İstanbul’da doğup büyüdüm ve babam da araba sürmediği için olsa gerek (kendisi daha çok Deniz adamıdır trafiğe tahammüledemez) araba sürme hevesim hiç olmadı. Yapılacak her zaman daha önemli işlerim vardı. Çevremde de ehliyet alıp trafiğe çıkamayan kadınlar olduğu için, ne zaman araba alıp tam zamanlı kullanmaya karar verirsem ehliyetimi o zaman alacağım derdim. Büyük konuşmuşum, nerden bilirdim ki o yerin başka bir ülke olacağını. Her işte bir hayır mutlaka var ama şimdi, ehliyetimi orda alıp burdaki sınav stresini hiç yaşamamayı dilerdim. Zira expat olarak gelenlerin kendi ülkesine ait ehliyetini doğrudan Hollanda ehliyetine çevirme şansı oluyor. Tabi ki trafik kuralları daha yoğun diye (çünkü bisiklet yolları ve başka ülkelerde pek olmayan shark teeth denilen işaretleri var) üzerine tekrar ders almak mümkün. Böyle yapan bir çok kişi tanıyorum. Fakat ehliyetleri olduğu için sınav stresi olmuyor, hazır hissettiklerinde trafiğe çıkıyorlar.
Benim için Türkiye’den ehliyet alma imkanım da kalmamıştı. Çünkü artık orada ikametgahım yok. Diğer yandan Hollanda’da neredeyse 5 yıldır yaşıyoruz ama son 1 yıla kadar böyle bir hevesim yine yoktu. Nerden geldi bu heves keşke hiç gelmez olaymış diyesim var ama napalım bu yola baş koyduk, epey de ilerledik, mecburen sonuçlandıracağız. O kadar anam ağladı çünkü.
Birazdan yazacağım süreci daha anlaşılır kılmak için başlangıç noktamı belirtmekte fayda var. Ben ki hiç direksiyon tutmamış, trafik kurallarını genel kültür ötesinde bilmeyen (şimdi düşünüyorum da belki bildiklerim sadece yüzde on falanmış), arabalara falan ilgisi olmayan bir insandım. Araba sürmeye karar verdiğimde ise 2 ufak çocuklu neredeyse 40 yaşına yaklaşmış bir anne. Anne olunca insanın biraz daha evhamlı olduğunu (trafik kurallarında kaza ve ilk yardım konularını çalışırken baygınlıklar geçiriyordum çünkü kafamda hep iki çocuğumla arabada oluşum canlanıyordu) ve sonraki güne dair belirsizliklerin bu süreci olumsuz yönde baltalayacağını (uykusuz girilen sınavlar, tam önemli tarihlerde çocukların hastalanması gibi) görecektim. Elbette bu kişiden kişiye değişir ama benim yalnız ve yardımsız anneliğimden ötürü, sanki anne olmadan önce alsaymışım daha kolay olacakmış gibi hissettim hep.
İki çocuğu taşıyacağım için trafikte işimi kolaylaştırmak adına otomatik vitesli araç ehliyeti almaya, kuralları kendi dilimde daha iyi öğrenirim diye de bir Türk hoca bulmaya karar verdim. Otomatik vitesli ders veren Türk hoca bulmak zor oldu ilk aradığımız dönemde (sonradan aslında birçok başka hoca olduğunu da malesef çok geç öğrendim ve sürüş dersine başlamadan 2-3 farklı hoca deneyip en iyisini seçmek gerektiğini). Bulduğum hoca ile deneme dersinin ardından 30 saatlik bir paket almaya karar verdik. Bu süreçte teori sınavına girip verecektim. Dersleri genelde 2 saatlik paket halinde haftada bir yaptık. Araya tatiller falan da girdi tabi. Sürüş dersleri türkiyedekinden farklı olarak doğrudan trafiğin içinde yapılıyor ve ilk andan itibaren otobanlar da dahil her yerde sürüyor, her koşulu öğreniyorsunuz. Pratik sınavında öğrencinin 40 yıllık usta sürücü gibi tereddütsüz ve hatasız trafikte olması bekleniyor. Sınavda şu konulara dikkat ediliyor:
- elbette ki araç hakimiyeti. Aracı tanıma, çalıştırma, sürme, sürüş sırasında güvenli mesafelerde tutma, sürüş sırasında hızını doğru ayarlama ( mesela Işık’lara yaklaşırken aniden değil yavaşça fren yapma, tümseklere yaklaşırken hızı azaltma.. vs)
- trafik içindeki tutum. Kurallara uyum, trafik akışına uyum, trafikte duraksamamak veya engel olmamak, güvenliği tehdit etmemek, öncelikler, hız sınırlarına düzgün şekilde itaat...
