fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Şubat 2012 Cuma

Pixlr

Şubat 17, 2012 3 Comments

Gün içinde bazen eşimin bilgisayarını kullanıyorum. Bir linux uzmanı olarak elbette ki bilgisayarında sadece linux yüklü. Bloguma yazı yazarken resimleri düzenlemek için linuxun ücretsiz fotoğraf editörü Gimp'i kullanmak zorunda kalıyorum ama pek alışkın olmadığımdan Gimp benim için uğraştırıcı oluyor.

Burada resimleri göreceğiniz üzere, biraz önce Tarifsiz Bir GeCe'ye kıymalı pide tarifi koydum. Gimp beni yine bunaltmıştı ki, online bir editör aradım. Bir çok online editör var ancak, çoğu da üyelik istiyor. Ben öyle her yere üye olmayı sevmediğim gibi uğraşmak da istemiyorum. Google da online photo editor yazınca karşıma çıkan Pixlr'a ise bayıldım. 

Öncelikle üye olmak gerekmiyor. iPhone ve android için de applicationları varmış. Open photo editor kısmından bilgisayarda açılmış bir editör gibi pencere çıkıyor, resmi açıp istediğiniz gibi düzenliyorsunuz sonra bilgisayara kaydedebiliyorsunuz. Aşağıda göreceğiniz üzere vintage retro efektler yapmak, bokehler eklemek, değişik çerçeve görünümleri, değişik efektler çokça seçenek var. 

Bloglarında ise çok güzel tanıtım yazıları ve dersler var, ben bayıldım, galiba bundan sonra favorim olacak.

24 Ocak 2012 Salı

Egehan...

Ocak 24, 2012 9 Comments

Küçük ablamın küçük oğlu, yaklaşık 8,5 aylık. Facebook'a koydukları bu resmi görünce onu çok özleyen teyzesi burada da paylaşmak istedi. Çok tatlı çok, inşallah Helocum da abisi gibi tatlı olur :) Bol bol onu seyredeyim

Not: Altta iki üstte bir dişi çıkmış (ben göremedim), üstteki ikinci de yolda.

5 Temmuz 2011 Salı

Mutluluk Çarpması

Temmuz 05, 2011 12 Comments
Biliyorsun blogcum, çok değil daha bir kaç hafta öncesine kadar hayatım ne kadar boş idi, sana bol bol ağladım. Yaşamımda bana neşe veren hiç birşey kalmamıştı. Bir daha da öyle olacağını ummuyordum doğrusu. Üstelik, etrafımda gülen insanları görünce aptal olduklarını düşünürdüm, çünkü güldükleri şeyler bana çok aptalca gelirdi.
apartman gisimiz

O zaman anlamıyordum ama anormal olan benmişim, yaşam enerjim gitmiş, huysuz, yüzü asık biri olmuşum. Bunu nasıl farkettiğime gelince, dün alışveriş yapınca hissettiğim sevinçten farkettim. O zamanlar da birşey almak değil içimden gelsin, beni sevindirmezdi bile. Hatta ben alışveriş yaptığımda sevineceğimi hiç ummazdim, çünkü bir şeye ihtiyacın olursa alırsın, bu normal ve doğal birşeydir, çocuk gibi zıplamak da neyin nesi...

biraz yakin cekim

Dün yine dışarı çiktığımda Marks&Spencer'a uğradım. Aman ne kadar güzel indirimler varmış, %70 lere kadar. Hani ben geçen kış bir krem almıştım da hem ucuzluğundan hem de güzelliğinden bahsetmiştim.  O zaman 1,79 euro olan kremden alıp çok memnun kalınca bolca almadığıma hayıflanmıştım.  Ne güzel hediye olurdu, herkese götürebilirdim.


İşte dün gidince bir de ne göreyim, bu kremler (ve daha tabi ki bir sürü kozmetik) hepsi indirimde ve üstelik 3 al iki öde ve yine fiyati 1,79.... Daha çok almak isterdim ama 6 tane aldım, ikisi bedavaya gelmiş oldu.


Sadece krem değil, şampuanlar, duş jelleri, el sabunları, losyonlar... Daha almamak için kendimi zor tutuyorum. Sonra yeni dogan yeğenime ciciler aldim, yine indirimden, oldukça kaliteli ama süper ucuz.


