11 Temmuz 2023 Salı

Ruhtan Bedene Bilgi Tasiyan Ulaklar: Noropeptitler

Temmuz 11, 2023 2 Comments

Herkesin bildigi gibi bilim turleri pozitif ve sosyal bilimler olarak ikiye ayrilir. Fizik, kimya, matematik gibi her tekrarda ayni sonucu veren bilimlere pozitif bilimler, isin icinde insanin bulundugu her turlu disipline de (psikoloji, hukuk, ekonomi, iletisim vs) sosyal bilimler diyoruz. Tip ve saglikla ilgili bilimler bu iki kategorinin hangisine giriyor? Evrim agaci bir yazisinda Tip Bir Bilim Dali midir? sorusunu irdelemis. Uygulamalar acisindan pozitif bilime yakin ancak, isin icinde insan oldugu icin ve her bir uygulama her insanda ayni sonucu vermedigi icin de pozitif bilim kabul edilemez. 


Gercekten cevremizde ve kendimizde cokca tecrube ettigimiz gibi, her bir bedensel rahatsizlikta, hastalikta A kisisinde ise yarayan ilac, B kisisinde yaramaz, herkeste farkli sonuclar verir. Bunda insanin henuz bilimin cozemedigi muazzam bir yaradilista olmasindan baska, kisinin ruhsal dunyasinin bedeniyle direkt baglantili olmasinin ve haliyle daha ilk dogdugu andan itibaren icinde bulundugu ortam ve cevreyle, yedikleri ictikleriyle, yasayip tecrube ettikleriyle sekillenmis bedensel ve hucresel yapisinin insandan insana degisiklik gostermesiyle alakalidir. Yani her insanda kalp vardir ama bu organ her insanda en kucuk yapitasindan, calisma sekline kadar, icindeki damarlara, kanin akisina kadar bir cok yonden farklidir ve yetmedi bunun ustune ayni kisinin ayni organi da zamanla ayni kalmamaktadir. 


Gercekten cok ilginc. Ruhumuz ve bedenimiz birbirine bir sekilde bagli ve bu baglantiyi da kuran seyin adina Nöropeptid demisler. Asagida ingilizce wikipedia tanimini aldim, Turkce sayfasindaki biraz daha kapali ifade etmis. Diyor ki " Nöropeptidler, nöronlar tarafindan sentezlenen ve salinan, kucuk aminoasit zincirlerinden yapilmis kimyasal ulaklardir. Nöropeptitler tipik olarak nöral aktiviteyi ve bağırsak, kaslar ve kalp gibi diğer dokuları modüle etmek için G proteinine bağlı reseptörlere bağlanır."


Neuropeptides are chemical messengers made up of small chains of amino acids that are synthesized and released by neurons. Neuropeptides typically bind to G protein-coupled receptors to modulate neural activity and other tissues like the gut, muscles, and heart. Wikipedia


Peki bu ne demek oluyor. Nöronlarin beynimizdeki sinir hucreleri oldugunu biliyoruz. Beynimizdeki her aktivite nöronlar tarafindan kaydedilir ve yeni aktiviteler yeni nöron aglari olusturur. Yani dusuncelerimiz, duygularimiz hepsi nöronlarda bir elektriksel uyarilmaya ve harekete sebep olur, boylece nöronlar nöropeptitler yaratir ve onlar da kana karisarak damarlarla vucuda dagilir.


Soyle ki eger duygu ve dusunceleriniz yapici ise(mutluluk, nese, huzur,...) , nöropeptitler yapici; yikici ise (uzuntu, keder, sikinti, stres...), nöropeptitler yikicidir. Bunun en basit ve herkesin tecrube ettigi ornegi, stres aninda karninizin agrimaya baslamasidir. Nöropeptitler stresten dolayi beyinde olusmus, aninda ilgili organa ulasmis ve onu yikmaya baslamistir.


