29 Mayıs 2009 Cuma

Fırfırlı Etol

Mayıs 29, 2009 43 Comments
Günaydın herkese, bu etolü çok önce örüp bitirmiştim ancak resimlemeye ve paylaşmaya fırsat olmamıştı. Zira resimdeki model olan yeğenim hemen alıp giymeye başladı.
Dün hanfendi benim yanıma gelince bahçede fotoğrafladım kendisini. Makjayı olmadığı için yüzünü bulanıklaştırdık.
Bu etolü önce tığ ile örüp sonra fırfırlarını şişle ördüm, bitince de ütüledim. Önüne de parlak tokadan düğme yaptım. O kadar havalı duruyor ki kursta arkadaşları "Çakma Paris" diye isim takmış.
Gerçekten çok değişik olduğu için dün yolda birisi ne üzerindeki ne kadar güzel dedi. Ee kim ördü tabi hamarat GeCe teyzesi.

Bugün ayrıca İstanbul'un fethi dolayısıyla bu uğurda canlarını feda eden ve emek veren herkese teşekkürler. Dünyanın en güzel şehrinde yaşıyorsak onlara çok şey borçluyuz.

Bir diğer konu da ayrıca bu günün Paşa'nın anne ve babasının evlenme yıldönümü olması. Nice güzel yıllar diliyorum kendilerine buradan. 

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Zayıflamak İsteyenlerin Dikkatine

Mayıs 27, 2009 20 Comments
Merhabalar herkese, pazartesi yazımı yazdığımdan beri çok yoğun geçti günlerim, şu ana ancak fırsat bulabildim girebilmeye. Sizleri gezmeye başlamadan önce aklımda olan bir şeyi paylaşmak istedim.

Bu sayfadaki yazıyı mutlaka okumalısınız. Gerçi bazılarınız okumuş olabilir. Zihinsel güçle zayıflamaktan bahsediyor. Düşüncelerimizin vücudumuzu şekillendirmeye etkisinin olduğuna dair deneyler yapılmış ve tez olarak kabul edilmiş.

Bu habere eşimle çok sevindik. Sevinmemizin nedeni tabiki zayıflama yönünden olması değil, Türkiye'de belki de ilk defa (kesin konuşmayayım tabi ama öyle zannediyorum) zihinsel süreçler ile ilgili bir tez yapılmış ve kabul edilmiş. Yurt dışında bu alanda o kadar çok çalışma var ki, bizde ne zaman olacak diye düşünürdük eskiden. Bu anlamda yolunun açıldığına dair bir işaret bu.

Daha önce de yazdığım Sudan Gelen Mesaj yazımda olduğu gibi çevremizdeki ve kendi bünyemizdeki bir çok cisim (maddi varlık) düşüncelerden etkilenerek form değiştirebiliyor. Biyoloji uzmanları bunlara biofoton adını taktılar ve çeşitli araştırmalar yapıyorlar. Kanseri yenmedeki etkileri de dahil. Ayrıca telepati gibi birçok henüz açıklanamayan ama gerçekte var olan (bu tip şeyler oluyor , açıklayamadığımız için yok sayamayız) konularda inanılmaz araştırmalar yapılıyor.  Ve kimbilir ne ilerlemeler kaydettiler. 

Bizim ülkemizde bireysel olarak böyle çalışma yapanlar olabilir ama kurum dahilinde herhalde yoktur. Daha oraya gelene kadar çok eksiğimiz var, böyle şeyler için Ar-ge labları açmak ülkemiz için şuan uzak bir durum. Ancak bakış açısının değişiyor olduğunu görmek rahatlatıcı, çünkü bir çok üniversitede yeni bilimsel aktivitelere açık hocalar bulmak malesef neredeyse imkansız.

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Buyrun Sabah Kahvesine

Mayıs 25, 2009 36 Comments
Güzel bir haftaya başlamak için mis gibi gül kokulu kahve ikram ediyorum sizlere...
Yanında da gül yapraklı keseler, çalışırken bunaldığınızda biraz koklayıp rahatlayın diye.

