25 Temmuz 2009 Cumartesi

Tatildeyim

Temmuz 25, 2009 19 Comments
Aslında bugün birkaç saat sonra yola çıkacağız ama ilerleyen günlerde bu başlık kalsın istedim.

Dün sanki ben tatile çıkacağım son gününü de boşa geçirme Gece der gibi inanılmaz yoğundum. Mesai saatim bittiğinde hala çıkmamıştım en sonunda içimde avaz avaz bağırma isteğiyle kalan birkaç işi salladım gitti. Boşverdim. En acilleri yetişti nasıl olsa.

Yıllık iznimiz ortaöğretim okulları gibi yaz tatili boyunca değil sadece memurlar gibi 20 gün (10 yıldan sonra 30 gün), dolayısıyla benim de 20 gün. 3 haftalık izin aldım , 2 haftasında şehir dışında olacağız. Önce bir hafta Antalya'da sonraki bir hafta da Dalyan'da olacağız kısmetse. Son bir hafta da evde olacağım yapabilirsem aklımda boya badana işleri var bakalım.

Şu an tatile yola çıkmama 2 saat kalmasına rağmen hala tatil havasına giremedim, öyle gerilmişim ki gevşeyemiyorum. Dün akşam ağlaya ağlaya ütü yaptım sinirimden. Öyle bunalmışım ki işlerden.

Neyse inşallah iyice dinlenip, enerji dolu döneceğim, çünkü gelince daha yoğun işler beni bekliyor olacak.

Ay her iki lafımdan biri iş ben kafayı yemişim galiba.

Tatiiiil sana ihtiyacım var, bana bir kişilik (pardon iki kişilik yerin var mı?)

Görüşmek üzere herkese kocaman öpücükler.

Çok istesem de akşam son bir blog turu yapamadım, affedin beni.

Notçuk: Bir Yastıkta yazıları tamam ama yorumlar onaylanmıyor olabilir, gerçi bir hafta sonra ablam dönmüş olacak o bakacak ama.

Hadi kaçayım çıkamıyoruuuuum. Gelince resimli postlar olacak.

23 Temmuz 2009 Perşembe

Kocaman Sevgiler

Temmuz 23, 2009 16 Comments


Merhabalar herkese, aslında bir kaç gündür sıkıcı geçiyordu benim için. Geçen cuma yaptığım sınavın kağıtlarını okudum ve öyle bunaldım ki. Aslında sorun kağıt okumakta değil. Bu dönemin bütünlemelerinin son gününe bizim ders kaldığı ve birçok öğrencinin mezuniyeti bu derse bağlı olduğu için acayip gerilmiştim. Daha kağıtları okumadan önce sürekli kapımı çalıp, hocam şöyle yaptım kaç alırım, durumum kritik geçer miyim şeklindeki konuşmalar, kağıtları okurken bu dersi geçersem tek derse kalıp mezun olacağım diye yalvaranlar. Öyle bunaldım ki anlatamam. Hepsinin geçmesini istiyorum, diğer yandan da asıl sorumlu hoca yurt dışında olduğu için ne yapacağımı bilemiyorum. kağıtlarda gereken not yok, ne yapsam da geçirsem diyorum, pazartesinden beri bu ruh halindeydim.

Neyse dün sabah notları astım, kritik olanların çoğunu geçirdim ama iyilik mi yapıyorum kötülük mü hala düşünüyorum. Zaten öğrenciler ne olur hocam siz okuyun diye yalvarıyorlar ben bol notçu hocalardanım.

Bu bunalımlı saatlerden sonra yukarıda gördüğünüz banner tasarımını yaptım ancak daha bitmedi. O kadar keyifle yaptım ki, sabah sahibinin de beğenmesi keyfimi arttırdı. Sahibi İnci hanım açacağı başka bir site için banner istemişti. Sitenin adı da Cookie Point olacak.

Yukarıya koyduğum resim küçültüldüğü için orjinal kalitesinde değil. Bazı ilaveler daha yapacağım. İlk iki harfte gördüğünüz gibi tüm kurabiyeler süslenecek bazılarına çubuk takılacak. Belki aşağıdaki resimler değişecek, ve sloganlar daha özel bir fontla yazılacak.

