Ne Yerde Ne Gökteyim
GeCe
Mayıs 30, 2017
8 Comments
Hollanda'da 4, Slovakya'da 3 olmak üzere gurbetçi yaşamımızın 7 yılını geride bıraktık. Belki gün gelir hissim değişir ama bu sürede kendimi iki ülke arasında bir boşlukta yaşıyormuş gibi hissediyorum. Neden mi? Durun anlatayım.
Hollanda'da iki tip göçmen profili var. Biri şimdi 3. neslin burada yetiştiği 50'li yıllarda işçi olarak gelen kesim. Biz kendi aramızda onlara gurbetçiler diyoruz. Diğeri de bizim gibi yakın zamanda gelmiş, Türkiye'de doğup büyümüş buraya okul veya iş için gelmiş kesim, buna da expatlar diyoruz. Bu iki kesim arasında çok fazla iletişim bulunmuyor. Çünkü gurbetçilerin ilk nesli ile müthiş bir zaman/anlayış farkı var, onlardan doğan yeni nesiller ise ayrı bir araştırma konusu olur; zira elli altmış yıl öncenin Türk kültürüyle yetişmiş ama modern Hollanda kültürüyle bezenmiş, değişik ilginç bir nesil bu. Ne bize benziyor, ne Hollandalılara tam bir kültür melezi. Dolayısıyla onlarla da iletişim zayıf oluyor.
Biz de kendi expat grubumuzla takılıyoruz tabi ancak sanki yavaş yavaş onlara dönüşmeye başladık. Zira 50 yıl öncesi olmasa da 5-10 yıl öncesine ait Türk kültüründe takılıp kalmışız gibi geliyor. Oysa hep kınardım gurbetçileri, bir türlü adapte olmamışlar, kendi dünyalarında takılıp kalmışlar, hiç çaba göstermemişler gibi. Üstelik bir gurbetçi olan sürüş hocam da aynı cümleleri sarfediyordu. Fakat şimdi anlıyorum ki bu çok da kolay bir iş değil.
Kendim için konuşacak olursam Türkiye'de olan biten olaylar, diziler, ünlüler, sansasyonel isimler, şehre dair gelişmeler vs gibi mevzular 7 yıldır yok. Şimdi internet hayatımızda olduğu için gurbetçiler kadar yalıtılmış değilim elbet. Daha çok şu kıvama geldi, takip etmediğin sürece yok, takip etmediğin konular yok. Bu yüzden sosyal medyada dönen muhabbetlere veya eve gittiğimde konuşulan mevzulara çok yabancı kalıyorum. Oysa oradayken ilgimi çekmeyen konularda dahi tüm bilgiler farklı kanallardan beynime dolardı. Diğer yandan hala Hollandacam çok zayıf olduğundan buraya dair bilgiler de zorunlu olarak bana gönderilenlerden (okul bültenleri, kapıma gelen mektuplar, uyarı afişleri vs) öteye geçemiyor. Bu ülkede neler oluyor, neler dönüyor haberim yok. Böyle olmasını istemesem de henüz ekstralar için zamanım yok.
Şimdi 50-60 yıl öncesini düşününce durumun vehametini daha iyi anlayabiliyorum. Belki ayda bir zor edilen telefonlar, 2-3 senede bir zor gidilen memleket ziyaretleri... Gerçekten iki kanalınnda tıkandığı, ülkeler arası bir boşlukta, kendi kurduğun küçük dünyanda yaşamak zorunda kalıyorsun.
İşte benim kurduğum dünya da böyle. Hollanda ayağında, çocuklarım, kocam, evim ve çiçeklerimden oluşan, birkaç arkadaş aile ile renklenen bir dünya. Diğer tarafta ise ailem, yakınlarım, arkadaşlarından oluşan, takip ettiğim sosyal medya ve bloglarla sınırlanmış, okuduğum gazete ve köşe yazılarının ötesindeki bilgi kanallarını kapattığım bir dünya. Bu durumdan memnun olmadığımı söyleyemem çünkü gerçekten beni huzursuz edecek şeyler çıkmış oluyor bu halkanın içinden. Hoş, belki orada yaşasaydım da akıl sağlığı için benzer bir halka oluşturacaktım kendime bilemiyorum tabi.
İşte böyle, ne yerde ne gökteyim, bir garip seferdeyim. İki ülke arası paralel bir evrendeyim :)