginç insanlar var , hoşlanmamaları değil de "Adsız" yorum yapmaları hep merak uyandırmıştır bende. Neden "Adsız"?
    Yani ulu orta blog yazıyorsak ,sen de bunu okuyorsan pekala eleştirebilirsin hakkındır.
    Hakkın olmayan yorumu "Adsız" bırakmandır.
    Sen yaz Gece , sayende çok huzur buluyor ikinci çocuk için cesaret edemesem de hayaller kuruyorum

    YanıtlaSil
  6. blog yazmak boş beleşlik işidir! (:

    yaz, kesinlikle yaz. bazen insanların o tecrübeye sahip olamadıkları için taşladıklarını düşünürüm, bazen de çoğunluğa uymak için. koyun gelip koyun gitmemek adına yaz ki helodunyası olup bi lilypie daha yapsak mı diye düşünenlere az daha cesaret gelsin (:

    YanıtlaSil
  7. Sana olumsuz yaklaşanları gözardı et, bazı insan da mutluluğu kıskanır.. Halbuki mutluluk paylaştıkça, mutlu olan gibi olmak için çabaladıkça artan bir şey.. Tuhaf insan psikolojisi :)
    Sorunun cevabı tek kelime: Samimiyet. Samimi olanı okuyorum, çok uyuz olduğum "öğreten" anneleri bile samimi şekilde inanarak tecrübesiyle yazıyorsa okuyorum :D

    YanıtlaSil
  8. Bu işi hiç yapmamış kişiler için bir şeyler yazmak, bir fotoğrafı yayınlamak, bir tarifi vermek kadar kolay geliyor. Ama bu işi yapan bizler biliyoruz ki hiç de kolay değil. O fotoğrafı oraya koymak için bile ne aşamalardan geçiyor. O yazıyı yazarken bile kaç kere düşünüyoruz nasıl anlaşılır diye. Acaba yanlış bir şey mi yazarım, ya da birileri yanlış mı anlar diye. Ya da tarif yazarken düşünüyoruz acaba herkes tarafından anlaşılır mı... Bazı insanlar her şeye yalnızca eleştirecek bir şeyler bulmak amacı ile bakıyorlar bence. Baktıklarını ve gördüklerini takdir etmek yerine yanlışlarını, eksiklerini bulmaya çalışıyorlar. Ayrıca yazdıklarımızı herkes takip etmek zorunda değil, beğendiklerini okumaya devam edebilirler.

    YanıtlaSil