31 Mart 2020 Salı

KG 15 KG 16

Mart 31, 2020 2 Comments
Dun aksam cocuklarla uyuya kalinca dunun gunlugunu yazamadim. Son bir kac gundur az uyuyordum,  dun vucudum artik dayanamamis. Fakat iyi uyumama ragmen bugun kendimi daha negatif hissediyorum. En ufak seyde parlamaya hazir bir kivilcim gibiyim.

Once dunu anlatayim zira kendimi o kadar hafif ve neseli hissediyordum ki, gun boyu ig hikayaden bir suru sey paylastim, bu gun ise neredeyse hic canim istemedi. Ig ruh halimden cok etkileniyor. 

Gecen hafta cocuklarin derslerindeki duzensiz program canima tak etmis, bu hafta sabahtan odevler bitecek, sonra ne yaparsaniz yapin diye karar almistim. Bu planimi iki gundur cok iyi uyguladim. Onceki haftalarda biraz bosladigimiz oglani da kampa aldik denebilir. Her gun biraz el calismasi (yazma cizme boyama) yapmasi gerekiyor. Erkeklerin genel tavri herhalde, bu tarz islerden hic hoslanmiyor. Oysa kizim o yasta oglumun yaninda Van Gogh kalirdi :/ Turkiyeden aldigim bazi aktivite kitaplari vardi, onlari kullaniyoruz ama internette de bolca cizgi calismasi icin meteryal var. Onun sinif ogretmenleri de bu hafta bazi calisma kagitlari gonderdi cikti almak icin. Normalde onlara ozel bir program yoktu, gecen hafta veliler ogretmenleri oyle darladilar ki kadincagiz haftalik aktivite listesi hazirlayip bize atmis. Cesitli fikirler sunmus. Oglumun masa basi aktivitesini kizimla ayni zamana denk getirip ikisinin de basinda oturup takip ediyorum. Kizimin da bu surede matematik ve hollandaca ile ilgili gunluk bitirmesi gereken isler oluyor. Oglum nispeten daha az hollandacaya maruz kaldigi icin, gun icinde okultv (https://schooltv.nl) den veya dijital kutuphaneden (https://wepboek.nl/) bir kac video izliyor. Ayrica bazi gunler aktivite kitaplarindan hollandaca kelime eslestirme, hollandaca sorulari okuyup cevaplarini bulma gibi (bunlari ben okuyorum) aktivitelerimiz de var. Daha tam ogrenmedim elbette ama cogunlukla idare edebiliyorum ve sanki tum o hollandaca ogrenme surecim bu gunler icinmis. Bunlardan baska, konusmasin tesvik etmek icin, her gun bir kitabi hollandaca anlatmasini istiyor babasi. Resimleri hollandaca anlatmaya calisiyor, bu surecte ablasi epey yardim ediyor. 



Bu surecten sonra cocuklarin molasi oluyor, bu molada gunluk limitler koydugumuz telefon kullanma ve tv izleme hakkini kullaniyorlar. Ben de o sirada ogle yemegini (tabi bu arada aksam yemegini ve diger tum atistirmaliklari) aradan cikariyorum. Dun bu arada bir de elmali turta yaptim. Unum cok az kaldi ama en son turta yaptigimizda hamuru ikiye ayirmis yarisini dondurucuya koymustum. Tarifi daha once yazmistim ama bu sefer elmalara guzel sekil vermek istedim. Keserken dagitmadan kenara koyunca, sonradan dizmek de cok kolay oluyor.



Onceki yazilarda, ayi avindan bahsetmistim. Dun bu ayilardan olusmus hollanda haritasini gordum. Meger google maps'te evine ayi koyanlar lokasyon isaretliyormus ve cocuklar haritadan hangi sokaklarda oldugunu gorerek ona gore ariyormus. O kadar cok giris yapilmis ki sistem error vermis, biz de yuklemek istedik ama yeni kayit kabul etmiyormus, yapamadik. Hollandalilar cocuklarla ilgili olaylarda inanilmaz sahiplenici, daha once Sinterklaas'in nasil ulusal bir oyun haline geldiginden bahsetmistim.


Ogleden sonraki islerimiz bitince de, kizimla babasi spor yapmak icin bos alana, oglumla ben de ayi avina ciktik. Haritada bizim civarimiz pek dolu gorunmuyordu ama sadece uc sokakta (ki cok uzun sokaklar degiller) 11 tane ayi gorduk :)) Best friendinin sokagindan gecip ona camdan el salladik.





Geldikten sonra biraz youtube'dan spor ve dans, ardindan yemek ve uyku gunu kapattik.

Bu sabah yine benzer basladi, benzer gelisti. Sadece sabah onlara yaptigim degisik kahvaltinin begenilmemesi, zaten olmayan moralimi daha da bozdu. Belli bir sebep yoktu aslinda sadece uyaninca hani, bazen iciniz sikkin hissedersiniz, belki de gordugunuz ruyalardandir. Hatirlamiyorum ama keyifli uyanmamistim. Oglum gunluk resminde lego dunyasi yapmak istemis. Onu yapti, sonra yukarida bahsettigim diger aktiviteler. Sadece ogle arasinda salonu sadece supurdum (yakinda silmistim) ve bir haftadir silmedigim yatak odalarini supurup sildim, ogle yemegi azicik gecikti bu yuzden. Her gun evle ilgili fazla yorucu olmadan isleri kolaylamaya calisiyorum ve bu da cocuklarin molasinda oluyor. 



Bu gunlerde ilk hafta basariyla uyguladigim online programlama dili ogrenme cabalarimi iyice aksatmistim. Bu gun azmedip bir dersi daha bitirdim (9 dersten 4 u bitti) tabi bin kere kesintiye ugradi. Bir de bu gun daha onceden attigim maillerden birine cevap geldi. Biraz tuhaf oldum bu yuzden. Soyle ki, is konusunda umutsuzluga kapildigim bir zamanda (gecen haftaki basvuru-gorusmelerden onceydi), bir web sitesi kesfetmistim. Bu web sitesinde hollanda icinde yeni mezun olmus ogrencilere yonelik internship pozisyonlari listeleniyordu. Yani bu pozisyonlar, tecrubesi olmayan, egitilecek ogrenciler icin. Ben yeni mezun degilim ama bu ulkede tecrubem bir yeni mezun kadar bile olmadigi icin, ilgilendigim bir ilanin insan kaynaklarina durumumu anlatip tavsiye istemis, su pozisyona sansim olur mu diye sormustum. 5 gun icinde gelmesi gereken cevap gelmedi (otomatik mesajda oyle diyordu) ben de tamamen umudumu kesmistim. Bu gun bir ozur mesajiyla birlikte, ilgi cekici bir profilim oldugunu, internship yerine, kendi firmalarinin mevcut acik pozisyonlarindan uygun bulduguma dogrudan basvurmami tavsiye etmis. Kabaca baktim epey de cok pozisyon var. Bu sevindirici bir mesaj belki ama beni uzdu. Neden uzdugunu tam bilmiyorum ama sanirim daha cok ilgi cekici profilimi ve potansiyelimi yillardir bosa harcadigim gerceginin yuzume vurmasiydi. Cocuklari buyutmek kesinlikle yabana atilacak bir is degil ama neden ikisini birden yapmadim ki dusuncesi beni rahatsiz ediyor. Oyle de buyuyeceklerdi boyle de...


Neyse kader kismet diyelim gecelim. Umarim kaderimizde daha cok gunler olur da, pismanliklari da sevincleri de doya doya yasariz.

Saglicakla kalin.







30 Mart 2020 Pazartesi

KG 14

Mart 30, 2020 2 Comments
Bu gunlukleri pazartesi gununden itibaren tutmaya baslamistim ama, o haftasonunu, hattta cocuklari okula gondermedigimiz cuma gununu de sayarsak 17 gundur evdeyiz. Hic gecmeyecek sandigimiz gunler nasil da geciyormus. Umuyorum ki hersey sona erdiginde de ayni hissiyatta olacagiz. Nasil zor geliyordu ama gecti bitti bile !

Bugun sabah uyandigimda telefonun saatine baktim 8'di. Ooo cok uyumusum deyip oglumla asagi indik ki, duvardaki saat 7 yi gosteriyor. Biz uyurken telefonum yaz saati uygulamasina gecmis ve turkiye ile aramiz yeniden bir saate dusmus ne guzel. Bu durum benim icin buyuk fark yaratiyor. Cunku cocuklari uyutup da telefonu elime aldigimda saat 10 olmus oluyor ve ablamlar icin 12 demek bu, ufaktan uyku hazirligi basliyor. Haliyle sohbet etme sansimiz azaliyor. Simdi daha rahat ederiz.

Sabah kizimla oglum arasinda tirmanan gerilim yuzunden (biri sehpada kahvalti etmek ve tv seyretmek istiyor, digeri masada kahvalti etmek ve seyretmek istiyor-bu durumda tv yi azicik cevirmek gerekiyor), oglum sinirlerine hakim olamayip hircin davraninca odasinda yalniz kalmasi cezasini verdim (ki bu gune kadar hic yapmadim). Bir saat kadar uzgun ve aglamis halde yukarda dururken ben asagida kendimi zor durdurdum. Ancak bardagi tasiran son damlaydi ve biraz icsellestirmesi gerekiyordu, sanirim hatasini anladi. Gunun geri kalaninda bu yuzden cok iyi oynadilar.

Ben de bir ara baska odaya kacip dun kaydettigim podcastin icime sinmeyen yerlerinden oturu tamamen silip yeniden kayit yaptim. Kendimle basbasa kalmak, bir seyler uretmek iyi geldi dogrusu. Aksamustu de hollandaca dersim vardi, onu da yapip beynimi fazlasiyla calistirdiktan sonra bitik bir sekilde, yemek-film-uyku hazirligi seklinde gunu kapattik.

Disari cikmayi cok istiyordum ama hava muthis ruzgarliydi, bizim ayi avimiz baska gune kaldi. Tabi artik diger cocuklar bizim evin ayisini da avlayabilecek :))



29 Mart 2020 Pazar

KG 13

Mart 29, 2020 3 Comments
İki haftanın ardından artık gerçekten yavaşlamaya başladığımızı hissediyorum. Delicesine telaşlar olmadan yaşamak ne güzelmiş. Umarım hayat normale döndüğünde yine devam edebiliriz.

Bu günlerde hayatın normale döneceğine dair inancım yeniden geri geldi. Başlangıçtaki dünyanın sonu geldi korkusunda değilim artık. Çindeki sayıların değişmesi (gerçi onların gerçekçi olmadığına dair spekülasyonlar da var), giderek artan corona geçirip atlatanların paylaşımları umut veriyor. Bir de bu ara güneş çok güzel parlıyor.

Geçen gün arka bahçede başladığım temizliği bugün bitirdim. Henüz bahçede oturacak şeyleri çıkarmadık tabi. Önce çitleri boyamak istiyorum. Muhtemelen 15 yıldan fazla zamandır boyanmamış.  Geçen yaz boyamak üzere aldığım boya hazır bekliyor. Bir günde bitirme telaşına girmeden azar azar boyamak istiyorum. Herkes benimle aynı fikirde olacak ki, Corona’nın getirdiği bu yeni düzende, “en çok neye harcama yapılmış?” araştırmasının cevabı hırdavatmış. Herkes evini elden geçirmeyi umuyor anlaşılan.

