Geçenlerde yine fb grubunda konusu geçmişti. Ay yazııık ağaçları kesiyorlar, sonra çöpe gidiyor cıks cıks dediler bazı kişiler. Ben de önceden benzer düşündüğümü ama Hollanda’ya taşındıktan sonra fikrimin değiştiğini yazdım.
Burada yaşadığım için görüyor ve duyuyorum, Hollanda gerçekten tarım konusunda aşmış. Konya ovası kadar bir ülke tarım ihracatında dünya 5. olmuş. Önceden vazo çiçeklerine sıcak bakmayan ben her hafta vazo çiçeği alır oldum. Bahçemde de görüyorum, çok çiçekli bitkilerde çiçeklerin düzenli budanması bitkinin gelişimi için önemli. Zaten üzerinde kaldığında bile bir süre sonra soluyor çiçek. Neden hem satılıp milli gelire dönüşmesin? Mesela lale tarlalarının asıl amacı soğan üretip bu soğanları pazarlamak. Ama bu soğanlar bir de çiçek veriyor. İşte çiçekler de satılıp ayrıca gelir oluyor fena mı? Zaten solup gidecekler tarlada kalsalar.
Çam ağacı meselesine gelince, elbette onlar da ticari olarak üretiliyor ve satılıyor ama, Hollanda için konuşacak olursam ağaç sıkıntısı olmayan bir ülke. Şehir içleri bile yeterince ağaçlı ve hatta ağaçlar çok çabuk büyüdüğü için düzenli olarak budanması, kontrol altına alınması gerekiyor. Mesela evimizin yakınındaki ormanda ara sıra dozerlerle yapılan toplu katliamı kınardım. Oysa dikkatli baktığımda meşe palamudu, fındık gibi ağaçların etrafında irili ufaklı bir çok küçük ağacın olduğunu görürdüm. 20 mt.lik kocaman bir ağacın yanında 1-2 mt lik küçük küçük ağaçlar... Bunlar tohumlarla kendiliğinden çıkmış, bıraksalar kocaman ağaç olacak ama bir diğer taraftan da ormanda diğer büyük ağaçlara mesafe kalmayacak, gitgide sımsıkı ağaçlarla dolu kaotik bir orman olacak... İşte bu ufak ağaçları, benim boyumu aşmış çalılıkları hep temizlerlerdi. Orman bilimci değilim ama biraz dikkat edince bunun, hem doğa hem insanlar için gerekliliğini anlayabiliyorum.
Yine bazen çok kocaman ağaçları acımasızca budadıklarını ve bir kere de kocaman bir salkım söğüdün, ağırlığına dayanamayıp kendiliğinden kırıldığını gördüm. Bir fırtınada ise, 5 katlı apartmandan yüksek bir ağacın, apartmanın çatısını göçerttiğini. Bir yanım, insanların olduğu yerde doğayı böyle kontrol altına almamız gerektiğine hak veriyor vermesine de diğer yanım da, biz insanlar olmasaydık o ağaçlar ne güzel büyür, kimseye de zararı olmazdı diye düşünüyor. Fakat dikkatli düşününce bu doğru değil. Kendi doğasına bırakılsa bile, ağırlığından ağaçlar yine devrilecek, fırtınadan dalları kopacak, belki şimşek sebebiyle yangın çıkacak orman yanıp azalacak ama doğa yine büyüme dengesini koruyacaktı. Çünkü gerçekten sulak bir yerde doğa büyük bir hızla büyüyor.
Bunu bahçemden bile anlıyorum. Sadece 3 hafta yaz tatilinde tertemiz bahçem otlarla doluyor, hiç yolmazsam duvarlar yabani sarmaşıklar ile kaplanıyor. Sürekli bir bahçe atığı oluyor Hollanda’da. Bu yüzden haftada bir kocaman bir çöp kutusunda biriktirdiğimiz organik çöpleri almak üzere özel çöp kamyonu geliyor. Otlar, yapraklar hiç bitmiyor.
Çam ağacı meselesine gelecek olursak, yine onlar kullanıldıktan sonra bu çöp kamyonları tarafından toplanıyor. Özel olarak bu iş için yetiştirilenleri de var, budanıp satılanlar da. Belki de bazı ağaçlar bahsettiğim gibi ormanı seyreltmek anacıyla kesilmiş olanlar. Çünkü zaten ağaçların budanmaya, ormanların seyreltilmeye ihtiyacı var ve budanmış ağaçlar çöpe gitmeden önce evlere gitse, bunun hem ekonomiye, hem de o eve katacağı neşe sebebiyle toplum psikolojisine katkısı olacak. Neden olmasın ki? Tabi ki ülkemiz gibi ormanların günden güne azaldığı, bir fidanın bile kıymetinin çok olduğu yerlerde en güzeli, doğaya kazandırılan bir ağaç. Evinize çam ağacı alacaksanız saksıda alın, sonra onu bir yere ekip tekrar doğaya kazandırın, ne güzel olur.
