Bu süre içinde neler neler yaptık ben bile zor hatırlıyorum. En kaba tabirle artık okul sezonu sona erdiği için (bu hafta kapanıyor), tüm etkinliklerin birer birer finallerini yaptık. Oğlumun futbol dersleri bitti bir diploma aldı; kızımın dans dersleri bitti, bir dans gösterisi oldu; jimsatik dersleri bugün son ama yıl sonu turnuvasını yaptık bir haftasonu; okul biteceği için bir veda partisi; hava güzelleştiği için okulda bir summerparty; bir türlü yapamadığımız gecikmiş bayram pikniği; kız arkadaşlarımla tatil öncesi bir girl night out; son yoga dersim; hollandaca konuşma dersinin sezon sonu son ders partisi; doğum günü partileri; uzun süren soğukların ardından birden bire güzelleşen havalar sebebiyle ihmal ettiğimiz bahçeyi adama döndürmek için ot yolma partisi :) gibi...
Gerçekten çok yoğun birkaç hafta geçirdik ve şimdi ise tatil alışverişi ve valiz hazırlama telaşıyla çok yoğunum. Bu perşembe çocuklarla birlikte İstanbul’a uçuyorum inşallah.
O kadar uzun bir yıldı ki bizim için, özellikle bu yılın başında, kızım okuma yazmayı öğrenmeye başladığı için ekstra zordu benim için. Akademik özelliğim sebebiyle edindiğim beceriden olsa gerek, bana herhangi bir seviyede, herhangi bir dersi anlat deseler, anlatırım. Uzmanlığım olmasa dahi. Nasıl öğreneceğimi ve öğreteceğimi biliyorum. Bu nedenle çocuklarımın okul hayatıyla ilgili pek huzursuz değildim, çünkü ne sorsalar yardım ederim diye düşünüyordum. Fakat Allah’ın hikmeti işte, belki de tek bilmediğim konudan geldi sınavım, o da yeni bir dil. Kızım okuma yazmayı öğrenecek ama ben o dili bilmiyorum, nasıl yardım edeyim? Tabi bir yandan öğrenmeye çalışıyorum ama o zaten şu anda benden çok daha ileri bir seviyede. Bu durum bende saçma bir panik yaratıyordu itiraf edeyim. Onu destekleyemeyeceğim, nasıl yapacağız, nasıl öğrenecek gibi bir endişe. Oysa böylesi çok daha iyi oldu. Tabi tamamen kayıtsız değildik ama sene sonunda performans grafiklerinde gösterdiği çılgın pikler, tamamen kendi eseri. Ne kadar gurur duysam az. Ve belki de ona yardım etmeye çalışırken, katı mükemmelliyetçiliğimle kim bilir nasıl da baskı kuracak, ruhunda yaralar açacaktım. Çok teşekkürler Allah’ım.
Bazı hollandalı çocuklar, sene başında, daha önce okuma yazmaya başlamış durumdaydılar. Biz bilmediğimiz bir dil olduğu için çaba göstermemiştik. Diğer yandan yine hollandalı olup kızım gibi sonradan öğrenenler de oldu. Fakat onlar için de elbette evde destek söz konusuydu. Öğretmeni toplantıda, Dila çok ciddi bir gelişme gösterdi ve sınavda tam da ona öğrettiğim gibi yaptı demiş (senede iki kez merkezi bir sınava giriyorlar). Bu onun da çok hoşuna gitmiş çünkü kızım, tam olarak onun öğretmenliğinin performansını temsil etmiş oldu. Harici faktörler, hollandalı çocuklara göre çok daha azdı çünkü.
