Çocuk sahibi olunca, gözümüzde öyle değerli ve biricik varlıklar olduklarını hissediyoruz ki, en güzel, en akıllı, en becerikli bizim çocuğumuz olsun, onu tüm diğer çocuklardan daha donanımlı yetiştirelim, farklı olsun, kalitesiz müziklere ve dizilere maruz kalmasın, çevresinde bayağı insanlar olmasın... diye uzayıp giden umutlara kapılıyoruz.
Her ne kadar, insan özünde önce birey olsa da, bu birey toplum içinde var oluyor ve toplumla olan ilişkileri tüm hayatını etkiliyor. Toplum içinde ne derece yer edindiğine bağlı olarak psikolojisi de etkileniyor. Çok aykırı yetişmiş bir insan, çevresinıode benzer zevklere sahip bir topluluk bulamayınca kendini yalnız ve mutsuz hissediyor.
Bizim gibi anavatanından başka ülkede çocuk büyütenler için bu durum ilave bir çelişkiye daha yol açıyor. Anne baba kendi kültüründe büyümüş ve çocuğunu o şekilde yetiştirmeye eğilimli ancak, çocuk başka kültürle büyümüş bir toplumun içine girecek. Bu iki farkı düzgün bir şekilde birleştirenler, kültürel olarak zengin, ekstra özelliklere sahip çocuklar yetiştirmiş oluyorlar. Bizim de kendi çocuklarımız için gayretimiz bu yönde.
Üye olduğum Facebook grubunda açıkça olmasa da özünde bu çatışmayı işaret eden sorunlarla karşılaşmış anneler fikir danışıyorlar. Bir yanda alışılagelmiş beklentiler, diğer yanda yeni ülkenin standartları. Bazen eskisinden vazgeçilemiyor, yenisi için fırsat doğmuyor ve bu durumda insan bocalıyor.
Bunlardan biri şöyleydi. Haftanın 5 günü sabahtan akşama kadar çalışan annebabanının çocuğu için, okul, anneye çalışma saatlerini düşürme önerisinde bulunuyor. Çünkü çocuk haftanın 5 günü okuldan sonra da afterschool denen merkezlere gidiyor ve Hollanda’da çok yaygın olan arkadaşlara gidip gelmeleri (playdate) pek yapamıyor (anne haftasonu yapmaya çalıştıklarını söylüyor ama çoğu Hollandalı aile haftasonu farklı programlar yapıyor). Dolayısıyla çocuk da bu playdate’lere özeniyor.
Grupta okul size karışamaz şeklinde yaklaşımlardan tutun daha iyimser yorumlara, farklı önerilere kadar çeşitli fikirler sunuldu. Bir yorum da Hollandalıların kariyerleri düşük olduğu için sizin kariyer yapmanızı çekemiyorlar şeklindeydi. İçimden güldüm. Biz neden kariyer kariyer diye tutturmuştuk acaba? İşsizler ordusunda kendimize iş bulmak için olmasın. Burada ise, çiçekçi de tamirci de çöpçü de yaptığı işten hayatını sürdüreceği ölçüde kazanıyor ve mutlulukla çalışıyor. İşsiz kalma sıkıntısı yok ise neden hem çalışıp hem çocuğuna zaman ayırmasın? Genelde ufak çocuklu anneler 3-4 gün çalışıyor ve zamanlarını çocukla geçiriyor. Bu o kadar olağan bir durum ki, çok çalışıp çocuğuna vakit ayırmamak anormal karşılanıyor.
Yine de bu yazıda asıl bahsetmek istediğim bu aile ve tutumu değil elbette. Onlar kendi doğrularına kendileri karar verecekler, seçimlerinin çocuklarına olan artı eksi getirilerini kendileri dengeleyecekler. Yalnızca o çocuk açısından bakınca içim biraz buruluyor, çünkü, çocuk sanki herkes böyleyken neden ben böyleyim diye düşünüyor gibime geliyor.
