16 Mart 2019 Cumartesi

16/03 Annem

Geçtiğimiz hafta boyunca annemle ilgili bazı düşünceler dolaşıp duruyordu kafamda. Hala tam oturmadı bu düşünceler, sesli düşünmek istiyorum şimdi.

Annem, çoğu ikinci dünya savaşı sonrası kuşağında doğanlar gibi kanaatkar, yokluk nedir bilen, idealist bir kadındı. Hayat ona normal üstü zakasını (ailesi ısrarlarına dayanamayıp 5 yaşında okula başlatmış) ama ilkokul sonrasında okuyamamış, üç kızını da üniversitelerde okuturken neredeyse onların her getirdiği kitabı okumuş, bu gün hala okuyan (45 doğumlu) düşünen, pratik zakalı, becerikli annem. Hayranım. Zaman geçtikçe, özellikle de anne olduktan sonra, anılarım üzerinden annemi anlamaya ve örnek almaya çalışıyorum.

Çevremdeki bir çok kişi beni becerikli ve çok hareketli bulur. Fakat annemi görselerdi beni yavaş bulurlardu. Ona benziyorum. Genelde pek şikayet etmeyen biridir, zor zamanlarında bile Allah büyük der sabreder. Duygularını aşırı belli etmez, ağlaşması da sevinçleri de fazla değildir, yaşıyorsa da içinde yaşar. İyi mi kötü mü yargılamam, öyle olduğunu sadece kabul ederim. Onun şartları öyleydi, öyle olmuş bilirim.

Biliyorsunuz iki önceki yazımda, kuşumuzdan bahsetmiştim. Başka hayvanlarımız da olmuştu (bir sürü kedi), annem hiç olur mu olmaz mı, ay ben bakamam, bir sürü iş vs demedi. Belki çocukluğunda köyde yaşamış olmaktan gelen bir yatkınlık bilemiyorum(20 yaşında istanbula gelin geldi). Ama şimdi bir çoğumuzun yaşadığı tereddütleri yaşamadı. Herkesin söylediği ve bildiği gibi, "eve hayvan alınırsa çocuklar bakmaz iş senin üstüne kalır". Buna rağmen hiç onca işine iş eklemekten kaçınmadı.

Yine mesela instagramda özellikle, yaptığım doğumgünü ve davet hazırlıklarında "vay nasıl yaptın, bak tek başına neler yapıyor" gibi yorumlar alıyorum. Senede bir iki kez yaptığım bu ekstra uğraşlar bana olağan geliyor. Çünkü annem de yüksünmezdi. Bir anda gelen misafirler olurdu mesela (ki sanıyorum o çoğumuzun çocukluğu öyleydi, akşam misafirlikleri, kalabalık sofralar...) Fakat şimdi çoğu kişi için misafir ağırlamak, davet vermek zor bir iş, mümkünse kaçınılan, dışarlarda restoranlarda veya cafelerde geçiştirilen, evde hazırlığın gözde büyütüldüğü bir olay. Halbuki düşününce, annelerimizin onlarca kez yaptığı şeyi senede bir iki kez ya yapıyor ya yapmıyoruz.

İnstagramda özellikle psikolog / pedagog hesaplarında ve popüler instamomlarda vurgulanan "önce annenin mutluluğu" kavramının biraz abartıldığını düşünmeye başlıyorum. Yakında eski yılların çok fedakar anneleri, keyfinden hiç vazgeçmeyen annelere dönüşürse şaşırmam. Tabi biraz uç bir söylem oldu ama gitgide boşvermişliğe doğru kayıyoruz sanki. Çocuklarımız sorumluluktan kaçan anneleri rol model mi almış oluyorlar, hepimizin kendi hayatına dönüp bakması lazım. Tabi her bir birey için kişisel zorlanma derecesi farklıdır. Fakat insanın gücünü farkettiren şey, zorlandığımızda neleri üstesinden gelebildiğimizi görmektir. Değil bunu görmek, düşüncesiyle bile geri adım atıp vazgeçiyoruz.

Annemle ilgili yazacak çok şeyim var ama bir diğer ve beni en çok etkileyenlerden bir tanesi de şudur. Birkaç ay önce kahve’nin bir yazısına yorum yapana kadar (yazı beni geçmişe götürüp düşündürtmüştü) bunun farkında değildim. Annem okuyamadı ama dikiş kurslarına gidip usta bir terzi oldu. Öyle ki patronsuz, kalıpsız çalışır, hepsini kendi hazırlardı. Geometrisi ve öngörüsü çok iyiydi. Kumaşların desenlerini bile dikişten sonra devam edecek şekilde ayarlarken, minimum kumaş kullanır hiç ziyan etmezdi. Ve annem tam 40 yıl evde gece gündüz dikiş dikti. O kadar yoğun çalışırdı ki bizimle ilgilenemez, evi toplayamaz ve bazen yemek bile zor yapardı.

