31 Ağustos 2008 Pazar

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Animated Graffiti: Men

Ağustos 25, 2008 4 Comments

Ne zamandır çizim yapmıyordum. Geri döneceğim fakat hala vaktim yok. Bu çizimi aylar önce Facebook'ta yapmıştım. Daha önce eklemeyi denediğim halde başaramamıştım. Resim mause ile yapıldı, çok da güzel değil. Ancak izlerseniz genelde rastgele hareketlerle birşeyler karaladıktan sonra bu karalamaları birşeylere benzetmeye çalışmanın sevdiğim bir yol olduğunu anlayacaksınız. Bu yüzden bu resmi seçtim. Doğaçlama çizim. Başka birkaç örnek daha var belki onları da koyarım.

16 Ağustos 2008 Cumartesi

12 Ağustos 2008 Salı

Diziler / Serials 3

Ağustos 12, 2008 1 Comments
Daha bitmedi diğer diziler geliyor.

CARNIVALE
En son seyrettiğimiz dizi olduğu için hala etkisindeyim. Muhteşem bir dizi. Keşke bitmeseydi. İki sezonluk bir dizi. Fanları devam etmesini istemişler ama adamlar "anlatacağımızı anlattık" demişler. Acaba Türkiye'de bir yapımcı böyle der miydi? Aslında bu dizi gözümüzden kaçmış. Cnbc-e de oynamış bir süre önce. Ancak çok geç saatlerde. Aslında konu itibariyle biraz karamsar bir dizi. İnsanı acayip etkiliyor. Günlerdir aklımdan çıkmayan sahneler var.


Dizi 1934 yılı Amerika'sında geçiyor. Her görüntü eski ve tozlu. Ucubelerle dolu bir karnaval, yoldan geçerken annesinin cesedini henüz gömmüş olan Benjamin'i yanlarına alır. Benjamin küçüklüğünden beri özel yeteneklere sahiptir, ancak bu yüzden annesi şeytan olduğunu düşünüp sürekli dışlamıştır. Ben'in yeteneği hastaları veya ölüleri, başka canlıların canını alarak iyileştirmek veya hayata döndürmektir. Annesine göre ise Tanrı'nın verdiği canı ancak yine tanrı alır, kimse müdahale etmemelidir.

Karnaval, üyelerinin dahi hiç karşılaşmadığı gizli biri tarafından yönetilmektedir. Aslında Ben'in (Benjamin) alınması da tesadüf değildir. Dizide karnavalın elemanlarının ilginç hikayeleri anlatılırken, bir yandan da Ben'in rüyalarında gördüğü Peder Justin'i arayışı sürmektedir. Bir süre sonra yönetim ölür, ölürken de Ben'in yerine geçmesini ve Peder'i öldürmesi konusundaki görevini üstlenmesini zorunlu kılar.

Eski bir hikayeye göre peder, dünyaya cehennemi getirmek için gönderilen şeytani güçleri olan habercidir. Benjamin de onu öldürmesi gereken prens. İkisi de birbirlerinin varlığını hissedebilmekte ve rüyalarında görebilmektedir. Peder insanları etkileyerek kendine bağlı büyük bir topluluk oluşturur. Son bölümde Ben ile peder karşılaşır, peder ölür ama beklenmedik bir son ile dizi biter.

Burada diziyle ilgili Türkçe bilgi var ama yazar pek beğenmemiş. Yorumları okuyun derim ben.

CHARLIE JADE


Bu dizi 2004 te yayınlanmış. Güney Afrika Cumhuriyeti'nde Cape Town'da geçiyor. Seyrettiğimiz zaman ne Türkçe ne de İngilizce altyazı vardı. Yanlış hatırlamıyorsam bir sezonluk bir dizi. Konusu güzel ama bu da bana biraz karamsar geldi. Konu olarak ise paralel evrenler kavramını kullanmış. Mevcut evrenimizin yanı sıra (Betaverse), hiç bir özen gösterilmeyip kaynakların tüketildiği teknolojik bir evren (Alphaverse), bir de insanların sorumlu davrandığı doğal kaynakların korunduğu bir evren (Gammaverse) aynı anda vardır. Alfa evren Gamma'dan bir solucan deliği aracıyla suyu çalmaktadır ve Gamma'dan bir kaç terörist de bunun farkında olup engellemeye çalışmaktadır. Sabotaj sırasında oluşan patlama sonucunda üç evrende de bir çeşit reaksiyon gerçekleşir ve polis olan Charlie Jade Alfa evrenden Beta evrene geçer. Beta evren Alfa'ya göre daha az gelişmiş olduğu için Charlie bu evrende çok zorlanır, tekrar eski haline dönmemin yollarını aramaya başlar.