Aslında, ben de bu zamana kadar çocuklarımda böyle kültür farklılıklarından doğan çelişkilere maruz kaldım. Şimdi de onlardan bahsetmek istiyorum aklıma geldiğince.
Birincisi yemek mevzusu. Kızım zaten zor yiyen bir çocuk ama bir de ben onu Türk mutfağına alıştırınca olan oldu. Okula başladığı 4 yaşına kadar öğle yemeklerimiz sıcak yemeklerdi. Fakat Hollandalılar öğlen sandviç yiyor ve kızım hiç yemez. Beslenmeye sıcak yemek koyamıyorum elbette. Zengin sandviçler onun için fazla karışık, şimdilik arasına tahin pekmez sürdüğümüz ekmek (soran arkadaşlarına fıstık ezmesi diyormuş bu arada) ve yanına bazen salatalık bazen zeytin bazen salam gibi ilavelerle 1,5 yıldır aynı menüye ısrarla devam ediyoruz. Ben saat 2,5ta eve geldiğinde normal bir öğle yemeği ile açığı kapatmaya çalışıyorum, sanki ara öğün ile öğle yemeği yer değiştirmiş gibi oluyor ama yeme içme sıkıntısı partilerde, okul yemeklerinde falan kendini gösteriyor. Genelde aç kalıyor.
Bir diğer farklılık yüzme derslerinde ortaya çıktı. Buradaki bütün çocuklar 4 yaşından itibaren yüzme derslerine gider ve diploma alırlar. Bu diplomalar olmadan tatillerde bile derin havuzlara giremezler. İlk diplomanın alınması ortalama 1 yıl sürüyor ancak kızımınki biraz daha uzun oldu (daha bitmediği için tam süre veremiyorum). Çünkü 4 yaşında başladığında öncesinde bireysel olarak gittiğimiz havuz eğlenceleri, tatillerdeki yüzmelerden öte bir tecrübesi yoktu. Sudan da korkuyordu, alışması zaman aldı derken haliyle uzadı. Fakat şimdi de onunla başlayıp bir üst seviyeye geçen çocukları görünce, benim ne zaman, neden ben de geçmiyorum şeklinde sıkıntıları başladı. Neyse ki yakında bir level atlayacak da bu ara yine hevesli.
Oysa Hollandalılar 1-2 aylıktan itibaren yüzme derslerine başlıyorlarmış. Kızım gibi olmasın erken başlayalım deyip de, Eylül ayından beri düzenli olarak oğlumu götürdüğüm bebek ve toddler yüzme derslerinde oğluma yine geç kaldığımı gördüm. Onun yaşındakiler almış başını gidiyor. Bizimki suya dalmakta pek gönüllü değil. Oysa, şu akıllarının başına gelmediği kör cahillik döneminde (ortalama 2 yaş öncesi) çocuklar daha kolay alışıyor. Umarım 4 yaşına geldiğinde diğer Hollandalı arkadaşlarına yetişmiş olacak ama şu yüzme olayında Hollandalılara yetişemedim malesef.
Bir diğer mesele de aktiviteler. Her çocuk en az bir spor, bir sanat, bir de yüzme derslerine gider okul dışında. Daha fazlasını yapan da var elbet. Kızım bu yıl ritmik jimnastik ve piyano dersleri alıyor, yüzme de var. Bunlar düzenli olanlar. Oğlum sadece yüzme olarak kaldı ona da birşey bulmam lazım. Lazım diyorum neden çünkü diğer çocuklar böyle donanımlı yetişirken benim de elimden geleni yapmam gerekir. Zaten kurslara erişim ve fiyatlar çok makul olunca, yapmamak çocuğu bir nevi mahrum etmek anlamına geliyor. Evde yemek var ama sadece ekmek veriyormuşsun gibi.
