25 Ekim 2012 Perşembe

Bebekler İçin Oyunlar

Ekim 25, 2012 3 Comments
İki gece önce bir anda kafama esti ve bir blog daha açtım. İçeriğini hızlıca doldurmayı planlıyorum çünkü kafamda çok şey var. Bizim oynadığımız ve araştırarak fikir edindiğim tüm oyunlar bu sitede olacak. http://bebeklericinoyunlar.blogspot.sk/


Siz de siteye katkı yapmak isterseniz sitenin sizden gelenler kısmına yorum bırakabilir, ya da benim twitter hesabımda (gecedesign) #bebeklericinoyunlar hashtagı ile yazabilirsiniz. Ben bulup ordan alırım :)

Bu da kızımla bizim annelere bayram hediyemiz olsun. Mutlu bayramlar

23 Ekim 2012 Salı

7. Ay ♥

Ekim 23, 2012 9 Comments
Bal kızım,

İnanamıyorum hala, ne kadar büyüdün zaman nasıl da çabuk geçti. Bir yanım bu günler hiç geçmesin istiyor, bir yanımsa daha neler yaşayacağız diye merakla bekliyor. Nasıl konuşacaksın, saçların uzayınca nasıl görüneceksin diye düş kuruyorum. Hatta bir gece rüyamda gördüm, sen papağan gibi her söylediğimizi tekrarlama yaşına gelmişsin, ben sana aferin diyorum sen de vurgulayarak appeliiiin diyorsun tatlı tatlı. Sesinin tonu söyleyiş şeklin hala hafızamda.

Bu ay kavrama-öğrenme becerilerin de oldukça gelişti ama fiziksel yönden atak yaptın sanki. Ellerin ayakların kocaman oldu ki seninkiler birçok bebeğe göre ufaktı. Boyun ise tam 74cm (1 hafta önce), öyle uzunsun ki otururken kucağıma sığmıyorsun artık. Kafan büyüdü, hiç bir şapkan olmuyor, kilonu tam bilmiyorum iki gün sonra dr randevumuz var o zaman öğreneceğiz ama evdeki tartıya bakılırsa 8 kg a yaklaşmışsın. Zaten uzun zamandır 6-9 ay kıyafetlerini giymiyoruz, 9-12 ay alıyoruz. Biraz büyük geliyor ama öbürü de çok dar kalıyor.

Bu ay yine bir yenilik yaşadık hep beraber. Yeni eve taşındık. Hatırlıyorum da ilk evi görmeye geldiğimizde pek hoşlanmamıştın, özellikle de asansörden. Taşınma süresince gidip geldikçe alıştın. Şimdi seviyorsun. Asansörü de seviyorsun çünkü dışarıya gideceğini anlıyorsun o zaman. Yeni evde yatma düzenimiz de değişti. Beşiğinin yan tarafını çıkarttık, bizim yatakla birleştirdik. Yine yanyana yatıyoruz ama sen kendi yatağındasın. Bu duruma da oldukça alıştın. Gerçi bazen gece bir bakmışım yanımda bir bebe, döne döne yanıma gelip sürpriz yapıyorsun bana.

Bir diğer yenilik ise yürüteç oldu. Alıp almama konusunda kararsızdım ama 6 ay 1 haftalıkken ellerinden tuttuğumda yürümeye başlayınca almaya karar verdim. Önceden de hep yokluyordum seni fakat o zamanlar adım atmayı beceremiyor sadece dikiliyordun. Adım atıp pıtı pıtı tüm evi dolaşınca, yürüteç için zaman geldi dedim ve bir akşam aldık. Yürütecin mavi renkte. Özellikle kız modeli aramadım çünkü pembe dışında diğer renkleri de öğrenmeni istiyorum. Zaten bazen erkek reyonundan da kıyafet alıyoruz sana. Günde 10-15 dak kadar kalıyorsun yürüteçte, sonra sıkılıyorsun. İlk koyduğumuzda, sanki ne yapacağını biliyormuşsun gibi odayı dolaştın. Şimdi ise tüm evi geziyorsun, yakalamaca oynuyoruz seninle, kıkır kıkır gülerek kaçıyorsun.

