2 Ağustos 2017 Çarşamba

Mahlukat

Bugün sürüş dersim sırasında hocamla yaptığım sohbet çok hoşuma gitti. Kendisinin bazı fikirlerini kendime yakın bazılarını uzak buluyorum ama sürüş sırasında kontrolümü kaybetmeden sohbet edebiliyorum :) Belki de bu yaklaşımı bile dersin bir parçası kim bilir?

Neyse efendim konu, İstanbul'daki sel felaketinden, iklime, tabi ki Hollanda ve Türkiye'deki çevre düzenleme karşılaştırmalarına kadar geldi. Geçtiğimiz günlerde olan dolu yağışını, meteoroloji mühendisi olan kaynımın önceden haber verdiğini söyledim. Açıklamasına göre İstanbul'da yüzey sıcaklığı 60 dereceyi bulmuş ve bunun sonucunda gökyüzü ve yer yüzü arasındaki yoğun sıcaklık farkı buna sebep olmuş (o tabi daha bilimsel kelimeler kullandıydı da unuttum şimdi). Ve muhtemelen yüzey sıcaklığını bu kadar arttıran şey ise aşırı betonlaşma.

Hollanda'da yollar mümkün mertebe asfalt değil (taş döşelidir) ve yağmurdan yarım saat sonra heryer kupkuru olur. Üstelik eskiye nazaran daha çok ağaç varmış. Belediye durmadan ağaç dikiyormuş ve ona göre belki de iklimi aşırı yağışlı yapan bu aşırı ağaçlandırma. Ben de Karadeniz bölgesinin de benzer iklimde olduğunu, ama gerçekten iklim mi bitki örtüsünü etkiliyor, yoksa bitki örtüsü mü iklimi değiştiriyor pek ayırt edemeyeceğimizi düşündüğümü söyledim. Ve tabi ülkemizde azalan ağaçlık alanların sonunda yağmurun azaldığı konusunda ikimiz de hemfikirdik. Üstelik o eskiden köylerinde (iç Anadolu bölgesinde) daha çok Kartal, tavşan, tilki gibi hayvanların olduğunu, artık hiç göremediğini söyledi. E tabi ilaçlı tarım tüm böcekleri öldürdü, böcekler olmayınca sürüngenler azaldı, sürüngenleri yiyen hayvanlar tükendi... vs. Yakında sıra bize gelecek.

Eskiden kuraklık olduğunda yağmur duasına giden insanlar, yanlarında yeni Doğum yapmış hayvanları, bebekleriyle birlikte götürürlermiş. Her yeni doğanın rızkını veren Allah, belki bu bebeklerin yüzü suyu hürmetine rızkı verir diye. Evet Allah tüm kullarına rızkını ulaştırıyor belki ama, iradesi olmayan mahlukatın rızkı, nasıl desem belki de daha engelsiz oluyor. Belki insanoğlu, rızkını kesecek hallere, yollara giriyor. Sonra dedi ki; bence, Hollanda'nın yağmurunda bu ağaçları mesken tutmuş börtü böceğin, her türlü mahlukatın da etkisi var. Onların rızkından biz de faydalanıyoruz. Ama itiraf etmek lazım ki, Hollandalılar hayvanlara da çok saygılılar. En basit örnek, trafikte onlarca araba hiç korna çalmadan bir güvercinin veya ördek ailesinin karşıdan karşıya geçmesini bekler. Gerçekten ben de defalarca şahidim. Sonra her yere kuş evleri yapılır, sokaklarda sahipsiz hayvan olmaz, es kaza bulunursa hemen herkes alarma geçer, gereken yapılır...

Kıssadan hisse, bilmediğimiz nice sırlar içinde hayatımızı sürdürürken, insanoğlunun "iyi niyeti" her konunun özünü teşkil ediyor. Bir karıncayı bile incitmeyecek duyarlılıkta yaklaştığımızda, aslında, doğa da, iklim de, toplum da hepsi iyiye gidecek. Ama içi kararmış ruhlar arttıkça gidilecek sonun ne olduğu hiç de belirsiz değil.

2 yorum:

  1. Elbette her canlının rızkını Allah veriyor, bununla birlikte bir de sınanma gönderiyor, ne derece iyi bakıyorsun rızkına diye. Aslında her şey bu şekilde ilerliyor. Fakat insanlık bunun sadece verilen kısmı ile ilgileniyor, istenilen kısmı ile hiç ilgilenmediği için sonuçta hep çuvallıyoruz. Emredilen en önemli ama en basit şey "İyilik yapmak, iyi olmak, iyi düşünmek, iyi bir kalp taşımak" Bir anlayabilsek aslında, labirentler ile ulaşmadan direkt çıkışı bulacağız. Güzel bir yazı olmuş yine:) Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler yorum yazıdan daha güzel olmuş bence

      Sil