Ve bir de zencefilli gazoz aldım, buradaki magazada yiyecek içecek bölümü de var M&S'nin. Organik veya nadir bulunan yiyecek ve içecekler mevcut. Hele ev aksesuarlari bölümü şahane.


Aşağıda da yolda giderken görüp çektiğim bir reklam tabelası. Union sigorta firmasına ait. Çevirdiğim kadarıyla bir zamanlar Türkiye'de hırsızlık nedir bilinmezdi, bir cüzdan yada saat kaybolduğunda birkaç saat sonra gittiğinizde ayni yerde bulurdunuz gibi birşeyler sayıklamış ama esas vurgusu nedir anlamadım.



Neyse diyeceğim o ki, eğer insan mutlu ise, üç beş kuruşluk şeylere bile seviniyor, içinden zıplamak, aldıklarını herkese göstermek geliyormuş, işte bunu anladım dün ve içimdeki çocuğun hala yaşadığını gördüğüme ise daha da çok sevindim.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Son Çektiklerimden

Temmuz 04, 2011 6 Comments

Bu bir resmi bina, genelde resmi binalarin hepsinin camlarinda ayni ciceklerden var, ayni cicek olmasi bir yana, cicek olmasi bile beni cok sasirtiyor.


Hlavnadaki buyuk en eski kilise, gecen gun gokyuzunun rengi ile tarihi doku cok hos gonumustu, hemen cektim.


Hlavnada tramvay hatti olmasina ragmen, tramvay yok. Ortadan ise su kanalindan su akiyor, sebebini bilmiyorum ama guvercinler icin olabilir, cok guvercin var dogrusu.


Disariya cikinca guzel kizlari gormekten gozum donuyor. Resimlerini cekecegim diyorum ama ya kaciriyorum, ya da kendimi cok ele veriyorum, velhasil bir turlu guzel yakalanmis poz yok :)


Birkac gun oncesine kadar hava nasil da gunesliydi. Tum haftasonu ve bugun de dahil yagisli ve oldukca soguk.

Asagidaki iki resme dikkat lutfen, binalar egri gorunuyor. Cep telefonumla resim cekerken eger yuruyorsam boyle resimler cikiyor. Bazilari gercekten cok ilginc olmus, seviyorum boyle fotograflari. Hiper uzay gibi...




Bu da gunesli gunlerden birinde mutfakta sofra hazirlarken, ustelik aksam saatleri bu.  Buralarda cig sebze ve meyvelerde bir tur virus varmis bu siralar, bu yuzden fazla cig sebze meyve yemiyoruz, yiyeceksek de cok iyi yikayip ve mumkun oldugu kadar az. Salata bu yuzden az malzemeli :}

1 Ocak 2011 Cumartesi

Geçen Yılın Son Resimleri

Ocak 01, 2011 11 Comments
Bir yılı daha geride bıraktık, bir önceki gün yazdığım sıkıntılı post daha fazla anasayfada kalmasın diye hemen yeni resimler koymak istedim. Sıkıntım geçti sayılır ama çözüm var diye değil elbet yapacak bişey olmadığı için. Dua etmekten ve inanmaktan başka. Ve yorumlar o kadar iyi geldi ki, yeni yıldan beklentilerimi dile getirmekten çekinmedim dün akşam. Hepsini tek tek belirttim ve istedim, inşallah olur.


Dün alışveriş için çıktığımızda çektiğim resimler. Dün akşama kadar kar o kadar güzel yağdı ki lapa lapa, uzun zamandır hep ince kuru tipi şeklinde yağıyordu, dün ayrıca bir güzellik yaptı hava yani. Yukarıdaki resim evin yakınındaki parktan. Hatta tam emin değilim şu an yön duygum biraz zayıftır, resimde görülen sol apartman bizimki olabilir, değilse de tıpatıp aynısı, çünkü birkaç tane var.


Bu ülkede beni şaşırtan şeylerden biri de çocukların bu karlı ve soğuk (-6 lardan yukarı pek çıkmıyor) havada dışarda olmaları. Çoğunun ağzı atkıyla kapalı bile değil. Yüzler pespembe oluyor soğuktan ama yine de her gün temiz hava için çıkartıyorlar.