Seninle her günümüz çok keyifli geçiyor. Hava güzelse dolaşmaya çıkıyoruz. Arabanda çığlıklar atıyorsun keyiften. İnsanlar da bakıyor, seninle konuşup seviyorlar yolda. Mam- mem- mama- meme, bab gibi sesler çıkarıyorsun. Baştan beri kullandığın aaa ve ııı lar ile süsleyerek. Arabanda gezinirken öyle bir oturuşun var ki hiç bir Slovak bebe öyle değil. Bacaklar havada, yana doğru yatmış, böyle yayılmış bir şekilde duruyorsun. Tam bir keyif insanısın :)

Artık uyurken ninniyi de kendin söylüyorsun. Hep aynı tonda ve melodide çıkardığın bir ses var. Genelde kendi başına uyuyorsun ama bazen ayağımda sallıyorum hala. Özellikle dişlerinden dolayı canın acıdığı ve uyuyamadığın zamanlarda. Alt dişlerin kocaman oldu, üsttekiler birkaç güne çıkacak sanırım. 3-4 gündür üst dişlerin balon gibi şiş ve elimle kontrol etmeme izin vermiyorsun. Normalde parmağımı alıp ağzına sen kendin sokardın kaşımam için.

Ek gıdaya iyice alıştın sayılır. Neredeyse her şeyden yiyorsun. Sana özel yiyecekler hazırladığım gibi, bizim yemeklerimizden de veriyorum. Tabi diyet yaptığımız için yemeklerimiz de çok sağlıklı son zamanlarda. Emmeye hala aynı derecede düşkünsün. Yalnız son bir aydır uykudan önce emmeye başladın. Seni daha sakinleştiriyor süt, sonra kolayca dalıyorsun. Hala büyük bir gürültüyle gaz çıkarıyorsun fakat artık emdikten sonra gazını çıkarmak için fazla uğraşmıyorum. Eğer hemen gelmişse çıkıyor, gelmemişse yatağında karın üstü dönüp sen kendin çıkartıyorsun. Bez değiştirme faslımız ise tam bir komedi. Artık altın kirliyken bile kaçıyorsun, bağlamama izin vermiyorsun  çıplak poponun yatağa teması çok hoşuna gidiyor belli. Bir de kaka kokusu öyle değişti ki eski kakalarını özlüyoruz babanla :)

Buralarda hava ilk soğuduğu zamanlar geceleri üstünü açmandan tedirgindim. Hatta twitterda tulum alayım mı diye tavsiye istemiştim. Meğer havalar senin için yeteri kadar soğuk değilmiş. Daha uyku tulumu alamadan kendi kendini örtmeyi, sıcak olursa açmayı öğrendin. Şimdi kararı hep sana bırakıyorum, sen ayarlıyorsun. Bazen üstün örtülü iken ayaklarını kenardan çıkarıyorsun sıcaklığını ayarlamak için aynı benim gibi. Uyurken mutlaka çoraplarını çıkarıyorum.

Emekleme konusunda hala pek hevesli değilsin, istediğine ulaşıyorsun ya olsun ne gerek var :) Sürekli sırt üstü karın üstü döne döne ilerliyorsun. Kısa yol varken bu çaba neden annecim diyorum sana :) Dönmeler konusunda öyle beceriklisin ki bir anda kendini yastığından atmış, yastığa paralel yatmış hale getiriyorsun. Sonra da duruma kendin de şaşıyorsun. Bu yüzden geceleri sırtıma yüzüme bolca tekme yiyorum sen kıpırdanırken, hemen alıp düzeltiyorum seni.

