31 Temmuz 2011 Pazar

Hayırlı Ramazanlar

Temmuz 31, 2011 5 Comments
Bu yıl ilk defa memleketten uzakta ezan sesi olmadan bir ramazan ayi geçireceğim, ama yine de eşimin yanında ve beraber geçireceğimiz için şanslıyım. Geçen yıl yalnız yaşamıştı bu ayı sevgilim.

Şimdi ona iftar için güzel sofralar hazırlayacağım inşallah. Havaların nispeten serin olması sebebiyle daha rahat geçeceğini umuyorum.

Hepimize hayırlara vesile olan, dualarımızın kabul olacağı bir ay diliyorum.

29 Temmuz 2011 Cuma

Kötü Tüketici

Temmuz 29, 2011 12 Comments

İki gün önce Slovakya'ya geri döndm kısa bir tatilin ardından, daha önce alıp okuyamadığım Gülse Birsel'in kitabını havaalanından aldım ve uçakta okudum. Tüketim konusunda bazı şeylerden bahsetmek istiyordum ki, kitapta da bununla ilgili birkaç yazı vardı, bunun üzerine unutmadan yazmak istedim.

Yazlık kitabı esprili olması bir yana bazı açılardan farkında olmadan bilgi verdiği ve yönlendirme yaptığı için hoşuma gitti. İnsan böyle şeyleri keyifle okuduğunda daha öğretici olacağı muhakkak. Gülse Birsel'de bence bunu yapmaya çalışıyor. Kitapta 50 li yıllardan itibaren günümüze kadar olan neslin çok iyi tüketici olduğunu (yani herşeyi sınırsızca düşünemeden tüketene iyi diyorum pazarlamacılar açısından bakarak), dünyayı yok etmeye başladıklarını, bundan sonraki nesillerin ise bu dünyayı uzun süre daha yaşanılır kılmak için dikkatli olmaları gerektiğinden bahsetmiş. Bir önceki nesil dünyayı hor kullanarak gelecek nesile böyle bir sorumluluk yüklemiş oluyor.

Amerika'da ise son yıllarda ekonomik krizden sonra yeni bir akım başlamış, daha az tüketme, az eşya ile yaşama gibi. Zengin kişiler hayatlarından fazla eşyaları çıkartarak daha küçük evlere geçmiş, kimisi kendini 100 kişisel eşya ile sınırlandırmış vs. Ve yapılan bilimsel araştırmalar da satın alınan maddi bir şeyin (giysi, çanta, ...vs) verdiği hazzın süresinin, kültür ve sanat, keyif etkinliklerine harcanarak alınan hizmetin verdiği keyif yanında çok çok az olduğunu göstermiş. Yani mesela aldığınız şeyi bir iki kez giydiğinizde, yada süper lüks bir evde bir süre oturduğunuzda beyin artık ona sahip olduğu için haz vermiyor, ama keyifle yapılan etkinlikler aylarca zihinde kalıyormuş.

Bunu araştırma sonuçlarından çok önce biliyor ve farkındaydım. Geçen yaz, ablam ve yeğenlerimle dört kız güzel bir gezi yapmıştık. Yolculuk masrafları ve biraz paraya kıyıp güzel bir restoranda yediğimiz masrafları düşündüğümüzde 4 kişi için bayağı bir para harcamıştık. Yemekten sonra dönerken mağazalardaki bazı şeylere içimiz gidince, ve paramız da kalmayınca ablam,"keşke yemek yemeyip bunları alsaydık, sonuçta iyi de yesen kötü de yesen hepsi b*ka dönüşüyor, oysa bu eşyalar kalacaktı" dedi. O an mantıklı gibi görünüyordu ama aylar sonra bana başka bir konuşmada şöyle demişti.

"O gün yaptığımız geziyi hiç unutamıyorum, ne kadar güzeldi, ne kadar keyifliydi."

Oysa alacağımız şeyleri birkaç giyişten sonra sıkılacaktık ve neredeyse 1 yıl sonra bile o gezinin keyfi hatırlanıyordu.

