18 Kasım 2013 Pazartesi

Helo'nun Oyun Grupları

Bir önceki oyunlarla ilgili yazım evde programlı aktivitelere karşı olduğumu söylediğim için, program yapma hevesindeki anneleri kızdırmış ve benim büyük burunlu gözükmeme sebep olmuş olabilir. Yazının içinde bu ihtiyacın kişiye göre değişebileceğini vurgulamıştım ama gözden kaçması muhtemel. Ben de geniş bir çerçeveden bakıp durumumuzu anlatmak istedim ki neden ihtiyaç duymadığım anlaşılsın.

Biliyorsunuz Amsterdam'da yaşıyoruz son 6 aydır ve burada bizim hiç arkadaşımız yok. Dolayısıyla evimize gelip giden ne arkadaş ne akrabalar ne tanıdıklar var. Bu da bizim eksikliğimiz ama bu eksikliği elimizden geldiğince kapatmaya çalışıyoruz. Fakat diğer yandan da artımız oluyor çünkü bizim kararlarımıza müdahale eden, karışan, yargılayan kimse olmadığı için daha kolay oluyor. Böyle olduğu için de günlerimiz rutin içinde geçiyor.

Sabah 7-8 arası uyanan Helo babası işe gidene kadar bir saat onu görüyor ve etkileşiyor, akşamları da yaklaşık 3 saat, hafta sonu da 2 full gün beraber oynama şansına sahip. İstanbul'da olsaydık trafikte çok zaman harcayacağı için bu kadar beraber zaman geçiremeyecekti babasıyla. Bu bizim artımız oluyor. Gün içinde uyuduğu iki saat hariç sürekli yanındayım. Mutfağımız açık mutfak olduğu için de işimi yaparken de onun yanında olabiliyorum. Evimiz bahçeli ve parka çok yakın olduğundan her gün dışarıya çıkıyoruz. Her gün olmasa da sık sık bisikletle geziyoruz. Ev sahibinin bırakmış olduğu masa ve sandalyeler ile ayrıca oldukça eğitici bir koli oyuncağı var. Bu oyuncaklar elinin altında olunca istediği zaman kendi alıp oynuyor. Oyuncakları genelde hep eriştiği yükseklikte ve dağınık. Beni çağırdığı zamanlarda ise yanında oluyorum.

Bundan başka haftada iki oyun grubuna gidiyoruz son iki aydır. Bir tane daha gidebileceğimiz oyun grubu bulduk ama daha başlamadık. İki tanesinin yeterli geldiğini gözlemledim ve bu yüzden biri bitince diğerine gideceğiz.

Oyun gruplarımızdan ilkinin adı theLittleGym. Bu gruba pazar sabahları gidiyoruz ve hem anne hem baba olarak katılıyoruz. Yaklaşık bir saat süren grupta bir hoca eşliğinde temelde jimnastiğe dayalı oyunlar oynanıyor. Yanlış bilmiyorsam iki yaş civarı gelişmeye başlayan iki ayağını yerden keserek zıplama, bu grup sayesinde diğer çocuklardan heveslendiği için geçen ay gelişmeye başladı. Çok dengeli değil ama zıplamayı seviyor. Grubumuz 19-36 ay çocuklarının dahil olduğu grup olmasına rağmen genelde iki yaş civarı çocuklar var. Bu oyun grubu, Helo'ya en çok cesaret verdi. Çünkü doğduğundan beri fiziksel aktivitelerde çok temkinliydi.   Yapıyordu ama önce iyice inceleyip kafasında planlıyordu belki. Oysa ben daha cesur olup girişmesini isterdim. Şimdi parklarda da bulunan demir çubuklara asılıp sallanıyor, tırmanma duvarlarına tırmanıyor ve bunları yapmak için daha cesur. Grup genelde hepsinin eline aldığı çanlarla eşlik ettiği bir hoşgeldiniz şarkısı ve sırayla hi5 ile başlıyor, sonra kocaman bir daire etrafında koşma ve ardından günlük programa göre hareketler oluyor. Bu hafta sonu konu yönler idi ve, ellerindeki objeleri yukarı, aşağı sağa sola salladılar,  sünger bloklardan hazırlanmış bir piramitte dolanıp sonunda ayakla top atma noktasına ulaşıp gol attılar, tahta lata üzerinde yan yan yürüdüler, yine bir labirent takip edip, tünelden geçip takla attılar. Bütün hareketlerde gerektiğinde yardımcı oluyor anne babalar. Bu grupta kızım yüzde yüz her programa uyumlu hareket etmiyor ama diğer çocuklar da öyle. Ancak eskisine göre her geçen gün katılım oranı artıyor. Kapısına yaklaştığımızda koşa koşa gidiyor ya, sevdiğini anlıyoruz biz de.