Biz ne yapıyoruz derseniz, henüz hiç gerçek ağaç almadık. Ev sahibinden kalma kocaman bir yapay ağaç bulduk çatı katında. Pek de güzel gayet iyi durumda. 4 yıldır onu çıkarıp kaldırıyoruz. Ama gerçek ağaçlı mis gibi çam kokan bir evi de merak etmiyor değilim.
Pencereden sokağı göremiyor ya da bahçesi meyveden kirleniyor diye ağaç kesen bir millet olarak bu çam ağacı konusunda pek hassasız ya gülesim geliyor :(
YanıtlaSilValla doğru dedin. Annemler neredeyse 40 yıldır aynı sokakta oturur eskiden çok ağaç vardı şimdi sıfır. Hele bir kaldırımda bulunan minik bir dut ağacını (ama yi meyve veriyordu) her yer batıyormuş diye kestiler iki yıl önce. :(
SilDut ağaçlarının kaderi bu sanırım, benimkini de komşular kesti :(
SilAslında birisi meyve dökme döneminde ağacın dallarına mandalla bir çarşaf koysa, meyveler ona dökülse isteyen yese, ah ah çözüm bulmak kolay da yapacak insan yok.
SilMerhaba, benim evimdeki ağaç gerçek ve saksıda. Saksıda küçük bir limon ağacım var, bahçedeydi ama içeri aldım kış diye. Üzeri çiçek dolu dolayısıyla çam kokusundan çok limon çiçeği kokusu var bizim salonda. :)
YanıtlaSilAh ne güzel burda o tip ağaçlar pek yetişmiyor yeterli güneş olmadığından. Tabi bahçe marketlerde satılıyor saksıda ama oldukça da pahalı
SilSevgili Gece, ben Hollanda'da yasiyorum, kucuk limon agacimi yaz sonu cok uygun bir fiyata aldim Intratuin'dan , sezon sonu indirimiydi ;) Ilk yorumum biraz karisik olmus soyle bir baktim da, bir de gercek cam agaci var salonda ama limon sayesinde cam kokusu duyulmuyor demek istemistim :)
SilAy bunu duyduğuma çok sevindim
SilKesinlikle katiliyorum. Gidip ormandan agac kesilmiyor sonucta. Bunlar zaten christmas donemi icin yetistiriliyor. Bu yil da Deniz kucuk diye minnak bir agacla hallettik isimizi ama niyetim seneye gercek agac. Bakalim :)
YanıtlaSilSeneye beraber yapalım o zaman 👍🏼
SilBende ayni senin gibi dusunuyordum Gece, ta ki Norvec'te yasamaya baslayana kadar. Gulcin'in de dedigi gibi bu agaclar bunun icin ozel olarak yetistirilen agaclar (ve hayli de fiyatlilar gercekten) Biz 5-6 yildir gercek agac aliyoruz.
SilGercek agac kokusu nefis gercekten.
Bizim ülkemizde herkes değerlerine çok sadık konuşurken, ama işe geldiğinde herkesin bir aması oluyor. Boşa denmemiş "Ayinesi(aynası) iştir kişinin, lafa bakılmaz" öyle gerçekten. Benim memleketimde herkes toprakseverdir, yağmurseverdir, doğaseverdir ama yaşadığım yerde öyle değil(Ankara), insanlar yağmur yağınca mutsuz oluyor, evin önünde kalabalık diye ağaç kesiliyor, yabani otlar sarıyor bahçeleri, uğraştığımız şeye bak bide bunla uğraşıyoruz deniyor. Sonra adı kuru oluyor, verimsiz oluyor. Geçen yıl yan bahçede kocaman bir erik ağacı vardı onu kesmişler, günlerce üzüntüyü üstümden atamadım, gidip kökünü falan elledim. Çünkü her yıl erik veriyordu ve sokakta oynayan çocuklar o eriklerden yiyordu. Her zaman bunu söylerim, hayatımıza giren her şey biraz imtihan, biraz şükür, çokça sabırdır. Burada gördüğüm şeylere sabretmekte zorlanıyorum bazen. Sanırım şimdi de biraz konudan saptım :) ama sen beni anladım umuyorum :) sevgiler...
YanıtlaSilBiz hep gerçek alıyoruz, dediğin gibi ilk seferlerde çok üzülüyordum ama şimdi alıştım, biraz da ağacın fiyatı kadar TEMA'ya yardımda bulunarak vicdanımı rahatlattığımı sandığım için sanırım.. Burada zaten domates falan gibi düşünüyorlar bu zavallı çam ağaçlarını. Ben de plastikten daha çevreci buluyorum.. Mis gibi de kokuyor :)
YanıtlaSil