NoT: Bu resimleri dün Bir Yastıkta'da yayınladık. Martha'dan aldığımız resimlerden ilkini o kadar kıskandım ki anlatamam. Türk olarak Türk kahvesini böyle ikram etmek hiç aklıma gelmemişti. Gerçi biz şekeri baştan ilave ediyoruz herhalde ondan. Ama bizim adetlerimizde lokum ikram edilir kahvenin yanında. Bir küçük lokumu böyle sunmak ne kadar hoş olurdu. İlk misafirim geldiğinde bu ayrıntıyı kullanacağım inşallah.

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Deterjan Kutusundan Dergi Kutusuna

Mayıs 23, 2009 31 Comments
Geçen gün aldığım deterjanın kutusunu atacakken birden aklıma geldi bunu kaplayıp kullanmak. Çünkü kutu gayet sağlamdı. Aslında çok orjinal bir fikir değil biliyorum ama birkaç gün önce başka bir kutuyu kapladığım bu yazımda bazı sorular olmuştu. Daha doğrusu yapışkanlı kağıtları kaplarken, pürüzlü oluyormuş bazen.

Benim de ilk çalışmalarım öyle olmuştu ama püf noktası şöyle. Yapışkanı tamamen çıkarmıyoruz. Önce bir miktar ayırıp yavaş yavaş ilerliyoruz resimdeki gibi. Tabi burda ilk başlangıç çok öenmli. Çünkü düzgün başlanmazda yamuk ilerliyor ve düzgün olmuyor.
Resimde görüldüğü gibi biraz daha ilerledim. Kağıdın tamamını çıkarmadım.
Ve bitmiş hali, hiç katlanma, yamukluk, hava kabarcığı yada pütür yok. Sadece ben de biraz kaydırmışım zira aşağıdaki resme bakılırsa içe kıvırdığım kısımlar gitgide incelmiş.
Neyseki kağıdım bu hizalama sorununu göstermeyecek bir kağıt. Kareli kağıtlarda yamukluk daha da belirgin olacaktır.

Bu kutuyu önceki yazımdaki dergi kutusu gibi kesebilir ve önden yuvarlak bir delik açabılirdim. Ancak arka kısmını kesmedim çünkü bazı dergiler yanlara doğru yamuluyor ve benim gibi fotokopi kağıdan alınmış yığınlarca çıktınız varsa bunların da dik durması zor. İşte böyle eğilebilen malzemelerimi koymak için tamamen kapalı bir kutu yaptım.

21 Mayıs 2009 Perşembe

.stats. 2

Mayıs 21, 2009 18 Comments
Merhaba, 2. dönem diyet haberleri ile karşınızdayım.

Dün akşam ikinci kontrolüme gitmiştim. Sonuçları yazayım hemen. Okumayanlar için birinci haber burada.

Diyetisyene 3 haftada bir gittiğimi ve bana genel bir liste verdiğini hatırlatayım. İlk üç hafta sonunda 3 kilo vermiştim ve bu sefer o kadar vermediğimi hissediyordum. Doğrusu 1 kilo bile vermemiş olabilirim gibime gelmişti. Çünkü bu sefer o kadar çok yiyordum ki. Bir önceki listeye göre ekmek sayılarım artmıştı vs.

Bir de son üç Pazardır resimlerini koyduğum tatile gitmiştik, bu diyet döneminin başında. Sahi ondan hiç bahsetmedim, resimleri de sormuştunuz. Bolu Abant'tı orası. Ama kaldığımız yer Abant Gölü kenarı değil, göle giden yol üzerinde bir tesisti. Petro Club diye bir yer ve kesinlikle aklım kaldı. Abant Gölü civarına da gittik tabi gezmeye, ama ben kaldığımız yeri daha çok beğendim.

