10 Haziran 2017 Cumartesi

Hangi Tatil


Henüz dönüş yolunda olduğumuz bir kamp tatili yaptık, detaylarını umarım yazabilirim daha sonra. Çok güzeldi, minicik bir bungalow, ihtiyacın olan herşey var ama yemeğini temizliğini kendin yapıyorsun. O büyük otellerdeki gereksiz lüks yok, israf yok buna rağmen doyasıya keyif var, zamanı nasıl yöneteceğin sana ait (yemek saati havuz saati döngüsü yok) ister topla ister dağıt ( oteldeki ayıp olmasın kaygısı yok). Yüzlerce bungalow çadır ve karavanın olduğu kocaman ancak elbette sınırlı arazide çocuklar özgür, doğa muhteşem, çok sevdik, bundan sonra her sene gitmeyi diledik.

Ben şahsen böyle kendin yap kendin ye anlayışını seviyorum, bana zor da gelmiyor. Zaten yılın tüm diğer ayları dikkatli besleniyoruz, tatilde karpuz ekmek ye ne çıkar diye düşünenlerdenim. Hafif yiyelim hafif yaşayalım... Üstelik israf da etmiyoruz, herşey dahil otellerde gözüme aldanıp tabağıma doldurduğum yemekleri israf olmasın diye mideme tıktığım sonrasında da ters dönmüş kaplumbağa gibi kaldığım çoktur. O yüzden böylesi daha iyi. Tatilde asıl olan kafayı boşaltmaktır, bunda da olmuyor mu, hem de ne güzel oluyor...

Ve dün gece dönüş yolunda mola vermek için bir gecelik gayet lüks bir otelde kaldık. Şıkır şıkır banyolar, gürül gürül sıcak su (kampta küçük ısıtıcı bazen tekliyordu), yumuşacık kaliteli yataklar (evet kamptaki sırtımı ağrıtmıştı), zengin görünümlü dekorasyon... Oh be dedim lüks ne güzel birşey kendime geldim.

Sonra tabi bir daha kendime geldim, ben ne diyorum diye... Daha dün kamptan mest haldeydim noldu? Bir gün öyle bir gün böyle, insanoğlu ne tuhaf?

Evet belki tuhaf belki değil, her birine ihtiyacımız var. Herkesin her birine ihtiyacı farklı dozda olabilir. Uzun süren kamp yaşamı kimini yorar kimini yormaz, lüks otel tatili kimi zaman şart kimi zaman ekstra.

Modern çağın lükslerini yaşamamış olsaydık yine de lüksü arar mıydık? Ortaçağda falan taş yatak üzerinde uyuyanlar kabarık saman yatakları hayal ederler miydi? İnsanoğlu neden daha hep ileriye gitti? Rahat yaşam konfor için mi? Bu durumda ısrarla ormanda veya kamplarda yaşayanlar (yakın zamanda Doppler isimli kitabı bitirdim- normal hayatını bırakıp ormanda ilkel yaşamaya geçen bir adamı anlatıyor) neyin peşinde? Yaptıkları doğamıza aykırı beyhude bir uğraş mı?

Kafamda bu sorular dönerken damağımda kalan, herşey tatmin olduğun ölçüde güzel. Bir gün onu istersen, diğer gün diğerini istemen suç değil. Hepsi bizim için hepsinin yeri ayrı ayrı. Ve hepsinin bize kattığı farklı...



2 yorum:

  1. Yazınızı okuyunca geçmişi düşündüm. Anadol arabamız, üstünde çadır malzemesi, bazen çadır kurarak bazen bungalowlarda, bazen de uygun butik otel ve motellerde kalarak harika tatiller yaşadık. Şimdi göze alabilir miyim bilemiyorum.
    Çadırımızda her türlü teferruat bulunurdu. Doğum günleri kutladık, misafir ağırladık.
    Yalnız Akdeniz Bölgesiyle Ege'deki çadır yerleri çok farklıdır.Ege dünyaya açılan bir pencere gibidir. Daha temiz ve uygardır. 5 yıldızlı oteller bir altın kafes gibi gelir bana.

    YanıtlaSil
  2. Çocukken her yazımız kampta geçerdi. Öyle güzel anılarım var ki şimdi. Çocuklarla çadır kampı yapacağım günleri bekliyorum. :) Hoş biz daha küçükken başlamıştık gitmeye şimdi bizimkilerin büyümesini niye bekliyorsam ;)

    YanıtlaSil