Bugün neşemi arttıran bir diğer olay da yeni keşfettiğim (daha doğrusu Bir Yastıkta aracılığıyla onun bizi keşfettiği desek) Mutlu Dükkan blogu. Hem sahibi hem de tasarımlarına bayıldım. Siz de bir bakın çok beğeneceksiniz. Bu blogun şablonunda da biraz değişiklik yapacağım, sanırım o zaman geniş fotoğraflarla daha da çekici olacak.

Bu cumartesi günü nihayet tatile çıkacağım, ama tatile çıkmadan önce işler bitmek bilmiyor. 16 gün boyunca günde 4 tane olmak üzere Bir yastıkta için yazı planlıyorum, toplam 64 taneden 8 tane kaldı. Onları da gidene kadar tamamlayacağım. Çok güzel yazılar ben yokken de yayınlanmaya devam edecek. Ablam zaten bir aydır olmadığı için hepsi bana kaldı :(

Bunun haricinde dün bir de Çarşamba pazarına gittim. 1 saat dolaşabildim ama yığınla şey aldım. O kadar ucuz ve kaliteli şeyler buldum ki resimleri çektim ama nedense bir süredir okuldaki bilgisayarımda aktarma sorunu yaşıyorum. Virüslerden belimizi doğrultamıyoruz artık. Tam ciddi bir çalışmanın ortasında ekrana japonca bir pop up çıkıyor, antivirüs programıyla scan edince de bilgisayarı kapatıyor çok akıllı daha üstesinden gelemedim veletin.

Oh ne çok yazmışım, bugünkü işlerime döneyim. He sahi bir de yeğenim Voodoo Bird'ün üniversite tercihleri var, onlar için araştırma yapıp bir liste oluşturacağız. Tüm üniversite adaylarının bu yıl bir yere kapak atmasını diliyorum, çünkü seneye işler bir hayli karışacak.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Ben Geldim

Temmuz 20, 2009 14 Comments
Merhabalar herkese öncelikle geçmiş kandilini kutluyorum hekesin birazdan tek tek misafirliğe gelicem.

Kaç gündür yazamadım en son çarşamba imiş. Geçen haftam yoğun geçti ama bir miktar işe çizgi çekildi.

Cuma günü derslerimden birinin sınavı vardı. Sınava 15 dakka kala telefonum çaldı baktım Ayça'm gelmiş. 15 dakkacık da olsa görüştük. Çok iyi geldi. Keşke daha çok vaktimiz olsaydı ama o da çok yoğunmuş o gün. Onca yoğunluğu arasında bana uğramasına da ayrıca memnun oldum tabi. Gerçi uğrayamasaydı da kızmazdım biliyorum o da az zamanda çok şey yapma telaşında.

Aynı gün bir kongre için başvuru tarihinin son günüydü. Birkaç gündür sunum yapacağım konuyu kafamda belirlemeye çalışmıştım. O gün de özetimi gönderdim. Eylül sonunda Bodrum'da olacağım bu sunum için.

Cumartesi günü annemleri görmek için Tekirdağ'a gittim. Neredeyse 1 aydır orda olan annemler Paşa'nın annesi, diğer yeğenlerimi gördüm. Hepsi çikolata gibi olmuşlar ama bir günde de olsa bende yandım. Haftaya Cumartesi bizde Ce ile tatile gideceğiz bir daha onları görme şansım olmayacaktı uzunca bir süre.

Dün akşam geldikten sonra aşağıdaki birkaç resmi ekledim. Bir de Tarifsiz Bir Gece'ye eskiden kalma bir tarif, sonra vurdum kafamı yattım sanırım güneşte fazla kaldım.

Ama bu yaz ilk kez denize girdiğim için nasıl özlemişim, şansıma deniz de güzeldi. Sahi aklıma gelmişken Barbaros'un hikayesini anlatayım. (Bu arada annemler şu an Barbaros'da, biz oralıyız ayrıca)

Neyse Barbaros sahili boyunca uzanan kayalardan oluşan bir yol vardır. Bu yol bir yerde aniden kesilir. Bunun hikayesini rahmetli Barış Manço'da 7 den 77 ye programında görüntüleyip anlatmıştı. Bu yol denizden bir iki metre içerde olup suyun dizlere geldiği bölümdedir, hemen ardından kumluk kısım başlar. Kayalardan kıyıya kadar olan bölüme ise "küçük deniz" deriz biz, özellikle küçük çocuklar için doğal bir havuz şeklindedir. Deniz dalgalı ise kayalar dalgayı kırar orası hep sakin ve sıcak olur.