Ve burdaki güvercinler, hiç mi hiç kaçmıyorlar. Eşimle teorimiz şu, kimse onları korkutmadığı için böyle bir davranış geliştirmemiş olmalılar, onlar da diğer bireyler gibi şehrin bir parçası. Kinse kovalamıyor, kışkışlamıyor falan. Ve acayip tombullar bunlar, tın tın yürüdüklerinden olsa gerek :)


Bebek arabalarını her gün görüyorum, bir de kar yağdığından beri bebekleri kızaklara oturtup çekiyorlar, öyle dolaştırılıyor. O kadar çok görüyordum ki bir türlü resim çekemiyordum. Ancak aşağıdaki resimlerden birinde yakaladığımı göreceksiniz. Ordaki çocuklar daha büyük ama 5-6 aylık olabilecek bebekleri bile gördüm kızakta.









Ve son resim de kar kalınlığını göstermek için çekildi, elimde poşetler artık ne kadar oluyorsa. Bu arada ayağımda geçen kış aldığım izotex botlar var. Bu konuda ayrıca post yazsam olur ama biraz değineyim.

Geçen yılki kayak maceramızdan sonra Ce ile outdoor mağazalarından çıkmaz olmuştuk ve hem ona hem bana birçok kış için uygun eşya aldık. Botlar da onlardan biri. Tamamen spor ayakkabı görünümünde olmasına rağmen hiç su geçirmiyor, (sadece karda değil yağmurda hatta kovaya bile soksanız geçirmiyor) yıllardır ayaklarını hiç ısıtamamış ben normal kalınlıkta bir çorapla bu botlarda hiç üşümüyorum. Burda kışlık şeyler ve sporla ilgili mağazalar çok yaygın olduğundan çok kişi kullanıyor böyle botları ama İstanbul'da fazla görmüyordum. Özellikle okula giden çocuklar için çok uygun bana kalırsa, üstelik fiyatları da indirimler yakalandığında makul olabiliyor. Tamam bazıları çok pahalı Colombia mesela ama çok sayıda outdoor markası var. Mesela ben burdan bu botların ayakkabı şeklinde olanını Intersporttan (markası McKinley) 20 euraya almıştım (indirimdeydi ama, özellikle aşırı derecede bir yağmurda test etmek zorunda kalmıştım, vücudumda kuru yer kalmamışken ayaklarım kuru idi)

Bizim de alışveriş yaptığımız Atlas Outdoor dan bir kaç örnekle veda edeyim. Bir iki üç
Bu fiyatlar sezon sonunda daha da inebiliyor ve üstelik ayakkabıların özellikleri ile ilgili alttaki bilgileri okumanızı da tavsiye ediyorum. Çocuğum olunca hep böyle ayakkabılar giydirmeyi umut ediyorum ama bakalım :)

4 Aralık 2010 Cumartesi

Daily Life Photographs

Aralık 04, 2010 11 Comments
Elbetteki her günümüz böyle şahane yemeklerle geçmiyor. Geçen hafta Pazar günü, yine Szeged'e gideceğim diye kocişime bir ziyafet çekeyim dedim.Çok sever çiğ böreği. Zaten burda hem yufka yok hem de fırın yok. Mikrodalgamız var ama daha başarılı tarifler araştırmadım ve denemedim.


Hani böyle yabancılar tüm malzemeleri koyup kuşbakışı fotoğraf çekiyorlar ya, ben de onlara özendim ve çeşit çeşit çektim.


Çiğ börekleri yaparken ben bir yandan açıyorum, eşim de kızartıyor. Bu yüzden oldukça hızlı oluyor. 22 tane böreği açıp yapmak ve ardından yemek 1 saatte bitmişti.


Normalde annem büyük bir yufka açıp ondan 4-5 tane çiğ börek çıkarır. Ben de hem oklava olmadığından hem de kıvamından (yada unundan bilemeyeceğim, un maceram burada) biraz zor açılan bir hamurdu.


İçine soğan karabiber ve kıymalı karışımı önce pişiriyorum. Aslında adı üstünde malzemeler çiğden koyulmalı ama hiç bir et ürününü (salam sucuk gibi şeyler de dahil) pişirmeden yiyemediğim için ben iyice pişmesini tercih ediyorum.


Hamurlar kapatılıp, kocaya verilir, o da bir güzel kızgın yağda pişirir.


Elbetteki burda da ayran yok. Sanki ayran yok da yoğurt da mı yok var ama nedense insanın aklına gelmiyor. Bu börek için yanına yaptığımız zamana kadar hiç ayran içmemiştik. Ben 1.5 aydır eşim ise 6 aydır,..


Çıtıy çıtıy olduu.


 Ve de köpüklüü..
:P