Günler Hızlı Çekimde
GeCe
Şubat 25, 2015
8 Comments
Her gün her gece şunu bunu yazmalıyım diye aklımdan geçiriyorum ama ne mümkün. Bilgisayar zaten açamıyorum da telefonu bile elime alamıyorum. Şu an olduğu gibi çocukların uyuduğu ve bana kalan bir iki saati genelde sızıp kalarak heba ettiğimden iki satır dahi yazamıyorum. Şimdi de sırtım ağrıyor, uykusuzluktan kafam bi dünya bu yüzden çalakalem yazacağım. Aslında 23'ünde Helo'nun aylık mektubunu yazmam lazımdı ama kafamı toparlayamadım henüz. Yazmadan önce o ayı düşünüp baskın olayları gözden geçiriyorum çünkü.
Herkes soruyor, iki çocuklu hayat nasıl diye. Daha kikir kikir eğlenme faslına tam geçemedik ama büyük ölçüde yoluna girmeye başladı herşey. Kızım kardeşine alıştı. Bariz bir kıskançlığı yok. Sabahları kalkar kalkmaz ve gün içinde defalarca sarılıp öpüyor. Ağladığında beni uyarıyor. Sesini biraz incelterek "eyeeen, çok tatlı diğde*, ufacık diğde" diyor :)
Geçtiğimiz Pazar günü 40'ını uçurduk Nova'nın. Ondan birkaç gün önce bariz şekilde gülmeye ve agulamaua başladı. Ondan önceki gülüşleri bilinçsizdi. Artık beni görüyor ve tepki veriyor. Yalnız yine hasta oldu ve burnu tıkandı tekrar. Üç gün üç gecedir uykusuz ve kucak kucağayız. Gündüz sürekli kucağımda hiç yatmıyor. Yattığı zaman tıkanıp nefes alamıyor. Ben de slinge koyuyorum öyle ayakta uyuyor ve rahat nefes alabiliyor. Bu yüzden slingli yeni bir hayat başladı benim için. Hem seviyorum hem sevmiyorum. Tamam el kol ile taşımaya göre kolay ellet boş kalıyor ama bütün gün takılı olunca sırtım çok ağrıyor, eğilip kalkmak özen istediğinden işleri yapmak zahmetli ve yavaş oluyor. Dışarıda gezmekte güzel faydalı ama sürekli kullanmak zor, bebekle yapış yapış oluyor insan :)
Doğduğundan beri gerek hastalıklar gerekse emzirmeye alıştırma derken bir rutin kuramadık. Gerçi amaaan kurduğum düzen nasılsa bozulacak diyorum ve dert etmiyorum. Emme aralıkları çok değişken. Birkaç saat emmediği de oluyor, kimi günler memeye yapışık yaşadığı da. Geceleri üç saat uyuduğu da oluyor her saat başı uyandğı da. Son üç gündür yine sık sık uyandığından yine uykusuzum, hatta şu an gözümün önünde koyunlar atlamaya başladı :)
Ve ev işleri. Ahh ev işleri. Sabah kahvaltı sofrasını ve yatağı toplamışsam, akşama bir çeşit dahi olsa yemek pişirebilmişsem o günü kurtardık demektir. Hiç vakit yok diye mi yoksa eskisine göre arttığı için mi bilmem çok iş var ve her bulduğum fırsatta bir iş yapıyorum. Çamaşır katla, kırıntıları süpür, lavaboyu sil.... diye gider bu. Sabah kalkınca kendime bir hedef koyuyorum şunu yapsam yeter diye.
Bazen öyle acayip geçiyor ki günler, sabah 6 da kalkmışım (kalkış saatimiz bu genelde), 9 da Helo okula gitmiş, 11.30 da onu almaya çıkmam lazım ama ben saat 11 de daha ne pijamamı çıkarabilmiş, ne dişimi fırçalayıp aynaya bakabilmiş oluyorum. Çıkmama on dakika kala bir iyilik yapıyor Nova efendi jet hızıyla hazırlanıyorum. Ya da akşam yemeği koyacağım mesela, tüm gün fırsat kolluyorum yok yok olmuyor. Eşimin gelişine yakın bana 15 dakka avans veriyor oğlum. Bu tip o kadar çok olay yaşadım ki diyorum herhalde analarımızın duaları sayesinde Allah yardım ediyor.
Yani harala gürele, bir telaş bir koşuşturma, ağlak zırlak ama cıvıl cıvıl geçiyor günler. Uykusuzluk artı gün boyu hiç oturmasam bile enerjime, her şeye yetebilmeme, bir şekilde Allah yardım edip günü kurtarabilmeme hayret ediyorum. Ve iki çocuklu hayat, gerçekten daha yoğun olsa da insan bu yoğunluğa da alışıyormuş.
*diğde=değil mi?