Açık açık ifade etmedim ama bu günlükleri yazmamın bir diğer amacı da, psikolojilerimizdeki değişikliği gözlemlemek, daha doğrusu akılda tutmak. Gün içinde çocukların tüm tavırlarını gözlemliyor, onları regüle etmeye çalışıyor ve bunların sebepleri üzerinde düşünüyorum. Yani yaşarken, bir deneyin kobayları olmuş oluyoruz. Dün akşam bitirdiğim Satranç (stefan zweig) kitabında da benzer bir örnek vardı. Hiçliğe hapsedilmiş bir insanın psikolojisindeki değişmeler. Biz elbet o örnekteki kadar yalıtılmış değiliz ama belki biraz daha hafifletilmiş olarak benzer süreçlerden geçilebileceğini tahmin ediyorum. Dünkü yazımda da çocuklarımın huysuzluklarını ifade ettiğimde -aslında evde olduğumuz tüm günlerin geneline bakarsak- ilk günler birbiriyle geçinemeyen iki çocuk, sonra sürece alışmaya başlamış ve bir uyum sürecine girmiş iki çocuk, sonra evde olmanın uzamasıyla gerginleşmeye başlayan iki çocuk şeklinde bir süreç geçirmişiz. Bu gün ise sabah yine gerginlikler devam etti. Onlara biraz açıklama yaptım; düzenleri değiştiği için sinirlerin gerildiğini, bunun her insana olduğunu, normal olduğunu ama eğer bu gerginliği farkedip başka odaya gitmezsek büyük kavgalar çıkacağını falan. Sonra o sırada gergin olan kızıma rahatlasın diye sıcak bir duş teklif ettim. Günün kalanı daha sakin geçti.
Benzer gelgitler kendimde de var. Ancak evde kalmaya çocuklara göre daha alışkınım tabi ki. Fakat bu gün düne göre daha karamsarım. Normalde sürekli okuyanlar bilir, çoğunlukla pozitif biriyim. Yani pozitif olmak için olabilecek her şeyi zaten denedim, deniyorum. Dahası kendimi iyi tanıyorum.
Sosyal medyada bu karantina sürecinde neler yapabileceğimizi, sürecin pozitif yönlerini, şükür moment’larını, işte doğaya kazandıracağı artıları eksileri, her şeyi okuduk; gerçekten yaaa dedik; bak her işte bir hayır diye sevindik ama bir şeyi unuttuk: bütün bu keşifleri kendimiz yapmalıydık. Çocuklara hep derler bilirsiniz, ezbere öğrenme olmaz, çocuk kendi çözecek, uğraşacak ve yapacak ki öğrensin. İşte şimdi biz de, daha önce hiç yaşamadığımız bu belirsizliği, yaşayıp öğrenmek yerine, okuduklarımıza kendimizi uydurmaya çalışarak atlatmaya uğraşıyoruz. Şahsen ben tüm bunları reddediyor, inişlerimle çıkışlarımla, içimden gelen sesi dinleyerek, kendi deneyimimi, kendi çıkarımlarımı yapmaya gayret ediyorum. Tabi diğer açıdan düşününce, tavsiye almanın neresi kötü diyebilirsiniz. Kötü değil elbette ama eninde sonunda hazmedilmemiş gerçekler yeniden hazmetmek için kursağımıza çıkacaklar.
Bu gün kafamın arka planında bu tür düşünceler, kalbimde çatışmalar yaşarken, günlük programımıza kendimi pek veremedim. Sabah market alışverişi sonrasında dezenfekte işlemleri günlük rutinimizi bozdu. Sonra çocukların okuluna, kitaplarını almak için kısa bir gezi yaptık. Soyadlarına göre saat dağılımı yapmışlar ve kimselerle karşılaşmadan girip çıktık. Oğlumun sınıfından alacaklarımız yoktu ama çok istedi, ziyaret ettik ve zor ayrıldı. İkisi de okullarını çok özlediklerini söylediler. Sonra kızıma best friendi ile bir online görüşme ayarladım. 45 dakika kadar sohbet edip kikirdeştiler ve kızım çok mutlu oldu. Pazartesi doğum günü, bu sefer çok sönük bir kutlama olacak ama sınıf grubuna bir mesaj atıp, isteyen arkadaşlarının onun için bir video veya sesli mesaj atmalarını rica edeceğim. Eminim çok sevinir.
Artık jimnastiğe gidemediği için evde hareketli olmasına rağmen, disiplini çalışamadığı için, ne kadar aktif olup olmadığını anlamak amacıyla bugün adımsayar kol saatini ona taktık. Akşamüstü sıkılıp çıkardığında 11bin adım olmuştu (üstüne daha da eklenmiştir tabi), şok olduk. Bir de instagramda onun jimnastik okulu, #stayathomechallenge başlattı. Ona dahil olmak için çok çalışıyor.
Böylece okulsuz 5. günü ama evden çıkmadığımız 8. günü tamamlamış olduk. İnsanoğlu her şeyr alışıyor, buna da alışıyoruz yavaş yavaş, yeter ki sağlık olsun.
20 Mart 2020 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder