Yine de bu kadar fazla hayvansal gıda alması içimi huzursuz ediyordu. Bir hafta kadar önce de sosyal hizmetlerden görevli bir bayan Helo'yu kontrol etmeye geldi. Günlük öğünlerde neyi ne kadar alması gerekğini söyledi ve sordu. Sütün 300ml olması gerektiğini ve ne kadar aldığını sorunca daha fazla dedim. Ama inek sütünü sınırlıyorum, devam sütü veriyorum diye ilave ettim sanki çok biliyormuş gibi. O da hangi süt olursa olsun, süt peynir yoğurt da dahil günlük toplam 300ml yi geçmemeli, hayvansal ürün olduğu için zararlı dedi. Beni bir telaş aldı, hem üstelik yoğurt ve ayranı da bu içtiği sütten hariç alıyordu.
Kafamda düşünceler, nasıl yapsam, ne etsem diye düşünüp kuradursun, o sırada kızım hasta olduğu için süt de dahil herşeyi reddetti. Dr boğazı acıdığı için sıvı şeyler, süt ve çay falan vermemizi söyledi. Ancak lıkır lıkır içtiği sütü bile içmedi çok az abur cuburla duruyordu gün boyunca. Hastalandığında ayrıca genzine doğru yoğun bir burun akıntısı vardı ve balgama dolayısıyla öksürüğe neden oluyordu. Acaba süt içmemesi doğal bir savunma olabilir mi diye aklıma bir fikir geldi. Yabancı kaynaklarda milk&flu ilişkisini google a sordum. Bir çok sitede, nezle döneminde süt içilmemesi gerektiğini, burun mukozasını arttırıcı bir etkiye sahip olduğu yazıyordu. Ballı sıcak süt yerine ballı sıcak su tavsiye edilmişti. Birkaç kaynak da bunun tıbbi bir kaynağı olmadığına değinmişti ancak geleneksel yaklaşımların çoğu süt nezleye zararlı şeklinde idi.
Bu bulgular üzerine, Helo'nun vücudunun bu sebeple sütü reddettiğine inandım. Bebeklerin güdüleri çevresel faktörlerden henüz etkilenmediği için çok doğru çalışıyor ve onlara güvenmeliyiz. Nasıl olduğuna kafam basmasa da Carlos Gonzalez de çocuğun vücudunda hangi besin türüne ihtiyacı varsa onu alacağını söylüyor. Bu çocuklar hangi yiyecekte protein, karbonhidrat, şeker ve hangi vitamin var nasıl biliyor bilmiyorum ama gerçekten biliyorlar. Mesela ben hasta olduğumda canım istemese bile ballı karabiberli süt içerdim iyi gelir diye. Bize öyle söylenmişti çünkü. Bilgilerimiz vücut sinyallerimizin önüne geçiyor ve onu dinlemiyoruz yetişkin olduğumuzda.
Konu biraz yön değiştirdi ama olsun. Hastalık bitince süt içmeye kaldığı yerden devam etti fakat günlük süt miktarını büyük ölçüde azalttı. Bunun sebebinin hastalıktan sonra unuttuğu için olduğunu düşündüm ve alışınca artar zannettim ama değilmiş. Aradan geçen onca zamanda istikrarını değiştirmedi. Süt sayımız ikiye düştü, biberon miktarı 200ml den 150-120 ye indi ve ben bunun için hiç bir şey yapmadım. Gün içinde isteyip istemediğini sorunca hayır diyor. Gece uykusundan önce bir kez, bir kez de gece uyanırsa ( yok eğer uyanmazsa sabah kalkınca) içiyor o kadar. Toplamda 300 ml civarı. Ayran ve yoğurt dahil değil ama olsun bu kadar kafi bana göre. Yemek yeme miktarı ve çeşidi de arttı bu süreçte. Şimdi düşününcd sütü yoğun aldığı dönemlerin diş sıkıntısı çektiği dönemler olduğunu anlıyorum. Herhalde o zamanlar hem daha çok kalsiyuma ihtiyacı vardı hem de damağını korumuş oluyordu kim bilir.