Bu gün ödevler olmadığı için çocukları biraz serbest bıraktığımda, 4 tane kapıyı arap sabunu ile silip temizledim. Burdaki marketlerde de arap sabunu satılıyor ve muhtemelen bizden falan görülmüş değil. Üstelik kokusu da aynı. Farklı ülkelerde de geçmişten gelen aynı kokulu aynı ürünün olması bana çok acayip geliyor.

Öğle yemeğinden sonra, eşim beni azad etti podcast yapabilmem için. İki gün önce konuyu düşünüp bulmuş, notlar almıştım ama sonuca bağlama aşamasında içime sinmeyen bir şeyler vardı. Tamamen vazgeçip, önceden daha sonra anlatırım diye düşündüğüm ama o  sırada hazırlık yapamadığım konuyu ele aldım. İçerik beni tatmin etti ama teknik kusurlar var. Yine de sil tuşuna basıp yok etmeye gönlüm razı olmadı. Yarım saat konuşma, yarım saat dinleyip edit etme ve 15-20 dakka da paylaşma desek zor bulduğum 1,5 saati tekrar bir araya getirmem çok kolay olmayacaktı çünkü... Dinlenek isterseniz yandaki podcast linkinden hepsine ulaşabilirsiniz.

O iş bittikten sonra akşam yemeği hazırlığı ve sinema keyfi yaptık. Bizim çocuklar sinema konusunda biraz tuhaflar. Oğlumun (5 yaş) hayatı boyunca sinemada veya evde izlediği film sayısı kendi yaşını, kızımın da (8 yaş) onu geçmemiştir. Bunlara film izletemiyoruz. Bir şey açalım diyoruz başlıyorlar çığırtmaya, ay onu istemezmiş de, korkarmış da, bir çığlık kıyamet. Bi dene, bak gör yok. Evde kalışların ilk başladığı haftasonu (iki hafta önce) zorla bir film izletmiştik. Sevdiler sevmesine de bir daha seyredelim mi yok! Bugün yine itirazlar eşliğinde Buz Devri’ni hayatlarında ilk defa seyrettiler. Heyecanlı sahnelerde gerçekten kendilerini kaptırıyorlar. Bebekle ayrılırken kızım ağladı. Fakaaat (nihayet, oh be) çok beğendiler, yarın devamını izlemek istiyorlarmış.

Zaten bir süre ekran vakitleri var, o süreyi güzel filmlere harcasalar daha memnun olacağım.

Hollanda’da rakam on bine neredeyse yaklaştı. Ve ne tuhaf ki iyileşen sayısı sadece 3, günlerdir değişmiyor. Fakat eğride bir miktar düşüş gözlenmeye başladı son 2-3 gündür. Umarım daha iyiye gider.

Bugün evden çıkmadık ama yarın çıkmak istiyorum. Burada çocuklara oyun olması için, insanlar topluca bir iş birliğine girişti. Bazı evler pencerelerine bir oyuncak ayı koyuyorlar ve çocuklar da yürüyüş yaparken bu oyuncak ayıları sayıyorlar veya varsa haritalarında işaretliyorlar vs. Tabi evlerin çoğunun alçak ve bahçeli olması, bu oyunun oynanmasını kolaylaştırıyor. Bu gün çocuklar babasıyla sokağımızdaki parkın zeminine renkli tebeşirlerle resimler yaptılar ama yarın biz de ayı avına çıksak ne güzel olur. ❤️






27 Mart 2020 Cuma

KG 11 ve KG 12

Mart 27, 2020 5 Comments
Ev okulunun ikinci haftasını geride bıraktık ama bu hafta ilkine göre daha zor geçti. Özellikle dersleri yaptırmak konusu. Geçen hafta geri kalmasın hevesle yapan kızım, bu hafta ben milyon kez hadi demeden ve yanına oturmadan yapmaz oldu.  Bunda pazartesi gününün doğum günü olması, ardından hediye olarak aldığımız yeni nintendo oyunlarının gelmesi , hevesle onları oynamak istemeleri (normalde pek sık açmıyorlar, iki haftada bir falan) de etkili olmuş olabilir. Bir de sanıyorum onların da ruh halleri dalgalı. İşte belirsizlik, daha çok vakit var, nasılsa yaparım gevşekliği gibi. Ama bu gün  okulların uzun süre kapalı olacağını, belki de düzgün değerlendirme yapılamayacağını, boş verirse sınıf tekrarı yapmasını isteyebileceklerini falan anlattım kızıma. Günlük programında yaptıkları şeyler (bu arada okulda da onları yapıyorlar), hiç gevşeklik yapmasa ancak bir saatlik iş. Fakat tabi okulda sohbetler, eğitici başka şeyler de yapıyorlar. Evde ders harici eğitici şeyler konusunda, elimizden geleni yapıyoruz ancak elbette ki hollandaca konuşmuyoruz. Bu da uzun vadede, hollandaca konuşan çocuklarla arasında fark oluşturabilir. Haftaya biraz daha disiplinli gitmekte fayda var.

Çocuklar dalton okuluna gidiyor. Galiba diğer okullarda da var tam bilmiyorum ama kızımın haftalık bir programı oluyor. Bu programı kendisi ayarlıyor. Bunlar haricinde haftalık ayrıca çalışma kağıtları da gönderiyor öğretmenleri. Yine mola çalışması diye geçen dinlendirici aktivite, video, el çalışması önerileri veriyorlar. Oğlum ise henüz birinci sınıfta olduğu için, ablası gibi ciddi bir programı yok. Fakat ona da eğitici aktiviteler yaptırmaya uğraşıyorum. Yine onun öğretmenleri de bir çok öneri veriyorlar. Çok yoğun bir whatsapp, mail akışı var. Sadece onları takip etmek (çevir anla ve programla), gerektiğinde geri dönüş yapmak, epey bir zaman alıyor. Dün mesela eğer okul devam etseydi, kızım sınıfta okuduğu kitabın özetini anlatacaktı. Bunun yerine video çektik (3,5 dakikalık videonun çekimi 40 dakika sürdü), gruba attık, youtube yükledik, öğretmenlere gönderdik vs vs.

Bu hafta online derslerimi yapamadım ancak bahçeyle bir saat kadar ilgilenebildim, ki çok iyi hissettirdi. Evde yaptığım işlerde emeğin sonucunu görmek çok kolay olmuyor. Yani yemek yapıyorsun bitiyor, temizlik yapıyorsun pisleniyor ama bahçede yaptığım işler öyle duruyor ve bakınca ve görünce hoşuma gidiyor.

Sanırım artık kabullenme dönemine geçtim, eskisi gibi aşırı korkmuyorum. Bir de evden çıkmayınca birşey olmazmış gibime geliyor. Elbette ki olacağı varsa bir şekilde olur ama bir avuntu mu yoksa beynimin sığındığı bir düşsel oyun mu bilmiyorum. Evde olunca bazen her şeyi bile unutabiliyorum. Ta ki günlük sayıların açıklanmasına kadar.

Hollanda’da resmi karantina yok ama insanlar ciddiye almaya başladı özellikle 1,5 mt mesafe ve maksimum 2-3 kişi sınırlaması geldikten sonra. Bazı videolar çekmişler, amsterdamın en kalabalık yerleri bile bomboş. Hatta sokaklarda zabıtalar geziyormuş, bizim sessiz sakin kasabamızda bile varmış. Başka bir yerde yaşayan arkadaşım ise parkta 5-6 delikanlının basket oynadığını görmüş ama o sırada bir polis de onlara yaklaşmış ayırmak için. Fakat hala anlayamadığım şey, okuldan gelen maillerde de yer alıyor, “yaşlılar yurdundaki yaşlılar yalnız ve umutsuz, onlara mektup yazın, resim yapın, kart atın” çağrısı. Bu gün dayanamayıp gruba yazdım, bence onlar için çok tehlikeli diye. Kimse olumlu veya olumsuz bir cevapta bulunmadı. Tuhaf. Kapıya gelen kargo görevlisi bile kutuyu uzağa bırakıyor, düşünememelerine hayret ediyorum.


Haftada iki sabah bize yakın markete gidiyor eşim ve orda (hollandanın en büyük market zinciri) haftalardır un yok. Son bir paket unumun dörtte biri falan kaldı. Bu gün kalan ekmekleri rondodan geçirip börek yaptım. Bazı yerlerde un varmış diye duyduk ama gidemedik. Onun dışında idare ediyoruz ama çocukların günden güne yemek konusunda sıkıntı çıkarmaları (ya da aman bunun vitaminini de alsınlar diye yaptığım kurmazlıkların geri tepmesi de olabilir tabi bu) beni çok zorluyor. Şunu yaptım bitti, bunu yaptım kalmadı, yap yap anında bitiyor gibi söylemlere huzurunuzda nasıl gıpta ettiğimi de belirtmek isterim. Yesinler diye bin takla atmak çok yorucu.

Market günlerinden sonra öğlene kadar iki saat temizleme ve yerleştirme faslı sürüyor. Nasıl oluyor anlamış değilim😤

Bu haftasonu bir podcast kaydetmeyi umuyorum ve en azından iki online ders yapabilmeyi. Eğer yapamazsam robotlaşmaya gidem bir mutasyona gireceğim sanırım.

Türkiyedeki corona gidişatı çok iç açıcı görünmüyor. Biliyorum mecburi olarak işe gitmesi gerekenler, dışarda olması gerekenler var. Onların işlerini kolaylaştırmak için en azından yapılabilecek şeyleri yapmaya dikkat etmeliyiz. Alışverişleri toplu ve seyrek yapmak, acil olmayan kargo siparişleri vermemek, hastaneleri gereksiz meşgul etmemek, ihtiyacı olanlara yardım etmek gibi daha benim aklıma gelmeyen bir çok şey yapılabilir.

Evde kalın, güvende kalın.






26 Mart 2020 Perşembe

KG9 ve KG10

Mart 26, 2020 2 Comments
Dun aksam cocuklarla sizip kalinca, gunluklerin ikisi de bu gune kaldi. Gunlerin evde gecmesine alismaya basliyoruz sanki. Hava bu hafta acik ve gunesli gorunuyor ama nedense geceleri eksileri goren dusuk sicakliklarda seyrediyor. Bu durumda disarida vakit gecirmek icin asiri bir heves hisstmiyoruz.

Bir onceki gun kizimin dogumgunu sebebiyle sallantiya ugrayan okul programimiz, dun de, kisa surecegini dusundugum el isi calismasinin uzamasiyla iyice aksadi. Fakat bugun azmedip toparladik, tabi ben de bu arada epey gerildim. Aksamustu tek basima cikip kisa bir yuruyus yaptigimda, garip ama nedense hic disariyi ozlemedigimi farkettim. Evde olmaktan memnunum ama hala kisisel zevklerime vakit kalmadigi icin pek de keyifli degil aslinda. Ne bir dizi izliyorum, ne bir hobimi yapabiliyorum. Kisa kisa aralarda elime aldigim kitabimi okumak icin can atiyorum. Soyle azicik uzun vaktim olsa, resim yapma videolari izlesem, biraz kendimi gelistirsem, gecen hafta uc ders yaptigim online derslerime devam edebilsem (hic yapamadim henuz), o kadar cok yapmak isteyip de yapamadigim sey var ki. Neyse saglik olsun, bir baska gun yaparim deyip avunuyorum.

Gecen hafta kizim jimnastik derslerini kendi kendine evde yapmaya calismisti ama tabi ki gercekte oldugu kadar disiplinli degildi. Dun ilk defa araliksiz 2,5 saat suren online calisma yaptilar evden Zoom kullanarak. Simdilik boyle devam edecekler. Yeniden bir duzene girmesinden oturu cok memnunum.

