6 Haziran 2020 Cumartesi

Korona Günlerine Uyan İki Kitap



Corona başladığından beri okuduğum kitaplardan ikisi -bilinçli bir tercih yapmamış olsam da- ancak bu kadar olur dedirtti bana. Sanki yıllar önce yazılmış olmasına rağmen bu kitaplar, bu günleri anlatıyorlardı. Oysa karantina döneminde kendimi oyalamak için okumaya yeltendiğim kitaplar, izlemeye kalkıştığım diziler hep anlamsız geliyor, kurguları gerçek hayatta yaşadığımız bu zorlu günlerde sanki sabun köpüğü gibi hissettiriyordu. Mesela herkesin salya sümük ağladığı, başka bir dönemde olsam biliyorum ki benim de ağlayacağım 6. Koğuş filmini fazla etkilenmeden izlemiştim. 

İşte bu ruh halinde iken okuduğum bu iki kitap kesinlikle diğerleri gibi değildi. Artık hiç bir kitap bana bu korona günlerinde bir şey katamaz düşüncesini yerle bir eden kitaplar. 

İlki Dino Bugatti’nin Tatar Çölü.

Okumaya başlamam evlere ilk kapandığımız zamana rastladı ve okudukça kalbim bir mengeneyle sıkıştığı için bir yanım elime almak istemezken bir yanım meraktan çatlıyordu. Ülkenin kuş uçmaz kervan geçmez bir köşesinde, çöl kenarındaki artık hiç bir işe yaramayan kalesinde, askerlerin nasıl da gündelik rutine alıştığı, bir hayatın hiçlik içinde nasıl geçebildiği, rutini ha bugün ha yarın kırarım derken yılların geçtiği ve insanların yaşlandığı, öyle ki bir saldırı olursa diye kaleyi terkedemeyişleri ve üstelik tek hayat emellerinin ölmeden önce bir savaşa katılmak, hatta orda can vermek olan insanlar. Gerçekten o dönemde ev benim için aynı tatar çölündeki o kaleye dönmüştü ve gitgide beni bataklığına çekiyordu. İyi bir silkiniş oldu.

İkincisi de Jose Saramago Körlük.

Bu kitabın konusuna bakmadım. Ne zaman ve ne sebeple hatırlamıyorum Goodreads’te okumak istediklerim kısmına işaretlemişim. Sonra e-book versiyonunu buldum ve okumaya başladım. Resmen çarptı. Kitapta aynı korona gibi bir salgın söz konusu fakat bu salgında insanlar aniden kör oluyorlar. Kör olan bir kişiyle temas eden herkes yarım gün içinde kör oluyor ve hükümet bu durumla nasıl baş edeceğini bilemiyor. Körleri kullanılmayan binalarda kendi hallerine bırakıyorlar, arada uzaktan yemek bırakıyorlar. Körlerden oluşan bu yeni mini toplulukta, insanlar hayatta kalmayı yeniden öğrenmek zorunda. İşte burası çok beyin gıcıklayıcı. Herkesin kör olduğu bir odada, yatak paylaşımı, yemek paylaşımı nasıl olacak (bazı kişiler iki üç porsiyon alabilir), tuvalet ihtiyaçları temizlik nasıl sağlanacak, hiyerarşi nasıl kurulacak (kör bile olsa kabadayılar var)? Tabi halleri içler acısı. Artık tuvalete gitmekten vazgeçmiş kendi pislikleri içinde yaşamak zorunda kalan insanlar, dışardan hiç bir desteğin gelmediği bir durum. Ve bu dünyayı hayal edince korona bundan iyi dedirtecek bir kurgu. 


Her iki kitapta da insan psikolojisi çok iyi ele alınmış, tavsiye ederim.



10 yorum:

  1. Salgın günlerinde ''Körlük'' kitabı çok manidar olmuş. Çok teşekkür ederim. Bu arada neredeyse her gün blogumu ziyaret ediyorsunuz ancak ben sizi yeter derecede ziyaret edemiyorum. Hem bir teessüf hem de koca bir teşekkür ederim.:)

    YanıtlaSil
  2. Selam Tatar Çölü Uğur Mumcu Vakıfta yazma eğitimi için Mehmet Eroğlu'nun okumamız için önerdiği kitaptı. Kitabı bitiremedim. Bana çok kasvetli geldi. Diğer kitabı okumadım. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kasvetli evet ama bir eşik var oraya kadar dayanırsanız sonrası daha akıcı olacak ve sonunda çabaya değiyor

      Sil
  3. Tatar Çölü'nü nasıl okudun bu dönemde, tam bir içi daraltan türden kitaptı :) Körlük bende de okunmayı bekliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar daralmadım aslında, işte koronaya uyan diye o yüzden dedim ya. İçim zaten öyle daralmış ki, okuduğum hiç bir şey daha fazla daraltamazdı. Diğer yandan evet insan içini ferahlatmak için laylaylom şeyler arıyor, komik videolar eğlenceli filmler falan. Fakat malesef bende onlar işe yaramadı. Çünkü tüm gün evdeyim ama buna rağmen eskisinden daha yoğunum, kendime ayırdığım azıcık vaktim var ve onu laylayloma ayırdığımda ah azıcık vaktimi de boşa harcadım, keşke başka bir şey yapsaydım diyip tatmin olamıyorum. Bu yüzden az boş zamanım için (diziler ve filmlerde dahi) çok seçici davranmak zorunda kaldım, böyle daha huzurluydum. Ayrıca tüm gün ev işlerinden ve çocuklardan pelteşeşen beynimi de tokatlıyordu biraz.

      Sil
  4. Körlük şahane bir şekilde film de oldu bu arada :)
    Tatar Çölü'nü ise, ben de çok etkilenerek okumuştum. Teşekkürler öneriler için, bu sıra ben varlık felsefesine daldım çıkamıyorum :)) Sanırım herkes bir ucundan daldı aslında.. Bakalım Corona sonrası nasıl bir ben ile devam edeceğiz....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazıya görsel ararken gördüm, üstelik tatar çölünün de tiyatrosu yapılmış. Bakacağım fakat genelde her zaman görsel yayından önce kitabını okumayı tercih ediyorum. Sahneleri hayalimde kurmak daha çok hoşuma gidiyor.

      Galiba hepimiz bir şeylere dönüşeceğiz bu süreçte bakalım gün gelir onları da yazıveririz inşallah :)

      Sil
  5. ikisi de çok güzel kitaplar. tatar çölünde uzun süren yalnızlık,
    bekleyiş öyle etkileyiciydi ki. herkesi saran bir kitap olamaz tabi,
    aksiyona alışmış ruhların kavraması zor.

    YanıtlaSil
  6. İçgüdüsel olarak ruh halimize uygun kitaplar seçiyoruz galiba, Körlük anlattığınız konu itibari ile tam bugünlere uygun olmuş. Ben de Anne Frank okudum karantina günlerinde savaştaki karantinalarını anlatan kitap:)

    YanıtlaSil