Babanın sana bazı seslenmelerinde utanıp başını hemen yana çeviriyorsun, öyle tatlı oluyorsun ki o zaman ısırasım geliyor. Anne babanın kim olduğunu biliyor kendi ismini tanıyorsun. Bu ay 2-3 kere baban yanında olduğu halde ben odadan çıkınca ağladın. Beni istemene öyle sevindim ki, burda yalnız ve 24 saat beraber olduğumuzdan bana düşkün olup olmadığını anlama şansımız olmuyor. Uykudan uyandığında ise yanına gittiğimde beni görünce de gülüyorsun ya kalbimi eritiyor gülüşün.

Kumaşlara, kurdele ve ipliklere çok meraklısın. Kumaşın cinsine bakmak için parmaklarınla kontrol edersin ya, her tür kumaşı öyle inceliyorsun. Bluzumden falan ip sarkmışsa keskin gözlerin hemen görüp yakalamaya çalışıyor. Böyle minik şeylere dokunurken parmaklarını öyle zarif tutuyorsun ki hayran oluyorum zerafetine.

Daha o kadar çok şey var ki anlatacak senle ilgili, bir ay boyunca yaşadıklarımızı yazsam bir defter dolar belki. Buraya hepsini yazamadığım için, gün gün kaydetmek adına bir günlük tutmaya başladım. Umarım uzun zaman koruyabiliriz ve sana güzel bir hatıra olarak kalır defter(ler).

Aşağıdaki videoyu dün çektik. Mekan evin önündeki park. Videoda sesim duyuluyor ama o ses kesinlikle gerçekçi değil. Neden bilmiyorum cep telefonum sesleri acayip değiştiriyor böyle acayip komik bir ses ortaya çıkıyor. Neyse burda önemli olan benim sesim değil, Helo zaten. İşte her şeyi tatmak isteyen Helocan

22 Ekim 2012 Pazartesi

Anneliğe Hazır Olmak

Ekim 22, 2012 5 Comments
Evlendiğimizin ilk yıllarında ne kadar çok "kendimi anne olmaya hazır hissetmiyorum" dediysem, hamile kalmadan önce de "ben çocuk istiyorum anne olmaya hazırım" demişimdir. Üstelik 3 yeğenimin bebekliğinden itibaren büyümelerine yakinen şahit ve destek olmuş biriydim. Çevremdeki  hiç çocuk yetiştirilişine tanık olmamış bir çok arkadaşıma göre şanslıydım. Bebekle ilgilenmenin temel hususlarını biliyordum...

...sanıyordum. Bugünlerde ne kadar çok yanıldığımı düşünüp duruyorum. Bildiklerim tecrübe ettiklerimin yüzde biri belki. Bebekle 24 saat boyunca ve sürekli, hiç hafta sonu tatili, gün arası boşluğu vs olmadan zaman geçirmek bambaşka birşeymiş.

Okulda sınava çalışırsınız, hazır olup olmadığınıza karar verirsiniz. Bu karar çoğunlukla gerçeği yansıtır çünkü, sınavda çıkacak müfredat az çok bellidir. Yani önce derste anlatılmıştır, kitabı vardır vs. Ancak bebek sahibi olmaya hazır olmanın bununla uzaktan yakından ilgisi yok. Bir kere önceden ne yaşayacağınızı bilmiyorsunuz. Başınıza gelecekler önceden bir film gibi seyretseydiniz ve ona çalışsaydınız, sınava hazır olmak ile aynı anlama gelebilirdi bebek sahibi olmaya hazır olmak.

Başımıza neler geleceğini bilmediğimiz için, anne olmaya hazır olmak deyimi biraz absürd kalıyor. Keza önceden anne olmuş kişilerin yeni bebekleri için de durum aynı bana kalırsa. Her bebek farklı bir yaradılışta, hepsi okunacak farklı bir kitap. Önceden okuman mümkün değil, dünyaya gelecek, gün be gün okuyacaksın onu.