Oglum da kizim da hala evde olmanin tadini cikarma asamasindalar. Henuz sIkIlma belirtisi gostermediler. Hatta bu sabah oglum uyaninca oh bugun okul yooook diye sevindi. O anda oyle komik geldi ki dakikalarca kesintisiz gulduk.

Cocuklarin gunluk programlarını uygulamaya calismak, bir yandan da evin ihtiyaclarini saglamak icin kostururken saatlerin nasil gectigini anlamıyorum. Tabi ki yine hic bir seye yetisemiyorum. Ustelik evde oldugumuz sureci iyi degerlendirmek icin, bazı hedefler koymustum. Mesala artık ciddi bir bakıma ihtiyac duyan bahce citleyini boyamak, dolapları dokup ayıklamak gibi genis zamanlar isteyen isleri yapabilirdim. Ama henuz hic birine firsatim olmadı.

Size de oldu mu bilmem, bu surecin sonunda cevremdeki insanlarla aramizdaki iliskiler degisecek gibi gorunuyor. Gezi zamanında da boyle olmustu. Ozellıkle twitterda goruslerine tahammul edemedigimiz kisileri takipten cıkarıyorduk. Simdiki durumda, hala umursamazlar, bize br sey olmazcılar ve ya onceligini baska seylere verenler gibi, dusuncelerime uymayan, ustelik boylelikle halkın sagligini tehlikeye atanlara karsi ilgim de tahammülüm de azalmaya basliyor. Ve evet onların baskalarına karsı ne kadar hosgorusuz olmaya hakki varsa benim de onlara karsi hosgorusuz olma hakkim var.

Virusun hayatımıza yaptigi / yapacagi olumlu/ olumsuz degisimler uzun sure devam edecekmis gibi gorunuyor. Belki bu yaz yaz tatillerini unutacagiz, belki bir gun hersey normale dondugunde, normal artık bambaska bir forma donusmus olacak. Ama inanıyorum ki her kosulda insanoglu bir yol bulacak.


24 Mart 2020 Salı

KG 8

Mart 24, 2020 12 Comments
Koşturmacalı bir günün ardından, henüz yarım saat olmuş uzanmış oturuyorken, bacaklarımın sızlamalar eşliğinde yazıyorum bu yazıyı. Ne gündü ama!! Duygulardan duygulara savruldum ama şimdi huzurluyum.

Elbette ki corona vakalarının artışı beni mutlu etmiyor. Sadece evde kalınca (hiç çıkmadık), camdan güneş vurunca ve haberlere bakamayınca, sanki eski normal günlerden biriymiş gibi geldi. Eski günler demek ne kadar ironik değil mi? Oysa daha bir hafta önce nispeten daha rahattık, ne çabuk yeni durumu kanıksamak zorunda kaldık. Üstelik bu akşam başbakanın açıklamasına göre, Hollanda’daki bu olağanüstü hal (lock down gelmedi) 1 Haziran’a kadar uzatıldı. 1,5 mt den fazla yaklaşmaya para cezası var. Sanırım para cezası olunca biraz daha dikkatli olacaktır Hollandalı’lar. Okullarla ilgili bir açıklama yapılmadı (tekrar daha sonra yapılacakmış) fakat sanırım o da aynen uzatılacak. 2 aydan fazla bir süre, belki de yaz tatiline kadar.

Doğrusu ben bunu bekliyordum. Çocukların evde kalmasının, onların ve bizim üzerimizdeki etkisi çok olacaktır ancak bu duruma da alışırız, elimizden geleni yaparız diye düşünüyorum. Yeter ki sağlık olsun, geçsin bitsin.

Bu gün güzel kızımın doğum günüydü. Önceden sabah nasıl uyandırılmak istediğini söyledi ( anası kılıklı). Ondan önce uyanacakmışım (genelde hep o önce uyanır), kalp şeklinde krep yapacakmışım, portakal suyu ve mum ile tepsiyle yatağına getirip, şarkı söyleyerek uyandıracakmışım. Aman geç kalmayayım diye doğru dürüst uyuyamadım, akşam da zaten geç yatmıştım. Neyse ki herşeyi eksiksiz yapabildim de güne kaprisle başlamadık :))

Kahvaltıdan sonra eşim markete gitti yine. Hala bazı ürünler yok. Önceden stoklayamadığım için un, bulgur falan evde çok az kaldı, markette de hiç yok. Geçen hafta iki gün markete gitmiştik yetti, bu hafta da o kadar olur zannedersem. Yalnız market sonrası yıkanmalı mı bir kaç saat havalansa yeter mi konusunda hala tüm şüphelerimi gideremediğim için (çok fazla bilgi var hangisi doğru araştıramadım) yine en derin önlemleri aldım. Her şeyi yıkadım :/

Ve sonra telefon çaldı. Kızımın sınıf öğretmeni doğum gününü kutlamak için aradı. Çok şaşırdım beklemiyordum. Sonra okul müdürü aradı, hem beni tebrik etti hem de birebir onunla konuştu. Ardından bir sürü sınıf arkadaşı videolu, sesli mesajlar attılar, kimi görüntülü aradı konuştular, gün boyunca o kadar çok arayan oldu ki hepsine utangaç bir mutlulukla karşılık verdi. Yine whatsapp üzerinden yaptığı keman dersinde keman hocası ona özel doğum günü şarkısı çaldı. Ben instagramdan gelen mesajları okudum, sürekli ilgi görmekten öyle mest oldu ki, ben de onu böyle görünce gizli gizli ağladım. Evet okul grubuna mesaj atıp rica etmiştim ama herkes göndermedi, kimi mesajlar çok komikti çok kikirdedi. Yani diğer çocuklar için de güzel bir amaç oldu sanıyorum. Akşam yemeğinden sonra dondurma pastamızı üfledik, geleneksel video kaydımızı aldık ve günü bitirdik.

Dün bahsettiğim iş görüşmesi tam öğle saatindeydi. O saati özellikle seçtik çünkü eşim işe ara verip çocukları oyalayabilirdi. Görüşmeye kadar müthiş heyecanlıydım. Bana email ile bir link atmışlardı, söylenen saatte o linkten arama tuşuna basacaktım. Bilgisayar başında olacağım için belki video call olur diye ciddi giyindim, makyaj falan yaptım ama sadece sesli konuşma oldu. Tabi her şey sorunsuz başladı mı derseniz, tabi ki hayır. Bilgisayardan yaptığım aramada telefon 3 dakika boyunca çaldı ama kimse açmadı. O sırada telefonuma bir arama geldi, ancak kulaklığım yanımda yok. Hemen diğer odalara koştum bulmak için ortada yok, nasıl deli gibi koşuyorum anlatamam. Sonra eşiminkini buldum geri aradım, bilgisayarda sorun olmuş telefondan konuşacakmışız, okey. 

Eşim dün demişti ki bak öğle saatini seçtik bu kesin ingiltereden arayacak (aramızda bir saat fark var), yok yaa dedim hollanda firması, burdan ararlar. Ve dediği çıktı. İngiltereden gayet ingiliz aksanlı bir bayanla, bazı şeyleri tekrar sormak zorunda kalarak görüşme yaptım 🥴 Sanırım genel olarak kötü değildi ama başka aşamalar da olabilir, negatif mi pozitif mi olur zamanla göreceğiz. Zaten bu şartlar altında sağlıklı düşünemiyorum. Hayırlısı neyse o olsun.

Fakat görüşmeden sonra çok rahatladım. Bir de şunu farkettim. Yani şu anda hayatımız karman çorman rutinlerimiz bozuk yarın ne olacağı belli değil ama, bir işe girişince ve yapmaya mecbur kalınca, bir şekilde olduruyor, gereğini yapıyorsun. Asıl mesele dört elle sarılacak hedefler bulmakta. İşte bu karantina günlerinden bizi sağlıklı bir akılla çıkaracak olan da koyduğumuz hedefleri gerçekleştirme arzusu. Benim ailemin sağlıklı ve mutlu şekilde süreci atlatması en birinci hedefim ancak uzun vadede dünyaya katkı sağlamak, biraz para kazanıp zeytinlik içinde  bir bağ evine sahip olmak gibi hayallerim de var. 

Umarım hepimiz hedeflerimizde başarılı oluruz🙏🏼





23 Mart 2020 Pazartesi

KG 7

Mart 23, 2020 6 Comments
Corona günlerindeki psikolojim de hastalığın kendisine benziyor. Hastalığı geçirenlerin dediğine göre, tam iyileşmiş olduğunu düşündüğün an şikayetler tekrardan başlıyormuş. İşte ben de artık kabullenmeye geçtiğimi sanıyorken bu sabah duyarsız insanların tavırlarından tekrar öfke aşamasına  döndüm. Gün boyunca öfkem hiç bitmedi, hatta öfkenin verdiği enerjiyle bütün camları sildim, evi baştan aşağı temizledim, bir sürü şey yaptım ama şimdi hala (saat 12’ye 12 var) öfkem azalmış değil. Fakat şimdi şunu düşünüyorum, belki de bir kaybın ardından gelen yasın beş evresini buna uyarlamak söz konusu değil. Çünkü kaybın ardından geçen zamanın iyileştirici etkisi varken, bu salgın konusunda zaman tam ters etki yapıyor. Zaman geçtikçe sayılar, ölümler, hastalığa yakalanan tanıdıkların sayısı, hastalıkla ilgili her türlü medya günden güne artıyor, hiç azalmıyor. Dolayısıyla duygularımızı akışa bırakamadan körükleyen bir sürü ek faktör var. Haliyle bir ileri iki geri gidip geliyoruz.

Bu gün ilk defa corona’dan bir kaybın acısını yaşadım. Hollanda’da yaşayan bir arkadaşımızın annesi (kanser tedavisi de görüyormuş ama) corona nedeniyle 12 saat içinde can vermiş. Hastane kabul etmemiş, eve göndermiş ve evde ölmüş. Üstelik arkadaşımız olan adam, ateşi olduğu halde, 39 dereceden düşük diye test yapılmamış. Kalbim acıyor.

Öfkemi açıkça dışarı vuramıyorum ama gün boyu beynim corona marşını söyleyip durdu. Denk gelmişsinizdir sizde (korona marşı yazarsanız çıkacaktır), en sevdiğim yeri “ makarna yiyelim fasulye yiyelim ulan yarasa yenir mi”!!!

Bu gün çocuklarla çok fazla ilgilenemedim temizlik ve bitmeyen işler sebebiyle ama kızımın yarın doğum günü diye, benden istediği krem karemeli yapmak için giriştiğim iki denemede de karemeli yapmayı başaramadım. Birinde şeker ağdaya dönüştü, diğerinde yeniden kristalize oldu, pes ettim. Zaten evde çok az şekerim vardı😤 Tabi ruh halimin bu fiyaskoda etkisi olduğuna da şüphem yok.

Dün deniz kenarına gitmiştik, dikkatli davrandık ve çok kalabalık değildi. Her halde bazı yerler kalabalık olmuş olacak ki, bu gün plajlara da girişi kapatmışlar. Yine amsterdam ormanındaki japon bahçesinde sakura zamanı şimdi, oraya da barikat kurup sıra sıra içeri almışlar. Görünen o ki artık doğal alanlar bile engellenecek ne acı. Keşke insanlar daha bilinli davransalar.

Bu günün bir diğer gelişmesi de, geçen gün bahsettiğim iş hakkında. Bana online iş görüşmesi için bir davet  linki gönderip gün ve saati seçmemi istemişlerdi. Bugün girdim baktım sadece pazartesi opsiyonu var 🤬 Mecburen yarın için bir saat seçtim ama kendimi hiç mi hiç hazır hissetmiyorum.  Yazıyı bitirdikten sonra kafamda bir kaç şey düşünmem lazım.