Şimdi oğlum 3. sınıfa geldiğinde, okuma yazma sürecinde ne yapacağımızı az çok biliyoruz. Tabi o şimdiden duyduğu kelimelerin harflerini hecelemeye başladı. Belki daha farklı bir sürecimiz olur bilemiyorum. Ocak ayında okula başladığından beri geçirdiği 6 ayda, çok olumlu gelişmeler katetti. Yazma, resim yapma, el becerileri çok daha iyi. Matematik ise onu çok cezbediyor. Fakat her geçen gün daha çok öyle olduğuna inandığım birşey var ki, oğlum Hassas Çocuk kategorisinde. Bu yüzden, özellikle yeni ortamlarda ve öğretmenlerine karşı aşırı çekingen. Evde çenesi hiç kapanmayan çocuk dışarda sus pus. Tabi bu da dil gelişimini etkiliyor. Onun testinde de kavramlar, sayılar gibi mantık konuları en üst seviyedeyken, sosyal becerileri orta seviyede çıktı. Önümüzdeki dönemde bu konuya yoğunlaşmamız gerekecek gibi görünüyor. Yine de bence çok iyi durumdalar, beni o teste soksalar en düşük notları alırdım herhalde. Yabancı bir dilde büyük başarı.
Kızımın hollandalı bir sınıf arkadaşı var, okuma yazmayı önce öğrenenlerden. Bir gün başka bir çocukla olan ilişkilerini bana şöyle tanımlamıştı annesi. “İkisi de annı seviyede olduklarından iyi anlaşıyorlar. “ Ben ilk etapta bunu aynı şeylerden hoşlanıyorlar diye yorumlamıştım ama meğer bu iki çocuk sınıfta en çalışkan olan iki çocukmuş (ama kız yine de Dila’yı seviyor beraber oturuyorlar hatta). Sonradan bu velinin yaklaşımı beni öyle huzursuz etti ki anlatamam. Senin kızın çalışkan değil demek istemiş meğerse. Yüzüne söylemedim tabi ama elimi belime koyup şöyle diyesim geldi. Hanııım hanııım sen git başka bir ülkede yaşa, bakalım o çocuk orada aynı olacak mı? Benim kızım şu an üç dil birden konuşuyor, profesyonel jimnastik yapıyor, piyano çalıyor, yüzmede hollandalılarla yarışıyor. Senin kızın daha ingilizce bile bilmiyor (ki o yaşta ingilizce konuşan çok hollandalı çocuk var), bir tek onunla konuşamıyorum. Bi de kalkmış benim kızımın seviyesini eleştiriyorsun.
Ya biliyorum, çocuklarımı çok övdüm ama inanın sizin türkiyede ayak üstü çocuklarınızı anlattığınız ortamların hiç birine sahip değilim burada. Hatta hiç kimseye anlatamadım, bloguna azıcık yazıp rahatlamış bu anneyi affediverin.
Oh be bu yılı da bitirdik yarabbi şükür.
Bekle bizi tatil....
Tatili hak ettiniz hepiniz <3 Hiiiiç sorun etme, öyle herkesi kendiyle / çocuğuyla karşılaştıran insan çooook, ve nedeni de tamamen yetersizlik ve güvensizlik korkusu. Öyle düşününce bırak, bir kulağından girsin diğerinden çıkar elbette :)
YanıtlaSilİyi tatiller <3
Çocuklarımızın güzelliklerini paylaşmadıktan sonra niye açtık ki biz blogları canım :)
YanıtlaSilİyi tatiller :) Kadıköy'e yolun düşerse beklerim :)
Hepinizi ayrı ayrı tebrik ederim❤️ Kızdıkça çocukları çekiştiriyoruz gelip yazıyoruz, hiç övmeyecek miyiz :)
YanıtlaSilİyi tatiller!
heralde çocuğu üzerinden kendine ego payı biçmiş. hiçbir aklı başında anne öyle bir kategori düşünmez çünkü 😀 bu arada ailecek komple kendinizle gurur duyun bence de 🌹
YanıtlaSilAyyy,, yıllar önce Dila'nın gelişimini gün be gün okurken sonrasında ben de blog okumayı bırakmıştım. Ne tesadüf ki yıllar sonra twittera da girmiş paylaşımını görüp yazını okudum. Arada hiçbirşey kaçırmamışım ne güzeell... Teşekkürler
YanıtlaSil