Neyse bilirsiniz Bolu'nun ahçıları meşhurdur. Yemekler süper ötesiydi. Eh bir de açık büfe ve tam pansiyon olunca ben 3 günlük tatil sonunda fazladan 1 kilo falan almıştım.  Aslında tatlı fazla tüketmedim, ama salata ve meze hastası olarak onlardan bolca yemiştim.

Gelince de mümkün olduğunca dikkat ettim ama pek uyamadım, çünkü dediğim gibi miktarlar çok gelmişti.

Çok uzattım lafı, dün gittiğimde 1,5 kg vermiş olduğumu öğrendik (ama belki de 2,5 , hani almıştım ya). Derin bir oh çektim çünkü vermemiş olmaktan korkuyordum. Ama korkmama hiç gerek yokmuş. Sonradan öğrendim ki zaten bu liste bana kilo vermem için verilmemiş.

Bir önceki diyet döneminde hızlıca kilo vermiş oluduğum için, diyetistyenimiz genelde 2. dönemde vücudu dinlendirmek için kilo verdirici değil, koruyucu ya da az verdirici bir liste veriyormuş. Zaten olması gerektiğinden de iyi durumdaymışım. Çünkü akşam ablam ile konuştuğumuzda (virgo- o da aynı diyetisyene gidip 83 den 65 e düştü. Birinci dönemde 5 ikinci dönemde sadece 2 kilo vermişti.)  aslında benim kiloma göre 1,5 kilo eksilmenin gayet iyi olduğunu anladım. Doğrusu böyle bir uygulama hoşuma gitti, gerçekten hızlı kilo kayıpları tehlikeli olabiliyor.

3. dönem diyet listem bana 4 kilo verdirecekmiş. Ama yine bol bol yiyeceğim.

İlk yazıda 1. listemi vermiştim, şimdi 2. yi veriyorum. 

Sabah:
1. seçenek: 2 dilim ekmek, 2 dilim peynir, 3-4 zeytin, maydanoz, 1 meyve, sınırsız şekersiz çay.
2. seçenek: 1 çay barağı süt ve nesfit.         

Öğlen: 1. seçenek: Yarım simit, 1 ayran
             2. seçenek: 3-4 köfte kadar et, 5-6 kaşık sebze, 5-6 kaşık salata, 1 kase yoğurt.

İkindi: 1 dilim ekmek, 1 karper peynir.

Akşam: 2 kepçe çorba (işte bu çok fazla oluyor) ,2 köfte kadar et, 5-6 kaşık salata ya da sebze, 1 meyve.

Akşam 10 gibi: 1 bardak form çayı. 

Bir de bol bol su tabi (çok önemli !)

Toplamda günde 2 tane meyve, 3 dilim ekmek vardı. Bir önceki diyette 4 meyve yiyordum, daha az yediğim için belki canım biraz daha fazla tatlı istemişti. Arada kaçamaklarım oldu dolayısıyla. Ama şimdiki listemde yine bol meyve var.

Bir de belirtmek istiyorum tekrar, Tarifsiz Bir Gece 'de yaptığım her yemekten yiyorum. Özel diyet yemekleri yapmıyorum ve öğlenleri de genelde işyeri yemekhanesinde yiyorum. Ekmeği beyaz ekmek bile yedim. Zaten biraz da vücudumuzu farklı bir yeme tarzına alıştırmamak gerek bence, çünkü diyeti bırakınca da aynı şeyler yemiş olacağım şimdi. Birşey değişmeyecek yani.

Bir de diyetisyene spor meselesini sordum, çünkü sporla ilgili hiç birşey demiyordu. Ben ağır aletli jimnastik değil, bol yürüyüş tavsiye edebilirim hepsi bu dedi. Ama ben eskiden düzenli olarak mekik, ve çeşitli bacak hareketleri yaptığımı yine yapmak istediğimi söyledim. Olur sen bilirsin dedi.