Sonra mesela daha ufak çaplı farklılıklar da var. Havalar güzelken tüm işi gücü bırakıp parklara götürürler çocukları. Anne evde işim var evde oynayın demez mesela. Güneşi alması, tırmanıp koşması, taklalar atması lazımdır. Okulda demir çubuklarda takla atamayan çocuk yoktur hiç, hepsi fır fır döner. Okul çıkışında çocuğu takla atsın diye sabırla bekler.
Çocuklara karşı gösterdikleri sabır da ciddi oranda farklı ayrıca. Çocuğa dikkatini vermeleri, büyük insan gibi dinlemeleri, söz hakkı vermeleri. Sen çocuğuna böyle yapmasan olmaz, olmuyor. Neden benim annem öyle değil diyor.
Bu liste uzar gider ve elbette her zaman iyi örnekler yok, kötü örnekler de var çocukların karşılaştığı. Fakat çocukların saf kalbi, iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı ayırt etmede ve farketmede çok başarılı. Dolayısıyla, toplumda bizden daha iyi örnekleri gördüğünde bunları talep etmeye daha yatkın çocuklar. Ne diyelim biz de onlar sayesinde daha iyi insan oluyoruz.
Bazen düşünüyorum da acaba çocuklarım büyüdüklerinde nasıl olacaklar? Bu farklılıklar onları nasıl etkileyecek, nasıl bir insan olacaklar, iki kültürden hangisine yakın, hangisine yatkın olacaklar? Umarım keşkelerinin çok olmadığı bir çocukluk verebiliriz onlara. Mutlu, huzurlu ve sağlıklı yetiştirebiliriz...
Ne güzel anlatmışsın yine. Ne güzel yerlere dikkat çekmişsin. İnşallah ki çok mutlu bir çocukluğum geçti derler büyüdüklerinde. Çok sevgiler
YanıtlaSilUmarım hepimiz için öyle olur. Yazmak istediğim çok şey oluyor fakat yine yoğunluktan zaman bulamıyorum
SilGececim sana şunu önerebilir miyim: https://www.amazon.de/reer-90430-Edelstahl-Warmhaltebox-Nahrung/dp/B005MFZPH6/ref=sr_1_1?s=baby&ie=UTF8&qid=1510919631&sr=1-1&keywords=reer+thermoskanne
YanıtlaSilUmarım link açılır ama bu bir termos şeklinde yemek kutusu. Almanya'da çocuklar bunu çok kullanıyor çünkü burada bizdeki gibi sıcak yemek alışkanlığı var (günde 1 sıcak 2 soğuk yerler, genelde öğlen nadiren akşam sıcak yerler burada) ve eğer okul illa ki sandviç demiyorsa bu kutuyu çok önereceğim, mis gibi sıcacık ister çorbasını koy ister yemeğini koy. Malesef ben Hollanda'da yaşarken özellikle genç kızların obeziteye yakın oluşları çok dikkatimi çekmişti, tamam spor yapıyorlar çok fitler ama beslenme sistemleri çok yanlış bence. Bizim yemek kültürümüz aşırı salçalı yağlı olmadıkça çok daha sağlıklı bence bu alışkanlığı edinmeleri çok önemli..
Yüzme konusu çok komik, aynı hisler içindeyim. Bir de benim Türk anneliğim tuttu, o saçlar ıslak ıslak nasıl giyinecek edecek (burda anneleri almıyorlar kurslara) boşver dedim yollamadım yüzmeye falan :D Tavuk muyum evet..
Burda 4 yaşına kadar olan kurslarda anne de havuzda ama 4 den sonrakilerde çocuk kendi kendine. Tabi yıkanıp giyinmesine yardım ediyoruz o ayrı. Fakat benim çocuklar asla saç kurutmazlar havuz sonrası bugün de ıslak geldik ufağıyla.
SilKaplara bakacağım Ceren’cim teşekkürler
Ne güzel anlatmışsın, ne güzel konulara değinmişsin. Oradaki annelerin süslü perdeleri, şekilli halıları olmadığı için mi çocukları güneşli günlerde dışarı çıkarabiliyorlar :))
YanıtlaSil