Neden öncesinde düşünmedin derseniz, yarın doğum günü kızına sürpriz olsun diye evi süsledim, balon vs şişirdim yeni bitti. Hiç özel alışveriş yapamadım evde ne varsa onlarla süsledim, umarım sever.

Çocukların ruh hallerini biraz daha dengeledik çok şükür 🙏🏼 Artık bir gün kızımla bir gün oğlumla (diğer kişi de babayla) olacak şekilde uyutuyoruz. Şimdilik hallerinden memnunlar.

Bu gün neredeyse hiç fotoğraf çekemedim, sadece biraz önce şunu çektim bitirince.

İyi ki doğdun meleğim❤️


22 Mart 2020 Pazar

KG 6

Mart 22, 2020 6 Comments
Dünkü yazımda kendini açıkça belli eden aksi ve depresif halim bugün kendini biraz daha ılımlı olarak ortaya çıkardı. Dün akşam geç saatlerde instagramda bir gönderi yapmış ve aşağıdaki satırları yazmıştım.


Geçtiğimiz yaz, babamı kaybettikten sonra “yasın beş evresi” sürecini birebir yaşamış biri olarak, Corona virüs şokunun ardında geçirdiğimiz sürecin de buna oldukça uyduğu dikkatimi çekti. Sonuçta ikisi de insanı şoke eden gelişmeler. Bu süreç şöyle gelişiyor: “İnkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme.” Sizden daha önce bu şok dalgasının etkisine girdiğim için( Hollanda’da ilk vaka 27 şubattaydı), şu an depresyon ile kabullenme safhası arasında gidip geliyorum. Gördüğüm kadarıyla Türkiye’deki insanların çoğu, benim ilk haftalarda olduğum gibi inkar ve öfke safhasındalar. Kimi bir şey olmaz diyerek sokaklarda geziyor ve ya gün boyunca konudan uzak kalmaya çalışarak inkar ediyor; kimi de (inkar kısmını atlamış olanlar), başta Çinlilere, sonra devlete, sonra evde oturmayanlara kızıyor da kızıyor. Kızmayın demiyorum, haklısınız ve yaşanmazsa diğer aşama gelmeyecek. Ancak diğer aşamaları da bilelim ki baştan kabul edelim. Önce kimseyi ve virüsü kontrol edemediğimiz için isyan ve çatışma başlayacak, bu depresyona sebep olacak. Diğer yandan Allah’ın takdiri olduğunu söyleyecek ama bunu rahat bir gönülle tam teslimiyetle kabul etmekte zorlanacağız (tabi bunun süresi kişiden kişiye değişebilir). Tam teslimiyet ve kabul edememe arasında gidip geleceğiz. Ve belki aylar sonra tamamen kabulleneceğiz. 

Sanırım yavaş yavaş kabullenme evresine geçiyorum. Çocuklarım henüz çok ufak olduğu için, onları kaybetme veya onların bizi kaybetme korkusunu çok yoğun hissediyorum. Belki büyümüş olsalardı bu kadar yoğun hissetmezdim. Ama her korku duyduğumda kendime şunu hatırlatıyorum “onlar bize zaten emanet, benim koruyabileceğimden çok daha güçlü bir koruyucu zaten var, tek yapabileceğim ona güvenmek, o her koşulda en hayırlısına vesile olacaktır. Şüphen olmasın”!!

Yine de hiç kolay değil...

Bu sabah uyandığımızda serin ama tamamen güneşli bir hava karşıladı bizi. Biraz dışarı çıkmaya karar verdik. Önce büyük bir şehir parkında yürüyüş yaptık, sonra okyanus kenarında biraz dolandık. Baharın ilk gününe bir çok ağaç çiçek hazırlık yapmış, doğayı süslemişler. Çocuklar bol bol koştu zıpladı. Epey de yoruldular. Gittiğimiz yerlerde bizim gibi gezen başka aileler de vardı. Genelde sosyal izolasyona dikkat ediyorlar, kimse kimseye yaklaşmıyordu. Fakat önemsemiyormuş gibi görünen birkaç grup da vardı. Mesela biz hiç banklara oturmuyor, çocukları oyun parklarına (salıncak kaydırakvs) sokmuyoruz. Ne yazık ki bunları yapanlar da vardı. Yine de çoğunluk dikkatli göründü gözüme.

Dönüş yolunda ise, internette şu görsel (aşağıda foto 2) çıktı karşıma. Düşündüğüm gibi oldukça benzer aşamaları varmış bu sürecin.

Sonra eve gelip, çocukları yıkama, yemek hazırlığı ve yemekten sonra ablamlarla 4’lü görüntülü görüşme yaptık. Önceden pek denememiştik, şu corona yalnızlıklarında ilaç gibi geliyor.

Hollanda’daki ve Türkiye’deki vaka sayıları yine arttı. Hollanda 3631, Türkiye 947 pozitif hastaya sahip. O kadar evde kalıyoruz sayıların artışı yine endişe verici boyutlarda diye düşünürken sabah kafama dank etti. Bugün çıkan hastalar biz daha evde oturmaya başlamadan önce enfekte olmuş kişiler. Ortalama 15 gün kuluçka süreci dersek, belki 15 gün evde oturduktan sonra sayılarda bir fark ortaya çıkacak. O farktan sosyal izolasyona uyulmuş mu uyulmamış mı belli olacak. Türkiyede’de aynı durum geçerli şu an için (aynı anda okullar kapandı), üstelik hollanda okul kapatma kararını, vakanın ülkeye girip yayılmasından 18 gün sonra aldı. Oysa türkiye daha erken davrandı. Yine de umreden gelenlere yeterli önlem alınmaması bu erken tedbir avantajını bozuyor.

Bir de sabah şu haritayı gördüm (foto 4) Burada dünyanın farklı yerlerinin farklı renkle gösterilmesinin nedeni, corona virüsünün uğradığı farklı mutasyonları temsil etmek içinmiş. Haritaya göre, çinde, avrupada, amerikada görülen türler birbirinden hep farklı (mutasyona uğramış) ve dolayısıyla etkileri ve tedavi yöntemleri (aşıları) de farklı olabilir. Her mutasyon geçiren virüs biraz daha güçlü ve hasar verici oluyormuş diye yorum yapılmış ama doğruluğundan emin değilim. İşin en sinir bozucu yanı ise, hastalık tüm dünyada bitse bile, mesela amerika mutasyonu olan virüs, başka ülkelere gidip yeniden salgın başlatabilirmiş (ve bu her tür için geçerli) :(

Bu mübarek geceden bol şifa isteyelim. İyi kandiller.






20 Mart 2020 Cuma

KG 5

Mart 20, 2020 0 Comments
Açık açık ifade etmedim ama bu günlükleri yazmamın bir diğer amacı da, psikolojilerimizdeki değişikliği gözlemlemek, daha doğrusu akılda tutmak. Gün içinde çocukların tüm tavırlarını gözlemliyor, onları regüle etmeye çalışıyor ve bunların sebepleri üzerinde düşünüyorum. Yani yaşarken, bir deneyin kobayları olmuş oluyoruz. Dün akşam bitirdiğim Satranç (stefan zweig) kitabında da benzer bir örnek vardı. Hiçliğe hapsedilmiş bir insanın psikolojisindeki değişmeler. Biz elbet o örnekteki kadar yalıtılmış değiliz ama belki biraz daha hafifletilmiş olarak benzer süreçlerden geçilebileceğini tahmin ediyorum. Dünkü yazımda da çocuklarımın huysuzluklarını ifade ettiğimde  -aslında evde olduğumuz tüm günlerin geneline bakarsak- ilk günler birbiriyle geçinemeyen iki çocuk, sonra sürece alışmaya başlamış ve bir uyum sürecine girmiş iki çocuk, sonra evde olmanın uzamasıyla gerginleşmeye başlayan iki çocuk şeklinde bir süreç geçirmişiz. Bu gün ise sabah yine gerginlikler devam etti. Onlara biraz açıklama yaptım; düzenleri değiştiği için sinirlerin gerildiğini, bunun her insana olduğunu, normal olduğunu ama eğer bu gerginliği farkedip başka odaya gitmezsek büyük kavgalar çıkacağını falan. Sonra o sırada gergin olan kızıma rahatlasın diye sıcak bir duş teklif ettim. Günün kalanı daha sakin geçti.

Benzer gelgitler kendimde de var. Ancak evde kalmaya çocuklara göre daha alışkınım tabi ki. Fakat bu gün düne göre daha karamsarım. Normalde sürekli okuyanlar bilir, çoğunlukla pozitif biriyim. Yani pozitif olmak için olabilecek her şeyi zaten denedim, deniyorum. Dahası kendimi iyi tanıyorum.

Sosyal medyada bu karantina sürecinde neler yapabileceğimizi, sürecin pozitif yönlerini, şükür moment’larını, işte doğaya kazandıracağı artıları eksileri, her şeyi okuduk; gerçekten yaaa  dedik; bak her işte bir hayır diye sevindik ama bir şeyi unuttuk: bütün bu keşifleri kendimiz yapmalıydık. Çocuklara hep derler bilirsiniz, ezbere öğrenme olmaz, çocuk kendi çözecek, uğraşacak ve yapacak ki öğrensin. İşte şimdi biz de, daha önce hiç yaşamadığımız bu belirsizliği, yaşayıp öğrenmek yerine, okuduklarımıza kendimizi uydurmaya çalışarak atlatmaya uğraşıyoruz. Şahsen ben tüm bunları reddediyor, inişlerimle çıkışlarımla, içimden gelen sesi dinleyerek, kendi deneyimimi, kendi çıkarımlarımı yapmaya gayret ediyorum. Tabi diğer açıdan düşününce, tavsiye almanın neresi kötü diyebilirsiniz. Kötü değil elbette ama eninde sonunda hazmedilmemiş gerçekler yeniden hazmetmek için kursağımıza çıkacaklar.

Bu gün kafamın arka planında bu tür düşünceler, kalbimde çatışmalar yaşarken, günlük programımıza kendimi pek veremedim. Sabah market alışverişi sonrasında dezenfekte işlemleri günlük rutinimizi bozdu. Sonra çocukların okuluna, kitaplarını almak için kısa bir gezi yaptık. Soyadlarına göre saat dağılımı yapmışlar ve kimselerle karşılaşmadan girip çıktık. Oğlumun sınıfından alacaklarımız yoktu ama çok istedi, ziyaret ettik ve zor ayrıldı. İkisi de okullarını çok özlediklerini söylediler. Sonra kızıma best friendi ile bir online görüşme ayarladım. 45 dakika kadar sohbet edip kikirdeştiler ve kızım çok mutlu oldu. Pazartesi doğum günü, bu sefer çok sönük bir kutlama olacak ama sınıf grubuna bir mesaj atıp, isteyen arkadaşlarının onun için bir video veya sesli mesaj atmalarını rica edeceğim. Eminim çok sevinir.

Artık jimnastiğe gidemediği için evde hareketli olmasına rağmen, disiplini çalışamadığı için, ne kadar aktif olup olmadığını anlamak amacıyla bugün adımsayar kol saatini ona taktık. Akşamüstü sıkılıp çıkardığında 11bin adım olmuştu (üstüne daha da eklenmiştir tabi), şok olduk. Bir de instagramda onun jimnastik okulu, #stayathomechallenge başlattı. Ona dahil olmak için çok çalışıyor.