GILMORE GIRLS

Bu diziyi Ce ile değil, ben tek başıma izliyordum yıllardır. Tam 7 sezonluk bir dizi ve CNBC-e den seyrettim. Aynı bölümleri defalarca izlemişimdir. Çok sıcak bir anne kız ilişkisini anlatan, seyrettiğim zaman beni de içine alıp sürüklediği, hatta Lorelai ile ağladığım bir dizi. Bitti diye çok üzülmüştüm. Çok güzel bir diziydi.

Şimdi de bunca dizinin arasında dar vakitler için sıkıştırdığımız ama sonradan başlı başına müptela olduğumuz çizgi diziler.

TİNTİN

Tintin'in maceralarını bilmeyen yoktur. 24 bölümlük seriyi aklımız başımızda halimizle tekrar seyrettik. Çok hoş senaryolar varmış. Bu arada ingilizcesi en anlaşılır olan, yeni öğrenenlerin rahatlıkla seyredebileceği bir dili var. Kaptan'nın sinirlendiğinde söylediği "Ten thousand thundering typhoons" naraları hala kulağımda.

VEEEE SIMPSONS

Elimizde tam 18 sezonu bulunan 19. sezonu da şuan oynamakta olan Simpson'ları sevmeyen var mıdır? Bana göre bu dizi arada sırada seyredilecek birşey değil, tüm karakterleri ile hakkında tez bile yazılabilecek kadar kaliteli bir yapıt. Senaristlerin yaratıcılıkları inanılmaz. Yoksa 19 yıldır yılda ortalama 20-24 bölüm nasıl mümkün olabilir? Daha önce blogumda yazdığım gibi ben tam bir fanatiğiyim.

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Diziler / Serials 2

Ağustos 11, 2008 0 Comments
Seyretmiş olduğumuz dizilere devam ediyorum.

4400

Cnbc-e de oynamaya başladığından beri seyrettiğimiz 4400'ü haftada bir yayınlanması için beklemekten sıkıldık 4 sezonunu da alıp tekrar seyrettik. Devam etmesini istediğim dizilerden biriydi. Finali de muhteşemdi.

FARSCAPE


5 sezonluk harika bir bilim kurgu. Dünyalı John Crichton, bir solucan deliğine düşüp evrenin başka bir yerinde kendini bulur. Kaçakçıları taşıyan canlı gemiye katılır. Tüm bölümler boyunca Crichton, eve dönüş yolunu aramaktadır. Her bölümde farklı ırklarla tanışır,değişik maceralara atılır. Gemideki arkadaşları bu dünyalıyı zeka olarak geri bulsa da, evrende hiç bir canlıda olmayan duygusal bir yapıya ve duygusal zekaya zahiptir.

Dizide en sevdiğim karakterlerden biri Zhaan, onun resmini de koymadan edemeyeceğim. Zhaan ruhani bir varlık, daima pozitif ve bu yönde güçleri olan biri.
Dizinin tamamında çok yaratıcı görüntüler ve karakterler var. İnsanın aklına gelmeyecek şeyler. Yalnız son iki sezonda biraz baymaya başladı. Son birkaç bölümü bitirmedik. Oysa ben hala merak ediyorum. Bir de dizinin girişinde John Crichton'un ağzından söylenen birkaç cümle var. Atık ezberledik bu cümleleri. Bunları da ekleyeyim.

"My name is John Crichton, an astronaut... a radiation wave hit and I got shot through a wormhole... Now I'm lost in some distant part of the universe on a ship -- a living ship -- full of strange, alien life forms... Help me... Listen, please. Is there anybody out there who can hear me? I'm being hunted by an insane military commander... doing everything I can... I'm just looking for a way home. "

Sonraki sezonlarda da bu cümleler biraz değişti, şunlar geldi :

"Three years ago I got shot through a wormhole. I’m in a distant part of the universe aboard this living ship of escaped prisoners … my friends. I’ve made enemies … powerful, dangerous. Now all I want is to find a way home to warn Earth. Look upward and share the wonders I’ve seen."