Dusunce soyut bir varlik iken, onu noropeptitler araciligiyla somut bir varlik olan agriya donusturuyoruz. Bu oyle buyuk bir mucize ki, matrix gibi bilimkurgu filmlerinde anlatilan soyuttan somuta donusebilme ve donusturme becerisini, aslinda her insan, insanligin var olusundan beri farkinda olmadan kendi kendine yapabiliyor. Muhtesem sihirli bir gucumuz var ve bunu farkinda degiliz.


Bu durumda senin dusundugun, hissettigin, beyninde kurguladigin her sey, dogdugundan itibaren vucudunu etkiledi ve sekillendirdi, bunu yapmaya da devam ediyor. Baska insanlarin sana attigi kaziklarda, yasattigi haksizliklarda, hissettigin kiskancliklarda aslinda sen en cok kendine, kendi bedenine zarar veriyorsun. 


Ilk genclikte vucudumuzdaki hucrelerin yapim hizi, yikim hizindan fazla oldugu icin, yikici noropeptitlerin hasari belki cok da gun yuzune cikamiyor fakat yas aldikca hucrelerin yapim hizi yikim hizina gore oldukce duser ve bir de yikici noropeptitler sebebiyle resmen toplu intihara baslarlar. Bu yuzden yaslilikta psikosomatik hastaliklar denen hastaliklarin birden bire ortaya cikmasi daha yaygindir. Baslica psikosomatik hastaliklar sunlardir:

  • Kilo
  • Bas agrisi, migren
  • Sirt, bel, boyun, omuz agrilari
  • Sac dokulmesi,
  • Egzama, sedef, akne gibi cilt problemleri,
  • Kas agrilari
  • Surekli yorgunluk ve bitkinlik
  • Gorme bozukluklari
  • Yuksek tansiyon
  • Bagirsak sorunlari, kabizlik
  • Ulser, gastrit gibi mide sorunlari
  • Diyabet (Seker hastaligi)
  • Astim
  • Alerjiler
  • Kanser
Vucudumuzdaki her bir organ ve hucre bizi hayatta tutmak icin bazi gorevleri ustlenmistir ancak, noropeptitlerin yogun bir saldirisina maruz kaldiginda, bunlarla ugrasmaktan kendi gorevini de yapamaz hale gelir ve o organ veya dokuda imha baslar. Bunu farketmek oyle aci ki... Yillarca dur durak bilmeden calisan organlarimiza sacma sapan sebepler yuzunden yukler bindiriyor; gecmiste yasayip unutamadigimiz aci olaylar, henuz ne olacagini bilemedigimiz gelecek hakkindaki endiselerimiz ile her gun vucudumuzu azar azar tuketiyoruz. 

Farkinda olalim. 

1 Mayıs 2023 Pazartesi

50 Gunluk Su Orucu Hakkinda

Mayıs 01, 2023 1 Comments

Facebookta 50 gunluk su orucu hakkinda yapilan bir paylasimin altina yazilan yorumlari gorunce, dehsete dusup bir uyari anlaminda asagidaki yorumu yazmistim. Bu yorumumu burada da paylasmak istedim. 


Paylasimda 50 gun boyunca sadece su ve bir miktar hafif sulu yiyeceklerin tuketilip, cesitli hastaliklardan kurtulunabilecegi iddia ediliyordu. 


Gunumuzde saglikli ve kaliteli gidaya erisim sikintisi sebebiyle, bazi gidalardan bir sure uzak kalmak bu gidalardaki zararli maddelerden uzak durmak anlamina gelir ve evet vucudun temizlenmesine yardimci olur. Bu temizlik vucuttaki toksin ve agir metalleri arindiracagi icin, hucrelerin nefes almasini ve kendi islerine odaklanmasini saglar. Boylece diyelim ki bir organ hasta, vucut enerjisini o bolgeyi iyilestirmeye ayirabilir. Cunku hucrelerimiz kendi isinden haric bir de ne yazik ki disardan gelen bu cer cop ile ugrasmak zorunda kaliyor. 