Peki bunca anneliğe dair, bebek  bakımına dair kitap, bilgi neden var diyeceksiniz. Başkalarının tecrübeleri insana fikir verse de her anne, her bebek kendi romanını yazıyor. Bebeklerin ilk dönemleri genelde birbirine benzer, en azından kendini etkin ifade etmeye başladığı 5-6. aya kadar. Aksi takdirde hem tıp dünyası hem de anneler çaresiz kalırdı. Bebeklerin temel ihtiyaçlarını nasıl ifade ettiklerini anlamak, önceden bildiğinizde işi kolaylaştırsa da, deneme yanılma yöntemiyle de öğreniliyor. Tepkisine göre acaba gazı mı var, altı mı kirli, karnı mı aç deneye deneye öğreniyor insan.

Bu yazıda benim değinmek istediğim bebeğin fiziksel bakımı değil. Besle, altını aç, uyut, gaz çıkar bunlar pratik şeyler. Üç-beş kere yapınca insan öğreniyor. Bu işin manevi yönünden yani bir bebek sahibi olmanın getirdiği sorumluluğu üstlenmeye hazır olmaktan bahsediyorum. Bebek sahibi olunca insanın kafasında hiç durmayan bir şey çalışıyor. Sürekli bebeğin fiziksel ihtiyaçlarını (ne zaman emecek, alt değiştirme zamanı geldi mi, uykusu var mı, en son kaçta uyumuştu, bedensel gelişimi için şu hareketleri yaptırmalı...) ve duygusal ihtiyaçlarını (oynaşma sevişme zamanı, öğrenme zamanı, reflekslerini geliştirme zamanı...) belli bir rutinde yapmak için saat gibi çalışıyor. Bu bölge hiç durmuyor, uyurken bile uykunu hafif kılıyor, tek gözünle bebeğini kontrol edip üstünü açmış mı, acıkmış mı diye kontrol ediyor.

Doğumdan sonra bebekle baş başa kalınca daha önce hiç yaşamadığın böyle bir sorumlulukla yüzyüze gelmek insanı resmen şok ediyor. İlk zamanlar bebek bakımı hiç zor değil aslında, çünkü sürekli uyuyor. Zor olan bu şok dalgası. Zira mevcut ev (belki iş) rutinine yepyeni ve daha büyük bir sorumluluk eklemek gerekiyor. Bu düzene alışmak zaman alıyor ama, sonuçta oluyor. Fakat kimi kişilerde bu adaptasyon çok uzun sürebilirken (belki 3 ay) kimilerinde birkaç günde ya da haftada  olabiliyor. Bu süreçte doğum yaptığında yanında destek ekibine sahip olanlar değişime daha yavaş adapte olabilir ve şoktan az etkiyle kurtulabilir ama elbet bir gün o anne de bebekle baş başa kalıp sorumluluklarıyla yüzleşecek. (Bu arada küçük bir not, ben doğumdan sonra yalnız olduğu için, bebek büyüdükçe onunla birlikte büyüyen sorumluğuna alıştım ama şimdi düşünüyorum da 3 ay annem yanımda olsaydı ve sonra yalnız kalsaydım daha zorlanabilirdim. Çünkü 3 aydan sonra en zor zamanları başlıyor -daha hareketli daha az uyuyor- ve birden bire bu halde yalnız kalmak çok yorucu olabilir. )

Bence bebek sahibi olmaya hazır olup olmamak mevcut şartlar altında bu adaptasyonu gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğinle alakalı (tabi maddi olarak hazır değiliz vs gibi durumları dışarıda tutuyorum). Eğer yeniliklere kolayca adapte olabilen biriyseniz, anneliği kısa sürede başaracaksınız.