Aslında bunu istememin nedeni şu. Bu diyet dönemi, insana, yeni bir yaşam biçimini alışkanlığa dönüştürmesine vesile oluyor. Vücut bu tempoya alışıyor. Ablam mesela hiç kilo almadı, aşağı yukarı benzer şekilde besleniyor. Ben yeme alışkanlığı dışında kendime hep spor alışkanlığı da kazandırmak istiyordum. Bu sürecin sonunda buna da alışırım diye, spor yapacağım artık. İnsan bir diyetisyene gidince kendini zorunlu hissediyor ve bu zorunluluk sonra alışkanlığa dönüşüyor.

Of ne uzun yazmışım, şimdilik benden bu kadar, görüşmek üzere. Sevgiler.

19 Mayıs 2009 Salı

Gelin 1 Olalım

Mayıs 19, 2009 20 Comments


Bu resim bizim üniversitenin duvarlarında görüp en sevdiklerimden biridir. Atamız İ.Ü.ni ziyarete gelmiş, dersi bölen ve ona hürmet etmek isteyen hocaya derse devam etmesini söyleyip o da öğrencilerin arasına oturmuş.

Bugün 19 Mayıs, Atamızın bize bayram olarak hediye ettiği bir diğer güzel gün. 19 Mayısları haliyle lise yıllarımda daha çok severdim. Çünkü ilkokuldan beri heves ettiğim ancak sadece lisede iken yer alabildiğim bando takımındaydım. Her yıl 19 mayıslarda (ve 29 ekimlerde) erkenden kalkar, bembeyaz çoraplarımı ve eldivenlerimi giyer törene giderdim ve bundan hiç şikayet etmedim. Eteğim beyaz pileli, ceketim ise kırmızı üzerine altın sırmalı ve altın düğmeliydi. O üniformalar içinde insan kendini bir başka hissediyor keşke yeniden olabilsem.

Bu sabah da çok erken uyandım, bir türlü uyku tutmadı ve yazmayı düşündüğüm aşağıdaki mevzular kafamdan yazıya dökülmedikçe rahat edemeyeceğim.

Biliyorsunuz son yıllarda ülkemizde iktidar partisi yandaşları ve ona muhalefet olanlar şeklinde iki kısım oluştu. Her iki taraf da birbirine kızıyor, hatta nefret etmeye başladı. Son seçimlerden sonra ben de nasıl insanlar bu kadar kör olabilir, hala aynı partiye oy veriyorlar diye sitemli ve üzgündüm.

Kafam karışık olduğu zamanlarda en büyük desteği eşimden alırım, onun kafası hiç karışmaz, her zaman objektif ve nettir. Böyle çok canım sıkkın olduğu bir akşam bana şöyle dedi.

"Şu anda tam da olmasını istedikleri gibi davranıyorsun, ülkemizin bu hale gelmesinin nedeni bazı dış güçlerin istediği ve sebep olduğu birşey. Yangına körükle gitmek yerine bu durumu tersine çeverip her iki taraf da anlaşmalı, uzlaşmalı ve bir olmalı" dedi.

Gitgide bu fikre inandım ve şimdi kızgın değilim. Belki daha değil ama ilerde tekrar milletçe bütün olmamızı umuyor ve istiyorum.

Düşünün bir, yıllardır kendi kendimize didişmekten başka ne yapabildik, birçok alanda ilerleyemiyoruz çünkü çok meşguluz kavga etmekle. Bu arada topraklarımız satılıyor ve bilmediğimiz daha bir sürü şey oluyor. Bu kargaşa ortamından kesinlikle her iki taraf da kârlı çıkmıyor.

Şimdi iktidar yandaşları biz sayıca çoğunluğuz, siz gidin bize birşey olmaz diyebilir. Sanıyorlar mı ki şimdi kukla iken daha sonra kuklalıktan kurtulacaklar. Bizim tek kurtuluşumuz yine kendimizde.

Eminim Atam insanlarımızdaki bu "biz haklıyız-hayır biz haklıyız " tartışmasını hoş görebilir ama ülkemiz, önce içten, sonra dıştan bölünse kemikleri sızlardı.