Böylece okulsuz 5. günü ama evden çıkmadığımız 8. günü tamamlamış olduk. İnsanoğlu her şeyr alışıyor, buna da alışıyoruz yavaş yavaş, yeter ki sağlık olsun.





19 Mart 2020 Perşembe

KG 4

Mart 19, 2020 8 Comments
Günler birbirini tekrar etmeye başladı, öyle ki sanki bugün yazacak bir şey yokmuş gibi geliyor. Evde yaptıklarımız bir rutine döndü neredeyse. Fakat eskisine göre evdeki işler öyle rahat ki, önceden genelde koşturmaların arasına sıkıştırdığım işleri zar zor yetiştiriyordum. Ne çok koşturuyormuşuz gerçekten, bunu anladım. Yakında sabahın 10’unda evini toparlamış, akşam yemeğini pişirip ocağın altını kapayan teyzelere döneceğim sanırım.

Ben introvert biriyim. Yani içe dönük. Evde olmaktan, kendimle kalmaktan sıkılmam. Hatta bazen sosyallik bana fazla gelir, ortamdan kaçma ihtiyacı duyarım. Bu yüzden olsa gerek henüz evde olmaktan hiç sıkılmadım. Gerçi çocuklardan ötürü boş vaktim çok değil ama olduğumda da kendime meşguliyet bulabilirim. Bugün de kısa boş vakitlerimde, kitabımı okudum, örgümü ördüm ve online dersimi bitirdim. Tabi bunlar çocukların dün başladıkları ortak lego projesine bugün de azimle devam etmelerinin sayesinde oldu.

Günün bir kısmını legoyla, bir kısmını ödevlerle geçirdiler. Eşim öğle molasında onları parka götürüp getirdi, ben de yemekleri hazırladım. Şimdilik yemek ve uyku düzenimiz çok fazla değişmedi ama önceki dönemdeki kadar enerji harcamadıkları için mi bilemiyorum durup dururken öfke çıkışları oluşmaya başladı her ikisinde de. Belki bu tip şartlar altında beklenen bir durum bu ama bunu nasıl çözeceğimizi bilmiyorum. Belki zamanla düzelecek ve ya başka anormallikler de ortaya çıkacak. Ya da zaten hayat boyunca bunlar hep oluyordu da biz telaştan farketmiyorduk.

Corona ile ilgili kaygılarımın şiddeti gün içinde çok değişken seyrediyor. Bu gün gündüz gayet sakindim. Bunda sosyal medyadan tanıdığım 3-4 kişinin şu an muhtemel olarak bu virüsle savaşmasının ve onların tecrübelerinin de etkisi var. Ama genelde hava kararınca korkularım artıyor. Şimdi mesela yine kalbim sıkışmaya başladı.

Bazen herşey bittiğinde nasıl olur diye hayal ediyorum. Gözümün önüne bilim kurgu filmlerinin son sahnelerine benzer bir görüntü geliyor. Karakterler geniş bir çayırın ortasında yer alan evden dışarı çıkmıştır, güneş ışınları her yerde parlıyor, rüzgar esiyor, ılık bir bahar havası. Ürkek adımlarla yürüyorlar, oysa özgür oldukları için koşup taklalar atmaları, dans etmeleri beklenirdi. Fakat gönülleri  çok ağır. Kayıplar, değişen alışkanlıklar, günlerce süren karamsarlıklar öyle şıp diye bir anda insanı terketmemiştir. Artık eskide kalmış hayatı yeniden aynı şekilde yaşamak söz konusu olamayacak.

Kızımla oğlum uyumadan önce anneyle kim uyusun kavgası yaptılar ve yine her zamanki gibi oğlumun cazgırlığı galip geldi. Ağlayarak babasıyla uyuyan kızım için kalbim acıyor. Yarın başbaşa zaman geçirelim istiyorum ama ev içinde pek kolay olmuyor. Eskiden beraber dışarı çıktığımız zamanlar ne kadar uzak şimdi. Ama belki yürüyüş için çıktığımızda ben kızımla koşalım diyerek uzaklaşabiliriz.








18 Mart 2020 Çarşamba

KG 3

Mart 18, 2020 4 Comments
Dünkü postu yazdıktan sonra sosyal medya üzerinde gördüğüm eylemi yapmak, moralimize çok iyi gelmişti. Saat tam sekizde, Hollanda’da insanlar kapılarına ve ya balkonlarına çıkıp sağlık çalışanlarını alkışladılar. Tabi biz de. Çok güzeldi.

Bugün uyandığımda ne pozitif ne negatif hissediyordum ama rahat da değildim. Yine günlük işlerimizi ödevlerimizi yaptık, diğer günlerin aksine bugün çocuklar evden çıkmayı hiç istemediler, ikna edemedik. Hava da biraz daha soğuktu zaten. Acaba gitgide eve kapanırlar mı diye düşünmedim değil. Fakat beraber güzel oynadılar. Ödevlerini itirazsız yaptılar. Hep çok gevşek olduğunu düşündüğüm kızımı bu süreçte sanki yeniden keşfediyorum. Şöyle ki evdeki yazıcının kartuşu bitik olduğu için çıktı alamadık, bazı ödevlerini ekrana bakıp kağıda yazarak yaptı ama kimisinde aktif yazma çizme gerekiyordu (kağıt şarttı). Onları sonra yaparsın dediğim halde, geri kalacağı için telaşlandı. Neyse ki öğleden sonra kargo kartuşu getirdi de tamamladık. Ödevlerini bu kadar ciddiye aldığını bilmiyordum.

Bu yeni dönemde kargo alma işlemini de ilk defa tecrübe etmiş olduk. Adam uzaktan bıraktı, dış kutuyu açıp hemen kapı önünde bıraktım. İçeri alıp iç kutuyu ve ellerimi kolonyaladım. Bu ufacık iş bile hafif bir gerginliğe sebep oldu.

Geçtiğimiz haftalarda LinkedIn üzerinden bir iş başvurusu yapmıştım. 11 martta amerikadan bir mail aldım, cv’nizi inceledim, şu linke giderek daha detaylı bir başvuru yapın diyordu. O günden sonra bir türlü fırsat yaratıp da o detaylı başvuruyu yapamamıştım. Daha doğrusu bir sürü adımda, birkaç paragraflık açıklama istediğinden ve benim de o adımları düşünüp yazacak kesintisiz birkaç saatim olmadığından yapamamıştım. Dün akşam çocuklar uyuduktan gece yarısına kadar o işi yapıp tamamladım. Yapmaz olaydım! Sabahın köründe mesaj geldi, şu linke gidip testleri tamamlamanız için 72 saatiniz var. İsterseniz önce şu linke gidip deneme testlerini yapabilirsiniz. Baktım 11 test var, hepsinin süresi farklı ve ciddi testler. Yani sakin ortam, açık zihin ve bol zaman lazım. Ve bu şartlar altında hiç biri bende yok. Kaderim bir kere daha al sana, en zor şartlar altında aşılması gereken bir problem daha deyip kucağıma attı. Gerçekten hayatımda hep böyle ciddi işler olabilecek en zor şekilde karşıma çıkıyor. Blogda yazdığım ehliyet alma sürecim de öyleydi.

Olursa olur olmazsa olmaz dert değil ama şimdi en azından gereğini yapmak için (bir gün bitti bile) kalan zamanlarımın çoğunu bu işe ayırıp elimden geleni yapmam gerekiyor. Diğer yandan, bir yanım hayat acaba devam edecek mi endişesini taşırken, böyle mecburiyetler de umutlanıp hayal kurmama vesile oluyor. Her işte bir hayır.

Bu gün çanakkale zaferi ve aynı zamanda annemin doğum günü. Onunla telefonda konuştuktan sonra, instagramda çanakkale zaferi ile ilgili bir anma mesajı yazmak içimden gelmedi. Hayatlarımız normal seyrederken, tarihteki olayları düşünüp duygulanmalar ne kadar olağandı. Bu gün ise, belki her birimizin rol aldığı, geleceğin tarihi bir olayını yazıyorken, doğrusu tek düşündüğüm içinde bulunduğumuz tarihti. Bilmiyorum yıllar sonra bu süreci nasıl anacağız? Dahası acaba anabilecek miyiz? Dün arkadaşım günlük yazıp bu günleri çocuklarımıza bırakmalıyız demişti. Ben zaten bu blogu o yüzden yazıyorum ama onlara özel daha detaylı yazsam iyi olacak.

Hem hollandada hem türkiyedeki umarsız insanların rahatlığı sinirimi bozuyor. Bu gün twitterda takip ettiğim bir hollandalı araştırmacının, bir değişiklik yapılmazsa, 10 gün sonra hollandanın durumunun bugünkü italyanın durumuna geleceğini gösterdiği grafiği gördüm. İçim acıyor. Ve o grafik malesef türkiyeye de uyuyor. İtalyadan bir ay, hollandadan 15 gerideki hali bu gün türkiyenin durumu. Yaşamadan anlasalar keşke.

Besin değeri yükselsin diye yaptığım sarımsaklı tarhanayı çocuklar sevmedi, gerçekten biraz acımsı olmuştu. Fazla koymuşum herhalde. Pırasayı da börek şeklinde yedirdik. Bir de her baharatı ve salata malzemesini attığım kısır ile geçirdik bu günü. Sağlıklı beslenmede de level atladık sanki. Daha sağlıklı olsun diye daha zerdeçal, çörek otu, zencefil .... ilaveli gibi.

Bir de çocuklar evde sıkılmasın diye paylaşılan online siteler, oyunlar, aktiviteler vs hepsinden gına geldi.

Ama bak yarın Karsu youtube üzerinden online canlı konser yapacakmış. O güzel. Tr saatiyle 21, Hollanda saatiyle 19 da. İzleriz.







17 Mart 2020 Salı

KG 2

Mart 17, 2020 6 Comments
Dün evle ilgili işlerin çoğunu yapınca bugün rahat geçti diyebilirim. Alışveriş yok, temizlik yok; sadece günlük yemek ve ortalık toplama, ufak tefek temizlikler o kadar. A tabi bir de çamaşır elbette, her gün biriktirmeden bir makine.

Çocuklara ayırdığımız günlük ekran süresi var. Kahvaltıdan sonra genelde ilk onu yapmak istiyorlar çünkü bir önceki günden sonra özlemiş ve sabırsızlanmış oluyorlar. Onlar ekran sürelerini harcarken ben de geçen hafta daha ortalık sakinken başladığım eğitim videolarından birini çalıştım. Yeni bir programlama dili öğrenmeye karar verdim ve youtube’da her biri 15-20 dakikalık olan dersler var. Her gün olmasa da haftada 3-4 ders bitirebilirim. Bu hedefimi yaptığım için midir, yoksa nispeten daha iyi uyuduğum için midir bilmiyorum, bu gün biraz daha pozitif bakıyorum. Tabi rakamlar hızla artıyor, son resmi vaka sayımız 1705. Bakalım neler olacak.

Dün hollanda başbakanı açıklama yaptı ve seçtikleri planın olası üç ihtimalden (serbest, karantina, sosyal izolasyon) sosyal izolasyon olduğunu duyurdu. Tabi sonrasında millet aman da bizi umursamıyorlar diye ayaklandı. Fakat bundan daha iyi ne yapılabilir, kimse söylemiyor ve üstelik başka ihtimal de yok. İhtimallerin içinde (tabi ki insan beyninin kurgulayabildiği ihtimallerden bahsediyorum) en makul olanını seçtiler. Diğer yandan hiç öngöremediğimiz olumlu (veya olumsuz ) gelişmeler de olabilir.