İkinci grubumuz Baby Sensory, duyu geliştirmeye yönelik bir okul. Dikkat çekecek bir farkla daha çok seviyor bu grubunu Helo. Bunda öğretmeninin yaklaşımının da etkisi var. Stephani, kızımdan iki ay ufak bir çocuğu olan zenci bir anne. Bu tavırlarına yansıyor, Helo ile çok iyi anlaşıyor. İlk baştan beri zenci oluşunu hiç yadırgamadı. Her iki grupta da, değişik milletlerden insanlar var.

Baby Sensory'de ortalama bir saat sürüyor ve bu bir saat öyle tatmin oluyor ki, sürenin sonunda içine dönmeye başlıyor. İlk 20 dakkasında çocukların etraftaki oyuncaklarla oynaması için serbest zaman bırakılıyor. İlk başta bu durumu yadırgamıştım fakat çok doğru bir yaklaşımmış. Çünkü etraftaki oyuncaklara doymuş olan çocuk, grup aktivitesi yaparken onlarda aklı kalmamış oluyor ve tam konsantre oluyor. Jimnastik grubunda öyle değil. Girer girmez grup dersi başlıyor ama kızım illa ki kaçıp diğer yerlerde koşmak, tırmanmak zıplamak istiyor.

Baby Sensory bu açıdan çok iyi düşünülmüş. Grup zamanı geldiğinde ortadaki eşyaları kenara çekiyoruz ki bunu hep çocuklar yapıyor, sonra yine onlar matları seriyorlar ve oturuyoruz. Her zaman çubukları vurarak söylediğimiz hoşgeldiniz şarkısı ile başlıyoruz. Sonra da süre bitene kadar üç-dört farklı aktivite oluyor. Sonunda veda şarkısı ile ayrılıyoruz. Bu gruptaki oyunlar duyulara hitap eden oyunlar oluyor genelde. Hepsine gayet iyi katılıyor bu grupta. Ses ve ışıklı oyunlar, kukla gösterisi, dokunma duyusu ve el becerileri için oyunlar her hafta değişiyor.

Bu oyunları zaman zaman bebekler için oyunlar bloguna yazıyorum. Yine yazacağım.

Oyun gruplarında yeteri kadar doyuma ulaştığını düşünüyorum. Ayrıca her geçen gün grup yaşamına daha iyi adapte oluyor. İki yaşına az kaldığı için, okulda birden bire grup yaşamına zorlanmasın diye başladık bu gruplara. Okul için başka adaptasyon sorunları olacaktır muhtemelen, onu da zamanı gelince çözmeye çalışacağız.

Uzun lafın kısası bizim şartlarımız altında kızım oyuna doyuyor. Bunu artık oyun istemeyi kesip kendi iç dünyasına yönelmesinden anlıyorum. Ayrıca hem bana hem de babasına doyuyor olmalı ki, uyku zamanlarında yatağına girip bizim yakın durmamızı istemiyor. Çocukların belki de doğduklarından beri yalnız kalma ihtiyaçları oluyor ama herhalde anlamadığımız için pek fırsat vermiyoruz. Şimdi ise bunu açıkça ifade ediyor kızım.

Doğduğundan beri her şeyleriyle meşgul olduğumuz için bağımsız düşünmek zor olabilir ama çocuklar annelerin transkriptleri değildir. Evet büyük ölçüde etkileniyorlar, örnek alıyorlar ama, öğrettiğin bir şeyi öğrenmiyorsa, uyku eğitimi verdiğin halde olmuyorsa, en güzel yemekleri yaptığın halde yemiyorsa bunun sorumlusu, suçlusu anne değildir. Tüm faturaları kendinize kesmememiz ve onun da bir karakteri ve tercihi olduğunu unutmamamız lazım. Ben her şeyde kendimi suçlamayı bıraktığımdan beri işler daha yolunda gidiyor. 