Bu yüzden daha geç olmadan bir olalım diyorum ben. Sonuçta aynı milletin şanlı evlatlarıyız. Bize kendimizden başka yâr yoktur.

Tüm yaşanan tartışmalar, gerilimler unutulur, çok büyük olmadığı sürece. Geçmişe bakınca unutamayacağımız hatalar yapmamamız dileğiyle.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Her Şey Çok Güzel Olacak ve Moonish

Mayıs 18, 2009 36 Comments
Merhabalar herkese günaydın, yeni bir haftaya güzel başlamak istiyorum bu gün.

Artık yetişemediğim işler için dert etmeyi bırakıp, dert etmekle geçirdiğim zamanı aktif olarak harcamaya başladım. Tabi bu da gözle görülür bir fark yaratıyor insanda, öncelikle ruhunda.

Belki bazılarınız biliyorsunuz bu siteyi, ama bilmeyenler için anlatmak istedim. Çok severek okuduğum bloglardan biri. Kelimeleri kulanışındaki ustalığa, bu kadar güzel ifade etmesine bayılıyorum. Sanki bir roman okuyormuş hissine kapılıyorum. Muhakkak okumalısınız : Herşey Çok Güzel Olacak.

Bir itirafım daha var Moonish hakkında. Biliyormusunuz aylar önce ben Moonish'i düzenli olarak okumaya başlamadan önce, bir çok arkadaşımın yorumlarında görür, kendisini gizli gizli ziyaret eder ama nasıl bu kadar çok bloga yorum yazabildiğini anlayamaz, herhalde hiç işi yok diye geçirirdim içimden. Sonra onun düzenli takipçilerinden oldum, nasıl güzel bir insan olduğunu anladım.

En önemlisi de dün akşam blogunu ilk açılış yazısından geriye doğru okumaya başladım. Birçok yazısını okudum, daha iyi tanıdım. Doğrusu yukarda yazdığım gibi düşündüğüm için çok pişman oldum. Canım çok özür diliyorum, bazen insan önyargılı davranabiliyor.

Kendisi ne kadar çalışkan, bilgili, temiz kalpli, çok okuyan, yardımsever ...vs bir çok özellikleri aynı anda barındıran nadir insanlardan biri. Çalışarak hakettiği yere geldiğini düşünüyorum, Allah her zaman gönlüne göre versin. 

Ve bir yazısında ona boş gezen bir insan olduğunu söyleyen yakın bir arkadaşının lafına çok üzüldüğünü ve ardından gün boyu yaptığı şeyleri yazmış. İşte  o yazıdan sonra akşamın bir saatinde ne zamandır elimi sürmediğim tezimi çalışmaya başladım. İçimdeki hevesi uyandıran yazı (ya da oraya kadar okuduklarımın hepsi) o oldu. Bir süredir birşeyleri beklemekte olduğumun, dolunca tam performans çalışacağımı düşünüyordum. İşte o gün geldi. Ve tetiği çeken de Moonish'in yazıları oldu.

Artık bir süre daha çok çalışabilir ve daha az blogumla ilgilenebilirim bilemiyorum. Çünkü günler bir bir geçerken planlarımın daha fazla ertelenmesini istemiyorum.

Allah nasip ederse tezimi bitirdiğimde (ya da bitmeye az kaldığında) anne olmak istiyorum. Bu duygu o kadar yoğunlaştı ki, artık daha fazla ertelemek istemiyorum. Tabi yine her zaman planladığımız gibi gitmeyebilir hayat. En azından öyle umuyorum.

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Dergi Kutusu Kapladım

Mayıs 16, 2009 14 Comments
Biliyorum orjinal bir fikir değil ama uzun zamandır craft işleriyle uğraşmadığım için ruhumu dinlendirecek bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bu kağıtları da bir süre önce almıştım kutu kaplamak için.
Kutu kaplamak yerine aklıma İkea dan aldığımız dergi kutularını kaplamak geldi. Bu kutular en sade olanlarından olduğu için oldukça ucuzdu. Hatta okulda odamda da bir sürü var. Aynı bu şekilde kaplanmış desenli kutula rise çok daha pahalı.
Şimdi bu yapışkanlı kağıtlardan çok kolay ve ucuza bulunabiliyor. Böyle bir işlemle elde edilecek harika kutular kesinlikle hazırlardan daha ucuza geliyor.

