Sanırım karantina günleri boyunca yaşadığım en dip gündü. O kadar kötüydüm ki, öğleden sonra kendimi odaya kilitledim. Biriken çok fazla şey var elbette ama asıl sebep günler boyu süren, kendime ait hiç zaman ayıramamanın getirdiği bunalımdı. Eşim mayıs başında resmi olarak farklı bir departmana geçiyor ve son bir aydır iki departmana birden iş yapıyor. Bir yandan da ayrılacağı bölüme yeni gelenlere işi öğretiyor. Bu ekstra yoğunluk, çocuklarla sabah 8 akşam 10 (iyice geç yatar oldular) sadece benim ilgilenmem, yürüyüş tekliflerimin hep reddedilmesi, bin kere söylediğim hadiler... (tüm annelerin klasik problemleri aslında) beynimi pelteye çevirmiş, düşünemez, üretemez, insanlıktan çıkmış bir robot gibi hissetmeme neden oluyor ve beni yıpratıyor. Ertesi gün eşime şöyle yazmıştım Whatsapp’tan.
“Dün yaşadığım çöküntü gibilerini daha önce de yaşadım biliyorsun. Ama belki sebebini hiç düşünmedin. Düşün ki bir çocuk var, oldukça yaratıcı, özgür düşünceli hiç boş durmayı sevmeyen hep yeni şeyler üretmek isteyen bir çocuk. Böyle bir çocuğun olsa ne kadar gurur duyardın.Sonra o çocuk büyüyor her gün aynı işleri yapmaya, hiç üretecek zaman bulamamaya kısır döngü içinde çıldırmaya başlıyor.Ve nefes alacak bir boşluğu dahi yok.”
Ertesi gün biraz geçmeye başladı ama her şey bulanıktı sanki. Perşembe gününden itibaren, eşim, istediğim gibi kullanacağım iki saati bana vermek üzere gününü yeniden programlamayı önerdi ve akşamüstü 4-6 arasını, tatmin edici şeyler için kullanmaya başladım. İyi geldi.
Bir diğer unutulmaz gün de Perşembeydi. Hayatımda yaşadığım en coşkulu 23 Nisan’dı sanki. Evi süsledik, 23 nisan şarkıları söyledik, instagramdaki bir birinden güzel, özenli paylaşımlarla mest oldum. O gün çocukları dersleri için darlamadım. Hava da şahaneydi, trombolin üzerinde sürükleyici bir oyun kurdular ve saatlerce oynadılar. Şimdi diyeceksiniz ki bak çocuklar kendi oynuyor bu arada dinlensene diye ama bu bebeğin uyurken sen de uyu demek gibi bir şey. İmkansız. Birincisi onlara göz kulak olmam lazım çünkü arkanı döndüğün anda hiç yoktan kavga çıkabiliyor ve ikincisi evin işleri tabi ki hiç bitmiyor. Bir de onlar aralıksız anne deyip bir şey istedikleri için, bir işe girişmek de konsantre olmak da imkansız. Onlar oynuyor ama getir götürler, yıka katlalar, ayıkla pişirler, topla düzeltler hiç bitmiyor. Bu karantina günlerinin başında adım sayar kol saatini sırayla hepimiz birer gün takmıştık. Sadece ev içindeki adım sayılarında rekor tabi ki kızımda 14-15 bin arası. Oğlum 12-13 bin ile takip ederken, o gün çalışıyor olmasına rağmen 10bin adım atmış kocam. Ya ben sadece 6bin adım. Nasıl olur, imkansız, bu saat bozulmuş itirazlarıma rağmen sonradan aydım. Adımların az olması oturduğum anlamına gelmiyor, 3-4 mt içine hapsolduğum mutfakta o kadar uzun süre ayakta duruyorum ki, evet yürümüyorum ama oturmuyorum da. Mutfağın işleri hiç bitmiyor. Hatta ilerde büyüdüklerinde çocukların benim mutfaktaki halimi hatırlayacaklarından eminim.
Elele tutuşan çocuklar kestim, sonra birleştirip cama astık. Tabi ki çıplak asamazdık, hepsini giydirdik :)) |
Ve haftanın son bombası ise okulların açılışı. Salı akşamı başbakanın açıklamasının ardından ve bu gün de çoğu okulun hazırlayıp gönderdiği bildiriye göre, iki hafta sonra haftada ikişer gün olmak üzere ilk okullar eğitime açılacak. Sebep , eğri düşüşe geçti, kontrollü yayılım başlayabilir. O gün eninde sonunda gelecekti ama hepimiz çok etkilendik. Evde olmaya alıştık o ayrı ama hollandanın sağlık sistemindeki gelişmelerle ilgili o kadar az bilgimiz ve bu güne kadar olan süreçle ilgili o kadar çok güvensizliğimiz var ki haliyle kurban rolüne düşmekten korkuyoruz. Diğer yandan istemezsen gönderme gibi bir seçenek de sunmuyorlar. Okullar kendi insiyatifinde önlemler alacak. Haftanın iki günü sınıfın yarısı, iki günü diğer yarısı gidip aralıklı oturacaklar, bahçede nasıl oynayacaklar bilgim yok, iki saatte bir çocuklara el yıkatacaklar, bahçeye veli sokmayacaklar vs.
