27 Mart 2014 Perşembe
25 Mart 2014 Salı
Şubat - Mart 2014 Temaları
Önce wordpress blogu olarak başladığımız sonra da web sitesine dönüştürdüğümüz Kurabiye Cafem; üzerinde çok emek verdiğim sitelerden biri oldu. Romantik tasarıma uyan kartvizit ve stickerlar ile çalışmayı tamamladım.
24 Mart 2014 Pazartesi
2.yaşgünü
21 Mart 2014 Cuma
Kanser Hastası Bebeğimiz için Dua Ricası
Twitter Kapandı Blogger da Kapanır mı?
20 Mart 2014 Perşembe
Benim Kızım Büyümüş Vol.4
19 Mart 2014 Çarşamba
Blogunuza Facebook Like Box Eklemek
Facebook veya twitter, instagram için böyle eklentiler yüklerken dikkatli olmak gerekiyor. Bu üç sosyal medyanın da kendi geliştiricileri var ve blog/web siteleri için ihtiyaç duyduğunuz eklentileri onlardan almak daha güvenlidir. Bundan başka herhangi bir programcı bu uygulamayı biraz modifiye edip, kodların içine kendi reklamlarını vs koyarak sunabiliyor. Bahsettiğim örnekte olduğu gibi bu da sorunlara yol açabilir.
Blogunuza yukarıdaki görseldeki gibi bir facebook hayran listesi eklemek isterseniz yapmanız gereken Facebook'un kendi geliştiricilerinin olduğu siteye gitmek. Sunulan pek çok uygulamadan like box eklentisi için ise buraya tıklayabilirsiniz. Yalnız burda dikkat edilecek bir husus, bu eklenti sadece facebook sayfaları için alınabiliyor. Eğer sadece profil hesabınız varsa, arkadaşlarınızı bu şekilde göstermek isterseniz böyle bir seçenek yok. Önce facebook sayfası oluşturulmalı.
Like box eklentisinin olduğu sayfaya girince yukarıdaki sayfa geliyor. Facebook page url yerine, sizin facebook sayfanızın adresini yazıyorsunuz, isterseniz genişlik ve yükseklik giriyorsunuz (girilmezse kendisi otomatik ayarlıyor) ve isterseniz seçeneklerde yazıları göster diyerek get code ile kodu alıyorsunuz.
İki parça halinde kod verecek. Blogunuza gidip yerleşim bölümünde herhangi bir yere html gadgeti ekleme seçeneğine gelin ve verdiği iki kodu altalta yapıştırıp kaydedin, facebook hayran gadgetiniz eklenmiş olur.
14 Mart 2014 Cuma
Doğru mu Eğri mi?
13 Mart 2014 Perşembe
Ah Çocuklar
11 Mart 2014 Salı
Allah Büyük
10 Mart 2014 Pazartesi
Bir Tülbent Hikayesi
5 Mart 2014 Çarşamba
Dişim Bittiiiii
3 Mart 2014 Pazartesi
Gülşen Anane'nin Masalları
Artık adı bile bilinmeyen uzak bir ülkede, bir kız yaşarmış... Adı Şa... Şa, mutlu ve neşeli bir çocukmuş... O herkesi, herkes de onu severmiş... Ama herkese garip gelen bir huyu varmış... Çok küçük yaşlardan itibaren, annesi babası karşı çıksa da, yaz demeden kış demeden, her akşam toprağa yatar ve mutlaka en az bir saat gökyüzünü, yıldızları seyredermiş...
Gel zaman git zaman, okula başlamış... En zor problemleri o çözer, en akıl almaz oyunları o icat edermiş... Gittiği her yerde ama her yerde güneş gibi parlarmış... Onun bulunduğu yerde kavga olmaz, insanlar huzur bulurmuş...
Aradan yıllar geçmiş... Şa evlenmiş, önce çocukları, sonra torunları olmuş... Ne ışığından ne de mutluluğundan hiçbir şey kaybetmemiş... Ama her akşam toprağa yatıp gökyüzünü, yıldızları seyretmeyi hiç ama hiç ihmal etmemiş...
Onun başarılarını, huzurunu ve mutluluğunu görenler bazen sorarmış:
Şa, bize sırrını söyle.
Şa bu soruyla karşılaştığında gülümser ve gökyüzünü gösterirmiş... Yıllar boyunca onunla birlikte olan eşi, dostu, arkadaşı ya da onunla henüz tanışan bir çok insan, onun yaptığını yapıp yıldızları seyretse de... Ne onun ışığına sahip olabilmişler, ne de onun gibi mutlu olabilmişler...
Elbette birkaç arkadaşı ısrar etmiş:
Şa bize sırrını söyle, biz de senin gibi mutlu yaşamak istiyoruz. Biz de senin gibi yıldızları seyrediyoruz, biz de senin gibi, hava bulutlu olsa da gökyüzünü seyrediyoruz ama sana olan bize olmuyor, lütfen sırrını söyle!
Hep şu cevabı vermiş:
Söyleyemem... Bu, herkesin kendi içinde... Kendisinin bulması gereken bir sır... Bazı arkadaşları onu suçlasa bile, bu konuda hiç konuşmamış, sadece gökyüzünü göstermeye devam etmiş...
Bu şekilde yıllar, yıllar geçmiş... Doksan yaşında hastalanıp yatağa düşmüş... Bu yıllar boyunca, her insan gibi çok zor zamanlar geçirmiş... Ama onun çektiği zorluklar başkalarına zorlukmuş, Şa’nın yüzünden ışık, hayatından mutluluk bir gün bile eksik olmamış...
Hasta yatağı, onu sadece iki gün ağırlamış... Dünyayla vedalaşma vakti geldiğinde, kızı kulağına eğilmiş:
Annecim, sırrını bize de söyle, ölmek üzeresin demiş... Şa gözlerini pencereden görünen gökyüzüne çevirmiş, gülümsemiş ve son nefesini vermiş...
Ailesi, üzüntü içinde onun cansız bedenini yataktan alınca, yastığının altından bir zarf çıkmış. Oğlu hemen zarfı açmış. Bir kâğıdaşunu yazmış:
Ben yıldızları seyretmiyordum, seviyordum."