- trafikte insanın şahsi tutumu. Duygularını kontrol edebilme, hatalarda sakin kalabilme, diğer sürücülere karşı hoşgörü gibi...
Bütün bunlardan sıfır hata ile mükellef olmanız bekleniyor. Hollanda ehliyet verdiği kişinin hiç bir eksiği olmadan tamamen hazır şekilde çıkmasını şart koşuyor.
Teori sınavını sürüş dersleri devam ederken almayı planlıyordum ama kendim çalıştığım için yetiştiremedim ve dersler bittikten sonra girdim. Bir bakıma faydası oldu tabi, çünkü sürerken de kuralları öğreniyorsun. Fakat bu sürecin uzamasına sebep oldu diye gerilmiştim. Oysa ki gerçekten herkes için ehliyet alma süreci 1 yıl veya daha fazla süren bir olaymış.
Teori sınavından daha önce burada bahsetmiştim. Bu sınavı öngörülemeyen aksilikler yüzünden üçüncü girişimde geçtim. Sınava ingilizce girmiştim ve bu benim için ekstra yük olmuştu çünkü tüm kavramları bir de ingilizce öğrenmem gerekti. Fakat ne talihsizlik ki çok sonradan öğrendiğime göre bu sınava, bir Türkçe çevirmen ile girmek ve bu çevirmenden ötürü 20-25 sn olan soru cevaplama sürelerinin sınırsız oluşu gibi bir hak varmış. Gerçi yakın zamanda sınav sisteminin değişeceğini ve bu süre sınırının herkes için kalkacağını söylemişti hocam ama şimdiki son durumu bilemiyorum tabi. Yine de olasılıklar içinden herhalde en zorlarını yaşamak gibi bir yazgım olduğunu hep söylüyorum zaten :( Sonraki aşamalarda da bunu hep yaşadım :(
Teori sınavını verdikten sonra hemen pratik sınavına gireyim derseniz giremiyorsunuz. Özellikle Amsterdam için. Çok kalabalık olduğundan sınav tarihi bulmak güç oluyor. Genelde ortalama 1-2 ay sonrasına tarih alınabiliyor. Sınava ders aldığınız arabada giriyorsunuz, merkezden bir examinator önde yanınıza oturuyor, isterseniz hocanız da arkada eşlik ediyor. Benim üç sınavımda hocam girmedi. Girse daha farklı olur muydu bilmiyorum ama examinatorler de çoğunlukla masum değil (buna ayrıca değineceğim). Yani üçüncü bir kişi olması itiraz etme hakkı doğurabilir. Fakat tabi yapabilirseniz. Çünkü ya daha da fazla kafaya takarlarsa? Yarım saat boyunca trafikte olup, tüm farklı hız sınırına sahip yollarda sürüp, araba park etme, geri döndürme, adres takibi gibi işleri de yapıp başlangıç noktasına dönüyorsunuz. Bu süreçte eğer examinator sizin yerinize frene basarsa veya direksiyonu tutarsa anlamı direkt kaldınız demek. Gerçi hiç bunları yaşamayıp gayet de iyi sürdüm zannedip, kaldın dedikleri de oldu ya neyse. Hepsini birer birer anlatacağım şimdi.