Ben öğrenciliğim zamanımda kısıtlı bütçemden dolayı aşırı alışveriş yapan biri hiç olamadım. Çalışmaya başladıktan sonra da alışkanlıktan olsa gerek, bir şeye ihtiyacım olmadıkça almadım. Sadece giysi değil her türlü şeyi kastediyorum. Kendimi kaybedip de aldığım şeylerin sayısı çok azdır. İstanbul'daki evimizin ufak oluşu sebebiyle de ne ev eşyası ne de giyecek konusunda aşırıya kaçtık. Evimize gerektiği kadar fazla boğmayacak şekilde eşya aldık, alırken kullanışlı ve ekonomik olanları seçtik. Bir şey alacağımız zaman da öncesinde evden bir şeyi çıkarmak gerekiyor, çünkü yer yok. 

Şimdi Slovakya'da ise o kadar az şeyle yaşıyoruz ki. Ev hazır eşyalı olduğundan ev eşyası anlamında bir şey alamıyoruz çünkü kalacak, kişisel eşyalarımızı da taşınma durumunda zor olmasın diye sınırlı tutuyoruz. Buzdolabımız tezgah altı mini dolap olduğundan yiyecek bile stoklayamıyoruz, gerektiği zaman gerektiği kadar alıyoruz.

Hatta burdan İstanbul'a gittiğimizde ev bana o kadar kalabalık geldi ki, Ce ile gider gitmez elden geçirdik. Yine giymediklerimizi Sevgi Mağazasına götürdük, işe yaramayanları attık.

Slovakya'da çok daha az eşya ile yaşadıktan sonra herkese söyler oldum, aslında o kadar çok eşyaya hiç ihtiyacımız yok, hayatımızı kalabalıklaştırıyorlar, zamanımızı çalıyorlar ve paramızı boşa harcıyorlar. İnsan ilk başta aman şunsuz yapamam bu da bana lazım vs gibi düşünse de yapımız gereği yeni durumlara o kadar çabuk alışıyoruz ki, şimdi diyorum bir valiz eşya bana yeter, her yerde yaşayabilirim, eşya olarak olmazsa olmazım neredeyse hiç yok. (Bilgisayarımı dışlamam lazım çünkü tüm işlerimi onda yapıyorum ama herhangi bir bilgisayar da olabilir tabi)


Bir önceki yazıya sevgili Duru Bilge instagram açsana diye yorum yazmış. Bildiğim kadarıyla sadece iPhone için bir uygulama o. Benim telefonum, Samsung Galaxy Spica (çok ucuza-500tl kapmıştım Hepsi Burda'dan, onu da havaalanlarında falan eşimle internetten haberleşebilelim ve gprs ile yolumu bulabileyim diye seçmiştik, o zamanki fiyatı 750 idi). Geçenlerde iphone fiyatının 1850 tl olduğunu gördüm ve şok oldum. 1000 tl den fazladır diye tahmin ediyordum ama bunu beklemiyordum ki ben yakında macbook air bilgisayarımı neredeyse o fiyata aldım ve telefon bilgisayarın yerini tutamaz kanımca. Çünkü benim işlerimi yapmam için bilgisayar lazım. Neyse demek istediğim o ki, şu anki durumumda ben bir telefona o parayı vermem, veremem içim acır. (Ha ilerde trilyoner olursam belki), alanları kınamıyorum, isteyen istediğini alır, çok da güzel bir telefon eminim, zaman zaman arzu etsem de ihtiyacım var mı diye kendime sorduğumda cevabım hayır. Neredeyse her alışverişimde önce kendime ihtiyacım olup olmadığını sorarım. Bundan başka acil durumlar dışında kredi kartı kullanmayız ve üzerimizde gerektiğinden fazla nakit taşımayız ikimiz de.