Kahve yazısında evden çalışan anne olmanın stresinin, çocuğu nasıl etkileyeceğini düşünüyordu. Annem geldi aklıma ve düşündüm. Onca son güne kalan yetişmesi gereken işleri olmasına rağmen, ay çok işim var, çekilin başından, vs vs yaklaşımları hiç olmadı. O yazıya yorum olarak şöyle yazmıştım. "Evden çalışmak değil, stresini çocuğa nasıl yansıttığın önemli olan şey". Annem stresini bize hiç yansıtmadı, ara sıra yaptıysa da hatıralarımda yer etmiyor. Çalışması gerektiğini bilir ve yardımcı olmaya çalışırdık, ama o bizi hiç bağırıp çağırıp azarlamazdı. Ve yanlış anlaşılmasın bizi ikinci plana da atmazdı. Annem çalışırken ben de hep onun dibinde birşeyler yapardın, gösterirdi;sorular sorardım, cevaplardı. Evden çalışmak, iş stresini de eve taşımak anlamına geliyor, bu durumda öğrenmemiz gereken iş stresini nasıl yöneteceğimiz.

Bugün anne olduktan sonra bakınca, değil sadece iş stresi, hayatın streslerinin bile kontrolünün hiç de kolay olmadığını anlıyorum. Şimdiki zamanın getirdiği başka ekstra birçok stres unsuru da var kabul, fakat eski zamanlarda olmağı anlamına gelmiyor bu. Düşündükçe anlıyorum, annemin de ne çok stresle mücadele etmek zorunda kaldığını.

Annelik hiç bir zaman diliminde kolay değil. Fakat onların az imkanlarla yaptığı şeyden, şimdinin imkanlarıyla kaçınmak ne kadar ironik. Ve gelecekte çocuklarımızın da bizi örnek alacağını düşününce, bilemiyorum gerçekten çocuklarımız için istediğimiz hayat böylesi bir hayat mı?






3 yorum:

  1. Gececiğim anneni ananeme benzettim. Ananem de çok zeki ama yaşamı da olduğu gibi "kabullenmiş" bir kadındı. Eksiklere değil, olasılıklara bakardı ve fazla düşünmeden karar verir uygulamaya geçerdi. Bunlar çok güçlü meziyetlermiş diye düşünüyorum ben de yaş aldıkça..
    Fakat ananemin bir huyu daha vardı, belki annende de vardır bilmiyorum. Fazla "takılmazdı" olumsuz olaylara. Kabullenmişlik buna dedim. Yani biraz ben merkezcilik bu anlama geliyor benim için. Önce kendi mutluluğunu sağlar, güçlü bir duruşla dururdu ki, biz çocukları ona güvenip biz de dik duralım. Tarifinden annenin de bu şekilde olduğunu düşündüm çünkü 3 çocuğum var ödevleri var vs dememiş, kendi işine de odaklanmış ve kendi hayatını geri plana almamış, bilakis kendini "üretken ve mutlu" kılmayı başarmış gibi geldi bana ve hala da başarıyor diyorsun. Yani "benim görevim annelik" de diyebilirdi 3 çocukla hakkı da olurdu yani ama baksana hem çocuk yetiştiriyor hem kendini ve yaşamını olabilecek güzellik seviyesinde tutmaya çalışıyor. Bu bence "önce ben diyebilmek"in tam karşılığı. Ya da ben ben merkezcilikten bunu algılıyorum o da olabilir :)
    Bazen ben kendimi düşününce, aslında sorun çok fazla düşünmek diyorum. Çünkü düşünmekten karar verip yapmak aşamasına geçmek işte o baya bir uzmanlık istiyor dengeli hayatta. Sanırım bizim önceki nesillerden öğrenmemiz gereken bu, düşünme yap yani. Ama onların zamanlarında akıl karıştırıcılar da azdı, o da bir gerçek....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet annem de kolay boşveren takmayan biri, işine öncelik verdi ama gerektiğinde onları bile ikinci plana atardı olmazsa olmaz der geçerdi. Çalışması biraz da maddi ihtiyaçtandı ama mesela benzer durumda olan ama annem gibi çaba göstermeyen, buna rağmen ağlayan insanlardan yardım bekleyen böyle geçinen kişiler de görüyoruz

      Sil
  2. Yazı için çok teşekkürler, çok harika bir anneniz varmış. Allah herkese böyle anneler nasip etsin.

    YanıtlaSil