Küçük bir test olarak şu durum bazı açılardan benziyor. Yeni evlendiniz ve daha önce baba evinde evin tüm sorumluluğunu üstlenmiyordunuz. Evlendikten sonra yeni duruma adapte olmak zorunda kaldınız. Yeni evin çekip çevirilmesi, her akşam ne pişeceği, çamaşırların birikmeden yıkanması, ütülenmesi, evin gelir-gider hesabı, bir de çalışıyorsanız bunlara zaman ayırmak, aynı zamanda bir eşin ve ailesinin sosyal-duygusal sorumluluğunu üstlenmek... Tanıdık geldi mi? Bu yeniliğe ne kadar sürede adapte oldunuz. Ben ilk evlendiğimde bu hızdan başım dönmüştü, her gün plan program yapıyordum. Bir ay sonra artık düşünmeden işleri yürütmeyi başarmıştım.

Bebek sahibi olmak, evlendikten sonra karşı karşıya kalınan sorumluluktan kat be kat fazla. Ancak insan zamanla yeniliklere adapte olma becerisi kazanıyor, eğer birkaç kez böyle değişimler olduysa (evlilik, iş değişikliği ...) bebeğe adapte olmak çok daha kolay olacak.

Muhtemelen kadınlar, hayat zorunlu olarak onlara yeniliklere adapte olma becerisi kazandırdığından dolayı daha güçlüler. Zira bu süreç hiç bitmiyor. Bir hayal edin, önce evlilikle yeni bir ev ve eşe, sonra bebek sorumluluğuna, ikinci çocukta hem bebeğe, hem diğer çocuğun okul, beslenme, sosyal hayat ... gibi sorumluluklarına, çocuklar büyüdükçe onlarla gelen yeniliklere ta ki onlar evlenip evi terkedene kadar sürekli zihninde çalışan, durmadan düşünen, planlayan, kurgulayan, nasıl yapsam diye düşünen bir parça oluşuyor. O kadar yoğun bir düşünce ki bu, sanırım tüm çocuklar evden gittikten sonra yalnız kalan anne-babayı asıl bu boşluk hissi sarsıyor.

Uzun lafın kısası, bebek sahibi olmaya hazır olunmuyor hiç bir zaman. Ancak öyle ya da böyle, çabuk ya da zor insan elbette adapte oluyor. Belki bir çok şeyi feda etmek gerekiyor eski alışkanlıklardan vazgeçmek gerekiyor ama kesinlikle bir bebek hepsine fazlasıyla değiyor. Eve mutluluk ve neşe getiriyor, hayata ise büyüüük bir anlam.

Sevgiyle.

20 Ekim 2012 Cumartesi

Helo'nun Oyuncakları

Ekim 20, 2012 12 Comments
Ben küçükken porselen bir tavşanımız vardı, kırmayalım diye vitrinin en üstünde duran. Zaman zaman oynasam da kolay erişemediğimden olsa gerek benim için çok özeldi. Malesef onun dışında pek bir oyuncağımı hatırlamıyorum. Hayal meyal sanki. Pembe plastik fincanlar vardı, birkaç bebek. Şimdi diyorum ki keşke resimleri olsaydı.

Bu blogun akıbeti ne olur bilmem ama kızımın oyuncaklarının resimleri burda kalsın istiyorum. Bu resimleri iki ay kadar önce çekmiştim ama bir türlü düzenleyemedim. Bu yazıyı yazmam görmemişlik olarak algılanmaz umarım. Mevcut oyuncaklarımız (bunlara bir iki tane daha eklendi ama resim yok) kimine fazla kimine az gelebilir. Biz eşimle çocuğu oyucağa boğma taraftarı olmasak da, oyuncağın doğru kullanıldığında geliştirdiğine inanıyoruz. Bu yüzden hediye vs hariç durumda her ay ortalama bir oyuncak almaya çalışıyoruz.

ben resimleri çekerken Helo oyuncaklarla oynuyor, alttaki plastik balıklar banyo balıklarımız, banyoyu birlikte yapıyoruz. Suyun içinde iken balıkları sıktığımızda ağzından baloncuklar çıkıyor gerçek gibi :)