Online sistem çok iyi gidiyorken, öğretmenleri de riske atmak çok mantıksız fakat yapacak bir şey yok. Üstelik ilk okullarda yaşlı öğretmenler daha fazla. Kızım bile anne nasıl olacak ki, nasıl uzak durulur çok zor diyor. Biz de takip edip göreceğiz. Bu günden itibaren iki haftalık mayıs tatili başladı. Derslere ara vereceğimiz için belki bu son iki hafta karantinanın en keyifli en oyunlu haftası olur bilemiyorum. Fakat kriz olmasaydı, ilk defa bu tatilde artık çocuklar büyüdüğü için uzun bir araba seyahatine çıkıp, farklı şehirlerde konaklayıp kuzey italyaya gidecektik. Kısmet işte. Neyse ki otel vs rezervasyonu yapmamıştık. Bu sene sanırım ilk defa tüm yazını yaşayıp göreceğiz Hollandanın.
Hayırlı ve şifa dolu bir Ramazan ayı diliyorum herkese.
canım benim bu süreçte mental sağlığımızı ayakta tutmak en çok biz annelerin derdi , kendine onlara göz kulak olurken de ilgilenebileceğin bir hobi başlat , örgü ör ya da işleme yap ya da mandala boyat ne olursa ne çekerse canın ama onlar oynarken ilgilenebeilceğin kadar dikkat egerktirmeyen ama elini zihnini kısmen oayalayabilecek şeyler olsun san tavsiyem ve eşinin sonradan da olsa 2 saatlik desteği de iyi gelecektir ki bene ama kısa bir süreç diyorsun bu yoğunluk Allah sana güç kuvvet versin ki böylece bu zamanı da güzelce atlatın inşallah :)sevgiler gözkulak ol kendine
YanıtlaSilÇok tesekkürler hobilerim zaten hep var hala devam ediyor ama onlar yetmiyor belki de hep hayatımda olduğu için, değişik bir kaçış bulmam lazım
SilSize kolaylık diliyorum. Ben çocuksuz olmama rağmen bu süreci o kadar kolay atlatamıyorum çocuklarla daha güç. Ülkelerin okul için bu kadar erken hareket etmesini anlayamıyorum. Ben de öğretmenim. Hadi okul başlıyor dseler çok isteksiz ve korku içinde işe giderim diye tahmin ediyorum. Her gece artık aşıdan vazgeçtim şu virüs mutasyona uğrasın diye dua ediyorum. Selamlar
YanıtlaSilBizim öğretmenler dönüşümlü olarak okula gittiler çünkü sağlık çalışanlarının çocuklarını bırakacakları yer yoktu. Bu yüzden her gün 5-6 çocuğa göz kulak olmak için okul açıktı. Tabi dersvermek gibi değildi. Diğer yandan sosyal medyaya bakılırsa onlar da istemiyor çünkü 5 çocuk nerde 250 çocuk nerde
SilKaç senedir yazışıyoruz ilk defa valla ne diyeceğimi bilemedim ekrana öyle boş boş baktım. Bazen konuşmadan sarılmak gerekiyor onu da yapamadım ama anla işte...
YanıtlaSil2 saat veren kocana da sarılasım geldi :D
Senin bir çok yazında da ben öyle hissediyorum. Ondandır uzun cümle kuramayışlarım yorumlarda. Bu dönemler birgeçse de sarılsak sarmalaşsak
SilAynı tespiti biz de yaptık geçen bi arkadaşımla... (bebek uyurken sen de uyu teorisi)
YanıtlaSilBu dönem aynı küçük çocuklu olma halleri (doğum sonrası, 1-2 yıl) bunalımına benziyor dedik.
-diyet, spor vs yapamıyorsun. Bedeninden ve yeme düzeninden memnun değilsin (hamur işi, abur cubur, çerez) Yorgunsun, bıkkınsın ve motivasyonun yok. (Yapamadığın için daha beter kötü hissedip açmaza giriyosun)
-kendine ait zamanın yok. Olanı asla kullanamıyorsun. Beceremiyorsun.
