10 Mayıs 2018 Perşembe

# benden # Çocuklu hayat

Her Çocuk Başka

Anne olmadan önce de çocukları çok severdim ama çocukların hepsini (bazı kişilerin yaptığı gibi) mıncıra mıncıra değil, farklı şekillerde severdim. Hala da aynıyım. Fakat ne yalan söyleyeyim böyle samimi sevenleri gördükçe -ki kendi çocuklarımı bile öyle sevdiğimi söyleyemem- acaba bende bir sorun mu var diye düşünürdüm. Neden her çocuğu mıncırasım gelmiyor?

Dün cevabını buldum. Hepsinin bizimkilere yakın yaşlarda çocukları olan birkaç arkadaşımla piknik yaptık dün. Çocuklar çok güzel oynadılar. Ben de arada onlarla etkileştim ve akşam uyumadan önce bu güzel günü düşünürken hepsini farklı farklı sevdiğimi farkettim.

Doğa; 2,5 yaşında göbüşlü, tontiş yanaklı, öndeki kocaman iki dişi ile güldüğünde dünyanı unutturacak kadar tatlı. Annesine de her gördüğümde söylüyorum, daha uzaktan görünce ısırasım geliyor onu. Dişlerimi sıkıyorum resmen. Ve başka hiçbir çocuğa karşı bu derece mıncırma isteği yaşamıyorum.

Ablası Defne; 5,5 yaşında. Masmavi gözleri bembeyaz duru bir cildi var. Düz İpek gibi saçları. Fakat en sevdiğim yeri minicik sivri çenesi. Her baktığımda o sivri çenesini tutma, saçlarını nazikçe okşama hissi geliyor. Porselen bir bebek gibi. Asla mıncıramam. Ben de her yakaladığımda çenesini sıkıyor, kucağıma oturtup başını okşuyorum.

Arda 2,5 yaşında ufacık tefecik ama çok güçlü, bitirim bir çocuk. Çok hareketli. Fakat bana en tatlı gelen yönü konuşması. O kadar güzel konuşuyor ki ve konuşurken elini ve başını politikacılar gibi öyle bir sallıyor ki sanki büyümüş de küçülmüş. Onunla en çok konuşmayı seviyorum. Konuşurken kızdırmayı, kızgın kızgın konuşurken elini sallayışını... Tüm tavırlarını gönlüme kazıyorum. Düşününce bile gülümsetiyor şimdi. Yavrum..

Arda’nın ablası Damla 3,5 yaşında. Açık kumral kıvır kıvır saçları var. Tam lüle lüle, parmağını içine sokarsın o derece. Gözleri hafif baygın bakar ve her zaman (ağlarken bile) dişleri görünürcesine gülen bir ağzı var. Bu herşeye gülümseyen bakışı ona öyle bir masum ifade veriyor ki. Onun da en çok saçını okşamayı, elini tutup konuşa konuşa yürümeyi seviyorum. Seviyorum diyorum ama bunlar bilinçli tercihlerim değil aslında. Yani onunla karşılaşınca kendiliğinden böyle gelişiyor iletişim şeklimiz. Biraz ondan biraz benden belki. Anlatması güç.

Atlas 4 yaşına yaklaşıyor. Yakışıklı bir Tazmanya canavarı düşünün aynen öyle. Çapkın muzır bir ifadenin sonsuz enerji ile birleşmiş hali. Onu görünce gıdıklamak, boks yapıp kovalamaca oynamak istiyor insan. Oturup sohbet ediyor elbet daha çok vakit geçirdiği kişilerle ama benim sınırlı zamanlı etkileşimlerimde daha çok böyleydi.

Atlas’ın ablası Melis 7 yaşına basacak Temmuz’da. Çok güzel bir kız ama canın istediği zaman dokunamazsın. Nasıl desem kendine ait çizdiği bir güvenli alanı var. O alana istediğini istediği zaman sokuyor, istemediği zaman en yakın arkadaşlarını dahi almıyor. Onunla en güzel iletişimi sevdiği şeyler hakkında soru sorarak yaşadım. Hamster’ı hakkında, çok sevdiği parfüm yapımcılığı hakkında soru sorun, bırakın gözleri ışıl ışıl parlayarak, sevinç içinde size anlatsın. Sonra da herhangi bir konuda oyun oynayabilirsiniz.