Çocuklar bu günlerde bol bol lego oynuyorlar. Tabi ki günlük programımızı da tamamladık. Kızımla ev ödevi yapmak gibi şeyleri ilk defa tecrübe ediyoruz. Biraz çatışmalarımız olmadı değil ama aştık çok şükür. Bu süreçte çocukların arasındaki ilişki de gözle görülür ölçüde gelişiyor. Önceden bol kavga ağırlıklı olan ilişkileri biraz ılımlı olmaya başladı. Geçtiğimiz cuma okula gitmemişlerdi ilk defa ve aman yarabbi, bütün gün bağırmaları dinmemişti. Tehdit ve korkutma gibi davranışlardan hep kaçınırım ama başka çarem kalmamıştı, tehdit ettim. Hollanda’da çocuklarına yeterli bakımı veremeyen ailelerin çocukları alınıp başka ailelere veriliyor diye bir söylenti var (ne kadar doğru bilmiyorum). Bunu anlattım, sürekli kavga ederseniz, bizim size iyi bakmadığımızı düşünürler ve alırlar, başka evlerde başka kişilerle yaşamak ister misiniz? dedim. Birlikte yaşamayı öğrenmekten başka çareniz yok. Korktular. Tabi sonra asla izin vermeyeceğimi, onları asla bırakmayacağımı falan söyledim. O gün bu gün iyi gidiyor ilişkileri. Ama asıl iyi gelen bence birlikte daha çok zaman geçirmemiz.

Bu gün öğlen açık havada gezinti yaptık, ardından biraz çalışma ve oyun. Bir de elişi çalışması olarak, geçen hafta ormandan topladığımız dalları boyadık. Bunları iplere asıp bir çeşit süs yapmak istiyorum.

Sonra eşim aşağı indi (üst katta evden çalışıyor), onlar oynarken yemeği hazırladım ve yedik. Biraz sonra uyku öncesi rutinlerimize girişeceğiz ve günü bitireceğiz inşallah.

Yarın ola hayrola.







16 Mart 2020 Pazartesi

Karantina Günleri 1

Mart 16, 2020 6 Comments
Dün (pazar) olağanüstü toplanan bakanlar kurulu, nihayet hollandada okulları ve tüm sosyal mekanları 6 nisana kadar kapatma kararını verdi. Bugünden itibaren ailecek evdeyiz. Bloguma da hızlıca yazılmış kısa notlar almak istiyorum, bu yüzden imla kurallarına çok dikkat edemeyebilirim, affola.

En son geçen hafta çarşamba alışveriş yapmıştık ama çoğu bitti. Haftasonunu insanlar tüm marketleri talan edince, bu sabah insanlar fazla gitmeden markete gideyim eksiklerimizi alayım diye düşündük. Evden bir kişi markete gitsin diye kararlaştırmıştık (çocuklar maalesef herşeye dokunuyor). Sabah 8,5 ta marketteydim ama taze ekmek dışında yine tüm raflar bomboştu, ne bir sebze ne bir meyve ne et. Dayanıklı tüketim ise tamamen boş. Epey bir panikledim. Ekmek dışında neredeyse ihtiyacımız olan hiç bir şeyi almadan, ama olur da lazım olursa diye biraz konserve ve son kalmış üç paket minik kutudaki uht sütleri falan alarak döndüm. Herhalde henüz mallar markete gelmemişti o saatte diyoruz çünkü eşim öğle molasında tekrar gittiğinde raflar yeniden dolmuş çok şükür. Temel ihtiyaçlarımızı tamamladık. Tabi ekstra olarak tüm paketleri sirkeli sularla sildim, meyve sebzeleri yıkadım.

Dün akşam tatil olacağını öğrendiğimizde salonda bir miktar düzenlemeye girişmiştim. Arkadaşlarımla bu süreçte sıkça yazışıyoruz. Mümkünse evdeki eşyaların yerini değiştirmenin (çocuklar evde iken değişiklik iyi gelir), onlara oyun ve çalışma alanlarının ayarlanmasının (bir ev okulu programına geçiş yapacağız), fazlalıklar varsa kaldırıp ferahlık ve ekstra yer kazanmanın iyi olacağına karar verdik. Salonumda pek değişiklik yapamadım ama cam önündeki tekli koltuğu kaldırıp çocuk masasını koydum, masa bilgisayarımı salona indirdim (buna iyi bir yer ayarlamalıyım), ortalıktaki fazla kalem kağıt vs kaldırıp sadece ihtiyacı olanları bıraktım, çalışma kitaplarını masanın yanına koydum vs. Bu gün de salonu komple çamaşır suları ile silip bitirdim. Salonumuz ev okulu düzenine hazır şimdilik, ilerde ihtiyaçlara göre yine değişecektir eminim.

Bu gün maalesef, market ve salon temizliğinden çocukların programlarını aktif olarak başlatamadım ama en azından kafamda nasıl yapacağımız konusundaki belirsizlik gitti. Kızımın öğretmeni ayrıntılı bir mail ile neler yapması gerektiğini anlattı. Böyle haftalık programlar verecek, biz de takip edeceğiz. Okul dışında ekstra yaptıklarımız için önceden bir programımız vardı zaten. Onlara yinedevam ederiz.

İlk günlerde, coronalı yaşama geçiş açısından biraz daha üzerinde kafa yorulacak meseleler oluyor. Misal dışardan içeri girerken (eğer insanlı yere gittiysek) montlar ayakkabılar ne olacak konusu. Dışarda çıkarıp başka bir yerde tutmakta fayda var, bir ig arkadaşım dezenfektan sıkıyormuş, ben daha nasıl yapsam çözemedim. Sadece ayakkabıları dışarı koydum, ayakkabı dolabındaki tüm fazla ayakkabıları kaldırdım, kolaylık olsun diye hepimize sadece birer mont bırakmaya karar verdim. Dönüşümlü olarak yıkar giyeriz. Ha bir de markete götürdüğümüz torbaları yıkayacaktım ama eşim arabanın bagajına koyalım dedi, oraya hapsettik 😪 Şimdilik aklıma gelenler bunlar ama sanki tüm alışkanlıklarımızı gözden geçirip yeniden baştan düzenleyeceğiz gibi görünüyor.

Evi toparlamam akşam üstünü buldu arada tabi yemektir oyundur derken. Kızımın keman dersi cardı onu online whatsapp üzerinden yaptı, sonra onlara biraz spor amaçlı yoga ve dans videoları açtım ki enerjilerini atsınlar. Bir de babalarıyla öğlen bisiklet sürdüler, yorulmuşlardır umarım. Uyku saatlerini çok değiştirmemeye gayret edeceğiz ki biz de azıcık dinlenelim.

Bu gün kendime pek vakit ayıramadım ama kendim için yapmak istediklerim de var umarım yarından sonra başlayabilirim. Sadece kafamı dağıtmak için biraz kitap okudum ve şimdi blog yazıyorum (telefondan). Birazdan akşam yemeğini yiyip çocukları uyutacağız. Yarın biraz daha organize olabiliriz umarım.










15 Mart 2020 Pazar

Corona Önlemlerimiz

Mart 15, 2020 2 Comments
Corona’lı günlerin 17. geride bırakırken, bu güne kadar neler yaptığımızdan bahsetmek istiyorum biraz. Tabi öncesinde koşullarımızdan bahsetmekte fayda var. Amsterdam merkezine 15 dakika uzaklıkta küçük bir kasabada yaşıyoruz. Nüfusun büyük bir oranı yaşlılardan oluşuyor. Çoğunlukla bahçeli evlerin olduğu, yeşili, suyu bol bir bölge. Küçük bir çarşısı var, burda üç market, işte kasabı çiçekçisi, manavı birer ikişer tane olan dükkanlar var. Hepsini toplasan bir avm etmez o derece az, küçük bir çarşı. Haliyle hiç bir zaman yoğun değil, kendi halkı dışında turisti ziyaretçisi olmayan bir yer. Esnaf dışında çok fazla iş yeri de yok, genelde çalışanlar Amsterdama veya havaalanı yakınındaki iş merkezleri bölgesine işe gider. Bu sakin kasabayı hep sevdim ama şimdi daha bir seviyorum, en azından biraz daha izole bir yaşamın içindeyiz.

Corona haberleri çıktığından itibaren, çocuklar okula hep gitti ama onun dışındaki keyfi gezilerimiz olsun, arkadaş buluşmaları olsun hep kaçındık. Hollandaca dersimi zaten online alıyorum, haftada bir katıldığım konuşma grubum yine bizim burda, tanıdığım bildiğim kişilerden oluşuyor, arada markete gitmek dışında hiç bir yere gitmedim ve arkadaşlarımı da bir ay oldu göremedim. Eşim de bu süre boyunca hep evden çalıştı (toplam 2-3 gün gitmiştir başlarda), şimdi de evden çalışmaya devam edecek. Kızımın jimnastik ve keman dersleri vardı, gitti ama jimnastiği zaten küçük bir grup, keman birebirdi. Oğlum kulak iltihabı oldu diye son iki haftadır yüzme ve diğer derslerine gitmemişti zaten, yani bu zamana kadar okul hariç oldukça yalıtılmış idik. Okulda da elbette, diğer veliler her yere gitmiş gelmiş olabilir ama bir sınıftaki çocuk ve veli hep aynı kişilerden oluşuyor, yani nispeten daha az sirkülasyon var. Bir müze, cafe veya restoran gibi değil yani, onlarda insan sirkülasyonu fazla, kim girip çıkıyor belli değil. Toplu taşıtları hiç kullanmadık, bir yere de gitmedik zaten. Hafta sonları da sadece boş alanlara, ormana gittik; hiç kapalı mekan veya ev ziyareti yapmadık.

Bir önceki yazımda okulların tatil edilmediğini söylemiştim. Yazımı yazdıktan bir süre sonra, yeni bir haber geldi, isteyen kişiler çocuklarını göndermeyebileceklermiş ve normalde olan para cezası kaldırılmış. Bunun üzerine biz de bir süre göndermemeye karar verdik ama şu an hala aile birliklerin baskıları devam ediyor belki kararlar değişir diye tahmin ediyoruz.

Okula devam ettikleri günlerde okuldan gelir gelmez, soyunmak, el yüz yıkamak, okula dezenfektan götürmek gibi önlemler aldık ama kızımın (8 yaş) öğretmenleri zaten çocukları uyarıyor, birkaç kere el yıkatıyordu ancak oğlumun sınıfında (5 yaş) ufak çocuklar o kadar özen göstermiyordu tabi ki. Fakat her gün sınıfa girişte ve çıkışta yapılan öğretmenle el tokalaşması bitti, öğretmenler kendilerince dikkat ettiler. Artık ne kadar yapabilirlerse.


Bağışıklığımızı güçlendirmek için ise yediklerimize daha özen göstermeye gayret ettim. Her gün çeşit çeşit yemekler, çorbalar yapmaya gayret ediyorum. İçlerine sarımsak soğan ilave etmek, zerdeçal gibi çok sık kullanmadığım baharatları katmak gibi ne yapsam kardır anlayışıyla pişmiş yemekler :)) Çocuklarım normalde bu güne kadar d vitamini dışında hiç takviye almadılar (ne balık yağı ne vitamin), ama maşallahları var. Kızım hiç antibiyotik kullanmadı oğlum da hayatında ilk defa iki hafta önce kulak iltihabı için kullandı. Bu yılın başında kızımın jimnastik dersleri yoğunlaştığında doktordan tavsiye almıştım, ek vitamine gerek yok demişti, beslenmesine dikkat et yeter. Çok şükür, yemedikleri şeyler olsa da, her besin grubundan yeteri kadar yedikleri çeşitler var. Ben de onların seveceği şekillerde sunmaya çalışıyorum. Biz de eşimle beslenmemize zaten her zaman dikkat ederiz, ilaveten dvitamini alıyoruz (hava çok kapalı) ve arada yorgunluklarımız için multivitamin ve magnezyum takviyesi hep hayatımızda olan şeylerdi. Şimdi bunlara devam ederken, sadece çocukları jelibon şeker gibi olan multivitamin vermeye başladık. Zengin ve ev yapımı beslenmeye aynen devam.