Fakat diger yandan hucrelerimizin gunluk ihtiyaci olan vitamin ve mineralleri almasi gerekir. Eger bu ihtiyaci doktor veya uzman kontroluyle cesitli takviyelerle alirsaniz su orucu faydali olabilir. Fakat bunlarin kesilmesi, hucrelerin olumune davettiye cikarmak demek. Mide ve bagirsaklardan her gun vucuda giren vitamin ve mineraller, vucutta oncelik sirasina gore dagitilir ve boylelikle hucreler calisir. Zaten amac zararli maddelerden vucudu arindirip hucrelerin kendi islerini yapmaya odaklamakti fakat hucreye yeterli enerji gitmezse o isi de yapmasi mumkun olmayacak. Diyelim ki hic besin girisi yok, vucut sizi hayatta tutmak icin depolarinizi kullanir. Anne hamileyken yeterli kalsiyum almamissa vucuttaki kalsiyumun bebege aktarilip annenin dislerinin curudugunu hep duyariz. Ayni bunun gibi kemikleriniz ve kaslariniz zayiflamaya, organlariniz daha dusuk performansta calismaya ve vucudun bazi acil olmayan bolumlerin tabiri caizse salterleri indirmeye baslanir. Bu durumda ic organlarda olusacak deformasyon, su orucunun size saglayacagi kazanctan kat kat fazla olabilir ve sonrasinda bunu onarmak cok daha guc olabilir. Bu yuzden holistik tiptan destek almadan bu ise girismemek iyi olur.

1 Nisan 2023 Cumartesi

Tarikat

Nisan 01, 2023 6 Comments
Madem son yazıda öğrenmekten bahsettik, ordan devam edelim. 

Bir arkadaşım grup şeklinde yürütülen çalışmalardan biraz ürktüğünü söylemiş ve tarikat yakıştırması yapmıştı. Çünkü özellikte biz büyürken, anne banalarımız tarikatlardan uzak durmamız gerektiğini, oralarda beyin yıkandığını söylemişlerdi. 

Arkadaşım öyle deyince düşünmüştüm, beyin yıkama nedir nasıl olur? Ben kendi aklımı kontrol edemez miyim? 

Bu yazının konusu tarikatlar değil, yukarıda sorduğum sorular…

Diyelim ki yeni bilgilerden oluşan bir BİLGİ AKIŞına maruz kalıyoruz.

Bu bilgiler, iyi-kötü, doğru-yanlış ayrımı yapmaksızın her hangi bir bilgiyi kastediyorum, beynimize ulaştığında bir FİLTREden geçiyor. Bir nevi akıl süzgeci.

Bu filtre, bizim o güne kadar yaşadığımız tüm birikimler aracılığı ile oluşmuş. Bunun içinde daha ilk büyüdüğümüz aile ortamının alışkanlıkları, okuyup öğrendiklerimiz, aldığımız eğitimler, içinde bulunduğumuz ortamlar, yaşadığımız tecrübeler, seyrettiğimiz film ve videolar, izlediğimiz reklamlar… gibi bir çok unsurun harmanlanmasıyla yıllar içinde oluşmuş. Diğer bir deyişle yıllar içinde beynimiz zaten yoğun bir bilgi akışına maruz kalmış ve yıkanmış. Peki biz bu filtreyi ne kadar BİLİNÇLİ VE KONTROLLÜ ürettik. Bunun kontrol etmek elimizde miydi?

Tabi ki değildi. Üstelik filtremizi oluşturan alt yapının çoğu daha çocuklukta, bilinç üstümüzüm açık olmadığı dönemde kodlandı. Biraz büyüyüp akıllandığımızda ise toplumsal kurallar, adet ve gelenekler gibi çevresel faktörlerin etkisi devam etti. Şimdi yetişkinken bile, medya ve basın tarafından yapılan subliminal mesajların etkisi altındayız. Yani hayatımızın her bölümünde beynimize doldurduğumuz bilgilerin hiç biri yüzde yüz kontrolümüzde olmadı ve hiç bir zaman tamamen özgür düşünceli olmadık.