1. pratik sınavım öğleden önce idi. Şansıma kadın çıktı (hemcinslerine karşı daha acımasız olduklarını söylüyor hocam da). Çok aşırı heyecanlıydım ama o gün başka acayip şeyler de oldu. Sınav başlamadan önce yaptığımız bir saatlik sürüş dersinde gayet iyiydim. Hatta hocam geçebileceğimi düşünüyordu. Arabadan indik binaya girdik ve hocamın cep telefonu cebinden kayıp paçasından inerken yakaladı. Durup dururken delinmiş. Nasıl olduysa hem de koca telefon geçecek kadar (sonradan bunu o günün alametlerinden biri olarak konuşmuştuk da ondan yazdım). Sonra kadını aldık arabaya gittik ve ben kapıyı açıp anahtarı koltuğun yanındaki bölmeye koyarken anahtar kenardan kaydı gitti. Her yere bakıyoruz yok. Koltuğun altında da hiç bir yerde. 5 dakka arayıp bulamadık ama yine de yola devam ettik. Tabi nasıl stres olduğumu anlatamam. Allahtan araba power düğmesiyle çalışan otomatik bir araba. Sınav başladı, gayet iyi gidiyordum ilk başta. Bir kavşaktan geçeceğim ama geldiğim yol tali yol, ana yolu aşıp karşıdaki bir diğer tali yola gireceğim. Ana yol da dümdüz değil eğri şekilde, yolun ucunu göremiyorsunuz. Bakışlarımı yaptım, yol boş tam yola çıkacağım bir araba bir anda jet gibi çıktı ve ben frene basıp zınk diye durdum. Aslında şimdi düşününce, bu hatamı hoşgörebilirdi diye düşünüyorum çünkü gerçekten görülmeyecek kadar hızlı geldi. Tam zamanında frene bastım kurtardım ama dersler sırasında hocam frene bastığımda azıcık dahi öne doğru kaysak, şimdi sınavdan kaldın derdi. Frenler öyle smooth olmalıymış ki kimse rahatsız olmamalıymış. O ani frenin sonrasında ben çok etkilendim hatta kontrolsüzce ağladım. Sürekli beynim kaldığımı söylüyordu ve sakinleşemiyordu. Kadın kenara çekip dinlenmeme izin verdi ama süreyi harcayacağım için tedirgin oldum ve hazır olmadığım halde iyiyim deyip devam ettim. Fakat konsantrasyonum tamamen bozulmuştu. Sonrasında birkaç hata yaptım ve sınavdan kaldım ama burda en büyük hatam duygularımı kontrol edememek olmuştu. Kadını bıraktıktan sonra arabaya dönüp anahtarı aradık. Ve sürücü koltuğunun altında kapaklı bir bölmenin içinde bulduk. Oraya nasıl girdi hiç fikrimiz yok ve hocam o gün bana 20 yıldır ilk defa telefonum böyle aniden cebimden kaydı ve bir öğrenci anahtarımı kaybetti dedi. Sınavın olduğu günün gecesinde de dolunay vardı :/
Devam edecek...
Ben ehliyet sınavına girdiğimde karnım burnumdaydı. Bir hafta önce geri vites çalışırken belim sakatlandığından o hafta hep yatmıştım. Hocam benden gergindi. Giren kişiler niye bu halde ehliyet alıyorum diye mırıldandılar ama müfettiş olduğumdan bir türlü ehliyet kursuna gidememiştim ve Metehan'dan önce o ehliyeti almalıydım. Zira evimiz her yere uzaktı. Yol kenarına park ederken arabada benden başka dört kişi durr deyince anında frene basmam sayesinde kaldırıma çıkmadan park etmiş oldum :) Böylece ehliyeti kaptım. Ama hiç ama hiç sevmiyorum araba kullanmayı. İstanbul'a geldik geleli elimi sürmedim.
YanıtlaSilSonraki yazılarımda değineceğim o kadar inçe detaylara bakıyorlar ki bahsettiğin durum burda söz konusu bile olamazdı.
Sil