Hemen ilk gun degil ama bir haftadir bir miktar stok yapmaya da baslamistim. Stogun nedeni, evden cikis oranimizi azaltmak elbette. Tuvalet kagidi (evet ben de aldim ama indirimdeydi), bakliyatlar, makarna cesitleri, bozulmayacak kadar sebze ve meyve gibi.  Yine de cok abartmadim cunku buz dolabina koyulan seyler icin yerim yok. Ancak hala almam gereken seyler var, mesela sadece gunluk sut kullanmamiza ragmen, ne olur ne olmaz diye uzun omurlu uht sutler, bir miktar daha konserve alabilirim.

Fazla meyveleri dondurucuya attim smothie ve meyveli yogurt icin iyi oluyor.
~telefondan yazmaya basladim ama bilgisayara gecmek zorunda kaldim, turkce karakterler gidiyor buradan itibaren~

Gectigimiz carsamba gunu de, bir hisimla cikip bir miktar recetesiz ilac stogu yaptim ki bugun neredeyse hic bulunmaz hale gelmis. Corona gecirenlerin hastalik semptomlarinin seyrine gore yapilan ilac tavsiyelerini arastirip bir liste cikardim ve bunlari toparlamaya calistim. Normalde bazi evlerde bu tip ilaclar belki hep bulunuyordur ama bizde pek olmuyor, varsa da tarihi gecmis falan oluyor, bu yuzden hic bir ilacimiz yoktu. Simdi bir iki eksigim disinda ilk temel supplementler hazir.




Eger sizde de yoksa onceden almanizda fayda olabilir, cunku herkes ayni anda hastalandiginda bulmak zorlasacaktir. Diger yandan belli bir tedavisi olmadigi icin, doktorlar da hastayi rahatlatici bu tip ilaclar oneriyorlarmis.

- Hastalik once ates ile basliyormus, bu surecte ates dusuruculer tavsiye ediliyor. Daha cok paracetamol icerikli olanlar olmaliymis, cunku ibupurofenin hastaligi tetikledigi bulunmus cinliler tarafindan. (ben aldim ibuprofen ama haberi sonra gordum)
- Sonra bogaz agrisi, hafif nezle seklinde. Bu surecte bogaz agrisina iyi gelen ilaclar, pastiller falan kullanilabilirmis.
- Sonra gogus altina ilerleyip, hastalik nefes darligi, okusuruk sekline donusuyormus bu asamada da, nefes acici burun spreyleri, balgam sokuculer, oksuruk gidericiler tavsiye edilmis. Ben de bunlari ve bir de cok sevdigim icin nefes acici olarak okaliptus yagi aldim.
- Bunlarin disinda hasta olanlarin yogun c vitamini almasi tavsiye ediliyor diye, hap seklinde ve suda eriyen c vitamini kapsulleri.

Bunlari simdiden kullanmiyoruz elbette (multivitaminler haric), eger hasta olursak (insallah olmayiz tabi), doktor tavsiyesine de uyarak kullanmak uzere almistim, ne olur ne olmaz diye.

Bir de bagisiklik icin taze zencefil rendesi, bal, limon, top karabiber bir kavanoza hazirladim, arada kasikliyoruz. Tursu, yogurt,kefir gibi prebiyotikleri yemeye de gayret ediyoruz. Sizin de onerileriniz varsa duymak isterim.

Resmen kafayi yemeden bu sureci atlatabiliriz umarim. Herkese saglikli gunler insallah.




13 Mart 2020 Cuma

Hollanda'da Corona

Mart 13, 2020 5 Comments
27 Subat tarihinde Hollanda"da ilk vakanin gorulmesinin ardindan gecen iki hafta boyunca Corona tehdidi altindayiz. Sahsen ben daha oncesinden dunyadaki gelismelerden oturu endiseli ve gergindim, hatta 13-23 subat tarihleri arasinda yaptigimiz Istanbul seyahatinin oncesinde bile bu endiselerimi tasiyordum. Havaalanlarinda ve diger kalabalik yerlerde, ellerimizi dezenfekte ederek ve kalabaliktan uzak durarak nispeten korunmaya calistim.

Ne yazik ki Hollanda'da vakanin ilk cikisindan, Dunya Saglik Orgutu tarafindan pandemic ilan edilinceye kadar, Hollanda'da olay hic ciddiye alinmadi ki bu beni oldukca tedirgin ediyordu. Su yazimda da anlatmistim. Bu gun neredeyse cogu insan, artik Corona ile ilgili fazlasiyla haber okudu/duydu, yapilacak / yapilmayacaklarla ilgili dogru-yanlis fazlasiyla bilgiye maruz kaldi. Burada vakanin ilk goruldugu gunlerde, Turkiye gundemi baska konularla mesgul oldugundan, malesef yakin cevremde soylediklerim dikkate alinmiyordu. Elbette uzman degilim ama bazi bilgilerin tutarliligi veya tutarsizligi, dogru sorulari sordugunuzda kendiliginden ortaya cikiyor. Bu yuzden dogru sorulari sormak cok onemli. Hatta bir kac gun once bir instagram arkadasimin kizi, ona Corona'yi anlattiginda su cevabi vermis " anne madem el yikamayla bu virus onleniyor, Cinliler o kadar aptal mi neden el yikamamislar?" Ve her yerde soylenen el yikayin / dezenfekte edin / no panik soylemlerinin komedisi kendiliginden ortaya cikiyor. Gozunu sevdigim berrak cocuk akli iste. Diger yandan iste hava isininca virus bitecekmis dediler, o zaman neden su an sicak ulkelerde de vaka var o halde diye sorunca spekulasyon oldugu yine ortaya cikiyor ama iki gundur de iste yaz gelince gunes isinlarinin gelis acisi degisecek o zaman oldurecek diyorlar bilmem gorecegiz. (Tabi bu durumda ekvator duzleminde zaten gunes isinlarinin gelis acisi tum sene asagi yukari ayni mi degil mi sorusu sorulabilir, inanin kafam oyle dolu ki cevabindan su an emin degilim, galiba cok fark yoktu o duzlemde).

Her neyse.

Hollanda'da vakanin ilk ortaya cikma ve yayilmasi Almanya'da oldugu gibi, cogunlukla subat tatilinde insanlarin kuzey Italya'ya kayaga gitmesinden kaynaklandi. Malesef Italya'da durumun alarma gecirilmesinden birkac gun once, hic birseyden habersiz tatilciler yurda donmustu ve ilk bir kac gunku vaka bu belirsizliktendi diyebiliriz. Fakat durum ortaya cikinca, yayilim hizindaki artis hizlaninca, malesef ve ne yazik ki Hollanda gerekli onlemi almadi, hatta oyle inanilmaz bir durum ki, Tilburg'daki hastane personelinin yuzde 4'unun enfekte oldugu ortaya cikti. Ilk vakalardaki insanlar da bireysel olarak pek fazla onlem almadilar galiba ve su an resmi 614 pozitif vaka kayitli gozukuyor. Ancak son bir haftadir, ailede bir kisi pozitif ise, digerlerine test yapilmadigi, tum ailenin karantinaya alindigi soyleniyor. Bu durumda gercek hasta sayisi 614 X (3-4) olabilir. Buna ragmen bir kac gun oncesine kadar hala kimse umursamiyor gibi gorunuyordu. Hollandali hocam ve tanidigim birkac hollandali kisi bana sahsen hic korkmadiklarini soylediler . Dogrusu rahatliklarini sinir bozucu buluyordum. Cunku Hollanda'da gunden gune enfekte olan insan sayisinin grafigini cikarinca, bunun bir iki hafta geriden tamamen Italya'nin grafigine uyduguna dair calismalar yayinlandi. Bu kadar hizli yayilim olursa, hastanelerin ve personelin yetersiz kalacagi, halkin kendi basinin caresine bakmak zorunda kalacagi, bu durumda tedavi aldiginda iyilesebilecek iken, tedavi alamadigi icin olum sayilarinin daha fazla olacagina dair, gayet ciddi calismalar yayinlaniyordu. Buyuk resme bakildiginda durum hic de ic acici gozukmuyordu. Malesef hukumet de bunlari gormezden geldi.

Onceki gun pandemic ilanindan sonra birer birer tum ulkeler ciddi kisitlamalara dair kararlarini ilan edince, bir umut hollanda da yapar dedik ancak dun olaganustu toplanan hukumet, ilkokullari kapatmadi. Gerekce, saglik calisanlarinin cocuklarina kim bakacak? onlar ise gidemezse hastalar ne olacak? Buna ragmen lise ve universitelerde egitime ara verildi, cocuklarin neredeyse tum aktiviteleri iptal edildi, sadece ilk okullar acik!! Tam komedi. Fakat bu sefer israrlar basladi. Bugun ben de dahil cogu kimse okula cocugunu gondermedi. Belki bir iki gune kararlarini gozden gecireceklerini dusunuyoruz.

Su anda onlenemez bir yayilim var ama amac bu yayilimi uzun zamana yaymak olmali. Bu yuzden hayati yavaslatmak, sureci uzatmak onemli. Biraz once dedigim gibi bu yavaslama hizmetin daha cok kisiye ulasmasina imkan verecek. Ve haliyle daha az can kaybina sebep olacak.

Vakalar ilk ortaya cikmaya basladiginda, soyle haberler gordugumde sinirimden kuduruyordum. Her yil bilmem ne kadar insan normal gripten oluyormus, su kadar insan trafik kazasindan gidiyormus bla bla. Bunu korkunc buluyorum. Gecen hafta 30 kusur sehit verdigimizde kimse cikip da ama ikinci dunya savasinda su kadar milyon olmustu de iste simdi otuz kisinin lafi mi olur demedi. Bunu demek ile coronadan su kadar insan oldu ama gripten su kadar demek arasinda ne fark var? Ustelik hastalik sadece oldurmuyor, surunduruyor. Su an facebooktaki gocmen anneler grubundan, dunyanin her yerinden, birebir hastaligi geciren Turk anne arkadaslarimizdan haberler aliyoruz. Bu hastalik kesinlikle grip gibi hafife alinacak bir hastalik degil. Belli bir tedavisi olmadigi icin hastayi rahatlatacak onlemleri almak disinda doktorlar hic birsey yapamiyor ve hem beden yorgunlugu hem de karantinanin getirdigi ruhsal yorgunluk insani cok zorluyor. Bir ay suren bir surecten bahsediliyor. Ve oksuruk oyle yogunmus ki, iki kelime edip ucuncu kelimeyi soyletmiyormus. Can kaybi korkusu bir yana, iyileseceginden emin olsan bile sureci yasamak hic hos degil. Iste bu istatistiklerde, olum orani dusuk, olenler 60 yas ustu gibi soylemlerde, butun diger hasta olan kisiler aslinda hic hasta olmamis, hic zorluklar yasamamis gibi algilanmasina sebep oluyor.