-kız kıza tatile, gece eğlencelerine, arkadaş buluşmalarına, kendi başına ceketini alıp bir yerlere gidemiyorsun. Kurslara gidemiyorsun (o zamanlar bebek küçük olduğu için gidemiyorduk. Emziriyorduk, alkol kullanmıyorduk, bebeği bırakacak anamız, bacımız, bakıcımız yoktu vs vs. Şimdi de yasak ve her yer kapalı olduğu için gidemiyoruz :)))
-günü kurtarmak için çırpınıyorsun.
-“şimdi bişey çıkacak işim yarım kalacak” huzursuzluğuyla hiçbir işe başlayamıyorsun..
-çocuklar uyuduktan sonra film izlemeyi, kitap okumayı kafa kaldırmıyor :)) maksimum boş boş diziler izliyor ve ya internette vakit öldürüyorsun.
-zamanını verimli kullanamadığını düşünüp iyice bok gibi hissediyorsun.
-her güne yeni kararlarla uyanıyorsun! (Bugün spor yapıcam, telefonu elime almıycam onun yerine kitap okuycam, bugün yediklerime dikkat edicem, evde ne zamandır ertelediğim şu işi bu işi yapıcam vs) ve o kararların hiçbirini uygulamadan gün bitiyor... (ertesi gün aynı kısır döngü)
-çocuğun biraz büyüyüp senin hayatının kolaylaşacağı günler uzak ve belirsiz bir gelecekti. Şimdi aşının bulunması ve hayatın tamamen normale dönmesi de öyle.. (en az 1,5-2 yıldan bahsediyorlar! Al işte büyüdü çocuk :P)
Gece o zaman da “bakımlı, fit, doğum kilolarını vermiş, bebeğiyle-kocasıyla harika/kaliteli/huzurlu bir hayatı var” gibi görünen annelere bakıp kendimizi daha beter hissederdik ya! Şimdi de sanki karantinada herkes çok verimli vakit geçiriyor, krizi fırsata çeviriyor ama biz yapamıyoruz! Gibi geliyor :))
Neyse daha fazla uzatmayayım. Neydi o zamanların mottosu? Hatırlayalım! “Bu günler geçecek...” :))) -o zaman da bi boka yaramazdı, şimdi de yaramıyor ahahahhaha-
Yalnız değilsin şekerim, en azından ben varım ;)
Aynen bunları düşümdüm ve bir de ne düşündüm biliyor musun? Şimdi bebek büyütenler şanslı. O zaman gözümüz gezende tozanda kalıyordu içimiz gidiyordu. Ben gezemiyorum onlar niye geziyor diye içleniyorduk. Şimdiki yeni anneler bayram ediyor olmalı 🤪
SilYalnız ne çabuk unutmuşum o zamanları şunun şurasında benim oğlanı sütten keseli 2 yıl oldu (3 yaş 3 ayda bıraktı😂) şimdi geri dönmek zor geliyor. Fakat hani yeni anneliğin ilk 40 günü sancılı ya bunda da 40’ımız çıktı, du bakalım alışırız belki yavaş yavaş
Hahah aynen onu da düşündüm :)) bence de şanslılar. Nasılsa hayat akmıyo, bişey kaçırmıyorlar.
SilAma bence tam tersi bir çok yeni anne bu döneme denk gelmenin şanssızlık olduğunu düşünüyordur.
“Karantina olmasa bol bol dışarı çıkabilirdik, bebeği pusete koyar avm gezerdik, oyun grubuna, anne-bebek yogasına giderdik, bebeği bırakıp kendim çıkardım, kuaföre giderdim, günde 1 saat gym’e giderdim, masaja-maniküre giderdim vs vs...” diye hayaller kurup isyan ediyor olabilirler ehehehhe öyle bir dünya yok tabi, bilmiyorlar :Pp
Okullar burada da açılır mı bilmiyorum ama nasıl olacak, insanlar kobay mı olacak
YanıtlaSildeneyip göreceğiz. Ben de öğretmenim; neyse ki köydeyim. 6 öğrencim var zaten.
Bu yüzden diğerlerine göre şanslıyım ama kızım lise de ve küçücük bir sınıfın içinde
34 genç. düşünsenize nasıl olur, risk devam ediyor sonuçta. hemen okulların açılması
anlamsız bence. varsın 1 yıl tekrar etsinler çocuklar. uzaktan eğitim bizde
olmuyor ne yazık ki. özel okulda değilsen burada ki devletin günde verdiği 2 derse
kaldı çocuklar. bilinçli çocuk oturur çalışır günlük dersine, dolu kaynak var ama
yapmıyorlar.
Kaynak coklugu benim de aklimi basimdan aliyor. Biz ufakken ne kadar caba harcardik kaynaklara ulasmak icin. Ne yazik ki yeni nesil imkanlarinin farkinda degil.
SilKobay mi olacagiz, iyi mi olacak kotu mu, yoksa zaten eninde sonunda bu olacak miydi kafalar iyice karisti. hakkimizda hayirlisi