Diğer yandan hem eşim hem ben gezmeye-tozmaya, kitaba-cd ye para harcarız. Ancak o da en pahalısı değil orta karar olanlarından olur hep. Gittiğimiz oteller herşey dahil oteller olmaz hiç, yada en pahalı restoranlarda yemeyiz. Gerçekten dengeli davrandığımızda karşımıza hep güzel fırsatlar çıktığına şahit oluyoruz. Mesela indirimlere denk geliyoruz ya da çok iyi bir hizmeti çok ucuza alıyoruz.

Evinizi eşyalarınızı bir gözden geçirin bakalım, aslında neye ne kadar ihtiyacınız var? Benim kriterim 1 yıl boyunca bir şeyi hiç kullanmadıysam o evden gitmeyi hak ediyordur. 

28 Temmuz 2011 Perşembe

İşbaşı

Temmuz 28, 2011 6 Comments
Yoktum, gittim geldim. Bol bol yüzdüm, biraz kilo aldım :) , sevdiklerimi gördüm...

Şimdi yığınla iş beni bekler, yine gelicem biraz işleri hafifleteyim.

Sevgiler

22 Temmuz 2011 Cuma

Pratik Anne'nin Yeni Tasarımı

Temmuz 22, 2011 6 Comments

Sevgili Pratik Anne ne istedigini gayet iyi bildigi icin bana sadece yerlestirmek kaliyor, tasarim suresinde en az benim kadar calisti, keyifli bir calisma grubu olustu. Yine bu tasarim sayesinde wordpressin bir cok konusunda kendimi gelistirmeme vesile oldu. Artik bloggerdaki karsima cikan bazi eksiklikleri nasil giderecegimi bildigim gibi wordpressde de rahatim. 

Pratik Anne'nin yeni logosuna ikimiz de bayildik, bir anda kendiliginden ortaya cikiverdi ve 4 kisilik cekirdek ailelerini temsil edecegini dusundum.

Baska tasarimlar da yolda, biter bitmez paylasacagim, sevgiler.

21 Temmuz 2011 Perşembe

Parti Perisi Icin Yeni Görünüm

Temmuz 21, 2011 3 Comments

Cok severek ve ozenerek yaptigim calismalardan biri daha : Parti Perisi,  bu temada her bir yazi alani icin  kenarlarindan tutturulmus resim cercevesi gorunumu kullandim, bu kisim biraz ugrastirsa da oldu, post uzadikca goklere kadar uzanan baloncugun icinde post tarihi yaziyor. Blogger temasi oldugu icin bazi degisimlere imkan vermese de ayni temanin wordpress uyarlamasini da yapacagim sanirim ileride, o zaman cok daha fazla yenilikler icerebilecek.

Gezin bakalim nasil bulacaksiniz

sevgiler

5 Temmuz 2011 Salı

Mutluluk Çarpması

Temmuz 05, 2011 12 Comments
Biliyorsun blogcum, çok değil daha bir kaç hafta öncesine kadar hayatım ne kadar boş idi, sana bol bol ağladım. Yaşamımda bana neşe veren hiç birşey kalmamıştı. Bir daha da öyle olacağını ummuyordum doğrusu. Üstelik, etrafımda gülen insanları görünce aptal olduklarını düşünürdüm, çünkü güldükleri şeyler bana çok aptalca gelirdi.
apartman gisimiz

O zaman anlamıyordum ama anormal olan benmişim, yaşam enerjim gitmiş, huysuz, yüzü asık biri olmuşum. Bunu nasıl farkettiğime gelince, dün alışveriş yapınca hissettiğim sevinçten farkettim. O zamanlar da birşey almak değil içimden gelsin, beni sevindirmezdi bile. Hatta ben alışveriş yaptığımda sevineceğimi hiç ummazdim, çünkü bir şeye ihtiyacın olursa alırsın, bu normal ve doğal birşeydir, çocuk gibi zıplamak da neyin nesi...

biraz yakin cekim

Dün yine dışarı çiktığımda Marks&Spencer'a uğradım. Aman ne kadar güzel indirimler varmış, %70 lere kadar. Hani ben geçen kış bir krem almıştım da hem ucuzluğundan hem de güzelliğinden bahsetmiştim.  O zaman 1,79 euro olan kremden alıp çok memnun kalınca bolca almadığıma hayıflanmıştım.  Ne güzel hediye olurdu, herkese götürebilirdim.