Bu yolun tarihi hikayesi ise şöyle. Tekirdağ tekfurunun (beyinin) bir kızı varmış ve bu kızı almak isteyen mert bir delikanlı (galiba bu Barbaros Beyi oluyor). Babası kızı vermemek için delikanlıdan çok zor birşey istemiş, eğer denizin içinden bir yol yapar ve gelin arabasının tekerlekleri şapur şupur ederek giderse kızını vereceğini söylemiş. Hikayenin sonunu tam bilmiyorum ama o yol yapılmış, ta Tekirdağ'dan Barbarosa kadar (ancak şimdi Tekirdağ sahili doldurulduğu için bu yol sadece bizim oralarda kalmış). Ya gerçekten yol bitmiş ancak gelin arabayla giderken denizin içinden araba devrilmiş ve ölmüş, ya da bu yol hiç tamamlanamamış şeklinde hazin bir sonu var.

Aşağıdaki resimde görülen kayalık ve yosunlu yerler işte bu yolun resimleri. Keşke uazktan da çekseydim. Ancak bir olumsuz yanı var, kayalardaki midyeler yüzünden öbür tarafa geçmek biraz zahmetli oluyor, neyse ki ben bir kesikle kurtarmışım dün :)

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Kartvizit Tasarımı

Temmuz 15, 2009 27 Comments

Buradaki kalitesi orjinali kadar iyi görünmese de ilk yaptığım kartvizit tasarımını paylaşmak istedim. Daha önce blog şablonunu yaptığım CookieRella için hazırladığım kartın ön ve arka yüzü farklı olacak ve dikey yerleşimi sebebiyle de biraz daha alışılmışın dışında oldu.

Bu kartı oluşurmak için uzun araştırmalar sonunda bulduğum hazır figürleri kullandım. Ağaçta yetişen cupcake ler ve uçuşan kelebekler fantastik bir görünüm verdi.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Mezuniyet Töreni'nin Ardından

Temmuz 13, 2009 19 Comments
Daha önce fakültemizin mezuniyet töreni komisyonunda yer aldığımı söylemiş ve sponsor bulduğumu da ilave etmiştim. Hafta sonu mezuniyet törenimizi gerçekleştirdik ve resmen bittik.

Cuma akşamı saat 7 ye kadar süren provanın ardından , Cumartesi günü ise saat 2 de başlayacak tören için prova yapmak için 9.30 da okuldaydık. Maalesef hem Cuma hem de Cumartesi sabahı provalar çok kötü geçmişti. Ses düzen herşey aksadı doğrusu kesin berbat geçecek diye korkmaya başlamıştık.

Ancak mucize gibi birşey oldu, hiç bir sorun ve hata olmadı. Sunum, ses, ışıklar, müzik aksamadan gerçekleşti ve yıllardır yapılanların içinde kesinlikle en iyi tören gerçekleşti. Öğrenciler ve tabi biz de koptuk, deli gibi dans ettik sonunda. Törene katılan 352 öğrenci ve binlerce kişi tam anlamıyla coştu.

Törenin ardından ikram salonunda gerçekleşen canlı müzik sırasında en çok da ben ve benim gibi uğraşan asistanlar, hocalar büyük bir oh çekerek dans ettik. Artık üzerimizdeki yükün kalkmasıyla, başarımızın verdiği gururun etkisiyle bir anlamda şapşallaşıp olayı abarttık. Akşam geç saatte eve gittiğimde ayaklarımı hissetmiyordum. Ama bütün sıkıntılar gitti üzerimden.

Kendi mezuniyet törenime katılmamıştım çünkü o zamanlar tüm üniversitenin katılımıyla Veli Efendi hipodromunda yapılyordu. Dolayısıyla (diplomamı da almadığım için) mezuniyet yeminimi ilk defa hafta sonu çocuklarla yaptım. Bu törenin eğlenceli olmasının yanı sıra aslında çok duygusal bir süreç, yıllarca çalışıp ve kimbilir ne zahmetlerle okuyan öğrencilerin, onların sevincini gözleyen anne babaların duygularını tahmin edebiliyorum. Hele fen fakültesi mezunu olmak ayrıca zor çünkü neredeyse en ağır bölümler burdadır.

