Gerçi bu sefer oğlumun hasta oluşunun da etkisi büyük. Geceler az uykulu, gündüzler mızırtılı geçince yazma hevesi kalmıyor pek. Şimdi ise gecenin bir buçuğunda, yazacak konum yok lakin, yeniden ısınmak için bu günümüzü yazmak istiyorum. Zira böyle günlük tadında yazılan blog yazılarını okumayı çok seviyorum. Bakalım yapabilecek miyim? Hoşuma giderse belki ben de ara sıra not ederim.
Sabah erkenden uyandık tabi her zamanki gibi. Yine de çişini yap yüzünü yıka faslının çoook uzun sürmesinden dolayı kahvaltıya oturmamız 8.10'u bulmuştu ki bu kızım için çok geç bir saat. 8 den önce oturmazsa okula geç kalıyoruz. Hızlı kahvaltı, giyinme derken çocukları bisiklete atıp okula vardık. Sabahın köründe hava ayaz oluyor ama Nova mecburen bu rutinlere eşlik ediyor bırakacak kimse olmadığından. Zaman zaman eşim okula bırakıyor biz evde kalıyoruz ama bir süredir böyle yapıyoruz zira öbür türlü daha geç kalınıyor :)
Okul dönüşü oğlumla azıcık oynadıktan sonra uyudu bir saat kadar. Ben de bu arada çamaşırları makineye attım, üst katı süpürdüm ve biraz kendime zaman ayırdım. Bir saat sonra uyandığında (bir süredir uyku zamanı uzadı özellikle sabah seansında, öğleden sonraki ise bazen 30 bazen 15 bazen de 0 dakika, tek uykuya düşmesi yakındır), tekrar okula gitmek için 15 dakikamız kalmıştı. Alt katta ise herşey sabah bıraktığım gibiydi. Biraz topladım sonra giyinip çıktık. Yine bisikletle. Bu sefer feci yağmur yağıyordu. Yanıma ıslanacak koltukları silmek için havlu aldım. Yolda ben yağmurdan sakınırken dikkat ettim oğlum hiç sakınmıyordu. O güzel yüzü damlalarla doluydu ama hiç rahatsız olmuş gözükmüyordu.
Yağmur telaşından, okuldan çıkınca verdiğim atıştırmalığı unutmuşum, bir posta ağladı okul kapısında. Yine yağmurdan ıslanarak çabucak döndük. İki çocuğun montlarını giydir, bisiklete yerleştir, bağla, çıkar, soy gibi işler o kadar hassas bir düzen istiyor ki. Gerçi artık alıştım. Önce kızı giydir bahçeye sal, sonra kendin giyin, en son oğlanı ki beklerken terlemesin. Onu salonun bahçeye çıkan kapısının önüne, kapı açıklen oturttur. Seni görsün, sen de bahçedeki depodan bisikleti çıkar. Önce oğlanı ön koltuğa oturttur bağla, sonra kızı arkaya, kapıyı kilitle, bahçe kapısını aç-kapa yola koyul. İndirirken önce bisikleti sabitle ve kilitle, öce kızı indir, sonra oğlanı kucakla, çantaları al... Bu iş hergün 4 kez yapılıyordu ama bugün 6 kez oldu bir de kütüphaneye gittik.
Okuldan sonra çocukları besledim (gerçi Nova hasta diye günlerdir yemiyor azıcık çorba içti bugün o kadar), kendimi doyurdum. Alt katta her yerde ayağımıza takılan oyuncakları topladım ve kabaca süpürdüm. Kızım biraz telefonla oynarken, oğlumla her zaman olduğu gibi yürüme-karıştırma oyunları yaptık. Sonra da kütüphaneye gittik.