İşte dün gidince bir de ne göreyim, bu kremler (ve daha tabi ki bir sürü kozmetik) hepsi indirimde ve üstelik 3 al iki öde ve yine fiyati 1,79.... Daha çok almak isterdim ama 6 tane aldım, ikisi bedavaya gelmiş oldu.


Sadece krem değil, şampuanlar, duş jelleri, el sabunları, losyonlar... Daha almamak için kendimi zor tutuyorum. Sonra yeni dogan yeğenime ciciler aldim, yine indirimden, oldukça kaliteli ama süper ucuz.


Ve bir de zencefilli gazoz aldım, buradaki magazada yiyecek içecek bölümü de var M&S'nin. Organik veya nadir bulunan yiyecek ve içecekler mevcut. Hele ev aksesuarlari bölümü şahane.


Aşağıda da yolda giderken görüp çektiğim bir reklam tabelası. Union sigorta firmasına ait. Çevirdiğim kadarıyla bir zamanlar Türkiye'de hırsızlık nedir bilinmezdi, bir cüzdan yada saat kaybolduğunda birkaç saat sonra gittiğinizde ayni yerde bulurdunuz gibi birşeyler sayıklamış ama esas vurgusu nedir anlamadım.



Neyse diyeceğim o ki, eğer insan mutlu ise, üç beş kuruşluk şeylere bile seviniyor, içinden zıplamak, aldıklarını herkese göstermek geliyormuş, işte bunu anladım dün ve içimdeki çocuğun hala yaşadığını gördüğüme ise daha da çok sevindim.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Son Çektiklerimden

Temmuz 04, 2011 6 Comments

Bu bir resmi bina, genelde resmi binalarin hepsinin camlarinda ayni ciceklerden var, ayni cicek olmasi bir yana, cicek olmasi bile beni cok sasirtiyor.


Hlavnadaki buyuk en eski kilise, gecen gun gokyuzunun rengi ile tarihi doku cok hos gonumustu, hemen cektim.


Hlavnada tramvay hatti olmasina ragmen, tramvay yok. Ortadan ise su kanalindan su akiyor, sebebini bilmiyorum ama guvercinler icin olabilir, cok guvercin var dogrusu.


Disariya cikinca guzel kizlari gormekten gozum donuyor. Resimlerini cekecegim diyorum ama ya kaciriyorum, ya da kendimi cok ele veriyorum, velhasil bir turlu guzel yakalanmis poz yok :)


Birkac gun oncesine kadar hava nasil da gunesliydi. Tum haftasonu ve bugun de dahil yagisli ve oldukca soguk.

Asagidaki iki resme dikkat lutfen, binalar egri gorunuyor. Cep telefonumla resim cekerken eger yuruyorsam boyle resimler cikiyor. Bazilari gercekten cok ilginc olmus, seviyorum boyle fotograflari. Hiper uzay gibi...




Bu da gunesli gunlerden birinde mutfakta sofra hazirlarken, ustelik aksam saatleri bu.  Buralarda cig sebze ve meyvelerde bir tur virus varmis bu siralar, bu yuzden fazla cig sebze meyve yemiyoruz, yiyeceksek de cok iyi yikayip ve mumkun oldugu kadar az. Salata bu yuzden az malzemeli :}

1 Temmuz 2011 Cuma

F&F ve Tesco

Temmuz 01, 2011 10 Comments
Bu blogda alışveriş ve kıyafet üzerine pek yazı yazmıyorum, fazla iddialı da değilim zaten. Ancak F&F'den bahsetmesem olmaz.

Avrupa'da bulunanalar ve yaşayanlar Tesco'yu ve bu markayı biliyor. Tesco, Avrupanın her yerinde bulunan bir marketler zinciri, F&F'de bu marketlerde satılan tekstil ürünlerinin markası. Türkiye'de de Tesco var diye biliyordum ve biraz önce internetten baktığımda Kipa marketlerinin Tesco Kipa olduğunu gördüm. F&F Kipa'larda var mı hiç bilmiyorum ama, varsa kaçırmayın derim.