Bu durumda yeni bilgi akışına maruz kalmaktan neden korkuyorsun? Bunca sene tüm diğer her bilgiye yaptığın gibi, yüzde yüz kontrolünde olmasa da sana özel oluşmuş bir filtren zaten var, yine aynısını yaparsın olur biter.

Fakat eğer ben beynimdeki karmaşık filtrenin doğruluğuna güvenmiyorum, aklım bana oyun oynarsa diye korkuyorum dersen güvenebileceğin başka bir şey var : içindeki ses, kalbinin sesi veya ingilizce deyimiyle  gut. O sesi duymayı öğrendiğinde her zaman ama her zaman güvenebileceğin en doğru cevabı o verecektir. 

Evet ben bu güne kadar atıldığım tüm yeni maceralarda önce ona sordum ve hiç pişmanlık yaşamadım. Oysa akılla verdiğim kararlarda pişmanlıklarım oldu. 

O zaman, madem ona güvenmeyeceksek aklımız neden var diyebilirsiniz. Karar verme mekanizmasından başka bir sürü farklı konuda (bilgiyi işleme, yürütme, sonuçlandırma, geliştirme gibi yazmakla bitmeyecek bir sürü konuda ) akıl ve beyin çok çok önemli. Sadece şu konuda -bence- biraz yetersiz kalıyor. Diyelim ki belirsiz bir durum var ve onunla ilgili karar vermen gerekiyor. Bu kararı vermek için beyninde depolanmış tüm bilgi birikimlerinden itibaren mantıksal bir işlem yapıp sonuca varmaya çalışırsın fakat belirsizliklerden ötürü vardığın sonuç net değildir, şüpheler vardır ve risk alman gerekir. İşte böyle durumlarda referans olarak aklı değil kalbi almak daha iyi oluyor.


28 Mart 2023 Salı

Merhaba

Mart 28, 2023 8 Comments

Su an bilgisayarda ders calisirken blogumu ve yazmayi ozledigimi farkedip yazmaya koyuldum. Yasim neredeyse 44 oldu ama hala ders calisiyorum evet. Calismayi seviyorum o ayri ama sanki ogrencilik karakterimin bir parcasi oldu gibi. Muhakkak ki her insan hayati boyunca bir ogrencidir ama buna gonullu olusu veya olmayisi kisiden kisiye degisir. Kimininki mecburi ogrencilik kafasina vura vura ogretir hayat, kiminin ki gonullu ogrencilik daha nerden ilham alsam nerelere kossam diye dolanir durur. Benimki ikinci tur :)


Epey zaman once facebookta uyesi oldugum bir grupta bir uye soyle sormustu: yakinda emekli olacagim ve kendime ugraslar ariyorum ne yapsam? Ohooo dedim icimden bendeki listeleri bir bilsen. Tabi bir kac oneri de yazdim oraya. Fakat tabi benim emekliligi bekleyecek tahammulum yok, bu listeler her an uygulaniyor, degisiyor, cogaliyor, azaliyor, guncelleniyor... Zamanimin, hevesimin, merakimin elverdigi kadar artik ne kadar olursa ama illa ki bir seyler olacak sekilde. Bu blog bile tek basina benim kisisel merak tarihimin ufak bir guncesi.