What is ODYSSEY 5


Dizinin bir yerinde bu cümle defalarca tekrarlanıyordu. Dizi, Dünyanın yörüngesine fırlatılmış bir uzay aracında iken, gözlerinin önünde dünyanın yok olmasını izleyen bilim adamlarının, üstün bir varlık (seeker diye geçiyor) tarafından kurtarılıp, 5 yıl öncesine geri gönderilmesi ve dünyayı kurtarmalarını konu alıyor. Dünya sentetik varlıklar tarafından yok edilmiştir ve her bölümde bunları engellemek için aşamalar kaydedilir. Bu dizinin girişinde de yine ezberlediğim ve aklımda gece gündüz olan jenerik

"We saw the Earth destroyed, and in a heartbeat everything and everyone we knew was gone. There were five of us, the crew of the space shuttle Odyssey and we were the only survivors. A mysterious being who called himself The Seeker rescued us and sent us back in time. And now we have five years to live over, five years to discover who or what destroyed the Earth, five years to stop it from happening again..."

THRESHOLD

Bu dizi de 2005 yılında yapılmış ve bir sezonluk bir dizi. Hem bilimkurgu hem de macera denebilir. İlk bölümde gökyüzünde ortaya çıkan garip bir cisimden, denizin ortasındaki bir gemide bulunan tüm tayfalar etkilenir ve ölür. Bir grup bilimadamı ve kriz yöneticisi bu gizemli olayı çözmeye çalışır. Bu olay sırasında mürettebattan birisinin telefonla konuşması sonucu cismin sesi başka bir yere aktarılmıştır. Bu sesi dinleyenler etkilenip uzaylı olmaktadırlar. Her bölümde başka bir etkilenmiş kişiyi kurtarmaya ve uzaylıların ırklarını dünyaya yaymalarına engel olmaya çalışırlar. Dizideki ilginç karakterlerden biri resimde görülen cüce, dahi bir matematikçidir.

Diziler / Serials

Ağustos 11, 2008 4 Comments
Evlendiğimizden beri Ce ile tv izlememeye karar vermiştik. Bu yüzden evimize tam teşkilatlı bir tv ve anten uydu vs. almadık. Eski kullandığımız 37 ekran bir tv var sadece, o da eksik olmasın diye odamızda duruyor. Nadiren açılıyor. Televizyonda her gösterileni kayıtsız şartsız seyretmeyi kabul etmek yerine kendi seçtiklerimizi izlemeye başladık: diziler ve filmler.

Orta okula başlarken yabancı dil olarak kuradan Fransızca seçmiştim. Lisede ve üniversitenin ilk yılında olan yabancı dil dersinde de Fransızca okudum. Orta okuldaki öğretmenimiz oldukça iyi öğretmişti ama şimdi nadiren hatırlıyorum. Yüksek Lisans yapmaya karar verdiğimde bilim dünyasında yaygın olan İngilizce'yi öğrenmem gerekiyordu. Hazırlık olarak 2000 yılında bir yıl İngilizce eğitimi aldım, öğrendim. Üniversiteden yeni mezun olduğum için, o yaşta daha bilinçli şekilde yabancı dile sahip çıkmıştım. Aradan geçen yıllarda sürekli okumaktan ingilizcem gelişti. Fakat hala konuşma ve konuşulanları anlama konusunda pek iyi değildim. İşte iki yıl önce evlenmemizle birlikte, yabancı diziler ve filmleri akşamlarımıza eklememiz sebebiyle farkında olmadan, anlayışım ve konuşmam gelişti. Hatta bu sürecin başlamasından birkaç ay sonra hiç çalışmadan girdiğim üds sınavında daha önceki girişimden çok yüksek bir puan aldım. Üds sınavı sorunum kalmadı artık.

Dizileri önce Türkçe altyazılı izlemeye başladık, daha sonra Türkçe altyazısı olmayan dizileri İngilizce altyazıyla seyrettik. Daha sonra da hiç altyazısız olanları da izledik, çünkü bazı diziler ve filmler için altyazı bulma imkanı dahi yoktu. Bu arada söyleyeyim Ce'nin İngilizce ile hiç bir problemi yok, ana dili gibi biliyor maşallah. Amma, gel evde konuşalım benim dilim gelişsin deyince de asla ağzına almayacak kadar Türkçeci.

Şimdi seyrettiğimiz dizileri listeleyeyim. Genelde dizileri Ce seçer, zevklerimiz ortak olduğundan ben de çoğunlukla beğenirim. İkimizde bilimle içiçe olduğumuzdan bilimkurgu türlerini ve değişik fikirleri severiz.