Bayağı zaman oldu bir gazetenin meşhur bayan köşe yazarlarından birinin F&F'den yeni bir marka olarak bahsettiğini görmüştüm, daha öncesinde bildiğim için mesaj atıp anlatmak bile geldi içimden, market ürünü olduğunu bilseydi aynı övgü ile bahseder miydi bilmiyorum. Üstelik bir Ingiliz markası olarak lanse etmişti ama ben biliyorum ki %100 Türk Malı,  tabi şirket kime ait bilmiyorum, Ingiliz de olabilir.

Buraya gelip de hiç bir şey anlamadığım dildeki etiketlerle boğuşurken, Tesco'nun tüm tekstil ve mutfak eşyalari bölümünde Türkçe adlarının ve de fiyatlarının yazdıgını görünce nasıl sevindiğimi tahmin edersiniz.  Üstelik birbirinden güzel kıyafet ve aksesuarlarda Made in Turkey yazısını görünce nasıl gururlandım. Burada F&F ürünlerine ciddi bir talep var, tabi fiyatları da bunda etkili, özellikle sezon sonu çok ama çok ucuz oluyorlar, oldukça da kaliteliler.

Evime aynı derecede yakınlıkta iki tane Tesco var, biri geniş bir alana yayılmış tek katlı bir market, diğeri   her katın ayrı bölümlendirildiği çok katlı Tesco. Cok katlı olanda koskocaman bir kat sadece bayan bölümü (yine aynı şekilde bir kat erkek, ve bir kat çocuk) ve aklınıza gelebilecek herşey mevcut.

Ben F&F'den şu ana kadar bir çok şey aldım. Bazen 2-5 euro arası idi aldiklarim. En son 5 er Eurodan iki tane pantalon almıştım.  Fiyatlar ucuz olmasına rağmen kıyafetler dandik değil. Siteden de bakabilirsiniz. 

Dün de biraz uğrayip bir ön araştırma yaptim birkaç da resim çektim.


Mayolar, bikiniler.  Burada dikkatimi çeken bir husus da gayet büyük beden mayoların da olması, Istanbul'da bir kere bir arkadaşimin annesi için zorla bulmuştuk.


Rengarenk askılı yada kolsuz tişörtler 2 tanesi 7 euro.


Bu çantayı beğendim 10 euro


Bu bluzlere bittim 9 küsür euro idi. ( Site adımı çok yukarı koymuşum yeni farkettim, özür)


 Kot ayakkabılar 7,5 euro


Bu babetler 10 euro

Daha yığınla şey vardı da kısıtlı zamanımdan dolayı fazla gezemedim. Çünkü dün koşmaya çıkmıştım, koşunun sonunda Tesco'da durup soluklandim biraz. Iste aşağıdaki resim de koştuğumun ispatı.


Geçen hafta sonu kendime resimdeki spor ayakkabiları aldım, onun gazıyla her gün spor yapıyorum. 99 eurodan 59 euroya inmişti, çok sevinçliyim bu yüzden. Bu ayakkabıdan başka bir de aşağıdakileri aldım. Hırka, yazlık bir hırka ve üzerinde minik kalpler var New Yorker mağazasından sadece 4.95 euro. (Resimde çok kırışık çıkmış )

Havuz için terlik almam gerekiyordu, onu ararken Deichmann'da bu ayakkabılari gördüm vitrinde, buraya fazla yazlık ayakkabı getirememiştim. Vitrinde 12,99 euro yazarken rafta bir de ne göreyim, %50 indirim ve fiyatı 5.95 euro ( bu arada nasil bir yüzde hesabıysa, neyse banane) hemen aldım. Keten ve çok rahat, bir de keten rengi vardi.

Neyse benden şimdilik bu kadar, Deichmann orda da var, bu ayakkabıları çarşı pazar ayakkabısı olarak tavsiye ederim, gerçi çok şık da duruyorlar.