Bu kadar zaman icinde ben sahsen farkli duygular arasinda gidip geldim. Bir gun sakin, bir gun asiri panik seklinde. Kimi zaman temizlikten kafayi yemis halde. Fakat dusununce ne temiz kalmanin, ne dezenfekte olmanin, ne de ellerini yikamanin tam anlamiyla ise yaradigini soyleyemeyiz. Oyle bir sans olur ki, uzerine virus gelmistir (misal sacinda, yada boynunun arkasinda), elini yuzunu yikadin ama sonra oraya dokundun sonra hoop agzina dokundun. Olabilir mi mumkun tabi.

Ya da iste her gun otobuslerin metrolarin dezenfekte edilmesi. Evet ciddi fark yaratacagini dusunuyorum ama elbette dezenfektenin yapildigi saatten sonra, pozitif birinden yayilan virusler, bir sonraki dezenfekte zamanina kadar bir suru kisiyi vurabilir. Tamamen sans. Dolayisiyla tam anlamiyla koruma hic mumkun degil.

Bagisiklik sitemimiz bunlarin icinde en ciddi koruma kalkani. Guclendirilmesi gerektigine tum siddetle inaniyorum ancak, bagisikliginizi guclendirin yeter yaygarasinin, hali hazirda baska bir hastaligi olan kisiler icin ne kadar incitici olacagini dusunmekten aciz bir soylem bu. Onlar toplumun gozden cikarilmislari mi?

Bu durumda ev karantinasi, bireysel olarak mumkun mertebe az insanlarla gorusmek, bu sirada yapabildigimiz kadar temizlige ve bagisikligi guclendiremeye dikkat etmek ve ardindan da her seyin iyi olacagini ummaktan baska yapabilecegimiz birsey yok.

-Kendinden once cevreni dusun
-Buyuk tabloyu gormeye calis
-Bana birsey olmaz deme, belki hasta olmazsin ama gayet de iyi bir tasiyici olabilirsin, cevrendekileri yakma.

Butun bunlari aklimizda bulundurmaliyiz.

Bir sonraki yazida kisisel olarak ne gibi onlemler aldik, elimden gelenler neler bunlari yazmak istiyorum.

Saglikli gunlere insallah.











9 Mart 2020 Pazartesi

Harika Bir Podcast Aplikasyonu: Anchor

Mart 09, 2020 2 Comments
Merhabalar.

Bilmem podcast'lerimi dinleme imkaniniz oldu mu? Bir hevesle basladigim ve ne anlatacagima aniden karar verdigim ilk bolumden sonra, ikinci bolumde, neden podcast yapmayi sectigimi ve nasil yaptigimi paylasmistim. Burada da yazili olarak, o yayinda anlattiklarima kisaca deginmek istiyorum.

4 Ocak tarihli su yazimda, podcast yapmaya bir heves duydugumu ama yapmayacagimi ilan etmistim. Aslinda o yaziya son noktayi koyarken, asla podcast yapmayacagima karar vermistim. Tabi biraz ironik oldu ama benim fikrimi tamamen degistiren sey, yorumlar oldu ve oldukca heyecanlandirdi. Biliyorsunuz yillardir evde iki cocuga annelik yaparken, her anne gibi ister istemez kaba tabirle beyin devrelerim yandi. Kendimi yeniden annelik disi konularda aktive etmek istiyordum ama kitap okumak disinda fazla birsey yaptigim soylenemezdi. Bu acidan belli bir amaca yonelik hedefler koymak ve bunu rutine donusturmeyi zaten dusunuyordum. Tabi bu henuz denemedigim bir yolla olursa benim icin ayrica heyecanli olacakti. Nitekim yorumlarin ardindan acaba bu yol podcast olsa nasil olur diye dusunmeye basladim.

4 Ocak'tan ilk yayinimi yaptigim 13 Subat'a kadar, surekli dusundum ve arastirdim. Yapsam ne konusurum, nasil yaparim, altyapi vs ne gerekir gibi bir suru mesele. Artik konu beni o kadar heyecanlandirmisti ki, uyuyamadigim gecelerde kafamda taslaklar hazirliyordum. Tabi ki bir podcast yapmanin iki ayagi var, biri icerigi digeri de teknigi. Icerige az biraz karar verdim, soyle ki yine meslegime ufaktan geri donus olmasi acisindan 'fizik ve fizikle alakali konularda yapilmis manipulasyonlari irdeleyip, analiz ederek dogru-yanlis, hakli-haksiz tartismasi' gibi konulardan bahsetmeye karar verdim. Ve yine kafamda bir taslak plan hazirladim. Su anda yayinda olan ucuncu bolumden itibaren de bu plani hayata gecirdim. Her hafta bir yayin seklinde ilerlemeyi umuyorum.

Bu tarz konulari yillardir blog yazilari seklinde yazmayi dusundum ancak hic girismemistim. Cunku bazi seyleri yazarak anlatmak, konusarak anlatmaktan daha zor. Yani, benim ortalama yarim saatte anlattigim konuyu yazmaya kalksam sayfalar surer ve bunun okunabilirligi daha azdir. Diger yandan, sahsen youtube seyretmekten hoslanmadigim ve buna zaman ayiramadigim icin bir vlog yerine podcast yapmak, benim icin can simidi gibi bir durum oldu. Evet duzgun diksiyon ve podcastin diger teknik konulari gibi gelistirilmesi gereken seyler de var mutlaka ama, bunlari yapmak bir videoya gore daha kolaydir herhalde. Diger yandan, ben sahsen, dusundurucu seyleri anlatan videolar izlerken, insanlarin mimiklerine gozum kayar ve dikkatim dagilir. Yine de tabi grafiklerin, gorsellerin gosterilmesine ihtiyac duyulan konularda vloglar her zaman daha avantajli. Simdilik podcasti sectim ve boyle devam edecegim. Cunku podcastleri yolda, araba surerken veya utu yaparken bile dinlemek mumkun :))


Konuya karar verdikten sonra gelelim teknik alt yapiya. Bir podcast nasil hazirlanir hic bilgim yoktu ve haril haril arastirmaya basladim. Daha once web tasarimi ile ilgili tecrubelerimden oturu, bilgisayar programlarina, hostinglere vs asinaligim mevcuttu zaten. Podcast hazirlamanin teknik ayaginda da bir kac alt adim bulunuyor.

  1. Konusamayi hazirlayip bir ses dosyasi olusturmak. Sesimizi nasil kaydedecegimiz konusunda, karsimiza yine bazi problemler cikiyor. Google'a sordugumda, bazi donanimlar (su radyocularin mikrofonu gibi bir mikrofon veya gazetecilerin ses kayit cihazlari gibi birsey) almak ve bunlari bilgisayariniza tanitmak gerektigini soyledi. E baska yolu yok mu bu isin, telefonumda ses kaydeden bir aplikasyon var (ses kaydedicisi) bununla yapamaz miyim? diye sorup denemelere basladim. Bir deneme kaydi yaptim ve evet mukemmel kalitede bir ses degil ama gayet de yeterli buldum. Biraz gelistirmeler yapilabilir. Echo olmasin diye genis bir alan secmek, arkaplan gurultusu olmayacak sekilde sessiz bir ortam bulmak veya yaratmak gibi. Ve hatta konusurken nefes alis verislerim mikrofonda cizirdamasin diye agzima ince bir ortu baglamak gibi :)))
  2. Bu ses dosyasini duzenlemek. Diyelim ses kaydettim ve bir ses dosyasi olusturdum, bunu biraz duzenlemek, bazi bolumleri kes bazilarini ekle, arkasina muzik ve ya efekt koy gibi isler icin bir audio editor programina ihityac var. Yine iphone icin telefonda GarageBand aplikasyonu, yine bilgisayarda benzer programlar kullanilabilir. Bir miktar bu programlari kurcaladim ama adam akilli ogrenmek icin epey zamana ihtiyac var.
  3. Bu duzenlenmis ses dosyasini bir platformda (tercihen spotify) yayinlamak. Ses dosyasini hazirladigimda, bunu instagrama fotograf yukler gibi spotify'a yukleyecegimi zannetmistim. Spotify'a girdim ve podcast yukleme kismina geldigimda, benden yayinlayacagim podcastin ses dosyasini degil de onun bulundugu internet adresinin url'sini istedi. O zaman isler bir adim daha uzadi, demek ki once bu ses dosyasini bir yere yuklemem lazim ve oradan paylasim linkini sadece spotify'a vermem lazim.
  4. Ses dosyasi icin bir hosting bulmak. Isin bu kismi biraz can sIkIcI. Blogger eger yazilarimiza video ve resim gibi ses dosyasi yuklememiza izin verseydi cok kolay olacakti ama vermiyor. Dolayisiyla bir "audio hosting" e ihtiyac var. Cesitli yollar var bunun icin, iste kendinize ait bir ozel hostingli web siteniz vardir, oraya atar paylasirsiniz veya Sound Cloud gibi onlarca sadece audio hosting hizmeti veren bir siteden paket satin alirsiniz. Bu sitelerde ucretsiz uyelikler de mevcut fakat cok cazip degil teklifler. Ya aylik sinirli sayida dakika veriyo, ya da sinirsiz ama onceki ayi silerim diyor. Hic biri hosuma gitmedi.
Arastirmalarim gayet umutsuz devam ederken karsima Anchor cikti (ilk defa reklamlar ise yaradi, hani arama sonuclarimiza gore teklifler cikiyor ya karsimiza). Hic yabanci gelmiyor, daha once gormustum ama ne ise yaradigina bakmamisim. Meger tam da aradigim sey icinmis. Muhtesem bir aplikasyon (web sitesi) bayildim.



Soyle ki yukarida madde madde yazdigim ve benim icin gunlerimi alan arastirmalarin sonucunda vardigim bilgileri tek basina, cok kisa surede ve kolayca yapabilen bir aplikasyon. Kendi icinde ses kaydedicisi var, sesi kaydediyorsun. Istersen kes yapistir islemlerini yine ayni aplikasyonda, kaydettigin dosyayi edit et diyerek yapabiliyorsun, ustelik arkaplan sesi eklemek istersen epey buyuk bir arsivden sarkilar seciyorsun, boylelikle olusturdugun ses dosyasini senin icin sakliyor (hosting hizmeti veriyor-instagram gibi dusunun. instagram resim dosya ve videolari, bu da ses dosyalarini biriktiriyor). Yetmedi yayinla dediginde senin icin Spotify' da dahil tam 6 platformda senin icin hesap acacagim ve otomatik yayinlayacagim diyor, ve bir de bunlari tamamen BEDAVA yapiyor. Inanilmaz. 

Aplikasyonu indirir indirmez heyecanima dayanamayip denedigim ilk kayit, su an birinci bolum olarak yayinda olan podcasttir. Elbette kusurlari var ama gelistiriyorum ve gelistirmeye devam edecegim.

Diger yandan bu aplikasyonu sadece podcast yapmak icin degil, ses kayit etmek icin de onerecegim. Yani paylasmak zorunda degilsiniz. Hesap acarsiniz, kisisel notlarinizi, cocuklariniza anlatmak istediklerinizi, veya sevgilinize yapacaginiz ilan-i asklari her seyi kaydedebilirsiniz. Telefondaki ses kaydedicisi de var evet ama sahsen benim kisisel kayitlarim her telefon degistirdigimde uzayin engin derinliklerinde kaybolup gidiyor. Internette bir yerlerde sakli kalmasi her zaman ulasimi daha kolay kilacak.

Oyle cok sevdim ki siddetle tavsiye ediyorum.