Bu kitapları Fotoğrafik Hatıralar teyzesi göndermişti, daha birkaç tane daha var ama henüz onlara ilgi duymuyor. Bu kitapları 3 aylıktan beri okuduk ezberledik. Üsttekiler dokun-öğren konseptli. İkinci sıradakiler yüksek konstraslı olduğundan ilk aylardan itibaren bebeklerin ilgisini çekebilir. Alttaki kartları ise çok seviyoruz, 50 tane kart var, şimdilik sadece resimlere bakıyoruz, ilerde matematik yapıcaz.

Üstteki ilk bez kitabımız, doğmadan önce almıştık, doğduğundan beri baktı. Alttaki kitap babannesinden hediye biz İstanbul'dayken, o da çıngıraklı ve interaktif olduğu için favorilerimizden(di). Ahtapotu ise ben yapmıştım hamileyken. Bacaklarından kavraması çok kolay oluyor.

Bilimum oyucaklar. Üst sağdaki zürafa dedesinden, minicik ama kurmalı çok seviyor onu.  İkinci müzikli diş kaşıyıcı babannesinden onun da çokça yalayıp yuttu. 3.diş kaşıyıcısı 5. ayd almıştık. 4. çıngıraklı köpek hastane çıkışı takımından çıkmıştı, 5. müzik çalan ve meleyen kuzu, pek ilgi göstermedi, soluk renkli olduğundan herhalde. 6. ise evdeki yumurta kapları, mıknatıslar ve Egehan abisinden yadigar çıngırak.


1)Eşimin arkadaşı Mira teyzesinden hediye bebek saç ve bağcıklarıyla oynamaya bayılıyor. Adı Pembe.2)Uyku arkadaşı: 6-7 çeşit müzik çalıyor ve yüzü ışıklı, favori oyuncaklarından kızımın. Adını blue koyduk. 3)Benim ördüğüm tavşan, 4)Sıkmalı penguen, sıkınca ötüyor. 5) Pusete asılan oyuncak arı. Doğduğundan beri var çok severek oynadı. 6) Diş kaşıyıcı fil, karnına bastırınca ötüyor, yüksek konstrastlı renklere sahip olduğu için çok sevdiklerinden.
Üstteki pusete asılan çıngırak, bolca oynadı. beşiğine de asıyordım bacakları ile kolları ile bolca müzik yaptı. Alttaki de ilk piyanomuz, çok düşkün olmasa da çalıyor arada.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Yarısı Tırtıklı Yarısı Düz

Ekim 17, 2012 2 Comments

Evlendiğimde hediye gelen bir bıçak setinin içinde yarısı tırtıklı yarısı düz olan bir bıçağım vardı. O kadar kullanışlıydı ki sürekli kullandığım tek bıçağım olmuştu. Malesef bir süre sonra kayboldu (galiba sebze kabuklarıyla birlikte yanlışlıkla çöpe attım), ondan sonra aklıma geldikçe tüm bıçak reyonlarında böyle bir bıçak aradım ama bulamadım.

Hafta sonu Kika'ya gittiğimizde gördüm bu bıçağı ve hemen aldım tabi. Tekrar eski performansıma da kavuştum. Bilmem sizin de öyle mi olur özellikle domates gibi dış yüzeyi kaygan sebzeleri keserken tamamı düz olan bıçakla kestiğimde kayar, içten kesmem gerekir. Tamamı tırtıklı olan bıçak ise aynı performansı vermiyor, çünkü mesela sapındaki yeşil kısım en güzel düz bıçakla kesilir.

Bu yarı düz yarı tırtıklı bıçakla, uç kısmındaki tırtıklarla sebzeyi tutup deliyor, alttaki düz kısımla ise jilet gibi kesiyorsunuz. Çok ama çok hızlı ve rahat oluyor.