Sabah kapiya gelen patatesci ile tamamen hollandaca konustum. Elbette hala sakir sukur degil ama eskiye gore daha iyi. Gecen hafta da hollanda pasaportu almak icin gerekli olan sinavlardan sonuncusunu gectigimi ogrendim. Bes tane bilgisayara karsi yapilan sinavi zaten uzun zaman once gecmistim (pandemiden cok once) fakat sonuncusu bir juriye karsi tamamen hollandaca konusmani gerektiren ve hollanda'da is hayatina nasil katki sunacagina dair onlari ikna etmen gereken bir sinavdi. Bu sinavi hali hazirda ise girmis ve calisiyor isen otomatikman geciyorsun ve ben de olur da ise girerim diye erteliyordum. Pandemi, o, su, bu derken benim is bulma surecim belirsiz bir acmaza girince sinava girmeye karar verdimdi (ki o da neredeyse bir yil once-sureci biraz uzun surdu). Neyse ki gorusmem guzel gecti, simdi vatandaslik icin tum sartlarim bitmis oldu, kismetse yakinda turk vatandasligimi kaybetmeden hollanda vatandasi da olacagim. Fakat tabi ki dili ogrenme surecim belki de omur boyu devam edecek.


Bir diger dersim de is bulmaya yonelik yaptigim yeni kariyer degisikligi uzerine. Data Science/ Engineer bolumune kaydim ve cesitli sertifikalar aldim, almaya devam ediyorum. Bu hafta bir sinavim var mesela ve henuz tarihini belirlemedigim bir baska sinavim. Calisacak cok sey var ama genelde calisirken kendimi unutuyor ve zamanin nasil gectigini anlamiyorsam o konu benim icin dogru konu demektir. Data konusu da simdilik oyle gidiyor cok sukur. 


Daha once paylastigim gibi kilo vermek icin katildigim saglikli yasam kampinda, fazla kilolarimi hizlica vermistim. Ondan sonra bir miktar daha vermeye devam etti ve simdi durdu. Ne kadar yersem yiyeyim kilo almiyorum. Bedenimi ve ruhumu tanimama yardimci olan bu programda ogrenme surecim ise her gun devam ediyor. Eskiden bilinenler ve yeni ogrenilenler yeniden simdiki bakis acimla, simdiki aklim ve kalbimle yeniden isleniyor, harmanlaniyor ve ortaya yeni seyler cikiyor. Ayni bir nehir yataginda suruklenen taslar gibi, kimileri surukleniyor, kimileri yari yolda takiliyor kaliyor kimi taslar henuz yeni eklenmis akintiya. Hep birlikte aka aka gidiyoruz.


Ebeveynlige dair ogrenmelerimiz ise her gecen gun esik atliyor tabi ki. Sanirim belli bir yastan sonra cocuk yetistirmek sadece neyi nasil yapacagin degil, bir sonraki gelen yenilige veya duruma ne kadar hizli adapte olacagin anafikrine indirgeniyor. Sanirim tempoyu artik yakaladik, durmadan tikir tikir ilerliyoruz.


Blog ve instagram postlarimda gecmise baktigimda, kendimde gordugum ve her zaman boyle bir ozelligim oldugu icin gurur duydugum seydi bilgilerimi paylasmak. Bir zaman bolca ve cokca paylastim. Sonra bir donem bunu insanlara akil vermek gibi gormeye basladim ve hic icimden gelmedi. Kimseye istemedikce akil vermemek gerektigini cok eskiden daha universitede calisirken zaten ogrenmistim ama etraftaki internet coplugunde o kadar cok sey var ki ben de paylassam ne olacak dusuncesiydi hakim olan. Simdi ise yine hasa akil vermek degil ama suna inaniyorum, belki siz de cokca tecrube etmissinizdir bana hep olur mesela, hani bir arayistasinizdir karsiniza pat diye o bilgi cikiverir, sonra sevinirsiniz; iste ayni onun gibi tersi de dogru, eger icimden gelen bir sey varsa yazmaliyim ki belki baska biri tam da onu ariyor o sirada. Sen yazmazsan ben yazmazsam korkarim ki ortalik AI robotlarina kalacak.