9 yorum:

  1. Bu benim için güzel bir paylaşım oldu. Özellikle son paragraf;) Çok teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  2. Ben kesinlikle çocuğun kalabalığa karışıp, enerjisini oyunlarla vs atması taraftarıyım. Diğer türlü(kimse alınmasın) evde programı vs yapıldığında çocuk içine kapanıyor ve asosyellemeye başlıyor. Asosyal olması dezajantaj+anneye bağımlı da oluyor.
    Bence türkiyede parklar çok müsait, bakımlı, ayrıca neredeyse her evin yakınında faydalanabileceği bir park var.
    Evde oyun programı yapılıyorsa da vardiya şeklinde olmalı. Atıyorum sabah ya da öğleden sonra max 2 saat temiz hava almalı çocuk.
    Ben kendimce doğruyum, kimseyi yargılamak değil niyetim. Yorum yaparak düşüncemi paylaşıyorum sadece.
    Sevgiler..

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel anlatım olmuş.Ben de aynısına katılıyorum.Evde programlı oynanacaksa süre az olmalı,sonuçta çocuğun özü oyundur ve oyun yalnız da olur;fakat dışarda ve kalabalıkta olursa daha güzel olur.Aslında çocuğun mutluluğu baz alınmalı.Hergün programa boğmamalı.Bu devride sosyal olmaları çok çok önemli.Oyun gruplarının sistematiği çok güzelmiş.Ben de 8 aylıktan beri götürüyorum.Şimdi hem oyun var hem müzik veya art.Elimden geldiğince değişik değişik gruplara dahil ediyorum.Bence karışanınızın olmaması çok güzel,çocuğunuzu tam da istediğiniz gibi yetiştirme özgürlüğünüz var,tadını çıkarın:)Sevgiler:)

    YanıtlaSil
  4. siz de tuba da çok güzel yazmışssınız, katılıyorum. Bir de sizin amsterdam hayatına çok özendim, çok da sevmiştim sanırım biraz da ondan, Zaanse Schan zaten çıkmıyor aklımdan, yine şubatta karlar içinde bir gelesim var :) öperim kocaman :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelirseniz bize de bekleriz bizim kasabanın da zaanse schans dan aşağı kalır yanı yok :)

      Sil
  5. ben de her ne kadar kendim ilgileniyor olsam da ikiz olsalar da bir süre sonra bu iş böyle olmayacak biraz farklı ortamlarda bulunsunlar diyerek burda Iraz Toros'un 6haftalık güz programına götürdüm kızlarımı.
    İlk başlarda şarkılarla tanışma kısmı vs.ardından da yaklaşık 30dk süren bir aktivite kısmı vardı.programın en başında sessizce gittik geldik hatta bir dönem bu şarkılar falan çok gereksiz diye de düşünmedim değil hani ama 6haftalık program bittiğinde şarkıları tüm hareketleriyle birlikte evde söylediklerini görünce gerçekten sosyalleşmenin ve öğrenmenin bu tarz mekanlarda diğer çocuklarla olmasının daha başarılı olduğunu bizzat görmüş oldum

    sevgiler

    YanıtlaSil
  6. Ben yani o üstünü kapatarak yazdığın ''bazı anneler'' neden şimdi hırs küpü, çocuğunu eve kapatan, çocuğa bazı şeyleri zorla dikte ettiren bir anne konumuna düştüm hiç anlamadım şimdi.
    Aslında üzüldüğüm, senin yazılarınla alakalı olarak, bunu böyle üstünü örtüp 'bazı anneler vs vs.' tarzında söylemiş olmandı.
    Tabii ki blogunda ne yazacağını bana soracak değilsin ama en azından yanlış gördüğün şeyin gelip benim yazılarımın altına yorum olarak da yazabilirdin. Sonuçta ben senin fikirlerine değer veren ve eleştiri kaldırabilen biriyim. Hiçbir zaman herşeyin en doğrusunu bildiğimi iddia da etmedim. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum herkes gibi.
    Neyse kalın sağlıcakla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Kimseyi incitme amacıyla yazmadım seni de hiç hedef düşünmemiştim kırdıysam üzgünüm

      Sil