Bu gelişme beni oldukça sevindirdi fakat düşünmeden edemiyorum. Gerçekten kızım ben daha planlarımı yapamadan kendi kendine bu dönüşümü yaptı ve beni bir kere daha onun iç güdülerine güvenmem gerektiği konusunda uyardı. Daha önce de memeyi bırakma, uyku alışkanlıklarımızı değiştirme konularını hep o kendi başına yapmıştı ve ben sadece beklemiştim. Son sefer tamamen şans eseri oldu ama şimdi iyi ki de böyle oldu diyorum. Gerçekten kızım ( ve eminim tüm çocuklar) sadece fiziksel değil duygusal ihtiyaçlarını da çok iyi biliyor ve bize sadece onların hazır olmalarını beklemek kalıyor. Ancak anneler olarak, belki de çevresel baskılar yüzünden çok fazla müdahale edip, kontrol etmeye çalışırken çocuğun iç güdülerini hiçe sayıyoruz. Bu davranışın ne kadar yanlış olduğunu ve ne gibi bir sonuçları olduğunu şu yazıyı ( lütfen okuyun çok önemli) okuyunca çok iyi idrak ettim.
Bu güne kadar belki de tesadüfen, belki de iç sesime kulak verdiğim için dikkat ettiğim bu mevzu, şimdi benim için daha çok dikkat edilmesi gereken bir hal aldı. Özellikle de son bir aydır kucağıma daha fazla yapışmış olması, kimi zaman beni bunaltsa da yine bunun geçici bir dönem olduğu konusunda kızıma güvenmeyi seçiyorum. Biz annelerin hemen aklına gelen şey, ya bunu alışkanlığa dönüştürürse, ya kullanmak için yaparsa, ya kandırıyorsa gibi düşünceler. İç sesim öyle yapmayacaklarını söylüyor ama yapsalar bile ne olur yahu. Onlar dünyaya gelmesini dört gözle beklediğimiz, canımızı feda edebileceğimiz ve malesef ki zamanın hızına yetişemeyip ne zaman büyüdüklerine şaştığımız evlatlarımız. Yine de bu mevzuyu ben de merak ediyorum. Çocukların davranışlarının güdüsel ihtiyaç mı alışkanlık mı olduğunun ayrımı ve sınırının nerede olduğu konusunu bir araştıracağım. Edindiğim bilgileri yine paylaşırım.
Sevgiler
yazınızı çok beğendim ve her konuda katılıyorum.iki kızım var ve onları büyütürken isteklerine göre davranmaya çalıştım.dediğiniz gibi hepsi dönemsel olarak değişime uğruyor ve bir bakıyorsunuz çocuklar büyümüş.
YanıtlaSilöyle gerçekten zaman çok hızlı
SilÇok teşekkürler GeCe, hızır gibi yetiştin.. nedense kafayı Maya'nın benimle uyumasına takmıştım ben de, içimden bir ses daha hazır değil diye bağırsa da, maya emerek uykuya dalmayı istese de hala inatla "acaba ayırmalı mıyım" diye düşünür durur hale geldim. denemedim ve denemeyeceğim çünkü hazır değil işte, çocuk da içimdeki ses de söylüyor sen de yazdın üstüne tam oldu.. Sevgiler!
YanıtlaSiliç sesini dinle derim bununla ilgili de yazacağım :)
SilBiz hala Ada ile beraber uyuyoruz..Hemde emerek uyuyor..Bunu duyan herkes, çok hata yaptığımı ileride zor ayrılacağımızı söylüyor..Belki de doğrudur..Ama her anne, her bebek, her yaşam farklı diy mi..Ada buna hazır olunca daha da rahat olacak diye düşünüyorum..
YanıtlaSilMaşallah Dila bu konularda seni çok güzel yönlendiriyor..Allah nazarlardan saklasın..
Öptüyoruz sizi...Sevgiler
bence Ada da hazır olduğu zaman geçişleri yapacak içini ferah tut, zaten son zamanlarda hastalıklar geçirdi o da, eminim her zamankinden daha çok ihtiyaç duymuştur sıcaklığına
Sil