İlki elbetteki LOST


İlk üç sezonu baştan sona üç kere seyrettik, son sezonu Amerika'da oynadıktan birgün sonra düzenli olarak seyrettik. 5. sezon başlamadan bir ay kadar önce 4. sezonu tekrar gözden geçireceğiz. Tüm olasılıklar, ipuçları gibi şeylere kafa yorduk, ama malesef çevremde sıkı bir lostçu yok tartışabileceğim. Son sezonu biraz hızlı geliştirdiler ama bilim adamlarının işin içine katılmasıyla harika fikirler çıktı. Hele Faraday... (acaba benim mesleğimle alakası ne?)

İkincisi LOST ROOM

Bu dizi Türkiye'de de oynadı ama biz çok daha önce seyretmiştik. 1,5 saatlik 3 bölümden oluşan bir seri. Türkiye'de 45 dakikalık 6 bölüm halinde gösterildi. O zamanlar bize Lost'tan daha orjinal gelmişti. Ama adamlar devam etmemişler onca fanlarına rağmen. Harika bir senaryo...

Bir diğeri EUREKA

Tam bir bilim kurgu. İnanılmaz efektler ve dahice fikirler. Bu dizi de biz ilk sezonu bitirdikten sonra Tr de oynamaya başladı. Bir yaz dizisi. Şu anda 3. sezonundan 2 bölüm oynadı ve biz hemen izledik. Diziyi ilk seyrettiğimizde Türkçe altyazı bulunmuyordu, şimdi bulunuyor ama gerçeken seyrettiğim tüm diziler içinde bana en hızlı ve kısaltılmış ingilizce ile konuşulan bu geldi. İlk başlarda takip etmeke zorlanmıştım.

Elbette KYLE XY

Bu diziyi yine Tr de yayınlanmadan önce keşfettik ve seyrettik. 2009 da üçüncü sezonu sabırsızlıkla bekliyoruz. Anne rahminde değil, bir küvette yetişmiş olan Kyle, beyninin normalden daha fazla gelişmiş olması nedeniyle normal olmayan şeyler yapabilmektedir. Bunun dışında dizi çok sıcak bir aile dizisi. Seyredenler aile ilişkileri hakkında oldukça bilgileniyorlar. Bu arada dizinin başrol oyuncusu Matt Dallas ise diğer yıldızların aksine inanılmaz mütevazi, akıllı biri. Bu açıdan da çok takdir ettim.

EARTH 2

1994 yılında bir sezonluk dizi olarak yapılmış ve yayınlanmış bizim TRT'de de oynamış. Ce küçükken seyretmiş -aslında çok da küçük değilmiş ama sanki bana daha önce oynamış gibi geliyor. 1994 de oynadığı bilgisini wikiden bulmuştum herhalde doğrudur- bir daha seyredelim dedik. O yıllardaki yapımlara göre oldukça iyi. O kadar iyi ki Lost'un bazı sahnelerinin Earth 2 den alındığına dair söylentiler var. Bu linkte kısaca özetlemiş. Earth 2 deki True'nun babası (sanırım adı Dangizer olan oydu) daha sonra Lost'ta kısa bir süreliğine göründü ve en son seyrettiğimiz daha sonra anlatacağım Carnivale'de Peder Justin rolünde. Merak edenlere konusu da burda ama ingilizce.
Devamı bir sonraki postta.

7 Ağustos 2008 Perşembe

Jasminskage için bir tasarım / A design for Jasminskage

Ağustos 07, 2008 5 Comments
Bir süredir bloğumun tasarımını değiştirmek istiyorum. Aslında renk ve stil olarak mevcut görüntüsünü beğensem de sanırım eskiden yaygın olan 15'' monitorlere uygun olacak şekilde ayarlanan bu şablonlar, artık günümüzde çok dar kalıyor. Ekranın görüntüsünde çok boş yerler var. Tek istediğim yazı yazılan bölümün biraz daha geniş olması. Bunun için mevcut şablonumun kodundan yazı bölümünün boyutlarını değiştirmeye çalışacağım. Tabi önlem olarak ben de yeni bir blog daha açtım, burası benim deneme tahtam olacak.

Diğer yandan daha önce bloguma uğrayıp bannerlerimi beğenen Jasminskage için bir banner ve avatar tasarlamak istiyordum bir süredir. İtalya'ya gitmeden önce banneri hazırlamıştım. Dün de avatarı yapıp, bunları uygun bir şablonda sergileyip nasıl olduğuna bakmak istedim deneme tahtamı kullanarak. Galiba daha çok pembelerden hoşlanıyor ama, bana göre güzel resimlerin vurgulanması için en iyi fon beyaz. Kendisine birkaç alternatif daha sunacağım, beğendiğini kullansın diye. İşte ilk alternatifim.

4 Ağustos 2008 Pazartesi