Bu yuzden ara sira da olsa gorusmek uzere ❤️





27 Ocak 2023 Cuma

Diy Duvar Apliği

Ocak 27, 2023 2 Comments

 Bu yazımda kablo ve elektrik tesisatı gerektirmeyen lambalardan bahsetmiş ve duvara mıknatısla yapışan düz bir model aldığımı söylemiştim. Hemen ardından bu lambalar için kendim bir aplik yaptım fakat ancak paylaşıyorum. Duvarımızın son hali şöyle: 


Bu duvar için aradığım görüntü ne çok modern ne de klasik bir şeydi. Doğal kağıt görünümü tarzı çok hoşuma gidiyordu. Bir gün pinterestte dolanırken balonun üzerine peçeteyi tutkalla yapıştırıp, kurumaya bırakılan küre şeklinde lambaderler gördüm. O doku çok hoşuma gidince benim de aklıma küreyi keserek yarım küre (veya başka şekilde) lambader yapmak aklıma geldi.

 Yöntem çok basit, istediğiniz boyutta bir balon şişirip üzerine sulandırılmış beyaz tutkalla peçeteleri yapıştırıyorsunuz. Bi fırça ile tutkalı sürerek balona yapıştırmak yeterli.

Ben biraz doku olsun diye katların arasına kekik koydum. Tohumlu kağıtlar gibi bir görünüm oldu. Bunu 5-6 kat yapıyorsunuz.



Peçetelerin işi bittikten sonra kurumaya bırakıyorsunuz. Bu birkaç gün sürdü. Saç kurutma makinesiyle kurutmadım çünkü balonun içindeki hava ısınınca genişlerse ve kağıtlar esnerse bozulursa diye riske girmedim. Fakat şimdi çok farkedeceğini düşünmüyorum, kurutma makinesi denenebilir.


Kuruyunca balonu patlatıyorsunuz ve çıkarıyorsunuz. Küre şeklinde bir kağıdınız oluyor. Ben bunu üçgen gibi kestim. Ama aslında tabi tam üçgen gibi değil çünkü yuvarlak şekilli bir kağıt bu. Daha çok yarım koni gibi diyebiliriz. Kenarlarına güçlü yapıştırıcı ile bambu chopstick leti yapıştırdım (evde vardı) ve arkasına tel gererek eğimini ayarladım.


Çok içime sindi. 

Duvara mıknatıslı lambayı yapıştırmıştım. Arkasına taktığım tel lambaya takılıyor ve düşmeden duruyor, zaten çok da hafif. Yani duvara ayrıca montaj yapmadım. İstenirse yapıştırılabilir veya telden bi askı falan yapılıp çiviye asılabilir. 

Tek pratik bulmadığım nokta aldığım lambalatın kumanda ile değil üzerindeki düğmeyle açılıp kapanması. Yine çok zor değil ama elimi sokup açmam gerekiyor. Ancak bunlar çok pahalı ürünler değildi, ilk fırsatta kumandalı olanlarından alacağım ve bunları da dolap içlerine takacağım (harekete duyarlı otomatik açılan modu da var- yani kapak açılınca yanacak). Siz en başta kumandalısını tercih edebilirsiniz.

Yine bu kağıtla istediğiniz şekilde tasarımlar yapabilirsiniz. Katmanların arasına çiçek yaprak gibi bitkiler konabilir, veya renkli peçeteler ile renkli, isterseniz suluboya gibi hafif renk geçişleri içeren lambaderler yapabilirsiniz. Sadece sizin hayal gücünüze kalmış. 

26 Ocak 2023 Perşembe

Yeni bir ben -II

Ocak 26, 2023 0 Comments

 


Ekim ayında katıldığım bir saglıklı yaşam kampından sonra, istediğim kilolardan nasıl kolayca kurtulduğumu ve ideal bedenime ulaştığımı anlattığım bir yazı yazmıştım uzun uzun. Biraz önce, telefondan o yazıdaki bazı imla hatalarını düzeltmeye çalışırken silindi. Bu yüzden kısa bi açıklama yapıp, katıldığım kamp hakkında bilgi almak isteyenlerin gecedesign@gmail.com adresinden veya instagram üzerinden bana ulaşabileceğini hatırlatmak istedim❤️.

İyi kandiller ✨