Üniversite sınav sonuçları dün açıklandı biliyorsunuz. Bir yandan üniversiteye girmek için uğraşan milyonlarca genç, diğer yandan mezun olan ama ne iş yapacağını düşünen milyonlarca genç. İnşallah herkesin gönlüne göre olur.

10 Temmuz 2009 Cuma

Ayşe Gelin'e Ulaşmak İçin

Temmuz 10, 2009 11 Comments
Bir adsız arkadaşımız daha önce Ayşe Gelin'i okuyup şimdi okuyamadığı için benden yardım istemişti. Bu post ona hitaben yazılıyor.

Adsız olarak yorum bıraktığınız için size geri dönemiyorum eğer mail adresime mail atarsanız ben de Ayşe Gelin ile irtibata geçer size okuma hakkı vermesini söyleyebilirim. Ancak tabi kendinizi tanıtmanız lazım.

Aynı şekilde başka kişiler varsa onlar da bu yolu izleyebilir.

9 Temmuz 2009 Perşembe

.Stats.3

Temmuz 09, 2009 19 Comments

Bim bam bom dinleyin dostlaaaar..

Çok keyifli olmasam da daha iyiceyim. Boşverdim kafama takmıyorum. Her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim gerçekten moralime çok katkınız oldu.

Yukarıdaki resim eski mısır tatilimizden. Geçen yazımda tatile ne zaman çıkacağımız belli değilken dün belirlendi. Eşim rezervasyonları yaptırdı. Daha gitmemize zaman var ama iki hafta iki farklı yerde konaklayacağız. Benim bir hafta daha fazladan iznim var onda da annemlerin yanına gideceğim inşallah.

Tatil düşüncesi bile insanı rahatlatıyor.

Gelelim diyet haberime. Aslında bir dönemlik haberimi yazmadım çünkü kilo verememiştim. Bunun üzerine diyetisyenim benden kan tahlilleri istemişti. Tahlilde birşey çıkmasını hem istiyor (kilo veremememin bahanesi olacaktı) hem istemiyordum (sağlık gibisi yok). Neyse hiç birşeyim çıkmadı. Çok şükür tüm değerlerim normaldi. Tabi bu durumda suç atılacak birşey kalmadı :P

Dün akşam gittiğimde 1 kilo kadar verdiğimi öğrendim ama yine beklenilenin altındaydı. Gerçi sıcaklar sebebiyle vücudun normalden fazla su topladığını söyledi diyetisyen.

Şimdi bu fazlalıkları da vermemi sağlayacak bir diyet uygulayacağım ve tatile gidene kadar 4 kilo vereceğim (inşallaaaah). Eğer verirsem artık 50 li rakamlarda olacağım.

Şimdiki diyetimi paylaşayım. Yine bol bol yiyorum.

Sabah: Serbest şekersiz çay, 1 tatlı kaşığı bal yada reçel, 1 dilim peynir, 2 dilim ekmek, 2-3 zeytin, istediğim kadar söğüş (domates, biber,salatalık gibi)

Ara: 10 erik = 10kiraz = 2 şeftali = 1 dilim karpuz

Öğle:
1. seçenek: 3 köfte kadar et, 5-6 kaşık sebze yada salata , 1 kase yoğurt ,1 dilim ekmek.
2. seçenek: serbest tavuklu yada ton balıklı salata.

Ara: 10 erik = 10kiraz = 2 şeftali = 1 dilim karpuz

Akşam: 1 kepçe çorba, -6 kaşık sebze yada salata , kase yoğurt ,1 dilim ekmek.

Ara: Form çayı.

Ben şimdi kaçıyorum sınav kağıtlarınaaa.

Herkese sevgiler.

7 Temmuz 2009 Salı

Biraz Gül

Temmuz 07, 2009 29 Comments

Eskilerden bir resimle başlayayım dedim. Bu resim nedense bana hüznü çağrıştırıyor, ya da içimde öyle bir duygu var bilemiyorum. Kafamdaki planların hepsi gerçekliğe geçemediğinden içimde sürekli kıpırdayan bir his var. Geçecek diye ümit etsem de bilmiyorum sonu ne olacak.

Eşim yakında doktor olacak (doktora tezini bitirecek), sonrasında ya askere gidecek ya başka bir şeyler düşüneceğiz. Ben ne olucam?

Benim ilgi isteyen tezim ne zaman bitecek, kadrom ne olacak?

