10 Ekim 2018 Çarşamba

Bilimadami Yetistirmek

Bilim eğitimi almış biri olarak, son zamanlarda nedense üstüste karşıma çıkan “bilim ne kadar gerekli, çocukların öğrenmesi şart mı?” gibi konularda biraz ahkam kesmek istiyorum izninizle. Tabi bunlar benim düşüncelerim olacak, bir iddiam olmadığını önceden belirteyim.

İlk olarak Hollanda’daki anne gruplarında karşıma çıkmıştı. Duymuşsunuzdur Hollandalı çocuklar dünyanın en mutlularıymış. Bununla birlikte, yüksek öğrenimin özellikle tıp, bilim, mühendislik gibi kısımlarına gitgide azalan bir eğilim varmış. Bu kimi anneleri endişelendirdi, kimisini de aman canım bilim adamı olmayıversin, sporcu olsun, sanatçı olsun gibi yorumlara meylettirdi. Doğrudur çocuk mutlu olduğu şeyi elbette yapsın ama bir dönem var ki, ergenlik öncesi geç çocukluk diyeceğimiz dönem, belki 4-11 yaş gibi bir aralık bu, o dönemde çocuklar müthiş açık oluyorlar ve herşeyi hızlıca ve kolayca öğrenmeye yatkınlar. Ve bu yaşlardaki çocuklar evlerinde/ etraflarında ne türde meteryaller varsa onlarla ilgilenip gelişiyorlar. Mesela en ünlü müzisyenlere, sanatçılara ve bilim adamlarının hayat hikayelerine bakın, doğduklarından itibaren ilgili ortama maruz kalmışlar. Bu durumda şu soru ortaya çıkıyor, bu yaş aralığındaki çocuğun iştahlı merakını yeterince doyurabilecek miyiz, doyurmak için ne yapmalıyız?

Günümüzde genel aile bireylerine bakacak olursak, çoğunlukla anne babaların bilim ve matematiğe karşı mesafelerinden ötürü, çocukların ilgisinin yeterince beslenmediğini düşünüyorum ben. İlk çocukluk dönemini hatırlayın. Nasıl da nesneleri öğretmek kadar sayıları da öğretmeye önem veriyoruz ama sonra birden bire belli konulardaki eğilimler doyumsuz kalıyor. Yani aslında muhtemelen anne babanın yaklaşımı, çocukların eğilimlerini şekillendirip yön veriyor. Bu durumda bilim adamı yetiştirme zorluğu dediğimiz şey, aslında, her çocukta olduğuna inandığım merak duygusunun bilimle ilgili olanlarının sürdürülebilir olmasının zorluğu. 

Tabi bu tek şekilde ele alınacak bir konu değil. Çocukların yaklaşımına göre, sordukları sorulara cevap verme tarzımızdan, onları düşünmeye yönlendirme becerilerimize, evde ilgili meteryaller bulundurmaktan, etraftaki bilimle ilgili aktivitelere özendirmeye, doğada zaman geçirip gözlemlemeye kadar içinde çocuktan çocuğa, aileden aileye, ortamdan ortama değişiklikler içeren çok değişkenli bir konu. Sadece bilim öğretmek açısından değil, hayat tecrübesi olarak, düşünmeyi, soru sormayı, araştırmayı öğretmek çocuklara kazandırabileceğimiz en önemli değerlerden birkaçı.

Bu becerileri edindikten sonra, çocuk, merakı doğrultusunda kendi kendine öğrenmeyi gerçekleştirecektir. Bu kazanımları edinmiş çocukların, bilim adamı olabilmesi için bence hiç bir engel yoktur. Biraz daha büyüdüklerinde, okuyarak, araştırarak, inceleyerek, deneyerek, gözlemleyerek,  meraklarını geliştireceklerdir. İşte bu süreçte başlıca iki farklı yöntem ortaya çıkıyor:

1- Asla karışma, çocuk kendi kendine öğrenebilme becerisine sahiptir, bırak herşeyi en baştan keşfetsin.

2- bir öğretmen/ eğitmen bulmalıyım ki çocuğumun sorularını cevaplayıp tatmin etsin.

Bunlar hakkında düşüncelerim de bir sonraki yazıya...

2 yorum:

  1. Çocuklar henüz küçükken ilgi odakları çevresinde gördükleridir. Kopyalama mantığı ile öğrenirler. Bilim materyalleri görerek büyüyen çocukların bilime ilgi duyacakları çok güçlü ihtimaldir. Bizim evde oğlumuz buna örnektir. Çocukluktan itibaren gördüğü bilgisayar ve elektroniğe ilgi duyuyor. Biz sektör dergisi aldığımız için o da bilim teknik okuyor. Artık kendi hedef ve tercihleri konusunda bilgisini araştırarak artırıyor.

    YanıtlaSil
  2. Ben çok karismiyorum acikcasi ama okuyan, yazan, araştıran, sorgulayan ve onu kendini geliştirmesi icin elverişli ortamlar sunmaya calisan ebeveynler olarak iyi bir örnek olacagimizi düşünüyorum. Ece Demir'in matematikle ve çocuğun gelişimi ile ilgili bir makalesini okumuştum ve bizim farkında olmadan yaptigimize seylerin onun gelişime katki sayabilecek seyler oldugunu görüp sevinmiştim. Yani aslanda hiç müdahale etmiyoruz demek yanlıs olur ama müdahale kelimesi doğrular degil sanırım. Yani günlük hayatin olağan akisi icinde matematik ve bilim aslanda hayatımızda var ve biz de farkında olmadan onu dahil ediyoruz. ancak bir makale okuyunca aa aslında iyi bir şey yapmisim diye farkına varıyoruz biraz da.

    YanıtlaSil