Kütüphanede okuma saatiydi biraz dinledi, şarkılar söyledi Helocum, biz de bu arada kitap seçtik. Sonra biraz boyama yaptı diğer çocuklarla. Dönüşte dün uğradığımız oyuncakçıya gitmek için ağladı (saatlerce oyuncakçıda vakit geçirebilir) ama uykusu yüzünden mızıldanan oğlana öncelik vermem gerekiyordu ve bir kez daha ağlamasını ( tam ağlamak denemez numaradan yapıyor tabi) göze aldım ve eve döndük. Yolda bisiklet üzerinde ön koltukta otururken ilk defa uyuya kaldı Novacım, sessizce aldım uykuya devam etti. Kızımı sakinleştirdim ve ben de tamamlamayı bekleyen birkaç örgüden birini elime almıştım ki, bağırarak dondurma isteyen ablası yüzünden bu saadet pek uzun süremedi :))
Saat bu arada üç buçuğu geçmişti, enerjileri düştüğünde huysuzlanıyorlar, müzik sakinleştiryor diye eşimin tavsiyesi üzerine her zaman dinlediğimiz radyoyu açtım. O usul usul çalarken oyunlarını daha iyi oynuyorlar ve arada ayaktaysalar sallanıp dans ediyorlar.
Oyun dolabı-masa-oyuncak kutuları etrafında yürümeli/oturmalı/hayır o benim/ anne eyen almasınlı bir zaman geçirdikten sonra uzun zamandır yemediğimiz için çok özlediyip istediğimiz pizzalar geldi ve babalarını beklemeden yedik anne kız. Bu arada mama sandalyesinde oturmak istemeyen oğlanı da oyalamak için binbir şaklabanlık yaparak tabi.
Sonra babam geldi babaaa çığlıklarıyla kapıya koşma, hayır beni al önce ben'li kucaklaşmalardan ötürü bir beş dakka antreden içeri girememe, biraz hep beraber oyun sonra ikisini de hızlı bir banyo ve uyku. Yatmadan önce banyo rutinimiz yok ama bugün böyle gelişti. Ben kızı uyuturken uyuyakalmışım, eşim de oğlanı uyutmuştu ama ben gelince uyandı bir saat kadar huzursuzdu zor uyudu oğulcum. Ve şimdi saat ikiyi geçmişken ve sabaha yaklaşık 5 saat kalmışken ben de uyusam iyi olacak :)
İzmir günlerimi hatırladım birden :) Ve oğluşlarımın o hallerini özledim :)
YanıtlaSilGünaydın :)
E maşallah! :) Çocuğum olacak günleri görürsem bunları "Hollanda'da Bebelerle Baş Etme 101" olarak dönüp tekrar okuyacağım. :))
YanıtlaSil"....çocukları bisiklete atıp okula vardık." cümlesine hayranlık duydum. Malum Türkiye'de bırakın bisikletle seyahat etmeyi, pusetle dolaşmak bile mucize. Kaldırımlar bile trafik terörüyle dolu. Yoğunluğunuzla baş etme durumunuza da ayrı bir hayranlık duydum. 2 çocukla hayat güzel olduğu kadar da zordur. yazın böyle arada. Dökün içinizi. Biz de severek okuyalım..
YanıtlaSilAynı şeyleri geçirmişiz içimizden artık arada yalın cümleler kurup ekmeği şu kadara almıştık kasaya parayı büyüğü uzatmış küçüğü kenardaki cips paketine elini uzatıp hışırdatmıştıyı da yazmak istiyorum epeyidir yaşamaktan yazmaya fırsat birazda istek yok içimde diğer yandan hatıra kalsın da istiyorum du bakalım nasıl ilerleyecek bizim günlük.
YanıtlaSilEren'in uykusunun azlığı düzeninin sıklıkla ablası için bozulmasından kaynaklanıyorsa da ( bizde de durum aynı) minikler hallerinden memnun ( daha bugün Kerem masada oturup boyama yapan abisinin çoraplarını kemiriyor gıdıklanan abisi onu ittirirken gülme krizine giriyordu :)) )
Sen hep yaz tatlım , post bitince gülümsetiyorsun :)
okurken çok güzeldi, yazarken de öyleyse devamını bekleriz...
YanıtlaSilBeyhan.