Bebeğimiz olsun istiyorum bu hangi ara olacak?

Birkaç yere sunum hazırlamam lazım ne zaman ayarlanacak?

Tatile hangi ara gidilecek?

Ev badana olsa iyi olur ne zaman olacak?

Biliyorum tüm bunlar için harekete geçmek lazım ama bunları düşünmekten uyuşmuş beynim nasıl çalışacak?

Sonuçta GeCe boş boş bakıp yazacak birşey bulamayacak.

Aslında izlediğim filmler, okuduğum kitaplar, öğrendiğim şablon bilgileri birikti. Daha neşeli bir GeCe'de görüşmek üzere.

Not: başlık kendime yazılmış bir uyarıdır.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Hand Craft Temasının Yeni Versiyonları

Temmuz 06, 2009 9 Comments
Bunları geçen hafta yapmıştım ama ancak yayınlıyorum. Daha önce yaptığım aynı temanın arkaplan deseni konseptle pek uyumlu gelmemişti gözüme. Daha sonra bulduğum kağıtlarla yeniden düzenledim.



İndirmek isteyenler için pembe arkaplanlı hali burada.



Yeşil arkaplanlı hali de burada.

İndirdiğiniz sıkıştırılmış klasör içinde yan tarafta kullanılan yeşil etiketleri boş halde bulacaksınız. Onların üzerine istediğiniz yazıları yazarak (arşiv, hakkımda, izleyiciler vs) gadget ekleden resim olarak ekliyoruz. Altına eklediğimiz ilgili gadgetinde başlığını siliyoruz. Mesela hakkımda yazılı resmi ekledik, altına hakkımda gadgetini getirip başlığını siliyoruz.

Güle güle kullanın.

5 Temmuz 2009 Pazar

Wordless Sunday : Yellow Filtered Eyes

Temmuz 05, 2009 14 Comments


Bu seferki yazım da wordless olmayacak, çünkü bu resimler sıradan bir yumurta resmi değil.

Siz sever misiniz bilmiyorum ama bu şekilde pişmiş yumurta benim en sevdiğim hali yumurtanın.


Küçükken babam için yumurta yaparken (bazen de kendisi yapar ben seyrederdim) hep bu şekilde yapar, üzerine yağda kızdırılmış kırmızı biber dökerdi. Ben özellikle bu tarzdan nefret eder, üzerinde kalan sülük gibi zar midemi bulandırırdı. Kesinlikle benim yumurtam içinde peynir sucuk gibi bilumum malzemeler olan bol karışık birşey olmalıydı.

Bu sabah kahvaltısı için Ce ye bol karışık bir yumurta kendime ise sahanda yumurta yaptım.

Ekmeği yumurtanın sarısına bandırıp yemenin tadı hiç bir omlet çeşidinde yok.

Yıllar sonra babamın damak zevkine sahip olmam bir tesadüf mü?

Bu sabah yumurtamı yerken çocukken babamın yediği gibi yiyordum, onun gibi onun yüz ifadeleriyle.

Yoksa ben babamı mı özledim?

Not: Sevgili şablonuma nihayet veda ettim. Daha eksikleri var, özellikle flash çok hızlı oldu. Deneme amaçlı sadece iki resim ekledim, ilerde daha çok resimli ve biraz daha süslü olacak.

3 Temmuz 2009 Cuma

Kayıp GeCe

Temmuz 03, 2009 25 Comments
Merhabalar herkese, genelde buraya sıkıntılarımı yazmaktan yana değilim. Çünkü kayıt altına alındığında unutmak daha zorlaşır diye düşünenlerdenim. Ama bu sefer dayanamayacağım, anlatacak kimsem de yok zaten.

Annnemler ablamlar herkes Tekirdağ'da tatildeler. Bir ben kaldım buralarda. Bir önceki posttan sınavların bittiği sanılmış ama nerdeeee. Pazartesi günü iki hafta sürecek bütünlemeler başlıyor. Ondan sonra afların dınavları var Eylül'e kadar sürecek ama Temmuz sonunda izin alacağım sanırım daha fazla dayanamayacağım.