Alin 2,5 yaşında, minik çenesinin iki yanından hala tombik bebek yanakları sarkan, süslenmeyi çok seven tam bir tini mini hanım. Ama o da bu yanakların öpülmesinden pek hoşlanmıyor. Başını veya kolunu okşamaktan öteye geçemiyor temasım. Yanaklarını sıkma isteğimi hep içime atıyorum. 

Alin’in ablası Melis 6,5 yaşında. Tam bir hanımefendi. Giyimine çok özen gösterir, popüler kültürü iyi bilir. Onu ilk görünce iki elinden tutup kıyafetini göstermek için şöyle bir etrafında döndürüp, beraber dans etme isteği uyanır içinizde. Aslında zevkleri kızımınkilerle çok benzediği için konuşacak çok şey var. Minik erkenlerin glitterlı dünyası dersem herhalde anlarsınız.

Küçük Atlas, 2,5 yaşında. Yumuş yumuş bir yüzü, elleri, poğaça ayakları var. Gülerken kafasını yana yatırır. Öyle tatlı olur ki sımsıkı sarılıp içime sokasım gelir. Ona da genelde nazik davranma eğiliminde oluyorum.

Oğlum Eren, 3,5 yaşında. Topluluğumuzun cool bebeği. Öptürmez, dokundurtmaz (bana bile) ancak uykudan önce kendisi boynuma sarıldığı zaman boynunu yanaklarını ölebiliyorum. Mıncırma isteğimi de beraber süper kahramancılık oynarken dövüş esnasında gideriyorum. Yoksa dövüş oyunları oynamaya hiç bayılmıyorum yani.

Kızım Dila, mıncırılmayı çok seviyor ama onu da ben yapamıyorum. İncecik heryeri çünkü sanki acıtacakmışım gibi geliyor. En çok uyurken başını okşamayı, parmağımı o narin yüz hatlarında gezdirmeyi seviyorum. O sevişmek istediğinde kollarını bacaklarını çok fazla sıkmadan sıkıştırıyorum. Top gibi yapıp kucağımda sıkıyorum, yüzünde her noktasını, kirpiklerini, ellerinin parmak uçlarını öpmelere doyamıyorum.

4 yorum:

  1. Ben de senin gibi mıncırarak sevemeyenlerdenim. Sanırım çocukları "fiziksel özellikleri" yerine daha kişisel özellikleriyle tanımayı ve sevmeyi seviyorum, onlara kişi olarak saygı duymayı.. Çocuklarımla altlı üstlü boğuşmayı kucaklaşmayı seviyorum ama diğer çocuklara en fazla baş okşama şeklinde yaklaşabiliyorum ve açıkcası ilk derece akrabalar dışında yabancı büyükler ve çocuklar arasındaki ilişkinin böyle olmasını da tercih ediyorum. Ama bizim kültürde bazen "soğuk nevale" diyorlar bizim gibilere :D

    YanıtlaSil
  2. Aynen yüzüme bile söylenmiştir bu. Yıkarsa yazdıklarım ise en çok gördüğüm artık yakınım denecek çocuklar. Onlara bile olamıyorum.

    YanıtlaSil
  3. : )

    ben de çocuklara dokunmadan sohbet üzerinden takılmayı seviyorum. fakat bazılarını - özellikle sokulmayı sevenleri- cimcire cimcire sevesim geliyor, yine de pek yapmıyorum, sanki rahatsız olurlar gibime geliyor. ki kendi veledimi bile pek sıkıştırmam... oynarken severim, gıdıklamalarla, güldürerek öpmelerle..

    geçen bi arkadaşımla öğle yemeği yedik. bana çevresinde sevdiği çocuklardan bahsederken lafın başına hep ten renklerini / fiziksel özelliklerini koyuyor..

    'ay güneş görsen bembeyaz, sapsarı saçlar'...

    ben de çocuk sevmenin böylesini sevmiyorum. peluş sev daha iyi o zaman :D

    dediğin gibi her çocuğun farklı bir tatlılığı, minnoşluğu oluyor. bunu görmek için de bakmayı bilmek lazım tabi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Galiba bir çok insan çocukla nasıl iletişim kurabileceğini bilmiyor veya kestiremiyor. O zaman da mıncırma gıdıklama çocuğu güldürür diye düşünüyorlar. Oysa çoğu çocuk hoşlanmaz. Ben Hollandalıların en çok çocuğa böyle birey gibi davranma, konuşma, ciddiye alma tarzlarını seviyorum. Asıl püf nokta ilgi göstermekte ve çocuk ilgi gösterildiğinde bunu çok iyi anlıyor.

      Sil