15 Ekim 2012 Pazartesi

Helo Nasıl Kendi Kendine Uyumaya Başladı

Ekim 15, 2012 21 Comments
Kızım 5. ayından itibaren (neredeyse 1,5 aydır) artık kendi başına uyuyor. Maşallah diyelim hemen. Bir gün gündüz uykularından birine hazırlanıyorduk, tuvalete gitmem gerekti, yatağına koydum şimdi geliyorum dedim. Geldiğimde yastığının kenarında bulunan bağcıklarla oynaya oynaya mayışmış, daldı dalacak hale gelmişti. Hiç ilişmedim biraz sonra uyudu ve o gün ve ertesi gün tüm uykularını kendi başına aynı şekilde yaptı. Bir süre diş dolayısıyla bu düzen bozuldu ama şimdi neredeyse tüm uykularını kendi yapıyor. Bazen yardımıma ihtiyaç duyuyor elbette ama kendi kendine dalmayı öğrendi diyebilirim.

Bu değişim bir anda olsa da şimdi düşününce aslında aylar süren bir hazırlık ve birikimin sonucu oldu. Daha hamileyken uyku eğitimi konusunda araştırmalara başlamıştım ancak özellikle bir yöntemi uyguladım diyemem. Öğrendiklerimi de kullanarak zamanı geldiğinde gerekeni yapmaya çalıştım. Bu süreçte uyumayı öğrenmesi için hiç acele etmedim. Beyinde uyku merkezinin yer aldığı kısmın 5-6. aylarda gelişmiş olacağını, bu aydan itibaren uykuya dalmayı öğreneceklerini düşünüyordum. (Bunun açıkça böyle olduğunu söyleyen bir kaynak bilmiyorum, okududuklarımdan böyle bir çıkarım yaptım). Bu yüzden bu süre öncesinde verilen uyku eğitimlerinin de çok kalıcı olmayacağına inandım.

Bu yazıda bizim neler yaptığımızı anlatacağım. Tabi ki bize özel bir durum olduğu için herkes de işe yaramayabilir ancak fikir verebilir. Yazı çok uzun olacağa benziyor, ilgi duymayanlar bundan sonrasını okumayabilir.

11 Ekim 2012 Perşembe

Diyet Halleri

Ekim 11, 2012 15 Comments
Bu haftasonu 15 gün olacak yeni eve taşındık. Elbette ki kira, burda satın almamız mümkün değil zaten. Önceki ev çoook eski olunca ve Helo da hareketlenmeye başlayınca yeni ev aramaya başlamıştık. Fakat öyle hemen ev bulunmuyor burda. Nispeten ufak bir şehir olduğu için ev ilanları seyrek çıkıyor, çıkanların içinden biz beğenmiyoruz ya da onlar bizi beğenmiyor (vergi kaçırmak için sözleşmesiz kiracı arıyorlar, bize de polise vermek üzere sözleşme lazım).

Bu evi 2 ay önce internete ilan düşer düşmez beğenip aradık, aynı gün karar vermemizi istediler başka talipler varmış, tamam dedik oldu. Şansımıza ya da kızımın şansına bilmiyorum nadiren olabilecek bir şey oldu. Evdeki mevcut eşyalar kiracıya aitmiş, kiracı çıkacak ve ev sahibi evi baştan sona döşeyip yeniden kiraya verecekti. Çoğu ev eşyalı oluyor ama kullanılmış eşyadan ziyade böyle sıfır eşyalı eve yerleşmek milyonda bir ihtimal. Evi görmeğe gittiğimde adam sordu ne istediğimi. Ben de şuraya L koltuk, şuraya tv ünitesi falan derken kendimi yeni gelin gibi hissettim.