İstanbul'da yaşayanlar bilirler, sıcak ayrı bir dert. Şikayet etmekten kaçınırım ama gerçekten bunalıyoruz. Üniversitede çalışan kişilerin çok modern şartlarda çalıştığı gibi birşey oluşabilir kafanızda ama asla öyle değil. Camı bile olmayan odamda sıcaktan bunalmamak için kapım sürekli açık. Klima değil vantilatör bile yok. Tabi kapım açık olunca tüm öğrenciler içeri dalıyor, zırt pırt hocam sınavlar ne zaman açıklanıcak, şu nasıl olacak, bu ne gibi en gereksiz soruları bile soruyor hatta sırf muhabbet olsun diye geliyorlar.

Sınavlar bitti kağıtlarım bitti biraz kendi işlerime yoğunlaşayım dedim, benim antika huylarım depreşti. Yaklaşık son 10 yıldır şaşmaz şekilde bir acayip düzenim var. Bu aylarda 3-4 gece hiç uyuyamam sabaha doğru sızarım. Ama alarm çalar ve işe gitmem gerekir. O süreç geçince de hayatıma hiçbirşey olmamış gibi devam ederim. Ama bu şey illa ki olur. Gece boyunca uyuma çalışmaları başımı ağrıtır ve uykusuz olduğum için de gün boyu verimim düşer. İşte bu hafta başından beri bu süreci yaşadım. Bir tek dün akşam 10 saat uyudum ve kendime geldim. Ve bir iki günlük boş zamanım da verimsiz geçti. Uff.

Sonracıma, benim bir kan tahlili yaptırmam gerekiyordu. Diyet haberlerimi yazmadım ne zamandır ama geçen gidişimde pek kilo verememiştim ve diyetisyen benden bazı tahliller istemişti. İşte o tahlilleri, fiyat almak için iki yere gösterdim toplam 9 tahlil için bir yerden 180 (yarısı sgk ödeyecek), bir yerden 125 (tamamını ben ödeyeceğim) fiyat verdiler. Ben de yarısını ödeyeceğim seçeneği seçecekken, bizim üniversite hastanelerinden fazlaca yararlanmış olan hocalarım, doğrudan cerrahpaşaya gitmemi önerdi. Genelde ben bizim üniversite hastanelerine gitmekten kaçınıyorum çünkü bana çok kaotik geliyor. Ancak şimdi personel olduğunu söyleyince işlerin çok kolay olduğunu söyleyerek beni ikna ettiler.

Bugün o işi yaptım. Hiç para vermedim ama bol stres kazandım. Personel olduğum için ayrıcalıklıydım, sıra beklemedim falan ama, ordaki kalabalığı, memurların ve doktorların tavırlarını görünce tepem attı. Herkes farklı birşey söylüyor, hiç bir yerde doğru düzgün yönlendirme tabelaları yok.

Benim elimde diyetisyenin verdiği tahlil istek formu vardı. Normalde bana kalırsa cerrahpaşadaki bir doktordan onaylı yeni bir form almam gerekirdi. Personel olduğum için ne istersem verecekler diye ayrıca form almam için yönlendirmediler memurlar. Sonra bir imza için bir doktora gittim, bu form olmaz başka lazım diyor. Beni tersleyip imza atıyor. Allahım sanki ben dedim böyle diye. Birinin uyguladığından diğerinin haberi yok. Doktor olup da saygısızlığı da cabası.

Sonracıma labaratuvara gittim. Zaten gerilmiş sinirlerim burada çatladı. Personel kayıt ayrı bir yerdeymiş. Bir koridordaki odayı bulmak için 4 kişiye sordum. Kimi bilmiyor bile. Neyse bulduktan sonra gittim veznede duruyorum, bomboş. İki kadın muhabbet ediyor beni görüyor ama takmıyor. Neyse sonra aldı. İçeri geçin dedi. Geçtim başka bir odaya geldim, bomboş bekliyorum kan alacak kimse yok. Konuşanlardan diğeri imiş kadın geldi. Kanı aldı binbir uyuşuklukla, ve ben kalkınca kan alma koltuğuna uzandı. Gitmemi bile beklemeden.

İçimden lanetler okudum, bir tarafta yüzlerce kişiden oluşan kuyruk, diğer tarafta boşluktan tembelleşmiş memurlar. Yazık diğer bekleyen insanlara.

Bu arada bu tahliller için para ödemedim elbette. Ancak faturadaki toplam fiyat 30 lira, 180 nerde 30 nerde.

Allah hastanede işleri olanların yardımcısı olsun ayrı bir güç gerektiriyor gerçekten.