Bu arada desen olarak da böyle bir kağıt seçmemin nedeni, son zamanlarda vintage dekorasyona ilgi duymaya başlamış olmamdan kaynaklanıyor. Önce perdeyi değiştirdim yavaş yavaş bütün ev değişecek galiba. Sırada nevresimler, örtüler, tabak çanaklar vs var. Bahar da geldi ya (hatta yaz) evimde komple ferah sıcak bir dekorasyonu arzulamaktayım.

12 Mayıs 2009 Salı

Ter Kokularına Kesin Çözüm

Mayıs 12, 2009 52 Comments
Merhabalar herkese....

Artık eskisi gibi yazamıyorum bloguma, doğrusu da çok farklı şeyler olmuyor hayatımda. İşe git eve gel, uyu kalk vs.

Geçen hafta sonu tatilde olmamız nedeniyle ve de bu hafta sonu da sınavım olması nedeniyle evi bayağı bir ihmal etmiştim. Dün işten geldikten sonra kaç saat olursa olsun temizlik yapacağım dedim kendi kendime. Psikolojimi bozmaya başlamıştı çünkü. İşten gelirken de aktara uğrayıp lavanta esansı almaktı fikrim. Çünkü temizlik suyuna katılan bu esansın evi mis gibi kokuttuğu, günlerce çıkmadığını okumuştum.

Aktara gidince onlarca bitki çeşidi arasında kararsız kalınca üç farklı esans aldım. Lavanta, yasemin ve vanilya.
Aldığım esanslar resimde görülenin aynısı, bunlar aslında yağ imiş ve özellikle masaj sırasında falan kullanılıyormuş. Doğrusu eve gelince temizlik suyuna koyarken çekindim acaba heryer yağlı olur mu diye? Amaan dedim boşver, böylece parkeler cilalanır hehe.

Yer silme suyuna bir kapağın dibiyle lavanta koydum. Biraz da çamasır suyu. Öyle sildim. O kadar keskin ve harika kokusu var ki bayıldım.

Toz alma suyuna ise sadece lavanta esansı koydum. Bugün bile ev hala lavanta kokuyor.

Buraya kadar başlıkla hiç alakalı yazmadım dimi. Vanilya esansından ise gelince biraz koltuk altlarıma sürmüştüm. malum işten gelince pek de hoş değildi kokusu. Sabah uyandığımda hala kokuyordu ve artık deodorant yerine bunu kullanmaya karar verdim. Bu sabah da sürdüm bütün gün hiç çıkmadı kokusu. Ce diyorki arılar üzerine gelecek dikkat et, akşam da bisküvi gibi koktuğumu söyledi.

Vanilya kokusunu çok seviyorum, vücut kokumla karıştığında yakışıyor. Bazı kokular var ki daha da iğrenç oluyor ter kokusuyla karışınca. Aslında önemli olan kişinin kendi kokusuyla bütünleşen bir koku bulmak.

Aslında bu esanslar o kadar hoşuma gitti ki düşünüyorum karıştırıp kendime has kokular üretsem. Boş bir roll-on kutusuna koyup kullanabilirim. Bebe yağı gibi bir kıvamı var.

Fiyatı ise resimdeki 20ml şişe 4 lira (ben 3 nü 10 liraya aldım) ve sadece parmağı batırıp sürmek yetiyor, çünkü çok keskin kokulu.

Şimdi kaç ml olduğuna bakmak için elime almıştım şişeyi elim mis gibi kokmaya başladı. Aslında banyo sonrası vücut yağı olarak da harika olur. Üşenmezsem öyle de deneyeyim.

Görüşmek üzere sevgiler.