Öncesinde evde biraz tadilat yapıldı, yerler gıcır gıcır parke oldu (kızı yere salabilirim), pencereler değişti (cam silmeye gerek kalmadı), badana yapıldı (rengi biraz koyu buldum ama mis gibi tertemiz) ve eşyalar alındı. En hoşuma giden ise artık bulaşık makinam var ve 30 yıllık çamaşır makinesinden sonra beni çok sevindirik eden dijital bir çamaşır makinem. Gerçek temizliği unutmuşum valla. Bir de neredeyse kuru çıkıyor ya, eski makine de şırıl şırıldı :p Bütün kıyafetlerimizi yeniden yıkadım, her gün çamaşır yıkayıp katlamaktan fenalık geldi ama olsun az kaldı :p

Biz adama mobilyalar ile ilgili bir liste verdik internetteki resimlerden. Ben biraz ekonomik olsun diye basit şeyler seçmiştim. Ancak adam bazı şeyleri almış biz listeyi göndermeden önce ve bir çoğu   önerilerimizin çok üstünde modeller. Evi gerçekten kaliteli döşemiş. Hem beyaz eşyalarda hem mobilyalarda. Tam olarak yerleştiğimizde resimlerini de koyarım.

Bunca şey yazdım, diyetle ne alaka diyeceksiniz. İşte yeni evde ev sahibi yatak odasında bir duvara boydan boya, kapının üstü ve yanını da içine alan bir gömme dolap yaptırdı. Dolabın kapakları sürgülü ve bir tanesi yerden tavana kadar ayna ve o aynalı kapak da tam benim yattığım yerin karşısında.

İnanın eskiden bu kadar çok kendimi görmüyordum, şimdi sabah akşam, gün içinde milyon kere kendimi görünce, yataktan kalkarken katman katman olmuş göbeğim gözüme batınca artık diyete başlamalı, güzelliğinden yanına yaklaşamadığım slovak kızlarıyla yarışmalı dedim ve pazartesi başladım.

Tabi kendimi bu kadar bakımsız ve salmış görünce, kızımdan özür dileyip daha bakımlı olmaya da karar verdim. Bütün gün onun yüzüne bakınca ben nasıl aydınlanıyorsam, onun da annesini güzel görmeye hakkı var. En azından onun için çabalayacağım.

Kendimi motive etmek için bir blog açtım: XL to XS. XS olmam zor ama olabildiği kadar artık. Birkaç blogger arkadaş tesadüfen aynı anda diyete başlamışız ve birbirimize hesap veriyoruz. katılmak isteyen olursa bekliyoruz.

4 Ekim 2012 Perşembe

İki yaş Sendromu Altı Aylıkken Başlar mı?

Ekim 04, 2012 10 Comments
Merak ediyorum çünkü bizim Helocan benzer davranışlar göstermeye başladı. Belki de huyu suyu böyledir, zaten karnımda belliydi inatçı kişiliği bir türlü dönmemişti bıdık.

Dün mesela emziğini ters emiyordu, altta olacak kısım üste gelmiş şekilde. Ben de çıkarmadan döndürdüm ağzında. Sen misin döndüren bir kızdı bir kızdı çığlıklara attı. Ben de tekrar ters çevirdim :/

Uyumaya hazırlanırken daha rahat etsin diye yastığını battaniyesini falan düzeltiyorum. Çünkü bazen battaniye altında kalmış oluyor. Yine kızıyor hanım yeniden tepinip kendisi bir pozisyon ayarlıyor.

Bazen de yanağından öpünce kızıyor. Neden öpmüşüm yine bağırmalar. Tamam tamam özür dilerim diyorum susuyor.

Bazen ise oyuncaklarını düzeltiyorum, alıyorum koyuyorum falan yine kızıyor. Kendi yapacakmış yaramaz.

Bu hallerini görünce Cem'le şaşırıyoruz. Daha şimdiden böyle ilerde napıcaz diye. İstemediği bir durumda bir çığlık atıyor tamam :) Umarım bu huyu gelip geçicidir.